Ahmet KUNDAKCI-Haşmet DEMİRBİL

Eserlerini büyük bir zevkle okuduğunuz Cumhuriyet edebiyat dünyasının ilk şehidi diyebileceğimiz Sabahattin Ali'nin yaşam ve eserlerindeki satır arası duygularının mesajları, şiirlerinden şarkılarında bir başka ruhla coşarken aslında ince bir sızıyı hissetmek, farklı bir bakış açısı ile özel bir panelde bizleri buluşturan Moderatör İlknur Kamalı, Uğur ve Murat Bostancıoğlu kardeşler ve Sarı Kız Kazdağı Müze kurucuları ve diğer hocalarımıza binlerce teşekkürle başlamak gerek bu yazıya…

Nazım Hikmet’in gururla anlattığı arkadaşı, Türk edebiyatının öncülerinden Sabahattin Ali eserlerinde yaşadığı hayattan gözlemlerini, modern birey olarak şehirli, köylü, siyasi bireyler ve hapishane yaşamlarındaki fertlerin duygularında kadere bağlı acılar arzular, para ve koltuğun kararlardaki ayrıcalığı, bozuk düzene baş kaldırmayı özgün bir şekilde kaleme alırken hepimiz kendimizi olay kahramanlarından biri veya ortamda gözlemci olarak hissetmiş olabiliriz.

İNCE MEMED'DEN YILMAZ GÜNEY'E

Ama biz en çok hayatın en önemli manası olan sevgi olgusunu aşılamasındaki güncel insan karakterlerinin ayrıntılarını, insansız bir ortam olan dağlar ve doğa sevgisini, özgürlüğün huzurunu tanımlamasını benimsedik. Yaşar Kemal'in İnce Memed’i bu akımdan sonra gerçekleşmiştir. Yılmaz Güney en çok etkilendiği yazar olarak filmlerine örnekler almıştır. Venüs Butik Hotel'in sıcak bir salon ortamında moderatör İlknur Kamalı'nın sunduğu, müziklerini Alev Tekeoğlu ve İlkin Kazan'ın tınılandırdığı öğretim görevlileri Mehmet Narlı, Elif Ulu, Berna Kaya arkadaşlarının sunumuyla Sabahattin Ali'yi ilk kez satır araları ve alt yazı yorumlarıyla tanımanın mutluluğunu yaşadık.

Panelden algıladığımız konuları, hissettiklerimizi harfler ile tanımlamak, pırıltılı, aydınlık olarak aktarmakta ilk defa zorlanıyoruz. Bir konuya başlamadan önce en iyi bildiklerimizi yargılamanın yani sorgulamanın gerçeklere götürüşünü, Sabahattin Ali'nin Sinop Cezaevi'nde yazdığı şiirlerindeki duygularını, acıyı doğuran şartları, Türkiye’mizdeki Köy Enstitüleri'nin aydınlanmadaki önemini (sessizlik kültürünü, saygın işlenmiş köylü karakterini ve köy zekasını, siyasilerin önünde değil, milli duyguların önünde eğilmenin önemini, Hatalı düşünceler devlet büyüklerinden dahi olsa tepkiyi arka plansız duru bir anlatımla anlatmanın önemini, vatan sevgisini masa başı yazar olarak değil halk arasında yaşayarak ağıt ve sızıları romanlarında, şiirlerinde, Markopaşa dergisinde bizlere aktarmıştır.

YILLARA MEYDAN OKUYAN ÖYKÜLER

Türk edebiyatının özgür sesi Sabahattin Ali'nin eserlerini tekrar okurken yıllara meydan okuyan öykülerinin ne kadar güncel oluşunu ve satır aralarını...

Sevginin, doğanın korkudan özgürleşmek olduğunu hissederek yaşayacağız…

Acıların sebebi nedir? Hapse girişinin gerçek nedeni, yazıları niçin başkaldırış olarak düşünüldü?

Aynı dönemin Nazım Hikmet'i, Dino niçin bu kadar hedef olmadı?

Siyasilere, şiirlerinde kadınlara sitem gibi gözükürken sevgi ve anne duyguları arayışı nedir?

Acılara niçin hedef olmaktan kurtulamayıp sevdiği vatanını terk etmeyi düşlerken acı sonu gerçekleşti ve bu konunun niçin esrarı halen çözülemedi?

Osmangazi'de konforlu ulaşım Osmangazi'de konforlu ulaşım

ALİ'Yİ BİRAZCIK TANIMAK İSTEYENLERE…

25 Şubat 1907’de Edirne-Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşı Cihangirli Selehattin Ali Bey'in görevi nedeniyle İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında okumuş, savaş yıllarının fakirlik günlerini yaşamış, sokak lambaları altında kitaplarını okumuş, Balıkesir Öğretmen Okulu’ndan sonra, İstanbul Öğretmen Okulu’ndan 1926 yılında mezun olmuştur.

2 yıl da Almanya'ya giderek ek okumuştur.

1930 yılında yurda dönerek Almanca öğretmenliğine başlamıştır. Konya'da okuduğu bir şiirde Atatürk'ü tenkit iddiasıyla bir yıl Sinop Cezaevi’nde yatmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteği doğrultusunda Varlık dergisinde ‘Benin Aşkım’ isimli şiiriyle Atatürk’e bağlılığını göstererek yeniden öğretmenlik yaşamına dönmüştür. (15 Ocak 1934)

16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım’la evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylül'ünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir.

Eskişehir'de yedek subaylık tamamlanınca 10 Aralık 1938'de Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.

1944 yılında ‘İçimizdeki Şeytan’ romanıyla milliyetçi kesimin hedefi olmuş ve olaylı duruşmalardan beraat ettiği halde görevine geri dönememiş ve halk tepkileri devam etmiştir.

1945 yılından itibaren gazeteci yaşamı başlamış, La Turpuie ve Yeni Dünya gazeteleri iktidarın kışkırtmasıyla kapatılınca yine işsiz kalmış ve Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile (Marko Paşa, Malum Paşa, Öküz Paşa) gibi siyasi mizah dergileri çıkarmıştır. Milli Şef İsmet Paşa'yı hedef aldığı iddiası ile dergiler kapatılmış ve 1948'de Paşakapı Cezaevi’nde üç ay yatmıştır. Cezaevinden sonra işsiz ve maddi zor günler başlamış, pasaport alma yasağı sonucu Bulgaristan'a kaçak girmek için Ali Ertekin adlı bir ajan ile işbirliğinde Kırklareli ormanlarında şaibeli bir şekilde öldürülmüş. (2 Nisan 1948) Mezarı kesin olmamakla beraber o bölgede bir anıt kayanın altında yattığı benimsenerek ziyaretler ve anma günleri özellikle Kırklareli Çağdaş Yaşam Derneği’nce bu bölgede törenler düzenlenmektedir.

BESTELENEN ŞİİRLERİ:

Melankoli, Ben Sana Vurgunum, Yaşamak-Hayat, Çakır, Çocuklar Gibi, Dağlar, Benimsin Diyemediğim, Geçmiyor Günler, Aldırma Gönül, Leylim Ley, Göklerde Kartal Gibiyim, Karayazı, Bir Yürek Kaldı Avucunda…

ÖYKÜLER:

Değirmen-1935 Kağnı—1936 Hanende Melek-1937 Ses-1937 Kağnı-Ses 1943, Yeni Dünya-1943, Sırça köşk-1947, Kamyon 1948…

ROMANLARI:

Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna…