İsveç’te son bir aydır hareketli günler yaşanıyor. Rusya’nın tehditlerinden korkan İsveç NATO’ya girmek ve kendini güvenlik açısından garantiye almak istiyorsa yapması gerekenler belli. Türkiye ile anlaştığı gibi sözünde durmak ve Türkiye’ye verdiği taahhütleri yerine getirmek. Neydi onlar? Terör örgütü PKK/YPG’yle ilişkisini kesmek, onları yani koruyup kolladığı teröristleri Türkiye’ye iade etmekti, ama bunu yapmadılar..
Bu eylemi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren İsveç veya diğer Avrupa ülkelerine şöyle bir soru sorsak Yahudi karşıtlığı bir eyleme, ifade özgürlüğü denilerek izin verilir miydi? Evet, böyle bir eyleme izin verilmezdi ve verilmemesi de gerekirdi doğrusu bu.
.Ancak İsveç burada çifte standartlık yaparak Müslümanlık karşıtı veya İslamafobi bir nefret eylemini, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir. Asıl amaç neydi asıl sorulması gereken soru bu isveç makamlarına.
Biz biliyoruz ki bütün islam dünyasını hedef alan bu alçakça eylemin Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği’nin önünde yapılmış olması bize provokasyonun özel olarak Türkiye’ye yönelik planlandığını gösteriyor.
Aslında İsveç Türkiye ile ilgili ilk görüşmelerde ılımlı bir hava estirmiş ve altına imza attığı mutabakata uyacakmış gibi bir havası da vardı. Ama ne hikmetse bu tür rezil ve kabul edilemez bir eyleme izin verdiler.
Neymiş İsveç devleti bir özgürlükler ülkesiymiş özgürlük dediğiniz kavram bir başkasının temel haklarına, inançlarına hakaret etmekse bunun adı özgürlük değil, alenen başka halkların değer yargılarına ve inançlarına saygısızlığın ve küstahlığın en alasıdır.
Halbuki bilinen bir gerçek var. Bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter” İnsanların özgürlükleri ve hakları sınırsız değildir. Bunu İsveç bilmiyor mu el betteki bal gibi de biliyor.
Stockholm’de terör örgütü PKK/YPG yandaşlarının son rezaleti sonrasında İsveç Başbakanı önce “Bu bizim NATO üyeliğimize yönelik sabotaj” dedi. İsveç Dışişleri bakanı “Bu iğrençlik, bir nefret suçu” diye oldukça sert tepki verdi.
İsveç teröre bir Başbakan ve bir bakanını kurban etmiş bir devlet. Şubat 1986'da gerçekleşen Olof Palme suikastı hala aydınlatılamadı ve katillerin kimlikleri belirlenemedi.
Yine İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh 1998 yılında bıçaklı saldırı sonucunda öldürülmüştü. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri ve siyasetçilerle yakın diyaloğu ve o zaman Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen tavrıyla tanınıyordu Anna Lindh.
Evet bir başbakan ve bakanını teröre kurban etmiş olan bir devlet acaba PKK/YPG ve diğer Terör örgütlerinden korkuyor mu? Sorularını akla getiriyor.
Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin; İsveç’in son bir aydır Türk kamuoyunu rahatsız etmeye yönelik provokatif eylemler içinde olduğunu doğruluyor.
Peki neden? Diyor ki: “Bana göre bunun 3 sebebi var.
Bir, ya İsveç içerisinden iktidar karşıtı bir grup -derin devlet de- olabilir ya da dışarıdan bir el İsveç’in NATO’ya girmesini istemiyor ve bunun için de Türkiye’yi kullanıyor.
İki, NATO içerisinden ülke ya da ülkeler açık açık ABD’ye karşı çıkamadığı için gizli bir plan içinde.
Üç, bir şekilde İslamofobi-Türkofobi yaratarak Türkiye’nin NATO’daki yerini sarsmak istiyorlar.
Kıymetli okurlarım Türk Tarihine baktığımızda bizim ne kadar büyük bir millet olduğumuzu ve bize sığınanlara nasıl yardım ettiğimizi görüyoruz.
“Devleti Aliye’mizin kapısı açık, iltica idenler emin olup, Murad edindiklerinden mahrum kalmamışlardır, onlar da (İsveçliler) dilhâhları1 üzere mekânlarına erişirler!” Dönemin padişahı III. Ahmet böyle demiştir.
