“Merhaba ey şehr-i ğufran” diye karşıladığımız şehr-i güzînin son on gününe yaklaşmakta ve artık “Elveda ey şehr-i Ramazan!” kasidelerini işitmeye başladığımız şu kıymetli günlerde affedilerek bu kıymetli günleri tamamlamaya niyet etmeliyiz.  Gecelerini ayakta ibadetle, teravihle, teheccüdle, sahurla; gündüzlerini oruçla, Allah’ı anarak geçirdiğimiz Ramazan Ayı’nın son on günü; içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni barındıran çok kıymetli günlerdir.İtikâf günleridir.

PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ

Ramazan Ayı’nın son on gününe has bir ibadet olan “İtikâf” Sevgili Peygamberimizin de (sav) sürekli yapmış olduğu bir sünnetidir. Sünnet-i müekkede olan itikâf, inanan kullar için değerli bir ibadettir. Müsait olanların itikâfa girmeleri teşvik edilmiştir. Erkekler itikâfa camide, hanımlar ise evlerinde girerler. İtikâfa niyet eden kişi, ibadete devam eder. Erkekler camide kalırlar, yeme-içme ihtiyaçlarını camide karşılarlar. Abdest alma, gusletme gibi ihtiyaçlar dışında camiden ayrılmazlar. Kur’ân-ı Kerim okuyarak, Allah’ı anarak, tesbih çekerek, tefekkür ederek, dini eserler okuyarak; vakit, nafile ve kaza namazlarını kılarak, mümkün olduğunca kimseyle konuşmadan iç dünyalarını ma’mur ederek, Rableriyle baş başa kalarak geçirirler. Hanımlar ise kendi evlerinde itikâfa girerler. Ancak ev hanımları ve çalışan kadınlar için meşgaleler çok olduğundan günün belli bir vaktini itikâfa niyet ederek ibadete ayırabilirler. İtikâf, nefsin arınmasının, kişinin manevi olarak yükselmesinin, af kapısında beraat isteyen kullar olarak bağışlanmasının beklenildiği yüce bir ibadettir. İtikâfla, kişi nefsini daha iyi tanır, kendisini tanıdıkça da Allah’a yaklaşır. Kalbî yolculukla nefsini temizleyen kul, bu vesile ile güzel ahlaka ve iyi davranışlara erer. İtikâf, bir arınma, bir yakınlaşma, kalbinin, zihninin, ruhunun sesine kulak verme ve yücelmedir. Allah’a yakınlaşmaktır.

NE MÜMKÜNSE...

Bu Ramazan’da sağlığımız için evde kalıp itikâfımıza aynı zamanda kendimize mescitler edindiğimiz evlerimizde niyetleneceğiz.. Yüzümüzü Kabe’ye, kalbimizi sahibi olan Allah’a çevireceğiz. Hatm-i şerifler okuyacağız. Mümkünse aile içerisinde mukabele okuyacağız. Namazlarımızı, teravihlerimizi cemaatle kılacağız. On bir ayın sultanı olan Ramazan coşkusu hanelerimize bereket getirsin inşallah. Temiz olan her yer Müslümana mescit kılınmıştır. İtikâfımızı evde kalıp, duayla kalıp, ibadetle kalıp, tefekküre dalıp salim bir kalp ve salih amellerle Rabbimize sunacağız.  İnsanı değerli kılan “dua” ibadetinin daim olması “af” kapısının bizlere sonsuza kadar açık olması duasıyla… Hayırlı itikâflar dilerim. (Ayşe Serra Kara / Yıldırım Müftülüğü)

BURSA'NIN GÖNÜL SULTANLARI

Molla Hüsrev

Osmanlı âlim ve müftüsü olan Molla Hüsrev hazretlerinin nerede doğduğu tam olarak bilinmemekle birlikte 885 yılında Sivas Tokat arası bir köyde doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Feramurz’un vefatından sonra küçük Mehmed’i eniştesi Hüsrev Bey himayesine almış daha sonra Hüsrev lakabıyla anılmaya başlamıştır. Bursa’da Molla Fenari’ninoğluKadı Yusuf Bali’den ilim tahsil ederek icazet almıştır.Edirne de müderrislik yapmış Osmanlı padişahi 1.Mehmed zamanında kazaskerliğe getirilmiştir.ll.Murad tekrar tahta çıktığında Edirne kadısı olmuştur.İstanbul’un fethi sırasında ll.Mehmed’i destekleyen grupta bulunmuştur.Bursa’da bulunduğu dönemlerde Emir Sultan’a yakın Zeyniler Semtinde bir arsa alarak Hüsrev Medresesi adıylaanılan medresesini yaptırmıştır.

90 yaşındaki alzheimer hastası yaşlı adam kayboldu 90 yaşındaki alzheimer hastası yaşlı adam kayboldu

İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜ

Fatih Sultan Mehmed zamanında İstanbul’a davet edilmiş İstanbul Müftüsü olmuş, vefatına kadar da bu görevde kalmıştır.

Maddi imkânları çok iyi olmasına rağmen mütevazı yasamış vakurlu, hayırhah tavırlarıyla büyük saygı ve itibar görmüştür. Molla Hüsrev Osmanlı İlmiye Teşkilatı’nın kuruluş ve işleyişinde büyük katkılarda bulunmuş, fıkıh, usulü fıkıh, tefsir, Arap Dili Edebiyatı,şiir ve hat sanatı gibi alanlarda eserler vermiştir

Bursa’daki Medresesinin dışında İstanbul Şehzadebaşı’nda da kendi adıyla bir cami yaptırmış,İslam tarihine birçok eser bırakmıştır.

Molla Hüsrev’in şu sözü onun eşsiz karakterini ortaya koyması açısından da güzel bir örnek teşkil etmektedir: “ Dünya ve ahirette insanın şerefi ve iki âlemde üstün derecelere nail olması ancak doğru itikat olan Ehli Sünnet itikadında bulunmak ve salih amel islemekledir” Allah kendisinden razı olsun. Tüm gönül sultanlarına selam olsun… (Fatma Kahraman / Osmangazi Müftülüğü)

NE OKUYALIM 'Ol'ma Yolunda

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Gençlik Kitapları kategorisinde yer alan ve Canan Cehri Akyol tarafından yazılan bu güzel eser, 2019 yılında basılmış olup 80 sayfadan oluşmaktadır.

“Ey kalemim! Ses ver! Satırlara saklanan manalar bir gülzar olsun, sen de o gülzarın süsü ol

önce, gülzarın kokularını taşı kadirşinas gönüllere…”

Her biri yüreğinize dokunacak birbirinden güzel denemelerden oluşan bu güzel eser gençlerimiz için…

BİR SORU BİR CEVAP

Göz damlası orucu bozar mı?

Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesâmat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 98).

Bir Ayet

O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır. Yûnus, 10/67

---

Bir Hadis

“Her kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun…” (Müslim, Îmân, 74)

---

Bir Dua

“Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve nefsimi (her türlü kötü şeylerden) temizle, sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen nefsimin dostu ve mevlâ’sısın” (Müslim, Dua, 73)