Hey'yetu Tahriri Şam yani HTŞ Esad rejimini 10 gün gibi inanılmaz kısa sürede devirmeyi başardı.
HTŞ kim?
Terör örgütü radikal dinci el-Nusra'nın yeni adı.
El-Nusra da el-Kaide'nın uzantısı.
Yani HTŞ terörist listesinde bulunan bir örgüt.
Peki o zaman bir "avuç" militana sahip uyduruk bir örgüt nasl oldu da bir devletin ordusunu birkaç günde mağlup etmeyi başardı?
Arkalarında bir güç olmadan bunu başarmaları mümkün değil.
Kim bu güç?
Tabi ki olağan şüpheliler ABD ve İsrail.
ABD ve İsrail terörist olup olmadıklarına bakmaksızın kendi çıkarları doğrultusunda herkesle işbirliği yapar.
Hatta bizzat kendileri bu tür örgütlerin kurulmasına ön ayak olurlar.
IŞİD , el- Kaide gibi.
Ama diğer yandan da kendi çıkarları doğrultusunda kurdukları örgütleri hedeflerine ulaşınca yine bizzat kendi elleriyle imha ederler.
Aynen el-Kaide'yi kullanıp liderleri Bin Laden'i yok ettikleri gibi.
Aynen IŞİD'i kullanıp hedeflerine ulaşınca liderleri Bağdadi'yi yok ettikleri gibi.
Şimdi de bu HTŞ'yi kullanıp bu günlerde Trend Topic olan liderleri Muhammed el Colani'nin de akıbeti farklı olmayacak.
Gelelim asıl konumuza.
ABD ve İsrail HTŞ'ye neden yol verdi?
Terörist bir örgüte neden Suriye yönetimini ele geçirmlerine izin verdiler?
Sebep basit.
Bu durum planladıkları stratejinin bir parçası.
Hangi strateji?
Büyük İsrail planı çerçevesinde İsrail'in Suriye'yi işgal etme stratejisi.
Terörist ilan edilen bir örgütün elinde bulunan bir devleti işgal etmek çok daha kolay ve basit olacak.
Meşru ve uluslarası alanda kabul gören bir devleti ele geçirmek mi daha kolay, yoksa terörist ilan edilmiş bir örgütün elinden bu toprakları almak mı?
Hem bahaneleri de olacak.
Dünya barışını tehdit eden radikal dinci bir örgütü yok ettiklerini söylecekler bunu yaparak.
Kaldı ki milislerden oluşan uyduruk bir örgütü mağlup etmek, hava, kara kuvetlerine sahip düzenli orduya karşı savaşmaktan çok daha kolay olacak.
Hele ki bu örgütün kurulmasına bizzat ön ayak olduysalar.
Yani HTŞ'nin Esad'ı devirmesi İsrail'in Suriye'yi işgal etme planının ilk aşamasıdır.
ABD ve İsrail IŞİD'i kürt devleti kurmak için bahane olarak kullanmışlardı.
Yani PYD'ye güya IŞID ile savaşıyorlar bahanesiyle binlerce tır ağır silah ve mühhimat getirmişlerdi.
Biz daha o günlerde, IŞİD ilk ortaya çıktığında bu konuya vurgu yapmıştık.
IŞİD'i ABD kürt devleti kurmak için bahane olarak kullanacağını yazmıştık.
Bu konuyu bizden tam bir buçuk yıl sonra ilk Soner Yalçın daha sonra da Yılmaz Özdil yazmıştı.
Yani bizim daha ilk IŞİD ortaya çıktığında yazdıklarımızı bu gazeteci arkadaşlarımız bizden çok sonra dile getirmişlerdi.
Sonuç olarak IŞİD olmasaydı ABD bu silahları getirmek ve PYD'ye garnizon devlet kurmak için bahaneleri olmayacaktı.
Bu hedeflerine ulaştılar ve IŞİD'e ihtiyaç kalmayınca bunları elde ettikleri topraklardan temizlediler ve liderleri Bağdadi'yi de ortadan kaldırdılar.
Aynı akıbeti HTŞ de yaşayacak.
İsrail Suriye'yi işgal edince bunlara terörist muamelesi yapılarak haklarında kovuşturma başlatacaklar.
HTŞ'nin bu kadar kısa sürede nasıl bu başarıyı elde ettiği konusuna gelince;
Bunun evveliyatına bakmak lazım.
Esad rejiminin güvendiği iki güç vardı:
Rusya ve İran.
Yani önce Esad'ın bu iki kanadı kırılması gerekiyordu.
Rusya'yı yıpratmak için onları Ukrayna ile savaşa soktular.
İran'ı da Filistin savaşı bahanesiyle defalarca vurdular ve aba altından ABD sopasını gösterdiler.
