28 Şubat Öğrenci Derneği Genel Başkanı Emine İlyas, CHP zihniyetinin kararttığı hayatları ve o karanlık günleri anlattı. 28 Şubat sürecinin milletin tüm kesimlerinde büyük bir travma nedeni olduğunu vurgulayan Emine İlyas, “En büyük mağduriyet ve zulmü yaşayanlar, şüphesiz lise ve üniversitelerde okuyan ya da kamuda çalışan başörtülü gençler ve kadınlardır. 28 Şubat darbesinin ana simgesi başörtüsü zulmüdür” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 21.02.2022 11:51
Haber Güncellenme Tarihi: 21.02.2022 11:51
Kaynak:
Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 28 Şubat mağduru olduğunu söyleyince 28 Şubat tartışmaları yeniden başladı. Koca Ragıp Paşa, gaddara mazlumun sorsan kendini gösterir demiş. Tam da günümüzü anlatan bu sözde olduğu gibi dünün gaddarları bugünün mağduru rolüne soyunmuş durumda. Oysa ki hakikat tektir. 28 Şubat’ın zalimleri de mazlumları da bellidir. Kemal Kılıçdaroğlu ve temsil ettiği zihniyet 28 Şubat’ın ana aktörüdür. Bu gerçeği örtme çabalarına Müslüman Anadolu insanı hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. Gerçekler örtülemez. Halkımızın feraseti tamdır. Muhafazakâr oyları alabilmek adına söylenen yalanlara kimse inanmayacaktır. 28 Şubat’ın gerçek mağdurları hayattadır ve çektikleri çileler ortadadır. Biz de bu hafta hakikati tekrar haykırmak adına 28 Şubat Öğrenci Derneği Genel Başkanı Emine İlyas Hanımefendi ile darbeci CHP zihniyetinin kararttığı hayatları ve o karanlık günleri konuştuk.
“Uydurulan suçlar sebebiyle insanlar fişlendi"
28 Şubat’ta neler yaşandı ve sonrasında toplumda hangi travmalar oluştu?
- 28 Şubat 1997’ de MGK kararları ile tüm inananlar çok ağır mağduriyetler yaşadı. Toplumun her kesiminde baş örtmek, namaz kılmak, oruç tutmak, gümüş yüzük takmak gibi uydurulan suçlar sebebiyle insanlar fişlendi. Fişlenenler eğer böyle bir yaşantıya devam ediyorsa askeri hiçbir alanda görevine devam edemedi. Bunun için “kamusal alan” tabiri icat edildi. Kamusal alanda bu sözde kurallara uymadığı söylenen birçok memurun işine son verildi. Doktor, öğretmen, akademisyen ayrımı yapılmadan adeta bir kıyım yaşandı. Üniversitelerde başörtüsü ile eğitimine devam etmek isteyenlere uyarı, kınama, uzaklaştırma cezaları verilerek eğitimlerine son verildi. İmam hatip liselerinde okuyanlara katsayı uygulandı ve bu durum tüm meslek liselerine üniversiteye girişte büyük engel oluşturdu. Bunu yaşayan, şahit olan tüm Müslümanlar 28 Şubat darbesinin mağdurudur. Genci, yaşlısı, başörtülü-başörtüsüz hatta insan haklarına saygısı olan her kesimden insanlar bile. Ülkemizde yaşanılan bu acı süreç haksızlıklara karşı olan ve adalet duygusu olan herkesi maalesef ki mağdur etti. Milletimizin hem maddi hem de manevi anlamda geleceğine ipotek konulmuş ve birçok hayat karartılmıştı.
28 Şubat’ta Müslüman kadınların darbeden daha çok etkilendikleri konusunda ne dersiniz?
