Büşra EKİM

 

Burdur...  Canım Burdur...  Müzik, tarih, doğa...

Teke yöresinin başkenti kabul edilen,

Uzun süre gitmeyince özlediğim, bir değerler bütünü.

Burdur benim için, Salda'da kamp, kampta Zafer Gazoz,

Daha Bursa'ya varmadan bitirilen ceviz ezmesi demek!

Ve asıl çoook sevdiğim, çok yönlü yaşanmışlıkları olan güzel insanlarım demek.

İki yıl önce kapsamlı bir Burdur gezisi yapmıştık. Her anı ayrı güzeldi.

Ancak on beş yıl sonra, pedala yeniden dokunmama vesilen,

Burdur Gölü'nü bisikletle dolaştığımız, Hüseyin Özdemir ile geçirdiğimiz zaman çok çok kıymetli benim için.

Ben anlatırsam eksik kalacak biliyorum, çünkü kendisinin on parmağında on marifet...

Hüseyin Özdemir, Burdur'da bir dost,

bir ağabey bildiğim çok kıymetli bir büyüğüm.

Burada, kendisiyle sohbet ediyor olmak büyük mutluluk benim için.

B.E: Öncelikle seni tanımış olmaktan çok mutluyum Hüseyin ağabey. Seni senden dinlemek istiyorum öncelikle. Kimdir Hüseyin Özdemir?

H.Ö: BURDUR/TEFENNİ ilçesine bağlı Başpınar köyünde 28/Mart/1960 tarihinde karlı bir kış gününde doğmuşum. Köyümün eski adı BULAK’tır. Yani Öz Türkçe pınarların gözüdür. Yaylalarımızda pınar gözleri çok olduğu için 1935’te BAŞPINAR olarak adı değiştirilmiş.

İlkokul birinci sınıfın ilk yarısına kadar köyümde okudum. İkinci sömestr döneminde rahmetli anam Burdur Devlet Hastanesinde hizmetli olarak çalışmaya başlayınca biz de köyden Burdur’a göçtük. İlkokul, ortaokul ve Sağlık Koleji ve Eğitim Fakültesini Burdur’da okudum. Anadolu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesini de dışarıdan bitirdim. 28 yıl Van-Bursa-Adana ve Burdur’da memurluk yaptım. 2007 yılında emekli oldum. Değişik ticari işlerde şansımı denedim ve ortaklık yaptığım işlerde başarılı olamadım. 2010’da oğlum ve yeğenimin endüstriyel elektronik teknikeri olmasından dolayı bir işyerini devir aldım. 2010 yılından bu yana Şahin Ofis adlı işletmemizde çalışmaya devam ediyorum.

B.E: Doğup büyüdüğün ortamdan, kültür yapısından, değerlerinden bahseder misin bize?

H.Ö: Köyümüze güneş geç doğar, erken batar. Arkasını Rahat Sıradağlarına yaslamıştır, yüzü kuzeye dönüktür. Çocukluğumda 1300 olan nüfus şu anda 460’a kadar düşmüş durumda. Antalya, Burdur ve Denizli’ye yoğun göçler olmuştur. Eğitim ve kültür yapısı yüksektir, bu çevrede elektriğin geldiği ilk köydür. (1967 yılında köylülerimiz kendileri Jeneratör alıp tesisatını yaptırmıştır)1967’de 5 kahvesi, 3 terzisi, 3 berberi, 2 kasabı, 4 bakkalı, demircisi, kalaycısı, 2 hizarı, 3 değirmeni, nalbantı ve sineması olan bir köy düşünebiliyor musunuz...! Şimdi ise 2 kahve, 1 bakkal, 1 değirmen, 1 hizar kaldı. Köy yaşantısı ve kültürü çocukluğumuzda tam bir Anadolu yaşantısıydı. Örnek bir köy ve kültürel açıdan parmakla gösterilen eğitim seviyesine sahipti. Okuryazar oranı %100 seviyesine 1980’li yıllarda ulaşmıştı. Üniversite mezunu sayısı da % 50 nin üzerindedir. Ancak artık ne düğünler, ne sünnetler, ne nişanlar, ne kız istemeler, kütük atmalar, koyun yünümleri, koç katımları, bayram arefeleri, bayramlar, köyler arası güreşler, futbol, voleybol karşılaşmaları gibi yaşantılar, maşala eğlenceleri vb. etkinlikler birer hayal olarak gerilerde kaldı. Şimdiler de köyümüzde Bursa’da yaşayan, Bursalıların yakından tanıdığı, Bursa Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı rahmetli Veteriner Osman Köseoğlu amcamızın köyümüze hibe olarak yaptırdığı Kültür Merkezinde, öğleden sonra yemek, akşam eğlence olarak düğün, nişan, sünnet, mevlid vb. etkinlikler yapılmaktadır. Köyde yakın akrabalar yaşadığı için bağlantımız halen etmektedir.