İran da bu blöfu gördü ve cılız birkaç saldırı dışında hiç bir duruş sergileyemedi.
Yani Rusya'nın Ukrayna savaşı da, Hamas'ı İsrail'e saldırması konusunda bizzat İsrail tarafından gaz verilerek başlatılan savaş da tesadüf değildi.
Zaten neydi?
Hayatta tesadüf diye bir şey yoktu değil mi?
Bunların hepsi bir planın parçasıydı.
Bir de Esad'ın devrilmesi konusu tam da Trump'ın seçilmesinin hemen ardından gelmesi tesadüf mü?
Değil tabi.
Trump'ın anketleri bile yanıltarak seçilmesinde asıl kimin rol oynadığı da ortaya çıkmış oldu.
Yahudu lobisi.
Trump da, her ne kadar fiili olarak göreve başlamamış olsa da bunun karşılığı belli ki bir şeyler vaad etmiş.
Trump gibi hırslı kişiler koltuk için her konuda taviz vermeye hazırdır.
Bizde de bu örnek yok mu?
Koltuk için mensup olduğu partiye satan, ülke çıkarlarını da arka planda tuatan birileri yok mu?
Şimdi Trump her ne kadar biz ABD olarak olaylara müdahil değiliz ve sadece izlemekle yetineceğiz dese de HTŞ'nin bu hamlesi bizzat ABD 'nin onayı ve hatta desteği ile olduğuna şüphe duyan var mı?
Bu olaylar yaşanırken evlere şenlik sözde Arap Birliği örgütüne de bakmak lazım.
Filistin'e İsrail'in yaptığı insanlık dışı saldırılarında ve şimdi de Suriye'de yaşananlar konusunda kenardan sessizce izlemeleri bunların ne kadar aciz ve zavallı olduğuklarının net göstergesidir.
Yobaz ve zırcahil zihniyet ile yönetilenler ne kadar çağdan, tenknolojiden, bilimden , medeniyetten uzak kaldıklarının çok çarpıcı bir örneğidir bu durum.
Suriye'de yaşanan bu gelişmelerin bir de bizi ilgilendiren tarafı var.
HTŞ'nin kontolü ele geçirmesinde kazananlar ve kaybedenler olacak.
Mutlak kazananı tabi İsrail olacak.
Her ne kadar şimdilik arka planda dursalar da ileriki süreçte üstte yazıklarımızı aynen yaşayacağımıza şahit olacağız.
PYD diğer kazanan.
Kaybedenlerin başında Suriye halkı olacak.
Şimdi her ne kadar zafer naraları atsalar da orta vadede başlarına neler geleceğinden habersizler.
Filisitnlilerin yaşadıklarının aynısını yaşayacaklar.
En büyük kaybedenlerin arasında maalesef ülkemizdir.
İktidarın öngörüsüz ve vasat politikalarının yansımasıdır bu vahim durum.
Zamanında Emevi camiinden namaz kılacağız hezeyanları ile Suriye'nin kuzeyine PYD tarafından garnizon devlet kurulmasına sebep olan bizzat bu iktidarın vasat politikalarıdır.
Bu konuda da daha o sözler sarfedilirken uyarılarda bulunmuştuk alınan kararlar büyük stratetejik hata diye.
Dönemin Başbakanı Davutoğlu'nun Stratejik derinlik denen saçma sapan doktrininin eseri oldu bu durum.
Bırakın derinliği son derece sığ ve stratejiden uzak bir hezeyan.
Bu stratejik derinliğin hiç bir derinliği olmadığı ortaya çıktı da bu derinlik sadece kendi boğulmasına vesile olmaktan başka bir işe yaramadı.
Şu an her ne kadar trol sürüleri olayları lehimize göstrme gayreti içinde olsalar da işler öyle değil.
Kanun kaçaklarından oluşan ÖSO denen uyduruk örgütle hiç bir yere varılamayacağını da birçok defa yazdık.
Yani iktidarın Suriye politikaları tam bir ;
"Bir koyup üç alacağız ama tersten " durumuna dönüştü.
Yani zarar ziyandan başka bir şey olmadı iktidarın izlediği Suriye politikaları
Ne demek istediğimiz ileriki süreçte daha net anlaşılacaktır.
Bu konuda ayrıca daha ayrıntılı yazacağız.
Son olarak Esad rejiminin, üstelik 10 gün gibi inanılmaz kısa bir sürede, rezil rüsva olarak yıkılması başka bir şeye de mükemmel bir örnek olmuştur.
Tek adam rejimlerini eninde sonunda bekleyen sonun ne olacağını göstermiştir Esad döneminin sona ermesi, ki tarih bu örneklerle doludur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Gürçay Cem
HTŞ'nin Esad'ı devirmesi hangi planın ilk aşaması
Hey'yetu Tahriri Şam yani HTŞ Esad rejimini 10 gün gibi inanılmaz kısa sürede devirmeyi başardı.