- Bin yıl süreceği iddiasıyla, bir toplum mühendisliği projesi olarak uygulamaya konan 28 Şubat süreci, milletimizin istisnasız tüm kesimlerinde büyük bir travma sebebi olmuştur. En büyük mağduriyet ve zulmü yaşayanlar, şüphesiz lise ve üniversitelerde okuyan ya da kamuda çalışan başörtülü gençler ve kadınlardır. Binlerce başörtülü öğrenci, okullarından uzaklaştırılarak eğitim hakları engellenmiş, çok ağır hakaret ve cezalara uğramıştır. Üniversiteden atılmışlar, sonrasında yıllarca ellerinden alınan bu hakkı geri alabilmek için mücadele vermek zorunda kalmışlardır. Yıllarca devlet kurumlarında hiçbir sicil cezası almadan, alınlarının akıyla çalışan başörtülü kadınların görevlerine son verilmiş, bütün hakları ellerinden alınmıştır. 28 Şubat darbesinin ana simgesi “başörtüsü zulmü”dür.
Başörtülü kadınlar üzerinden toplumu kutuplaştırma çabası hakkında ne düşünüyorsunuz?
- 28 Şubat zihniyeti, laik cumhuriyetin ve bu devletin tek sahibi biziz, anlayışını topluma dikte etmeye çalışmıştır. Toplumun dini inançlarını ve referanslarını göz ardı ederek baskılarla toplumu dizayn etme ve kendi çizgisine uydurma çabasına girmişlerdir maalesef. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında Nene Hatunların, Kara Fatmaların ve cephedeki başörtülü anaların varlığını görmezden gelmişler, aynı ailede başörtülü veya açık kadınların olabileceğini, bunun tamamen bir inanç biçimi olarak görüleceğini anlamak istemediler. Bu yüzden toplum kendi içinde öyle bir kutuplaşmaya girmedi. Kutuplaşmayı, resmi kurumlarda ve kamusal alanda başörtülüleri dışlayarak uygulamaya çalıştılar. Nitekim gelinen noktada, haklı-haksız ortaya çıktı, toplumun sağduyusu kazandı.
“Başörtü üstüne peruk takarak derslere devam ettiler"
Siz, 28 Şubat döneminde hangi zorluklar yaşadınız hangi şartlarda mücadele ettiniz ve hangi psikoloji içerisinde bu baskılara direndiniz?
- 28 Şubat 1997’de Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi birinci sınıfı herhangi bir sorun yaşamadan tamamlamıştım. İkinci sınıfta okullar açıldığında bir yıl önce İstanbul’da başlayan yasak bize de ulaşmıştı. Önce başörtülü fotoğrafımızı kabul etmediler. Başımızı açıp fotoğraf çekilmemiz ve o fotoğrafları getirmemiz istendi. Her derste hocalarımız bize tutanak veriyor ve derslere başörtülü girdiğimize dair belge yazıyor ve imzalıyorduk. Sonrasında uyarı cezası aldım. Cezaları, suçluları teşhir edercesine(!) liste halinde panoya asıyorlardı. İlerleyen zamanlarda başörtüsünü açmayanlara bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Bu süre zarfında ne yapacağını bilmeyen, çaresiz bir şekilde okula devam eden yüzlerce başörtülü öğrenci vardı. Bazıları yasak ilk geldiğinde başörtü üstüne peruk takarak derslere devam ettiler. Bu bile beni kahrediyordu. Nasıl olabilirdi? Bizler yirmili yaşlarımızda, kılık-kıyafet konusunda özgürce karar verebilecek yaştaydık ve buna karışmaya kimsenin hakkı olmamalıydı. Dekanlık bizi ikna odasında sorguya aldı. Bizlere bazı belgeler verdiler ve okuyup cevaplamamızı istediler; “Başörtüsünü neden taktığımızı, başörtüsü konusunda neden ısrarcı olduğumuzu, neden başımızı açmadığımızı vs” soruyorlar ve yazılı savunma istiyorlardı. Öyle yaralıydım ki o kağıt parçasına neler yazdığımı şu an hatırlamıyorum. Sonrasında bir ay okuldan uzaklaştırma cezası aldım. Bizleri artık kampüse de almıyorlardı. Giriş kapısında başını açmayan kızlar olarak toplanıyor, kaldırıma oturuyor, saatlerce bekliyorduk. Tepkimizi göstermek, hakkımızı aramak için eylemler yaptık. Mahkemelerde hak arama çabamız sonuçsuz kaldı. Ailemin telkiniyle eve geri dönmek durumunda kaldım. Aradan yıllar geçti, bu zaman zarfında okuma isteğim içimde kapanmayan bir uhde olarak kaldı. 2011 yılında çıkan öğrenci affı ile üniversiteye geri döndüm. Evli ve üç çocuklu bir anne olarak nice zorluklarla okulumu tamamlayabildim.
