Son haftalarda yoğun bir toplantı maratonu ve istişare görüşmeleriyle geçirirken fark ettim ki ara sıra ruhumuzun derinliklerinden gelen dinginliğe ihtiyaç hasıl oluyor.
Sıcak yaz günlerinde, medeniyet beşiği Orhaneli’nin yaylalarında kanyonlarında güneşli, yemyeşil çiçek kokularının yayılmaya başladığı günlerde gökyüzünden katar katar gelen göçmen kuşlara takılırdı gözüm.
Günümüzde aşıklık ozanlık geleneğinin önde isimlerinden biri, üstat Musa Eroğlu’nun yıllardan beri çok beğenerek dinlediğim Telli Turnam türküsü eşlinde çok güzel bir yazıyı bu atmoseferde okuyuverdim bir anda ilgiyle. Sizlerle paylaşayım istedim….
Annenin yeni bir bebeği dünyaya getirmesi evin diğer küçük çocukları için hep şaşırtıcı olur.
Kendi bebekliklerini hatırlayamadıkları için bu sürekli ağlayan, mama bekleyen, özel ilgi isteyen yeni varlığın nereden ortaya çıktığı, en çok sordukları sorulardan biridir.
Bebeği leyleklerin getirdiği hikâyesinin kökeni Kuzey Avrupa'ya, İskandinavya'ya kadar gidiyor.
Yakın zamanlara kadar doğumlar evlerde yapıldığından, annelerin diğer küçük çocuklarına yeni gelen bebeğin nasıl ortaya çıktığını bir şekilde izah etmeye çalışmaları anlaşılabilir ama leyleğin bu işle ilgisi nedir ?
Göçmen kuşlardan olan leylek, yaşam tarzı ile insanların daima ilgisini çekmiştir.
Kuşlara göre uzun sayılabilecek yetmiş yıllık ömürlerinde, her sene aynı yuvaya dönmeleri, insanlara yakın olarak evlerin bacalarında yuva yapmaları, tek eşli yaşamları, yavrularını yuvada uzun süre itinayla beslemeleri, genç yetişkin leyleklerin ailenin dermansız yaşlı bireyleri ile ilgilenmeleri, onlara yiyecek temin etmeleri ve korumaları insanlarda saygı uyandırmıştır.
Leylekler uysal yaradılışları nedeniyle de insanlara kolayca
alışabilirler. Bazı ülkelerde insanlar uğur getirdiklerine inandıklarından, leylekleri çekmek ve bacaları üstüne yuva yapmalarını kolaylaştırmak için damlarına kazıklar üzerinde tekerlekler koyarlar.
Anadolu'da güneyden, Arabistan yönünden geldiği için 'hacı leylek' diye nitelendirilen, doğum yapılan evin bacasında oturan bu saygın kuş, yeni doğan bebeğin nasıl geldiğinin çocuklara en şirin şekilde açıklanabilmesi için anneler tarafından aracı olarak seçilmiştir.
Kuzey Avrupa'da yüzyıllar boyunca popüler olan bu hikâyenin Avrupa'nın diğer yörelerine ve dünyaya yayılması Danimarkalı ünlü masal yazan Hans Christian Andersen'in yazdığı masallar sayesindegerçekleşmiştir.
Leyleklerin ses telleri yeterince gelişmemiştir. Eşlerini çekmek için gagalarını tıkırdatarak, kanatlarını açıp kaparlar. Yani 'leyleğin ömrü laklakla geçer' ifadesi haksızdır ;)
Lak lak denilen sesler gürültü olsun diye çıkarılan sesler değil aslında sevgi! sözcükleridir. J
Leyleğin bir diğer ilginç özelliği de deniz üstünden uçmaktan kaçınmasıdır. Sonbaharda Güney Afrika'ya göç eden leylekler Akdeniz'in üstünden geçmezler. Bir kolu ispanya, Cebelitarık, bir kolu da Boğazlar, Anadolu üzerinden güneye uçarlar.
Metroda kahvede durakta evde işte birçok alanda bakıyorum da herkes lak lak peşinde….
Kimi gündemi laklaklıyor
Kimi notunu az veren öğretmeni
Kimi futbol federasyonuna
Kimi siyaset gündemine
Kimi medya editörüne laklaklıyor
Kimi kayınanasından dem vuruyor
Kimi de zor solo veren “koro şefini” ;D
Yok ki kanadımız kolumuz uçalım gidelim göçelim ara sıra Kanada’ya Norveç’e Paris’e Dominik’e….
Mutlu haftalar…..
