Tüketim çılgınlığı artık sadece alışveriş merkezlerinde ya da indirim günlerinde yaşanmıyor. Sosyal medyada paylaşılan son model telefonlar, marka kıyafetler, tatil fotoğrafları insanları bir yarışa sokuyor. Daha fazlasına sahip olma yarışı… Oysa bu yarışın bir sonu yok. Çünkü her “sahip olma” arzusu, yerini daha yenisine bırakıyor.

Bu kültürün en tehlikeli yanı ise insanın kendini değersiz hissetmeye başlaması. Sahip olduklarımız, kimliğimizin ve değerimizin ölçütü haline geldikçe; iç dünyamız, duygularımız, ilişkilerimiz ve en önemlisi doğayla kurduğumuz bağ eriyip gidiyor. Bir tişörtün etiketine, bir kahvenin markasına bu kadar anlam yüklemek, bizleri ne hale getirdi?

Üstelik bu tüketim sadece bireysel bir sorun değil. Gezegenimiz, bu sınırsız tüketim anlayışının bedelini ağır ödüyor. Aşırı üretim, çevre kirliliği, kaynak israfı vs… Tüm bunlar geleceğimizi tehdit ediyor.

Peki ne yapmalı? Öncelikle durup düşünmeli, “Bu ürünü gerçekten istiyor muyum, yoksa bana istetilen bir şey mi?” Bu soruyu her alışverişte kendimize sormaya başladığımızda, belki ilk adımı atmış oluruz. Çünkü bazen “daha az” sahip olmak, “daha çok” özgürlüktür.

Günümüzde birçok insan kazandığından fazla harcamaya meyilli. Kolay kredi, taksitli alışverişler ve dijital ödeme sistemleri, paranın değerini unutmamıza neden oluyor. Oysa tasarruf, sadece para biriktirmek değil; bilinçli yaşamanın, geleceği düşünmenin ve israfa ‘dur’ demenin adıdır.

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (A’raf/31)

‘(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.’ (Furkan/67)

Tasarruf etmek, bireysel ekonomimizi güçlü kılar. Ani bir sağlık sorunu, iş kaybı ya da beklenmedik bir gider karşısında elimizi kolumuzu bağlamak yerine, önceden biriktirdiğimizle ayakta durabiliriz. Üstelik tasarruflu yaşamak, sadece cebimizi değil, çevremizi de korur. Elektriği, suyu veya yiyeceği israf etmemek; hem bütçemize hem de doğaya katkıdır.

Unutmayalım küçük gibi görünen tasarruflar, uzun vadede büyük birikimlere dönüşür. Bugün bir liranın değerini bilmek, yarın büyük sıkıntıların önüne geçebilir. Tasarruf bir alışkanlıktır, ona erken başlamak da en büyük kazançtır.

Tüketmeden de mutlu olabileceğimizi hatırlayalım. Gerçek zenginlik, ihtiyacın az olduğu yerde başlar.

Hayata tutunmak için hepimizin hedef ve gayeleri olmalıdır.

Hiçbir insanın sonsuz bir hayatı olmadı ve olmayacaktır.

Önemli olan kalıcı ve faydalı eserler bırakmaktır.

‘Bilinçli tüketici, sağlıklı ekonominin temelidir.’

Bilinçli tüketici, israf yapmayan kişidir.

Bilinçli tüketici, tasarruf yapan kişidir.

Arzu ve istekler sınırsız ancak kaynaklar sınırlıdır.