“Cumhurbaşkanımızı, minnet ve şükranla anıyoruz"
28 Şubat döneminin mazlumları haklarını almak için ne gibi bir mücadele yolu izlediler?
- 28 Şubat’ın yaralarının ilk sarılmaya başlaması, 2011’de senesinde öğrenci affının çıkmasıdır. Başörtüsü serbestliği sağlandı ve okuldan atılan öğrencilere okulu bitirme imkanı sunuldu. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızı, minnet ve şükranla anıyoruz. Yıllarca meydanlarda verdiğimiz hak mücadelesinde sesimizi duyan oldu çok şükür. Okullarımızı bin bir zorluk ve mücadeleyle bitirdik. 1998’den 2011’e kadar hayatımızdan 13 yıl çalmışlardı ve bizler artık 40’lı yaşların anneleriydik. Yıllardır birbirimizden habersiz olan, aynı çilenin yarasını gönlünde taşıyan birçok hanımefendi ile sosyal medya üzerinden bir araya geldik. 28 Şubat Öğrenci Platformu’nu kurduk. Benim için çok garip bir tecrübeydi. Siyasiler ile görüşmeler yapıyorduk. Basın açıklamaları, gazeteler, televizyon yayınları aracılığıyla hak arama çabamıza devam ettik. Ve bazen bizleri çok üzen cevaplar aldık. Bu konuda oldukça büyük bir bilgi kirliliği olduğunu fark ettik ve resmi bir dernek kurmamız gerektiği kararına vardık. 2017 yılında 28 Şubat Öğrenci Derneği’ni kurduk. İade-i itibar olarak gördüğümüz haklı duruşumuzda gayretimiz hiç azalmadı. Bu konuda ilgili kurumlarla görüşmelerimiz devam etmektedir.
Derneğin kısaca kuruluş amacını ve yaptığı faaliyetleri nelerdir ?
- 28 Şubat’ın özellikle başörtülüler üzerinde bıraktığı travmanın büyüklüğünün anlaşılması için toplumsal farkındalık oluşturmak ve bu mağduriyetlerin giderilmesinde kolektif aklı, vicdanı harekete geçirmek amacı ile 2017 yılında 28 Şubat Öğrenci Derneği kuruldu. Konya merkezli olarak kurulan derneğimiz, darbe döneminde hayatları karartılan mazlum kadınlar için hak arama mücadelesi vermektedir. 28 Şubat’ı unutmamak ve unutturmamak misyonuyla, kırk bir ilde kurduğumuz temsilciliklerle geniş bir yelpazede çalışmalarını kurumsal olarak sürdürmektedir. Derneğimizin kuruluş gayesi; 28 Şubat döneminde başörtüsü mağduriyeti yaşayan ve mağduriyeti devam edenlerin tespit edilmesi, kamuoyuna duyurulması ve mağduriyetlerinin giderilmesi olmuştur. Bu amaçla, bugüne kadar aşağıdaki çalışmaları gerçekleştirdik; Ulusal kanallarda dernek çalışmalarımızı daha geniş kitlelere duyurabilmek amacıyla çeşitli programlara katıldık, farklı basın kuruluşlarına demeçler verdik. Tüm illerde mağdurları tespit ederek envanter çalışması yaptık. Mağduriyetlerin çözümü noktasında Sivil Toplum kuruluşlarıyla istişarelerde bulunduk. Kamu Başdenetçiliği Kurumuna mağduriyetimizin giderilmesi için yaptığımız başvuru sonucunda KDK’dan haklılığımızı onaylayan geniş kapsamlı bir “Tavsiye Kararı” çıktı. Kurumlarla ve değerli devlet erkanımızla görüşmelerimize devam etmekteyiz.
