SON DAKİKA
Hava Durumu

#yargıtay

A Gazete - yargıtay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yargıtay haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yargıtay ikinci kez kararı bozdu Haber

Yargıtay ikinci kez kararı bozdu

Karara tepki gösteren Avukat Filiz Tuğçe Ayrancı İplikçi, "Yargıtay'ın verdiği bu tarz kararlar bu cinayetlerin işlenmesinde caydırıcılıktan uzak hatta cesaretlendirici nitelikte" dedi. Manisa'nın Yunusemre ilçesinde 42 yaşındaki Canan Çeviren'i tabancayla vurarak öldüren Ferhat İnne'nin Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde "kasten öldürme" suçlamasıyla yargılandığı davada mahkemenin ikinci kez indirimsiz müebbet hapis cezası vermesi Yargıtay tarafından 2. kez hukuka aykırı bulunarak bozuldu. Yargılamaya 6 Şubat tarihinde yeniden başlanacak. Olayda hayatını kaybeden Canan Çeviren'in ailesinin avukatı Avukat Filiz Tuğçe Ayrancı İplikçi, "Sanık Canan Çeviren'i öldürmek sebebiyle müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Sanık vekili tarafından Yargıtay'a başvuru yapılmıştı ve Yargıtay da sanık hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasını bir bozma sebebi olarak değerlendirdi ve ne yazık ki bu verilen karar ikinci kez veriliyor. Bu karar, kadın cinayetleri konusunda Yargıtay tarafından verilen bu karar oldukça üzücü. Yargıtay'ın verdiği bu tarz kararlar bu cinayetlerin işlenmesinde caydırıcılıktan uzak hatta cesaretlendirici nitelikte. Tekrar Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde bir duruşma görülecek. Biz sanığın en ağır şekilde cezalandırılması için hukuk mücadelemize devam edeceğiz" dedi. "Takdiri indirim" Yargıtay'ın verdiği bozma kararının sebeplerini de açıklayan İplikçi, "Yargıtay'ın bozma gerekçesi şu şekilde; Sanığın Canan Hanımı vurmasından sonra olay yerinden kaçmaması, ambulansı çağırması gibi durumlar takdiri indirim sebebi olarak değerlendirmiş. Fakat sonuç itibariyle bir ölüm gerçekleşti. Öldürme amacıyla olay yerine gidildiği hem görüntülerden hem de yargılama sürecinden barizce belli olmasına rağmen olay yerinden uzaklaşmaması ve sanığın herhangi bir sabıkasının bulunmaması Yargıtay tarafından takdiri bir indirim olarak değerlendirildi. Bir önceki kararda da Yargıtay benzer karar vermişti. Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın tekrar müebbet olarak yargılamaya karar vermişti ve Yargıtay'ın kararına uymamıştı. İkinci kez Yargıtay görüşünü tekrar etti. Böyle bir süreç içerisindeyiz. Yeni bir duruşmamız olacak 6 Şubat'ta. Orada tekrar mahkeme yeniden Yargıtay kararını değerlendirerek bizim de savunmalarımız ve beyanlarımız doğrultusunda bir hüküm kuracak" diye konuştu. "Ailesi çok üzgün" Yaşanan sürecin Canan Çeviren'in ailesini ve çocuklarını da çok yıprattığını kaydeden İpllikçi şunları söyledi: "Ailesi gerçekten çok üzgün. Bir kayıp söz konusu. Çok yıprandılar hem çocukları hem de ailesi, gerçekten çok üzgünler ve adaletin yerini bulmasını istiyorlar." Olayın geçmişi Manisa’nın Yunusemre ilçesinde 11 Aralık 2020 tarihinde evli ve bir çocuk babası Ferhat İnne (45) aralarında gönül ilişkisi olduğu iddia edilen eşinden boşanmış 2 çocuk sahibi Canan Çeviren (42) ile emlak ofisinde tartışmaya başladı. Çeviren’e ait emlak ofisinde yaşanan tartışmanın büyümesi sonrası Ferhat İnne yanında getirdiği tabancayla Canan Çeviren’e ateş etti. Talihsiz kadın olay yerinde hayatını kaybederken zanlı Ferhat İnne 112’yi arayıp ardından Barbaros Polis Karakolu'na giderek silahıyla birlikte teslim oldu. Ferhat İnne’nin polise, gönül ilişkisi olduğu Canan Çeviren’in kendisini sürekli tehdit etmeye başladığını ve boşanma noktasına gelerek bunalıma girdiğini söylediği öğrenildi. Ferhat İnne'nin ilk yargılanmasında verilen indirimsiz müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulmuş yeniden görülen davada Manisa 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ferhat İnne'ye indirimsiz müebbet hapis cezası hükmü verilmişti. Verilen kararın tekrar Yargıtay tarafından bozulması sonrası Ferhat İnne'nin yargılanmasına 6 Şubat tarihinde yeniden başlanacak. Kaynak: İHA