HTŞ kim?
Terör örgütü radikal dinci el-Nusra'nın yeni adı.
El-Nusra da el-Kaide'nın uzantısı.
Yani HTŞ terörist listesinde bulunan bir örgüt.
Peki o zaman bir "avuç" militana sahip uyduruk bir örgüt nasl oldu da bir devletin ordusunu birkaç günde mağlup etmeyi başardı?
Arkalarında bir güç olmadan bunu başarmaları mümkün değil.
Kim bu güç?
Tabi ki olağan şüpheliler ABD ve İsrail.
ABD ve İsrail terörist olup olmadıklarına bakmaksızın kendi çıkarları doğrultusunda herkesle işbirliği yapar.
Hatta bizzat kendileri bu tür örgütlerin kurulmasına ön ayak olurlar.
IŞİD , el- Kaide gibi.
Ama diğer yandan da kendi çıkarları doğrultusunda kurdukları örgütleri hedeflerine ulaşınca yine bizzat kendi elleriyle imha ederler.
Aynen el-Kaide'yi kullanıp liderleri Bin Laden'i yok ettikleri gibi.
Aynen IŞİD'i kullanıp hedeflerine ulaşınca liderleri Bağdadi'yi yok ettikleri gibi.
Şimdi de bu HTŞ'yi kullanıp bu günlerde Trend Topic olan liderleri Muhammed el Colani'nin de akıbeti farklı olmayacak.
Gelelim asıl konumuza.
ABD ve İsrail HTŞ'ye neden yol verdi?
Terörist bir örgüte neden Suriye yönetimini ele geçirmlerine izin verdiler?
Sebep basit.
Bu durum planladıkları stratejinin bir parçası.
Hangi strateji?
Büyük İsrail planı çerçevesinde İsrail'in Suriye'yi işgal etme stratejisi.
Terörist ilan edilen bir örgütün elinde bulunan bir devleti işgal etmek çok daha kolay ve basit olacak.
Meşru ve uluslarası alanda kabul gören bir devleti ele geçirmek mi daha kolay, yoksa terörist ilan edilmiş bir örgütün elinden bu toprakları almak mı?
Hem bahaneleri de olacak.
Dünya barışını tehdit eden radikal dinci bir örgütü yok ettiklerini söylecekler bunu yaparak.
Kaldı ki milislerden oluşan uyduruk bir örgütü mağlup etmek, hava, kara kuvetlerine sahip düzenli orduya karşı savaşmaktan çok daha kolay olacak.
Hele ki bu örgütün kurulmasına bizzat ön ayak olduysalar.
Yani HTŞ'nin Esad'ı devirmesi İsrail'in Suriye'yi işgal etme planının ilk aşamasıdır.
ABD ve İsrail IŞİD'i kürt devleti kurmak için bahane olarak kullanmışlardı.
Yani PYD'ye güya IŞID ile savaşıyorlar bahanesiyle binlerce tır ağır silah ve mühhimat getirmişlerdi.
Biz daha o günlerde, IŞİD ilk ortaya çıktığında bu konuya vurgu yapmıştık.
IŞİD'i ABD kürt devleti kurmak için bahane olarak kullanacağını yazmıştık.
Bu konuyu bizden tam bir buçuk yıl sonra ilk Soner Yalçın daha sonra da Yılmaz Özdil yazmıştı.
Yani bizim daha ilk IŞİD ortaya çıktığında yazdıklarımızı bu gazeteci arkadaşlarımız bizden çok sonra dile getirmişlerdi.
Sonuç olarak IŞİD olmasaydı ABD bu silahları getirmek ve PYD'ye garnizon devlet kurmak için bahaneleri olmayacaktı.
Bu hedeflerine ulaştılar ve IŞİD'e ihtiyaç kalmayınca bunları elde ettikleri topraklardan temizlediler ve liderleri Bağdadi'yi de ortadan kaldırdılar.
Aynı akıbeti HTŞ de yaşayacak.
İsrail Suriye'yi işgal edince bunlara terörist muamelesi yapılarak haklarında kovuşturma başlatacaklar.
HTŞ'nin bu kadar kısa sürede nasıl bu başarıyı elde ettiği konusuna gelince;
Bunun evveliyatına bakmak lazım.
Esad rejiminin güvendiği iki güç vardı:
Rusya ve İran.
Yani önce Esad'ın bu iki kanadı kırılması gerekiyordu.
Rusya'yı yıpratmak için onları Ukrayna ile savaşa soktular.