Kılıçdaroğlu haddini Bilsin!
Kemal Kılıçdaroğlu “28 Şubat’ın mağduru benim” diyor bu konuda ne dersiniz?
- İnanan tüm kesimi hedef alan, korkutmaya sindirmeye çalışan bir zihniyetin baş temsilcisinin 28 Şubat mağduruyum demesi, bu darbenin tüm mağdurlarını alaya almaktır. Başörtüsüne bir metrelik bez parçası diyen Kılıçdaroğlu’nun bugün ben de mağdurum demesi, 28 Şubat’tan bugüne inanan kesimin verdiği mücadeleyi hafife almaya çalıştığının göstergesidir. Kur’an’ın vermiş olduğu talim ve terbiyenin sonucu olarak öncesi ve sonrası arasında sonuç çıkarabilecek bir ümmetin çocuklarıyız. Kimse bizim aklımızla dalga geçmesin. Haddini bilsin! 28 Şubat döneminin ortakları olan CHP-Nato-Fetö, bugün farklı bir senaryo ile karşımıza çıktılar. Tüm hayat nizamını Allah’ın emirleri doğrultusunda belirleyen bizler, bundan önce olduğu gibi bundan sonrada değerlerimize saldıranlara, bizi hâlâ hafife alanlara gereken dersi vereceğiz. YENİAKİT
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
28 Şubat darbesinin simgesi ‘başörtüsü zulmü ’dür
28 Şubat Öğrenci Derneği Genel Başkanı Emine İlyas, CHP zihniyetinin kararttığı hayatları ve o karanlık günleri anlattı. 28 Şubat sürecinin milletin tüm kesimlerinde büyük bir travma nedeni olduğunu vurgulayan Emine İlyas, “En büyük mağduriyet ve zulmü yaşayanlar, şüphesiz lise ve üniversitelerde okuyan ya da kamuda çalışan başörtülü gençler ve kadınlardır. 28 Şubat darbesinin ana simgesi başörtüsü zulmüdür” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 28 Şubat mağduru olduğunu söyleyince 28 Şubat tartışmaları yeniden başladı. Koca Ragıp Paşa, gaddara mazlumun sorsan kendini gösterir demiş. Tam da günümüzü anlatan bu sözde olduğu gibi dünün gaddarları bugünün mağduru rolüne soyunmuş durumda. Oysa ki hakikat tektir. 28 Şubat’ın zalimleri de mazlumları da bellidir. Kemal Kılıçdaroğlu ve temsil ettiği zihniyet 28 Şubat’ın ana aktörüdür. Bu gerçeği örtme çabalarına Müslüman Anadolu insanı hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. Gerçekler örtülemez. Halkımızın feraseti tamdır. Muhafazakâr oyları alabilmek adına söylenen yalanlara kimse inanmayacaktır. 28 Şubat’ın gerçek mağdurları hayattadır ve çektikleri çileler ortadadır. Biz de bu hafta hakikati tekrar haykırmak adına 28 Şubat Öğrenci Derneği Genel Başkanı Emine İlyas Hanımefendi ile darbeci CHP zihniyetinin kararttığı hayatları ve o karanlık günleri konuştuk.
“Uydurulan suçlar sebebiyle insanlar fişlendi"
28 Şubat’ta neler yaşandı ve sonrasında toplumda hangi travmalar oluştu?