12. Karl 1707 yılında Rusya’ya Ukrayna üzerinden savaş açtı. 8 Temmuz 1709 tarihinde ise Poltava kalesini almak için uğraşan İsveç ordusu, Deli Petro’nun komuta ettiği Rus ordusu karşısında ağır bir yenilgi aldı.
Bu mağlubiyetin ardından İsveç Kralı 12. Karl, 2 bin askeriyle, Osmanlı topraklarına sığındı. Moldova’ya bağlı Bender şehrinde 5 yıl kadar kalan İsveç Kralının tüm masrafları Osmanlı Devleti tarafından karşılanmıştı.
Daha sonra ülkesine dönmeye karar veren kral, ülkesine dönmeden önce kaldığı süre içindeki masraflar karşılığı bir senet imzalamıştı. Senedi tahsil etmek için bir grup Osmanlı askeri de Kral ile İsveç'e gelse de askerler o zamanın şartları nedeniyle geri dönememiş,
Osmanlı askerleri Örebro kenti yakınlarındaki “Askersund" kasabasına yerleşmişler ve hayatlarını orada devam ettirmişlerdir.
Evet, tarihte bizim İsveç kralına yaptıklarımıza bakın birde bu gün İsveç devletinin düştüğü aczi yetine bakın.
Irkçı siyasetçi Rasmus Paludan'ın Kuran-ı Kerim'e saldırısının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’da İsveç yönetimine tepki gösterdi. "Bizden NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz" dedi. Dünya basını, Erdoğan'ın bu ifadelerini manşetten verdi.
"Ülkemizin büyükelçiliği önünde böyle bir kepazeliğin yaşanmasına sebebiyet verenlerin NATO'ya üyelik başvuruları konusunda, artık bizden herhangi bir hayırhahlık beklemeyeceği açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç'e yönelik bu sözleri dünya basınına damga vurdu. Son olarak Türkiye’nin isteği üzerine de İsveç, Finlandiya üçlü mekanizma toplantısı iptal edildi.
Görünen o ki bu saatten sonra böyle giderse İsveç’in NATO’ya üyeliği hayalden öteye geçemeyecek ve Baltık Denizi Rusya’nın tehdidi altında olmaya devam edecek. Rusya ise İsveç ve Finlandiya’yı tedirgin etmeye devam edecek.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Burhanettin Aydınlı
İsveç’te yaşanan rezalet
İsveç’te son bir aydır hareketli günler yaşanıyor. Rusya’nın tehditlerinden korkan İsveç NATO’ya girmek ve kendini güvenlik açısından garantiye almak istiyorsa yapması gerekenler belli. Türkiye ile anlaştığı gibi sözünde durmak ve Türkiye’ye verdiği taahhütleri yerine getirmek. Neydi onlar? Terör örgütü PKK/YPG’yle ilişkisini kesmek, onları yani koruyup kolladığı teröristleri Türkiye’ye iade etmekti, ama bunu yapmadılar..
Bu eylemi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren İsveç veya diğer Avrupa ülkelerine şöyle bir soru sorsak Yahudi karşıtlığı bir eyleme, ifade özgürlüğü denilerek izin verilir miydi? Evet, böyle bir eyleme izin verilmezdi ve verilmemesi de gerekirdi doğrusu bu.
.Ancak İsveç burada çifte standartlık yaparak Müslümanlık karşıtı veya İslamafobi bir nefret eylemini, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir. Asıl amaç neydi asıl sorulması gereken soru bu isveç makamlarına.
Biz biliyoruz ki bütün islam dünyasını hedef alan bu alçakça eylemin Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği’nin önünde yapılmış olması bize provokasyonun özel olarak Türkiye’ye yönelik planlandığını gösteriyor.
Aslında İsveç Türkiye ile ilgili ilk görüşmelerde ılımlı bir hava estirmiş ve altına imza attığı mutabakata uyacakmış gibi bir havası da vardı. Ama ne hikmetse bu tür rezil ve kabul edilemez bir eyleme izin verdiler.
Neymiş İsveç devleti bir özgürlükler ülkesiymiş özgürlük dediğiniz kavram bir başkasının temel haklarına, inançlarına hakaret etmekse bunun adı özgürlük değil, alenen başka halkların değer yargılarına ve inançlarına saygısızlığın ve küstahlığın en alasıdır.
Halbuki bilinen bir gerçek var. Bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter” İnsanların özgürlükleri ve hakları sınırsız değildir. Bunu İsveç bilmiyor mu el betteki bal gibi de biliyor.