İran'ı da Filistin savaşı bahanesiyle defalarca vurdular ve aba altından ABD sopasını gösterdiler.
İran da bu blöfu gördü ve cılız birkaç saldırı dışında hiç bir duruş sergileyemedi.
Yani Rusya'nın Ukrayna savaşı da, Hamas'ı İsrail'e saldırması konusunda bizzat İsrail tarafından gaz verilerek başlatılan savaş da tesadüf değildi.
Zaten neydi?
Hayatta tesadüf diye bir şey yoktu değil mi?
Bunların hepsi bir planın parçasıydı.
Bir de Esad'ın devrilmesi konusu tam da Trump'ın seçilmesinin hemen ardından gelmesi tesadüf mü?
Değil tabi.
Trump'ın anketleri bile yanıltarak seçilmesinde asıl kimin rol oynadığı da ortaya çıkmış oldu.
Yahudu lobisi.
Trump da, her ne kadar fiili olarak göreve başlamamış olsa da bunun karşılığı belli ki bir şeyler vaad etmiş.
Trump gibi hırslı kişiler koltuk için her konuda taviz vermeye hazırdır.
Bizde de bu örnek yok mu?
Koltuk için mensup olduğu partiye satan, ülke çıkarlarını da arka planda tuatan birileri yok mu?
Şimdi Trump her ne kadar biz ABD olarak olaylara müdahil değiliz ve sadece izlemekle yetineceğiz dese de HTŞ'nin bu hamlesi bizzat ABD 'nin onayı ve hatta desteği ile olduğuna şüphe duyan var mı?
Bu olaylar yaşanırken evlere şenlik sözde Arap Birliği örgütüne de bakmak lazım.
Filistin'e İsrail'in yaptığı insanlık dışı saldırılarında ve şimdi de Suriye'de yaşananlar konusunda kenardan sessizce izlemeleri bunların ne kadar aciz ve zavallı olduğuklarının net göstergesidir.
Yobaz ve zırcahil zihniyet ile yönetilenler ne kadar çağdan, tenknolojiden, bilimden , medeniyetten uzak kaldıklarının çok çarpıcı bir örneğidir bu durum.
Suriye'de yaşanan bu gelişmelerin bir de bizi ilgilendiren tarafı var.
HTŞ'nin kontolü ele geçirmesinde kazananlar ve kaybedenler olacak.
Mutlak kazananı tabi İsrail olacak.
Her ne kadar şimdilik arka planda dursalar da ileriki süreçte üstte yazıklarımızı aynen yaşayacağımıza şahit olacağız.
PYD diğer kazanan.
Kaybedenlerin başında Suriye halkı olacak.
Şimdi her ne kadar zafer naraları atsalar da orta vadede başlarına neler geleceğinden habersizler.
Filisitnlilerin yaşadıklarının aynısını yaşayacaklar.
En büyük kaybedenlerin arasında maalesef ülkemizdir.
İktidarın öngörüsüz ve vasat politikalarının yansımasıdır bu vahim durum.
Zamanında Emevi camiinden namaz kılacağız hezeyanları ile Suriye'nin kuzeyine PYD tarafından garnizon devlet kurulmasına sebep olan bizzat bu iktidarın vasat politikalarıdır.
Bu konuda da daha o sözler sarfedilirken uyarılarda bulunmuştuk alınan kararlar büyük stratetejik hata diye.
Dönemin Başbakanı Davutoğlu'nun Stratejik derinlik denen saçma sapan doktrininin eseri oldu bu durum.
Bırakın derinliği son derece sığ ve stratejiden uzak bir hezeyan.
Bu stratejik derinliğin hiç bir derinliği olmadığı ortaya çıktı da bu derinlik sadece kendi boğulmasına vesile olmaktan başka bir işe yaramadı.
Şu an her ne kadar trol sürüleri olayları lehimize göstrme gayreti içinde olsalar da işler öyle değil.
Kanun kaçaklarından oluşan ÖSO denen uyduruk örgütle hiç bir yere varılamayacağını da birçok defa yazdık.
Yani iktidarın Suriye politikaları tam bir ;
"Bir koyup üç alacağız ama tersten " durumuna dönüştü.
Yani zarar ziyandan başka bir şey olmadı iktidarın izlediği Suriye politikaları
Ne demek istediğimiz ileriki süreçte daha net anlaşılacaktır.
Bu konuda ayrıca daha ayrıntılı yazacağız.
Son olarak Esad rejiminin, üstelik 10 gün gibi inanılmaz kısa bir sürede, rezil rüsva olarak yıkılması başka bir şeye de mükemmel bir örnek olmuştur.
Tek adam rejimlerini eninde sonunda bekleyen sonun ne olacağını göstermiştir Esad döneminin sona ermesi, ki tarih bu örneklerle doludur.