- 28 Şubat 1997’ de MGK kararları ile tüm inananlar çok ağır mağduriyetler yaşadı. Toplumun her kesiminde baş örtmek, namaz kılmak, oruç tutmak, gümüş yüzük takmak gibi uydurulan suçlar sebebiyle insanlar fişlendi. Fişlenenler eğer böyle bir yaşantıya devam ediyorsa askeri hiçbir alanda görevine devam edemedi. Bunun için “kamusal alan” tabiri icat edildi. Kamusal alanda bu sözde kurallara uymadığı söylenen birçok memurun işine son verildi. Doktor, öğretmen, akademisyen ayrımı yapılmadan adeta bir kıyım yaşandı. Üniversitelerde başörtüsü ile eğitimine devam etmek isteyenlere uyarı, kınama, uzaklaştırma cezaları verilerek eğitimlerine son verildi. İmam hatip liselerinde okuyanlara katsayı uygulandı ve bu durum tüm meslek liselerine üniversiteye girişte büyük engel oluşturdu. Bunu yaşayan, şahit olan tüm Müslümanlar 28 Şubat darbesinin mağdurudur. Genci, yaşlısı, başörtülü-başörtüsüz hatta insan haklarına saygısı olan her kesimden insanlar bile. Ülkemizde yaşanılan bu acı süreç haksızlıklara karşı olan ve adalet duygusu olan herkesi maalesef ki mağdur etti. Milletimizin hem maddi hem de manevi anlamda geleceğine ipotek konulmuş ve birçok hayat karartılmıştı.
28 Şubat’ta Müslüman kadınların darbeden daha çok etkilendikleri konusunda ne dersiniz?
- Bin yıl süreceği iddiasıyla, bir toplum mühendisliği projesi olarak uygulamaya konan 28 Şubat süreci, milletimizin istisnasız tüm kesimlerinde büyük bir travma sebebi olmuştur. En büyük mağduriyet ve zulmü yaşayanlar, şüphesiz lise ve üniversitelerde okuyan ya da kamuda çalışan başörtülü gençler ve kadınlardır. Binlerce başörtülü öğrenci, okullarından uzaklaştırılarak eğitim hakları engellenmiş, çok ağır hakaret ve cezalara uğramıştır. Üniversiteden atılmışlar, sonrasında yıllarca ellerinden alınan bu hakkı geri alabilmek için mücadele vermek zorunda kalmışlardır. Yıllarca devlet kurumlarında hiçbir sicil cezası almadan, alınlarının akıyla çalışan başörtülü kadınların görevlerine son verilmiş, bütün hakları ellerinden alınmıştır. 28 Şubat darbesinin ana simgesi “başörtüsü zulmü”dür.
Başörtülü kadınlar üzerinden toplumu kutuplaştırma çabası hakkında ne düşünüyorsunuz?
- 28 Şubat zihniyeti, laik cumhuriyetin ve bu devletin tek sahibi biziz, anlayışını topluma dikte etmeye çalışmıştır. Toplumun dini inançlarını ve referanslarını göz ardı ederek baskılarla toplumu dizayn etme ve kendi çizgisine uydurma çabasına girmişlerdir maalesef. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında Nene Hatunların, Kara Fatmaların ve cephedeki başörtülü anaların varlığını görmezden gelmişler, aynı ailede başörtülü veya açık kadınların olabileceğini, bunun tamamen bir inanç biçimi olarak görüleceğini anlamak istemediler. Bu yüzden toplum kendi içinde öyle bir kutuplaşmaya girmedi. Kutuplaşmayı, resmi kurumlarda ve kamusal alanda başörtülüleri dışlayarak uygulamaya çalıştılar. Nitekim gelinen noktada, haklı-haksız ortaya çıktı, toplumun sağduyusu kazandı.
