Marmara Denizi’nin ortasında bulunan, şimdiki ismi ile Sivriada diye bilinen Hayırsız Ada, 80 bin köpeğin aç ve susuz bırakılarak öldüğü yerdir. 3 Haziran 1910 yılında yaşanmış, merhametin veya vicdanın bulunmadığı bir zaman aralığı. İstanbul’a köpekleri ilk Türkler getirmişlerdir. Batılılar bu yüzden Türklere ‘barbar’ ismini takmışlardır. Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde Galata’da akşam saati yürüyüş yapan bir İngiliz turistin köpeklerden korkup kaçmaya çalışırken yüksek bir duvardan düşüp ölmesi sonucu majestelerinin hükümeti, Sultan 2.Mahmut’a İstanbul’dan köpeklerin toplatılması emrini verdirir.
Emre uyularak bu katliamlar başlar. Sultan Abdülaziz döneminde de ikinci büyük köpek katliamı devam eder. İstanbul hükümetinin batılılaşması ile birlikte uyum sağladığı yeniliklerin başında Avrupalıların istediği gibi çevrede sahipsiz hayvan bulunmaması gelir. Kendileri bu konuya çözüm bulmuşlardır. O gün bu gün çevrede sahipsiz hayvanlar bir ay içinde sahiplenilmezse ya öldürülüyor, ya da parfüm ve kimya sanayisinde kullanılıyor.
2012 yılında hayvan severler adada yaşanmış vahşeti anarak, köpekler için anıt dikmiş ve kendilerinden özür dilemiştir. O gün yaşanan katliamda hayvanlar uzun süre aç kaldıklarından birbirlerine saldırmış, duydukları acıdan dolayı çıkardıkları sesler bütün İstanbul’da yankılanmış, halk bu durum karşısında çaresiz ve güçsüz kalmıştır. Kimsenin yardım edemediği bu olaylar sonrasında İstanbul’da büyük deprem ve yangınlar yaşanmış, halk bunun sebebini ‘köpeklerin ahı’ olarak yorumlamıştır. Ardından da yanlış kararlar sonucu Birinci Dünya Savaşı’na girilerek üç milyon insan canımız boş yere feda edilmiştir.
Günümüzde gelinen noktada da aynı olayların benzeri gizliden yaşanmaktadır. Hayvanlar, ıssız dağlara veya bayırlara bırakılarak, aç, susuz ve saldırgan hale gelmeleri sağlanıyor sonra da kuduz teşhisi konulup öldürülüyor. Normal insanı bile aç susuz bıraksan bir süre sonra saldırganlaşır.
Çevremizde şükrediyorum ki hayvan severler çok. Merhamet ve vicdan sahibi olgun zeki insanlar merhametsizlerden sayıca çok fazla. En güzel çözümü uygulamaya koyacaklarına, olayı tatlıya bağlayıp doğru çözümü getirteceklerine inanıyorum.
Yaradan’ın verdiği canı vakti gelince Yaradan alır. Ah almak insana yakışmaz.
Sevgi ve saygı ile kalın. Saygılar
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Makbule Mazı
Köpek katliamlarının yapıldığı ada
Marmara Denizi’nin ortasında bulunan, şimdiki ismi ile Sivriada diye bilinen Hayırsız Ada, 80 bin köpeğin aç ve susuz bırakılarak öldüğü yerdir. 3 Haziran 1910 yılında yaşanmış, merhametin veya vicdanın bulunmadığı bir zaman aralığı. İstanbul’a köpekleri ilk Türkler getirmişlerdir. Batılılar bu yüzden Türklere ‘barbar’ ismini takmışlardır. Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde Galata’da akşam saati yürüyüş yapan bir İngiliz turistin köpeklerden korkup kaçmaya çalışırken yüksek bir duvardan düşüp ölmesi sonucu majestelerinin hükümeti, Sultan 2.Mahmut’a İstanbul’dan köpeklerin toplatılması emrini verdirir.
Emre uyularak bu katliamlar başlar. Sultan Abdülaziz döneminde de ikinci büyük köpek katliamı devam eder. İstanbul hükümetinin batılılaşması ile birlikte uyum sağladığı yeniliklerin başında Avrupalıların istediği gibi çevrede sahipsiz hayvan bulunmaması gelir. Kendileri bu konuya çözüm bulmuşlardır. O gün bu gün çevrede sahipsiz hayvanlar bir ay içinde sahiplenilmezse ya öldürülüyor, ya da parfüm ve kimya sanayisinde kullanılıyor.
2012 yılında hayvan severler adada yaşanmış vahşeti anarak, köpekler için anıt dikmiş ve kendilerinden özür dilemiştir. O gün yaşanan katliamda hayvanlar uzun süre aç kaldıklarından birbirlerine saldırmış, duydukları acıdan dolayı çıkardıkları sesler bütün İstanbul’da yankılanmış, halk bu durum karşısında çaresiz ve güçsüz kalmıştır. Kimsenin yardım edemediği bu olaylar sonrasında İstanbul’da büyük deprem ve yangınlar yaşanmış, halk bunun sebebini ‘köpeklerin ahı’ olarak yorumlamıştır. Ardından da yanlış kararlar sonucu Birinci Dünya Savaşı’na girilerek üç milyon insan canımız boş yere feda edilmiştir.
Günümüzde gelinen noktada da aynı olayların benzeri gizliden yaşanmaktadır. Hayvanlar, ıssız dağlara veya bayırlara bırakılarak, aç, susuz ve saldırgan hale gelmeleri sağlanıyor sonra da kuduz teşhisi konulup öldürülüyor. Normal insanı bile aç susuz bıraksan bir süre sonra saldırganlaşır.
Çevremizde şükrediyorum ki hayvan severler çok. Merhamet ve vicdan sahibi olgun zeki insanlar merhametsizlerden sayıca çok fazla. En güzel çözümü uygulamaya koyacaklarına, olayı tatlıya bağlayıp doğru çözümü getirteceklerine inanıyorum.
Yaradan’ın verdiği canı vakti gelince Yaradan alır. Ah almak insana yakışmaz.
Sevgi ve saygı ile kalın. Saygılar