Demokrasinin en iyi yönetim şekli olduğunu, Demokrasi ile yönetilen bir toplumun tüm üyelerinin devlet politikasını şekillendirme konusunda eşit haklara sahip olduğunu, Atatürk ün "- halkın kendini doğrudan doğruya yönetmesi", demek olan demokrasiyi en ideal devlet biçimi kabul ettiğini en iyi bilen toplumuz.

Gerçek demokrasi de siyasi kararların, çoğunluk esasına göre, yurttaşların oy çokluğu ile doğrudan doğruya şehir halkı tarafından alındığı yönetim şekli olduğuna inanırız öyle de biliriz.

Yaşadığımız bu süreçte gördüklerimiz Cumhuriyet ülkesinde yaşanılmaması gereken iç yakıcı gelişmeler. Cumhuriyetle yönetilen Türkiye'nin dünya basınında konuşulma sebebi; Seçimle başa gelen belediyelerin, seçilmiş belediye başkanlarının görevden nasıl alındıkları.

Tarih bütün bu yaşanılanları büyük bir acı ile hatırlayacak.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana kadar ülkede Demokrasiye karşı yapılmış en büyük darbe olarak yazacak.
Nedenleri olarak da; Halkın gücünün hafife alınması, halkın seçimine saygı duyulmaması, halkın kararlarının hiçe sayılması olarak sıralayacak.
Mesele partiler arası başkanlık kavgası olarak görülse de, işin iç yüzü çok vahim. İlk defa gerçekleşen böyle bir durum söz konusu. Halkının oyları ile göreve gelenlerin görevinden alınması değil, halkın seçme ve seçilme haklarının elinden alınması söz konusu.

Halka yapılan haksızlıktır. Halkın seçimlerinin hiçe sayılmasıdır. Hangi parti olursa olsun, yaşanılan gerginlikler kendilerini ilgilendirir.

Halkın özgür iradesiyle halk tarafından seçilmişler halkı ilgilendirir. Burada yapılanlar Halkın iradesine yapılmış en büyük darbedir. Cumhuriyet bize demokrasinin ne demek olduğunu öğretti.

Yaşadıklarım gördüklerim aksini gösterse de en kısa zamanda büyük yanlışlıktan dönüleceğine, halkın seçimini özgürce halka bırakılacağına inanıyorum. Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalınarak, her zaman özgür Türkiye'mize sahip çıkacağımıza da inanıyorum.

Saygılar