“Başörtü üstüne peruk takarak derslere devam ettiler"
Siz, 28 Şubat döneminde hangi zorluklar yaşadınız hangi şartlarda mücadele ettiniz ve hangi psikoloji içerisinde bu baskılara direndiniz?
- 28 Şubat 1997’de Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi birinci sınıfı herhangi bir sorun yaşamadan tamamlamıştım. İkinci sınıfta okullar açıldığında bir yıl önce İstanbul’da başlayan yasak bize de ulaşmıştı. Önce başörtülü fotoğrafımızı kabul etmediler. Başımızı açıp fotoğraf çekilmemiz ve o fotoğrafları getirmemiz istendi. Her derste hocalarımız bize tutanak veriyor ve derslere başörtülü girdiğimize dair belge yazıyor ve imzalıyorduk. Sonrasında uyarı cezası aldım. Cezaları, suçluları teşhir edercesine(!) liste halinde panoya asıyorlardı. İlerleyen zamanlarda başörtüsünü açmayanlara bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Bu süre zarfında ne yapacağını bilmeyen, çaresiz bir şekilde okula devam eden yüzlerce başörtülü öğrenci vardı. Bazıları yasak ilk geldiğinde başörtü üstüne peruk takarak derslere devam ettiler. Bu bile beni kahrediyordu. Nasıl olabilirdi? Bizler yirmili yaşlarımızda, kılık-kıyafet konusunda özgürce karar verebilecek yaştaydık ve buna karışmaya kimsenin hakkı olmamalıydı. Dekanlık bizi ikna odasında sorguya aldı. Bizlere bazı belgeler verdiler ve okuyup cevaplamamızı istediler; “Başörtüsünü neden taktığımızı, başörtüsü konusunda neden ısrarcı olduğumuzu, neden başımızı açmadığımızı vs” soruyorlar ve yazılı savunma istiyorlardı. Öyle yaralıydım ki o kağıt parçasına neler yazdığımı şu an hatırlamıyorum. Sonrasında bir ay okuldan uzaklaştırma cezası aldım. Bizleri artık kampüse de almıyorlardı. Giriş kapısında başını açmayan kızlar olarak toplanıyor, kaldırıma oturuyor, saatlerce bekliyorduk. Tepkimizi göstermek, hakkımızı aramak için eylemler yaptık. Mahkemelerde hak arama çabamız sonuçsuz kaldı. Ailemin telkiniyle eve geri dönmek durumunda kaldım. Aradan yıllar geçti, bu zaman zarfında okuma isteğim içimde kapanmayan bir uhde olarak kaldı. 2011 yılında çıkan öğrenci affı ile üniversiteye geri döndüm. Evli ve üç çocuklu bir anne olarak nice zorluklarla okulumu tamamlayabildim.
“Cumhurbaşkanımızı, minnet ve şükranla anıyoruz"
28 Şubat döneminin mazlumları haklarını almak için ne gibi bir mücadele yolu izlediler?
- 28 Şubat’ın yaralarının ilk sarılmaya başlaması, 2011’de senesinde öğrenci affının çıkmasıdır. Başörtüsü serbestliği sağlandı ve okuldan atılan öğrencilere okulu bitirme imkanı sunuldu. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızı, minnet ve şükranla anıyoruz. Yıllarca meydanlarda verdiğimiz hak mücadelesinde sesimizi duyan oldu çok şükür. Okullarımızı bin bir zorluk ve mücadeleyle bitirdik. 1998’den 2011’e kadar hayatımızdan 13 yıl çalmışlardı ve bizler artık 40’lı yaşların anneleriydik. Yıllardır birbirimizden habersiz olan, aynı çilenin yarasını gönlünde taşıyan birçok hanımefendi ile sosyal medya üzerinden bir araya geldik. 28 Şubat Öğrenci Platformu’nu kurduk. Benim için çok garip bir tecrübeydi. Siyasiler ile görüşmeler yapıyorduk. Basın açıklamaları, gazeteler, televizyon yayınları aracılığıyla hak arama çabamıza devam ettik. Ve bazen bizleri çok üzen cevaplar aldık. Bu konuda oldukça büyük bir bilgi kirliliği olduğunu fark ettik ve resmi bir dernek kurmamız gerektiği kararına vardık. 2017 yılında 28 Şubat Öğrenci Derneği’ni kurduk. İade-i itibar olarak gördüğümüz haklı duruşumuzda gayretimiz hiç azalmadı. Bu konuda ilgili kurumlarla görüşmelerimiz devam etmektedir.
