2011 yılında Söğüt Ertuğrulgazi'yi Anma Etkinliklerinden dönerken, yolda yöresel kıyafetli kadınlar bize kavun ikram etmişlerdi.  Derken birkaç ay sonra, çekimlerini yaptığım Yörük Obalarımız programını Bursa köylerinde çekmek istedim. Çeki Köyünün o zaman ki Dernek Başkanı Süleyman Ertaş ile yollarımız kesişti ve başladık birbirinden güzel pek çok çalışmaya. Yolda bize kavun ikram edenlerin de Çekililer olduğunu o zaman anladım. Televizyon programı ardından birlikte pek çok etkinlik yaptık.  2012 Temmuz ayında Çeki Köyü Fotoğraf Sergimi As Merkez Sanat Galerisinde açtık. Daha sonra Konya İl Halk Kütüphanesi, Antalya Yörük Şöleni, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi gibi çeşitli yerlere taşıdık sergiyi. Tiyatro ekibimizle birlikte köydeki şölenlere katılıp; bayrak töreni, Hacıvat-Karagöz gösterileri sergiledik. 

ÇEKİ KÖYÜNDE SEYYAR MÜZE

Çekim için köye gittiğimizde Havva-İsa Ertaş çifti, evlerinin bahçelerinde seyyar bir müzeyle karşıladılar bizi. Öncelerde kullanılıp şimdi müzelik olan pek çok alet-edavat gördük burada. Tahta beşik, boyunduruk, düven, eyer... Mısır kavızından Havva teyzenin dokuduğu hasırının üzerinde tanıttılar bize bütün bu eşyaları. Yani köyler, geçmişin doğal müzesidir...


 

ÇEKİ KÖYÜ YEMEKLERİ

Muhtarın eşi Selime Teyze pancar yoğurtlaması, bakla yemeği yapmış. Fatma Temel,  patatesi haşlayıp unla yoğurup küçük parçalar halinde tepside pişirdiği , üzerine sarımsak ve yağlı su dökerek pişirdiği yuvarlamayı...  Bedriye Aybey, yörük katmerini... Havva teyzem tarhana çorbasını, keçi etinden kavurmasını almış gelmiş. Dağların lezzeti tencerede dedirten; kekik, ardıç, çam yiyen keçinin kavurması... Bahçelerinde yetişen sebzelerden turşusu ile Selime Aslan... Ve daha bütün köyün emekleriyle bir masa dolu enfes köy yemeği tattım o gün. Ot köftelerini hiç unutamam mesela... Hele iki katlı haşhaşlının arasındaki keçi kavurması, yanında Yörük ayranıyla ikram edilince; ünlü gurme Ayhan Sicimoğlu olsa sadece "hastasıyız" diyebilirdi. 


 

GELENEKSEL İFTAR YEMEKLERİ

Köyde yaşayanların hemen hepsi yaşlı nüfustan oluşuyor. Ramazan aylarında Bursa'da yaşayan köylülerin katkılarıyla yıllardır iftar yemeği veriliyor. Ve hiçbir köylü kendi evinde iftar yapmıyor. Tarifsiz bir birlik beraberlik ruhu, 2011 yılından bugüne Çeki'de yaşatılmaya devam ediyor.


 

KÖY GELENEKLERİNDEN BAZILARI

Katma:  Az sayıda hayvanı olanların, hayvanlarını bir başka sürüye dahil etmesine "katma" deniliyor. Ve bu anlaşma her yıl Kasım'ın altısında yenileniyor. Katmaların kuzusu veya oğlağı doğduğunda bunları getiren çobana hediye olarak yumurta veriliyor. 


 

Osmangazi'de konforlu ulaşım Osmangazi'de konforlu ulaşım

Hak Olayı: Eskiden köy demircisine, imamıma, muhtarına, çobanına, korucusuna yaptığı iş karşılığında buğday verilirmiş. Buna da "hak" denilirmiş. Hane başı bir kile olacak şekilde. Kile tahıl ölçüsüne göre 28-32 kilo arasına denk geliyormuş. Onun küçüğü şinik, şiniğin küçüğü pinter, pinterin küçüğü de kabakmış... 


 

KOYUNUN KUZUYA YAKILMASI

Koyunun kuzusu ölüyor ya da çift kuzusu oluyorsa,  biri boşta kalmasın diye, koyunun sütü sağılıyor. Annesi olmayan bir kuzunun üzerine dökülüyor. Sütün üzerine de tuz sürülüyor. Koyun bu tuzu yalarken kendi sütünün kokusunu alıyor. Böylece koyunun kendi kuzuymuş gibi sahiplenmesi sağlanıyor. Buna da koyunun kuzuya yakılması deniliyor. Çoban Ramazan abi oğlu Özcan ile canlı canlı gösterdiler bize bu uygulamayı.  Bu da yörüklerin yaşatarak yaşama felsefesinin en güzel örneğidir aslında. 