B.E: İşte buna içim cız etti! Unutulan ne çok değerimiz var. Şimdi desem ki hizarcı ne iş yapardı? Kütük atmak ne demekti? Maşala eğlenceleri neydi? Peki ya kütük atmak?

H.Ö: Hızarcı; şimdiki keresteci-marangoz.

Kütük atma, oğlan çocuğu doğduğu zaman 1-1,5 metre uzunluğunda,30-40 cm.capinda bir odun parçası çocuğun doğduğu evin çatısından evin avlusuna atılır.Daha sonra bu kütük samanlıkta veya uygun bir yerde saklanır.Oglan düğün yapacağı zaman bu kütük düğün akşamı yapılan eğlencede geniş bir meydanda yakılır, etrafında oyunlar, zeybekler oynanır.

Maşala eğlencesi, akşam geniş bir meydanda büyükçe bir ateşin etrafında, düğün, nişan, sünnet, asker eğlencesi yapılmasına denir.Bu eğlenceli olayda,saz,cura, sipsi, davul zurna eşliğinde türküler söylenir, oyunlar, zeybekler oynanır.

Arap oyunu, kurt kuzuyu kapma oyunu, kartalın kuzu alması, kız kaçırma oyunu, efelerin köyü basıp adam kaçırma oyunu, kadı efendinin köylü yargılama oyunu, karakol baskını oyunu vb. degişik köy folklorik oyun ve tiyatro oyunları sergilenirdi.

B.E: Burdurlu olup müziğe ilgi duymayan yoktur herhalde. Sizin müzikle tanışmanız nasıl oldu peki? Ne zaman aldınız sazı eline?

H.Ö: Sözünü ettiğiniz gibi Teke Yöresini başkenti Burdur’dur. Folklorik yaşam, müzik ve kültür ilimizde yoğun olarak yaşanmaktadır. 1972 yılında babamın alacak karşılığı aldığı küçük bir bağlama ile müzikle tanışıklığım başladı. Bir ay gibi kısa sürede, hemen hemen tüm halk müziği türkülerini çıkarmaya başladım. Halen de Halk Müziğiyle haşır neşir olmaya devam ediyorum. Eksikliğim ise bir hoca eğitiminden geçmediğim için nota bilmiyorum. Ancak çok da eksikliğini hissetmiyorum. Bir eseri birkaç defa dinlesem, hafızama alıp, çalıp söyleyebiliyorum. Kısacası alaylı bir yönüm var diyebilirim. Köyümüzde müzikle uğraşanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ancak yakın çevre köylerde mahalli sanatçılar (davul,zurna,bağlama,sipsi enstrümanlarını çalanlar) vardır. Benim yetiştiğim dönemde yaz tatili ve sömestri tatillerinde, düğünlerde veya çeşitli eğlentilerde onlarla da çalıp söyleme fırsatlarım oldu.

B.E: Kendi türkülerin de var, üstelik TRT repertuarlarında yer aldı bu türküler. Hüseyin Özdemir'in kendi türkülerinden örneklerle devam edelim mi?

H.Ö: Ben neredeyse 45 yıl saz çaldım, cura çaldım, başlangıç seviyesinde kabak kemane, kaval çaldım ancak beste işini hiç düşünmemiştim. Ama 2018’de bir gece yarısında hem müzik hem söz olarak, şimdi TRT repertuarına giren “Kocapınar Akmıyor ki” türküsü beni uykumdan uyandırdı. Hemen kalkıp bağlamamla çaldım ve söyleyip telefonuma kayıt ettim. Daha sonra  Bursa Güzel Sanatlar Lisesinde müzik öğretmenliği yapan, arkadaşım Ali ÖZER hocama rica ettim notaya alınmasını sağladım. TRT’den derleme yapmaya gelen Ferhat Erdem ve Uğur Önür kardeşlerim gelip, derlemesini benim adıma yaparak repertuara girmesini sağladılar. Daha sonra ki aylarda “Gitme Telli Turnam ve Doyamadım” türküleri ile bu sürece devam etti. Birkaç Teke yöresi türküsü daha şu anda notalanma aşamasında, sanırım onlarda yakında tescillenip havalanacak eserler olacak.

--- gömme ////////////

Bisikletin geçtiği yerde

sadece tekerlek izi kalır.