Kaynak :http://www.izafet.net/threads/seni-leylekler-getirdinin-kaynagi.27014/
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Erdinç Ertüzün
Seni Leylekler Getirdi Yavrum
Son haftalarda yoğun bir toplantı maratonu ve istişare görüşmeleriyle geçirirken fark ettim ki ara sıra ruhumuzun derinliklerinden gelen dinginliğe ihtiyaç hasıl oluyor.
Sıcak yaz günlerinde, medeniyet beşiği Orhaneli’nin yaylalarında kanyonlarında güneşli, yemyeşil çiçek kokularının yayılmaya başladığı günlerde gökyüzünden katar katar gelen göçmen kuşlara takılırdı gözüm.
Günümüzde aşıklık ozanlık geleneğinin önde isimlerinden biri, üstat Musa Eroğlu’nun yıllardan beri çok beğenerek dinlediğim Telli Turnam türküsü eşlinde çok güzel bir yazıyı bu atmoseferde okuyuverdim bir anda ilgiyle. Sizlerle paylaşayım istedim….
Annenin yeni bir bebeği dünyaya getirmesi evin diğer küçük çocukları için hep şaşırtıcı olur.
Kendi bebekliklerini hatırlayamadıkları için bu sürekli ağlayan, mama bekleyen, özel ilgi isteyen yeni varlığın nereden ortaya çıktığı, en çok sordukları sorulardan biridir.
Bebeği leyleklerin getirdiği hikâyesinin kökeni Kuzey Avrupa'ya, İskandinavya'ya kadar gidiyor.
Yakın zamanlara kadar doğumlar evlerde yapıldığından, annelerin diğer küçük çocuklarına yeni gelen bebeğin nasıl ortaya çıktığını bir şekilde izah etmeye çalışmaları anlaşılabilir ama leyleğin bu işle ilgisi nedir ?
Göçmen kuşlardan olan leylek, yaşam tarzı ile insanların daima ilgisini çekmiştir.
Kuşlara göre uzun sayılabilecek yetmiş yıllık ömürlerinde, her sene aynı yuvaya dönmeleri, insanlara yakın olarak evlerin bacalarında yuva yapmaları, tek eşli yaşamları, yavrularını yuvada uzun süre itinayla beslemeleri, genç yetişkin leyleklerin ailenin dermansız yaşlı bireyleri ile ilgilenmeleri, onlara yiyecek temin etmeleri ve korumaları insanlarda saygı uyandırmıştır.
Leylekler uysal yaradılışları nedeniyle de insanlara kolayca
alışabilirler. Bazı ülkelerde insanlar uğur getirdiklerine inandıklarından, leylekleri çekmek ve bacaları üstüne yuva yapmalarını kolaylaştırmak için damlarına kazıklar üzerinde tekerlekler koyarlar.
Anadolu'da güneyden, Arabistan yönünden geldiği için 'hacı leylek' diye nitelendirilen, doğum yapılan evin bacasında oturan bu saygın kuş, yeni doğan bebeğin nasıl geldiğinin çocuklara en şirin şekilde açıklanabilmesi için anneler tarafından aracı olarak seçilmiştir.
Kuzey Avrupa'da yüzyıllar boyunca popüler olan bu hikâyenin Avrupa'nın diğer yörelerine ve dünyaya yayılması Danimarkalı ünlü masal yazan Hans Christian Andersen'in yazdığı masallar sayesinde gerçekleşmiştir.
Leyleklerin ses telleri yeterince gelişmemiştir. Eşlerini çekmek için gagalarını tıkırdatarak, kanatlarını açıp kaparlar. Yani 'leyleğin ömrü laklakla geçer' ifadesi haksızdır ;)
Lak lak denilen sesler gürültü olsun diye çıkarılan sesler değil aslında sevgi! sözcükleridir. J
Leyleğin bir diğer ilginç özelliği de deniz üstünden uçmaktan kaçınmasıdır. Sonbaharda Güney Afrika'ya göç eden leylekler Akdeniz'in üstünden geçmezler. Bir kolu ispanya, Cebelitarık, bir kolu da Boğazlar, Anadolu üzerinden güneye uçarlar.
Metroda kahvede durakta evde işte birçok alanda bakıyorum da herkes lak lak peşinde….
Kimi gündemi laklaklıyor
Kimi notunu az veren öğretmeni
Kimi futbol federasyonuna
Kimi siyaset gündemine
Kimi medya editörüne laklaklıyor
Kimi kayınanasından dem vuruyor
Kimi de zor solo veren “koro şefini” ;D
Yok ki kanadımız kolumuz uçalım gidelim göçelim ara sıra Kanada’ya Norveç’e Paris’e Dominik’e….
Mutlu haftalar…..
Kaynak :http://www.izafet.net/threads/seni-leylekler-getirdinin-kaynagi.27014/