SON DAKİKA
Hava Durumu

Demokrasi, Oto Benga ve Dekor

Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2025 08:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2025 08:16

Şimdilerde, savaşları çıkaranların, barış güvercini edasıyla dolaştığı günleri yaşıyoruz. Barışı tahsis ettik diyerek çıkıp bir de “Ben birçok savaşı bitirdim. Bana Nobel vermeliler. ”diyenlerin, tarihlerine baktığımızda (ki çok da eski olmayan bir tarih) dünyanın dört bir yanında savaşı çıkaranların da onlar olduğunu görebiliriz.

Bugünlerde savaş yerine barış konuşanlar katil ve soykırımcı İsrail’i destekleyip binlerce çocuk, kadın ve masumun ölümüne sebep olanlarda yine aynı emperyalistler. Başta Amerika’sı, İngiltere’si, Almanya’sı, Fransa’sı olmak üzere bize çağdaşlıktan dem vurup, kendileri yapmadık katliam bırakmayan ikiyüzlüler.

Günümüzde şirin yüzlerini gösterme adına ellerindeki tüm argümanları kullanan bu zihniyet, eskiden de aynıydı şimdi de aynı. Ta Kızılderililerle başlayan katliamlarını, insanlık dışı pek çok örneklerle gösterebiliriz. Ama en etkilisi Oto Benga’nın hikâyesi dersek abartmış olmayız.

Oto Benga. O bir Afrikalıydı. Kongolu bir pigme. Boyu sadece 1.49’du. 46 kiloydu. 23 yaşında, evli, bir çocukluydu. Güler yüzlü, hayat dolu bir insandı. Adı, kendi dilinde “Dost” demekti. Bir gün Kasai nehrinde balık avlarken yakaladılar onu. Yakalayan Amerikalı din adamı Samuel P. Verner’di. Boynundan ve ayaklarından zincire vuruldu. Yük taşısın diye sadece ellerini özgür bıraktılar. Kırbaçlar altında saatlerce yol yürüttüler. Sonra onlarca soydaşıyla birlikte bir geminin makina bölümüne konuldu. Zifiri karanlıkta, haftalar süren bir yolculuk sonrası New York’ta gün ışığıyla buluştu. Soydaşlarından ayırıp bir kafese koydular kendisini. Bir depoya hapsettiler. Günlerce orada tutuldu. Her gün önüne bir kuru somun attılar. Tarih 9 Eylül 1906’ydı.

Oto Benga, Amerika kıtasına ayak basan ve adına 'insan' dedikleri bu mahlûkun bu kadar gaddar, bu kadar acımasız, bu kadar zalim olduğunu bilmiyordu. Onun vatanında aslanlar, aç timsahlar ve yırtıcı hayvanlar bile bu derece vahşi değildi. New York Bronx Hayvanat Bahçesi’nde o gün görülmemiş bir kalabalık vardı. Hayvanat Bahçesi hasılat rekoru kırıyordu.

Nedeni New York Times Gazetesi’nde çıkan bir haberdi. Şöyle yazıyordu; “Vahşi adam Bronx’da maymunlarla aynı kafesi paylaşıyor. İnsanın ilk ataları ile bir arada.

Bakıcısı bazen serbest bırakıyor. Eylül ayı boyunca akşamüstleri ziyaret edilebilir.”

Gazete haberine bir de not eklemişti. “Bazı kesimler bu olaya tepki gösterse de, bilim adamları Benga’nın insan olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindedir."

Oto Benga’yı önce hortumla yıkadılar. Sonra hayvanat bahçesinde içinde ağaçlar olan geniş bir kafesin içine koydular. Kucağına Dohong adlı yavru orangutonı verdiler. Gazeteciler fotoğraflarını çekerken, binlerce insan merakla kendisini izledi. Oto Benga da onları.

Yüzünde garip bir ifade vardı. Hüzün ve kin. Yavru orangutan korkudan sımsıkı ona sarılmıştı.