 

B.E: Peki ya bisiklet sevdası nasıl başladı? İki teker üzerinde nereleri, ne zamandır dolaşıyorsun?

H.Ö: Bisiklete ilk binmem 1972 yılında oldu. Daha sonra zaman zaman uzun aralar verdim. Ama hayatımdan hiç eksik olmadı diyebilirim. 2000 yılında ilk dağ bisikletimi alma fırsatım oldu. Yıllarca onunla idare ettim. 2015 yılında da şimdi kullandığım BMW Cruise Bike bisikletimi aldım. Daha sonra değişik bisikletler de aldım. Burdur Bisiklet Derneği kurucularındanım. 3-4 defa kendimiz festivaller düzenledik. Başka bisiklet derneklerinin ve klüplerinin düzenlediği etkinlik ve festivallere katıldık. Bisikletin bir yaşam biçimi olduğu konusunda iddialıyım. Bisikletin bir kültür, disiplin,doğa, çevre bilinci ve sevgisi olduğunu hem yaşayarak, hem öğrenip hem de öğreterek yaşantımıza devam ediyorum.

Fırsat buldukça dağ, bayır, ova, göl, deniz kenarı olarak bisiklet binmeye, çiçek, böcek, ağaç, yaprak, toz, toprak, yağmur, çamur, güneş, bulut, rüzgar aklınıza gelebilecek doğa olaylarını birebir yaşayıp, gözlemleyerek pedallamaya devam ediyorum. Çıktığımız her tur sonrasındaki aldım keyif ve huzuru kelimelerle anlatmak zor. Sana söylediğimi sanırım unutmadın. “Bisikletin geçtiği yerde sadece tekerleklerin izi kalır.” "Doğa her şeydir, kaynakları bilinçli kullanıp onu kirletmemek lazım, korumak, özen göstermek ve bizden sonraki nesillere doğayı ve yaşam alanlarımızı temiz olarak teslim etmek bizlerin asıl görevimizdir” felsefesini yaşayıp ve yaşatmak bizlerin vazgeçilmezidir...!

VE DÜNYA

B.E: Dünyada nereleri gezdin, neler gördün peki Hüseyin Ağabey?

H.Ö: Kıbrıs, Suriye, Kuzey Irak, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İsviçre, Belçika, Hollanda,  Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Azerbaycan, Dağıstan, Gürcistan, Türkmenistan, Özbekistan, Ermenistan, Tayland, Singapur, Çin, Hong Kong gibi ülkeleri gezip görme fırsatım oldu. Her ülkenin kendine has yaşantısı olduğunu, bazı ülkelerin bizim en az 30-40 yıl gerimizde, Avrupa ülkelerinin ise disiplin ve kanunlara uyulduğunda demokrasilerinin ne kadar gelişmiş olduğunu, sanata, kültüre ve spora verilen önemi gördüm.Gelişmekte olan veya bana göre az gelişmiş ülkelerin yönetimlerinin hiçte iyi olmadığını, insanlara ve canlılara önem verilmediğini gördüm.Kimi yerlerde insanların yok sayıldığını, gündemin bazı yerlerde yalnızca belli insanların yaşamı için belirlendiğini gördüm.Kanunların insan yaşamını kolaylaştırıcı şekilde düzenlenip uygulandığı ülkelerde, insanların ne kadar mutlu ve kaliteli bir yaşam sürdüklerini gördüm.Bisiklet konusuna gelirsek Amsterdam’da başbakanı bisikletle gördüğümü söylesem şaşırmayınız. Köylerde bile bisiklet yolları olduğunu,insanların trafik kurallarına nasıl uyduklarını,hayatın akışının sadece insanları mutlu ve huzurlu yaşatmak üzerine kurulduğunu gördüm.

 

BURDUR'UN LEZZETLERİ

B.E: Tekrar güzelim Burdur'a gelelim mi? Mesela Burdur Şiş’i geldi hemen aklıma. Burdur'un lezzetlerinden bahsedelim mi biraz da?