Stockholm’de terör örgütü PKK/YPG yandaşlarının son rezaleti sonrasında İsveç Başbakanı önce “Bu bizim NATO üyeliğimize yönelik sabotaj” dedi. İsveç Dışişleri bakanı “Bu iğrençlik, bir nefret suçu” diye oldukça sert tepki verdi.
İsveç teröre bir Başbakan ve bir bakanını kurban etmiş bir devlet. Şubat 1986'da gerçekleşen Olof Palme suikastı hala aydınlatılamadı ve katillerin kimlikleri belirlenemedi.
Yine İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh 1998 yılında bıçaklı saldırı sonucunda öldürülmüştü. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri ve siyasetçilerle yakın diyaloğu ve o zaman Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen tavrıyla tanınıyordu Anna Lindh.
Evet bir başbakan ve bakanını teröre kurban etmiş olan bir devlet acaba PKK/YPG ve diğer Terör örgütlerinden korkuyor mu? Sorularını akla getiriyor.
Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin; İsveç’in son bir aydır Türk kamuoyunu rahatsız etmeye yönelik provokatif eylemler içinde olduğunu doğruluyor.
Peki neden? Diyor ki: “Bana göre bunun 3 sebebi var.
Bir, ya İsveç içerisinden iktidar karşıtı bir grup -derin devlet de- olabilir ya da dışarıdan bir el İsveç’in NATO’ya girmesini istemiyor ve bunun için de Türkiye’yi kullanıyor.
İki, NATO içerisinden ülke ya da ülkeler açık açık ABD’ye karşı çıkamadığı için gizli bir plan içinde.
Üç, bir şekilde İslamofobi-Türkofobi yaratarak Türkiye’nin NATO’daki yerini sarsmak istiyorlar.
Kıymetli okurlarım Türk Tarihine baktığımızda bizim ne kadar büyük bir millet olduğumuzu ve bize sığınanlara nasıl yardım ettiğimizi görüyoruz.
“Devleti Aliye’mizin kapısı açık, iltica idenler emin olup, Murad edindiklerinden mahrum kalmamışlardır, onlar da (İsveçliler) dilhâhları1 üzere mekânlarına erişirler!” Dönemin padişahı III. Ahmet böyle demiştir.
12. Karl 1707 yılında Rusya’ya Ukrayna üzerinden savaş açtı. 8 Temmuz 1709 tarihinde ise Poltava kalesini almak için uğraşan İsveç ordusu, Deli Petro’nun komuta ettiği Rus ordusu karşısında ağır bir yenilgi aldı.
Bu mağlubiyetin ardından İsveç Kralı 12. Karl, 2 bin askeriyle, Osmanlı topraklarına sığındı. Moldova’ya bağlı Bender şehrinde 5 yıl kadar kalan İsveç Kralının tüm masrafları Osmanlı Devleti tarafından karşılanmıştı.
Daha sonra ülkesine dönmeye karar veren kral, ülkesine dönmeden önce kaldığı süre içindeki masraflar karşılığı bir senet imzalamıştı. Senedi tahsil etmek için bir grup Osmanlı askeri de Kral ile İsveç'e gelse de askerler o zamanın şartları nedeniyle geri dönememiş,
Osmanlı askerleri Örebro kenti yakınlarındaki “Askersund" kasabasına yerleşmişler ve hayatlarını orada devam ettirmişlerdir.
Evet, tarihte bizim İsveç kralına yaptıklarımıza bakın birde bu gün İsveç devletinin düştüğü aczi yetine bakın.
Irkçı siyasetçi Rasmus Paludan'ın Kuran-ı Kerim'e saldırısının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’da İsveç yönetimine tepki gösterdi. "Bizden NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz" dedi. Dünya basını, Erdoğan'ın bu ifadelerini manşetten verdi.
"Ülkemizin büyükelçiliği önünde böyle bir kepazeliğin yaşanmasına sebebiyet verenlerin NATO'ya üyelik başvuruları konusunda, artık bizden herhangi bir hayırhahlık beklemeyeceği açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç'e yönelik bu sözleri dünya basınına damga vurdu. Son olarak Türkiye’nin isteği üzerine de İsveç, Finlandiya üçlü mekanizma toplantısı iptal edildi.
Görünen o ki bu saatten sonra böyle giderse İsveç’in NATO’ya üyeliği hayalden öteye geçemeyecek ve Baltık Denizi Rusya’nın tehdidi altında olmaya devam edecek. Rusya ise İsveç ve Finlandiya’yı tedirgin etmeye devam edecek.