Her gün saatlerce poz verdiler. Bir hafta içinde ziyaret edenlerin sayısı 250 bini geçti. Bazıları kafese kemik atıyordu. Oto Benga sinirlenip, sivri dişlerini gösterince, “Cannibal, cannibal” (Yamyam yamyam) diye tempo tutuyorlardı. Aslında aynaya baktıklarının farkında değillerdi.

Gazeteler “Benga bir yamyamdır” diye yazıyordu. Oto Benga’ya yapılan bu zulme, New York halkından kimse ses çıkarmadı. Ne politikacılar, ne bilim adamları, ne gazeteciler, ne aydınlar. Nede çıkarları için dini kendine yontan din adamları.

Herkes bu vahşeti doğal karşılamıştı. İçlerinde birkaç inanç kırıntısı kalanlar ile Rahip James H. Gordon hariç. O bu zulme isyan etti. Gazete gazete dolaştı. İmzalar topladı. Uyuyan insanlığı uyandırmak için çalmadık kapı bırakmadı. Kilisede sürekli aynı şeyleri söyledi.

“İnsan ırkından olan birinin maymunlarla sergilenmesi en büyük günahtır.”

Sonunda Bronx Hayvanat Bahçesi Oto Benga’yı serbest bıraktı. Pantalon, ceket giydirdiler.

Ayak işlerinde çalıştırdılar. Tarih 20 Mart 1916 idi. Eşinden, çocuğundan, soydaşlarından binlerce kilometre uzakla olan Oto Benga, çaldığı bir silahla kendisini kalbinden vurarak intihar etti.

Çünkü ölüm onun özgürlüğüydü. Öldüğünde henüz 32 yaşındaydı. Bronx Hayvanat Bahçesi zamanla Oto Benga ile ilgili tüm kayıtları sildi. Ancak gazete haberleri ve fotoğraflar gerçeği gizleyemiyordu. Hayvanat Bahçesi yetkilileri, tepkiler artınca “Dünyanın her yerinde yapılıyor, biz niye yapmayalım?” dediler. Söyledikleri doğruydu. O yıllarda uygar denilen Avrupa’nın birçok yerinde aynı vahşet sergileniyordu. Londra, Paris, Berlin, Brüksel, Stuttgard, Barcelona, Milan, Hamburg gibi metropollerde kafes içinde insanlar, diğer insanların eğlencesiydi.

Bu vahşet öylesine bir gelir kapısı olmuştu ki, “Hayvanat Bahçelerinin yerini, “İnsan Bahçeleri” almıştı. 1960’lara kadar binlerce insan kafeslerde hayvanlar gibi sergilendi. Çığlıkları yeri, göğü inletti. Ama modern insanlar(!) kör ve sağırdı. Aynı şimdilerde olduğu gibi.

Oto Benga’nın vatanında şöyle bir atasözü var; "Jaa se behn-indeh bun-wehnin..!"

Yani “Dekor gerçeğe uyum göstermez, gerçeğin de dekora ihtiyacı yoktur.”

Bugün uygar denilen Amerika’nın, İngiltere’nin ve Avrupa’nın “Barış, özgürlük ve demokrasi” sözü sadece bir dekordur. Hep öyleydi. Bu yüzdendi eskiden Kızılderililere yapılan katliamlar. Fas’ta, Cezayir’de, yapılanlar. Bugün ise Doğu Türkistanda sırf soylarından inançlarından dolayı zulüm görenler, Filistinde binlerce insanın vahşice, acımasızca bir soykırıma uğramaları sadece bu dekorun birer parçaları.

Bunun dekor olduğunu görmeyenler var. Ama artık görenlerde var. Yani gerçeği gören ve bilenler var. İnşallah sayıları daha çok artar. Yoksa dekor olmaya aday olarak yaşamaya devam ederiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.