H.Ö: Burdur Şiş; küçükbaş hayvan etlerinden ve büyükbaş etlerinin kaburga kısımlarından, iki defa kıyma makinasından geçirilerek, tuz eklenip yoğrularak, yassı bir şişin üzerinde kömür ateşi üzerinde pişirilerek, kendine has pide üzerinde ,mevsimine göre marul, soğan, çobansalatası, ateşte közlenmiş biber, soğan eşliğinde, ayran, şalgam, isteğe göre soğuk içeceklerle servis edilen bir kebap çeşidimizdir. Şimdilerde az gördüğüm Testi Kebabı (artık unutulmak üzere Kuşbaşı et, kuyruk yağı, patates, soğan, biber, karabiber, kimyon, pul biber, yeterince domates eklenip testini ağzı hamurla kapatılır ve fırında 2-3 saat pişirilir.) Keşkek, Bulgur Pilavıyla servis edilen Haşlama Et, Bulgurlu Tavuk Çorbası, kabak tatlısı, kabak helvası, un helvası, haşhaş helvası, ceviz ezmesi, kenevir helvası, ceviz sucuğu, tahinli susam helvası gibi değişik yöresel tadları sayabiliriz.

BURDUR'DA GEZİLECEK YERLER

B.E: Burdur'a yolu düşen biri, e haydi bir bisikletli diyelim :) Nereleri gezmeli? Derya deniz bir diyardan bahsediyoruz tarih, doğa, kültür... Bir de Burdurlu'dan dinlemek isterim.

H.Ö: Onlara önerim birkaç ayrı yön olacak.

Birinci rota; Isparta istikametine giderek Çerçin Köyü üzerinden sola dönerek, kurumuş göl yatağından Senir kasabasına ulaşarak, mevsimine göre (Haziran-Temmuz) Lavanta Köyü (Kuyucak) Ardıçlı köyü, İlyas köyü üzerinden Lisinia Doğa Koruma ve Lavanta Ürünleri Üretim ve satış merkezi. Oradan Karakent köyü ve Yazıköy, Akyaka, Hacılarrotasını takip edip, Kuruçay Höyüğünü görerek Burdur’a dönüş.

İkinci rota; Yazıköy istikametinden devam ederek Karakent sapağından sola Akçaköy ve Lavanta Deresi rotasını izleyip 7-8 bin dönüm lavanta,kekik,adaçayı,şakayık alanlarını gezipAkçaköy (Fakir Baykurt Müze ve Kütüphanesi) Dereköy –Bayındır-Yeşilova rotasından Akgöl’den Salda Gölüne gidilebilir.

Üçüncü rota; Burdur-Salda gölüne , Hacılar Höyüğünü görerek, Yarışlı gölü kenarından mevsimine göre (Mayıs-Haziran) flamino,angut ve yaban ördeklerini görerek,Yeşilova üzerinden Salda gölüne ulaşılabilir.

Dördüncü rota; Burdur Antalya istikametinde 20.km den sola dönüş yaparak Çine-Taşkapı-Başköy üzerinden Ağlasun Sağalassos harabelerine ulaşılabilir.

Beşinci rota; 15.km.den sola dönerek,Lengüme,Sala köyü üzerinden Isparta Gelincik yolundan doğa harikası Isparta –Gölcük Doğa Koruma Milli Parkına gidilebilir.

Altıncı rota; Antalya istikametinde  Bucak Onaç barajı ve Kremna harabeleri,

Yedinci rota;  Bucak İncirhan üzerinden, Kestel alabalık tesisleri.

Sekizinci rota; Gölhisar ilçesi Kybria Harabeleri,Böğrüdelik yaylası.

Dokuzuncu rota; Teke Yöresi oyunlarını başkenti Aziziye,Kapaklı,Aren köyünden Kemer İlçesi Akpınar Yaylası.

Onuncu rota; Karamanlı üzerinden Uluyayla ve Eşeler Dağı çevresi

On birinci rota; Tefenni Barutlu Su yolundan Bezirgan Yaylası...

Aslında daha gezilecek farklı bisiklet rotaları da var, ancak ben herkesin çok fazla zorlanmadan 60- 90 km/gün aralığında gidebileceği rotalar çizdim.

Burdur merkezde ise;

- Burdur Müzesi (Türkiyenin en fazla tarihi eser barındıran müzlerinden),

- Doğa Tarihi Müzesi (3 milyon yıllık mamut iskeleti ve kalıntıları),

- Ulucami,

- Yukarı Pazar Çarşısı,

- Bakibey Konağı,

- Mısırlılar Evi,

- Taş Oda,

- Susamlık Tepesi,

- Yeşiltepe,

- Göl kenarında Alyazma Piknik Alanı,

- Burdur Belediyesi Göl Tesisleri ve iskele gezilip görülebilecek yerledir.

Zamanını ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Demokrasi ile, Atatürk ve insanlık sevgisi ile kalınız.

B.E: Yüreğine sağlık çok kıymetli ağabeyim. İyi ki varsın!

Rahvan atları fetih coşkusunu zirveye taşıdı Rahvan atları fetih coşkusunu zirveye taşıdı