Liyakat dilimize pelesenk ettiğimiz ve son yıllarda kendinden çokça söz ettiğimiz bir kelimedir. Peki nedir liyakat literatürde. “yeterlilik” ‘Ehliyet ' ‘elverişli olma’ gibi kavramlarla ifade edilen liyakat, kelime olarak layık, uygun, yeterli olma gibi anlamlara gelmektedir. Kavram olarak ise, “bir şeyi hak etme, bir şeye değer olma, ehil olma ve layık olma” gibi anlamları bulunmaktadır.
Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresi’nin 58’nci ayetinde ‘Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.’
Burada emanetlerin ehline verilmesi ile adaletle hüküm vermenin yan yana zikredilmesi önemli bir husus olarak, adalet ile liyakat arasında yakın bir ilişkiyi göstermektedir. Zira hâkim, hükmederken, hak sahibine emaneti ehline veren kimse gibidir.
Hz Muhammed (s.a.v.) Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
Tarihsel açıdan baktığımızda düşünürlerin ve devlet başkanlarının bu konuyla ilgili söyledikleri önemli sözleri bulunmaktadır. Şimdi bakalım ne demişler?
Platon’un ideal bir devlet yapısının nasıl olması gerektiği üzerine kaleme almış olduğu Devlet isimli eserinde emanetlerin ehline verilmesi gerektiğini söylemiştir.
Maverdi’nin devlet yönetimini sistematik bir şekilde incelediği El-Ahkamü’s Sultaniye adlı eserinde devlet idarecilerinin görevleri ile ilgili gerekli bilgilere sahip olmalarını ifade ederek liyakati ön plana çıkarmıştır.
Max Weber’in ‘Bürokrasi Kuramı’ndan günümüzde devlet yönetimi ile ilgili yazılmış birçok esere kadar liyakat kavramına ayrı bir önem verilmiş ve devlet yönetimi açısından mutlaka dikkate alınması gereken hayati bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Weber, oluşturmuş olduğu bürokrasi teorisinin temel ilkelerinden birini liyakat olarak belirtmiştir.
Kutadgu Bilig'de yöneticilerde bilgi ve erdemi öncelikli meziyetler olarak görülür. Hangi insanda erdem, bilgi ve töre bulunursa onun yönetici olabileceği söylenir. Yönetici ayrıca akıllı, bilgili ve âdil olmalıdır. Cesur ve tedbirli davranmalıdır.
Hayâ sahibi, yumuşak huylu, merhametli, gözü tok, sabırlı, alçak gönüllü, şefkatli, sakin tabiatlı ve erdem açısından üstün olan yönetici adaletli iş görmelidir. Kutadgu Bilig'de, yönetici özellikleri ayrı ayrı ele alınır. Meselâ danışmanlara on özellik atfedilmiştir.
Bunlar, keskin göz, iyi işiten bir kulak, geniş bir gönül, güzel bir yüz, temiz bir kıyafet, uzun boy, güzel konuşma, anlayış, akıl ve bilgidir.
Liyakati, Hz. Mevlâna şu şekilde ele alır. "Ey kardeş, inciyi sedefin içinde ara, mesleği meslek sahiplerinden iste.”
Başka bir yerde bir rubaisinde liyakatin, bilginin gerekliliğine şu şekilde ele alır. “Bilgisiz kişinin tedrisine taş at, fakat zeki ve bilgilinin eteğine yapış, ehil olmayanlarla bir an bile eğleşme, çünkü aynayı su da bırakırsan elbet paslanır.” (devamı yarın…)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Burhanettin Aydınlı
Sadakat mı, liyakat mı? (1)
Liyakat dilimize pelesenk ettiğimiz ve son yıllarda kendinden çokça söz ettiğimiz bir kelimedir. Peki nedir liyakat literatürde. “yeterlilik” ‘Ehliyet ' ‘elverişli olma’ gibi kavramlarla ifade edilen liyakat, kelime olarak layık, uygun, yeterli olma gibi anlamlara gelmektedir. Kavram olarak ise, “bir şeyi hak etme, bir şeye değer olma, ehil olma ve layık olma” gibi anlamları bulunmaktadır.
Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresi’nin 58’nci ayetinde ‘Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.’
Burada emanetlerin ehline verilmesi ile adaletle hüküm vermenin yan yana zikredilmesi önemli bir husus olarak, adalet ile liyakat arasında yakın bir ilişkiyi göstermektedir. Zira hâkim, hükmederken, hak sahibine emaneti ehline veren kimse gibidir.
Hz Muhammed (s.a.v.) Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. "Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
Tarihsel açıdan baktığımızda düşünürlerin ve devlet başkanlarının bu konuyla ilgili söyledikleri önemli sözleri bulunmaktadır. Şimdi bakalım ne demişler?
Platon’un ideal bir devlet yapısının nasıl olması gerektiği üzerine kaleme almış olduğu Devlet isimli eserinde emanetlerin ehline verilmesi gerektiğini söylemiştir.
Maverdi’nin devlet yönetimini sistematik bir şekilde incelediği El-Ahkamü’s Sultaniye adlı eserinde devlet idarecilerinin görevleri ile ilgili gerekli bilgilere sahip olmalarını ifade ederek liyakati ön plana çıkarmıştır.
Max Weber’in ‘Bürokrasi Kuramı’ndan günümüzde devlet yönetimi ile ilgili yazılmış birçok esere kadar liyakat kavramına ayrı bir önem verilmiş ve devlet yönetimi açısından mutlaka dikkate alınması gereken hayati bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Weber, oluşturmuş olduğu bürokrasi teorisinin temel ilkelerinden birini liyakat olarak belirtmiştir.
Kutadgu Bilig'de yöneticilerde bilgi ve erdemi öncelikli meziyetler olarak görülür. Hangi insanda erdem, bilgi ve töre bulunursa onun yönetici olabileceği söylenir. Yönetici ayrıca akıllı, bilgili ve âdil olmalıdır. Cesur ve tedbirli davranmalıdır.
Hayâ sahibi, yumuşak huylu, merhametli, gözü tok, sabırlı, alçak gönüllü, şefkatli, sakin tabiatlı ve erdem açısından üstün olan yönetici adaletli iş görmelidir. Kutadgu Bilig'de, yönetici özellikleri ayrı ayrı ele alınır. Meselâ danışmanlara on özellik atfedilmiştir.
Bunlar, keskin göz, iyi işiten bir kulak, geniş bir gönül, güzel bir yüz, temiz bir kıyafet, uzun boy, güzel konuşma, anlayış, akıl ve bilgidir.
Liyakati, Hz. Mevlâna şu şekilde ele alır. "Ey kardeş, inciyi sedefin içinde ara, mesleği meslek sahiplerinden iste.”
Başka bir yerde bir rubaisinde liyakatin, bilginin gerekliliğine şu şekilde ele alır. “Bilgisiz kişinin tedrisine taş at, fakat zeki ve bilgilinin eteğine yapış, ehil olmayanlarla bir an bile eğleşme, çünkü aynayı su da bırakırsan elbet paslanır.” (devamı yarın…)