Derneğin kısaca kuruluş amacını ve yaptığı faaliyetleri nelerdir ?
- 28 Şubat’ın özellikle başörtülüler üzerinde bıraktığı travmanın büyüklüğünün anlaşılması için toplumsal farkındalık oluşturmak ve bu mağduriyetlerin giderilmesinde kolektif aklı, vicdanı harekete geçirmek amacı ile 2017 yılında 28 Şubat Öğrenci Derneği kuruldu. Konya merkezli olarak kurulan derneğimiz, darbe döneminde hayatları karartılan mazlum kadınlar için hak arama mücadelesi vermektedir. 28 Şubat’ı unutmamak ve unutturmamak misyonuyla, kırk bir ilde kurduğumuz temsilciliklerle geniş bir yelpazede çalışmalarını kurumsal olarak sürdürmektedir. Derneğimizin kuruluş gayesi; 28 Şubat döneminde başörtüsü mağduriyeti yaşayan ve mağduriyeti devam edenlerin tespit edilmesi, kamuoyuna duyurulması ve mağduriyetlerinin giderilmesi olmuştur. Bu amaçla, bugüne kadar aşağıdaki çalışmaları gerçekleştirdik; Ulusal kanallarda dernek çalışmalarımızı daha geniş kitlelere duyurabilmek amacıyla çeşitli programlara katıldık, farklı basın kuruluşlarına demeçler verdik. Tüm illerde mağdurları tespit ederek envanter çalışması yaptık. Mağduriyetlerin çözümü noktasında Sivil Toplum kuruluşlarıyla istişarelerde bulunduk. Kamu Başdenetçiliği Kurumuna mağduriyetimizin giderilmesi için yaptığımız başvuru sonucunda KDK’dan haklılığımızı onaylayan geniş kapsamlı bir “Tavsiye Kararı” çıktı. Kurumlarla ve değerli devlet erkanımızla görüşmelerimize devam etmekteyiz.
Kılıçdaroğlu haddini Bilsin!
Kemal Kılıçdaroğlu “28 Şubat’ın mağduru benim” diyor bu konuda ne dersiniz?
- İnanan tüm kesimi hedef alan, korkutmaya sindirmeye çalışan bir zihniyetin baş temsilcisinin 28 Şubat mağduruyum demesi, bu darbenin tüm mağdurlarını alaya almaktır. Başörtüsüne bir metrelik bez parçası diyen Kılıçdaroğlu’nun bugün ben de mağdurum demesi, 28 Şubat’tan bugüne inanan kesimin verdiği mücadeleyi hafife almaya çalıştığının göstergesidir. Kur’an’ın vermiş olduğu talim ve terbiyenin sonucu olarak öncesi ve sonrası arasında sonuç çıkarabilecek bir ümmetin çocuklarıyız. Kimse bizim aklımızla dalga geçmesin. Haddini bilsin! 28 Şubat döneminin ortakları olan CHP-Nato-Fetö, bugün farklı bir senaryo ile karşımıza çıktılar. Tüm hayat nizamını Allah’ın emirleri doğrultusunda belirleyen bizler, bundan önce olduğu gibi bundan sonrada değerlerimize saldıranlara, bizi hâlâ hafife alanlara gereken dersi vereceğiz. YENİAKİT
En Çok Okunan Haberler