 

ESKİ OYUNLARDAN DEĞİRMEN

İnsanlar halka şeklinde oturur bir kişi o insanların arasına dikilir. Oturun insanlar ayaktaki insani ayakları ile ittirerek yıkmaya çalışır. Ayaktaki kişi kimin üzerine yıkılırsa ortaya o alınır. Bu şekilde yinelenerek oyun devam eder. 

ÇEKİ'DE DÜĞÜNLER
Süleyman Ertaş anlatıyor;
 "Düğün cuma akşamı başlar.. Önce oğlan evinde sonra da kız evinin önünde  20 - 30 dakika gibi çalgı çalındıktan sonra yemek faslı olur. Sonra köy odasına erkekler toplanır çaylar yapılır, eğlence başlar. Eğlence arasında konak okunur (x) köyden gelenler şunun evinde, (y) köyden gelenler bunun evinde gibi. Eğlencenin sonunda sofralar gelir yemek yenir, sonra dağılınır.. 15 - 20 gün önceden de delikanlıklar düğün evine hayvanlarla odun taşırlar. Cumartesi sabahı davulcular ilk düğün evinin önünde çalmaya başlarlar. Buna növet vurma denir. Ardından, Çatalalıç denilen yerden çalgı eşliğinde düğün evine gelirler. Buna da delikanlıların düğüne inmesi denir ve bu öğlene kadar biter. Gelin düğün evine geldikten sonra pazar günü akşam saatlerinde, delikanlılar üç günlük hizmetleri karşılığında düğün evinden üç det tavuk alırlar. O akşam bir evde toplanıp yerler. Delikanlıların hizmetleri ise; çalgıcılara eşlik edip seymen oynamak, dışarıdan düğüne gelen misafirlerin düğün evinden yemeklerini alıp konak evine götürmek. Çaylarını demlemek. Yani delikanlılar düğün boyunca ne kadar yemek dağıtılacaksa taşır ve boş kapları yine düğün evine getirirler. "


 

KULLANILAN YÖRESEL KELİMELER

Şimdilerde çok sık kullanılmasa da önceden kullanılan pek çok kelimeyi arşivledik. Uçuruma coplum diyor mesela yaşlılar. Dikkat çekmek için "do!", çağırma için; "beri baak!", şaşkınlık ifadesi için, "obu ben neree gidem!" gibi ifadeler kullanılıyor. 

Eski kelimelerden bazıları şöyle; Başşa : Abi  Bılla : Abla  Carcur : Fermuar  Sındı : Makas Belen arı : Ne iyi, Ne kötü..  Sinecen: Çekingenç, utangaç 

Çeki-DER
Çeki Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği Çeki-DER, 16 Ocak 2006 tarihinde kurulmuş. Şimdilerde ülkenin dört bir yanındaki yörük şölenlerinde, televizyon programlarında başı çekiyorlar. Bu yıl 15.si olacak Karakeçili Yörük Şölenlerini ise  23 Haziran günü yine Eslik Yaylasında yapacaklar. 

ÖZLENEN ÇEKİ

Köyünden uzaklarda yaşayan bir Çekilinin özlem dolu satırları; 
" Ben her bayram köyümdeki bayramları yıllardır anımsarım. Bayram sabahı cümbür cemaat önce kim kapacak, kim önden gidecek derken topladığımız şekerleri... Harmanda toplanan ahalimizi... Bakkal olmayan köyümüze Cengiz abinin getirdiği içecekleri... Melki, üzüm, ceviz toplamayı, Kocapınar'a suya gitmeyi... Eşekleriyle bahçelerinden gelen teyzelerinin bize bostan vermelerini... Bildiğiniz gibi değil çok özledim... Demem o ki bayramlar Çeki'de bayramdı..."

Defalarca gittiğim, her ferdiyle en az bir kere sohbet ettiğim Çeki köyü ve insanlarını seviyorum. Unutamayız, kardeşim Buse ile Havva teyzenin yaptığı yer yatağında, alttaki damda eşeklerin tepişme sesleri eşliğinde, sabaha kadar yanan odun sobasının çıtırtısını... Dışarıda yağan karı... 

...

İlk tanıdığım günden bugüne, her çalışmamızda ve bu yazıda da emeğini ve bilgisini benden esirgemeyen Süleyman Ertaş'a gönülden teşekkürler.