Yargıtay'dan mobbing kararı Haber

Yargıtay'dan mobbing kararı

Taşeron firma bünyesinde, ilçe devlet hastanesinde bilgisayar operatörü olarak çalışan genç, işveren tarafından sürekli görev yerinin değiştirildiği, görevi olmayan işleri yapmaya zorlandığı, mobbinge (psikolojik taciz) maruz bırakıldığı iddiasıyla sözleşmesini feshetti. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur işçi, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının tahsilini talep etti. Davalı şirket avukatı ise iddiaları reddetti. Mahkeme, davacının kendisine psikolojik taciz uygulandığı yolundaki iddiasının sübut bulmadığı, iş yeri uygulamalarından duyulan bir rahatsızlık boyutunda kaldığına hükmetti. Karar, davacı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay 7. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; bilgisayar operatörü olarak çalıştığı anlaşılan davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği hatırlatıldı. Davacının en son, görevi ve daha önce yaptığı işle ilgisi olmayan ameliyathane kapısında kariyeri ile çelişen bir işe verildiği vurgulandı. Davacı tanıklarının ifadesi ile de bu değişiklileri davacının istifa etmesi amacıyla yapıldığı anlaşıldığı hatırlatıldı. Bu şekildeki uygulamaların mobbing olarak adlandırıldığı dile getirilerek mahkeme kararı bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, davacının mobbinge maruz kaldığına karar verdi. Davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği, davacının son olarak görevi ve daha önce yaptığı işle ile ilgisi olmayan kariyeri ile çelişen bir işe verilerek ameliyathane kapısında görevlendirildiği hatırlatıldı. Davacının psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesi ile kıdem tazminatı alacağının kabulüne hükmetti. Bu kez kararı davalı avukatı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Daire, İş Mahkemesi kararını yerinde bulundu. İşçinin kariyeri ile çelişen bir göreve verilmesini mobbing saydı. Kaynak: İHA

Yargıtay'dan emsal 'boşanma' kararı Haber

Yargıtay'dan emsal 'boşanma' kararı

Kocası tarafından hakarete uğrayıp tehdit edildiğini iddia eden davacı kadın ile karısının kendisinin izni olmadan ortak edinilmiş malları abisine verip elden çıkardığını iddia eden karşı davacı kocanın çekişmeli boşanmasında son kararı veren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, "Kadın eşin ziynetlerinin bir kısmını abisine borç olarak vermesi boşanma davasında kadına kusur olarak yüklenemez" dedi. İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, Bitlis’te eşiyle geçinemeyen kadın, avukatı aracılığıyla boşanma davası açtı. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babasının hasta, ölüm döşeğinde olması ve vefatı nedeniyle müvekkil İstanbul'dan Bitlis'e babasını ziyarete geldiğini, bunun üzerine davalı eşin, müvekkiline sürekli tehdit, hakaret ve ağza alınmayacak küfürlü mesajlar gönderdiğini, müvekkilinin can güvenliğinden korktuğu için daha da İstanbul'a dönemediğini belirtmiş olup tüm bu nedenlerle müvekkilinin evlilik birliğini devam ettirme durum ve ihtimali kalmadığından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etti. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı eşini çok sevdiğini, eşinden kesinlikle ayrılmak istemediğini, müvekkilinin yuvasının yıkılmaması ve çocukların birbirinden ayrı yaşayan anne veya babanın yanında büyümemesi için elinden gelen bütün çabayı ve fedakârlığı gösterdiğini, müvekkilinin eşine sadakatle bağlı olduğunu, çocuklarının ve eşinin mutluluğu müvekkili için her şeyden daha önemli olduğunu, tüm bu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen davanın reddine karar verilmesini talep etti. İlk Derece Mahkemesi boşanma davasını reddetti İlk Derece Mahkemesi, davalı erkeğin, kadının babasının cenazesinde sorun çıkartarak hakaret ve tehdit eylemlerini gerçekleştirdiği, davacı kadının da evlilik birliğinin yükümlülüklerine aykırı davranarak taraflarca kazanılmış menkul mal ve paranın ortak karar alınmaksızın elden çıkartılmasında daha ağır kusur olarak değerlendirerek kadının davasının reddine karar verdi. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı kadın vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulundu. "Kadın eşin ziynetlerinin bir kısmını abisine borç olarak vermesi kadına kusur olarak yüklenemez" Temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza attı. Kararda şu ifadeler yer aldı: "Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı erkeğin evliliğin fiilen devam ettiği sürece eşine hakaret ettiği, sinkaflı küfürler kullandığı, kadının ziynetlerinin bir kısmını borç olarak abisine vermesinin kadına kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Geçimsizlikte davalı erkek tamamen kusurlu olup olayların akışı karşısında davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir." Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bu emsal kararı ile kadın eşin ziynetlerinin bir kısmını borç olarak abisine vermesinin boşanma sebebi olamayacağına karar vermiş oldu. Kaynak: İHA

Yargıtay'dan önemli karar Haber

Yargıtay'dan önemli karar

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, Ankara'da görülen ve eşlerin karşılıklı birbirlerinden 100'er bin lira maddi ve manevi tazminat talep ettiği boşanma dava dosyasında ilk derece mahkemesi erkeğin; eşine karşı evliliğin başlangıcından beri sevgisiz ve ilgisiz olması, evin ihtiyaçlarını karşılamaması, davacıyı parasız bırakması, bu şekilde ekonomik şiddet uygulaması, eşine hakaret etmesi, onu aşağılaması, anne babası ile kişisel ilişki kurmasını engellemesi, eşi ile birlikte vakit geçirmekten kaçınması şeklinde eylemler sergilemesi sebebiyle erkeğin tam kusurlu olduğu, kadının kusursuz olduğu, erkeğin karşı davasının reddine, kadının asıl davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166'ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına aylık 250 TL tedbir nafakası ile boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle aylık 350 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle kararın kesinleşme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte 10 bin TL maddî ve 15 bin TL manevî tazminata hükmetti. Erkek eşin avukatı aracılığıyla yaptığı itiraz sonrası istinafa giden dosya mahkeme tarafından bozuldu. İstinaf mahkemesi her iki davanın reddine kadının tüm, erkeğin sair istinaf istemlerinin esastan reddine karar verdi. Kararın ardından davacı karşı davalı vekili, kadının reddedilen davası ve fer'îleri yönünden temyiz isteminde bulundu. Karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesine gönderildi. Bozma ilâmına uyan Bölge Adliye Mahkemesi, eşlerin boşanmasına karar vererek kadının kusurunun bulunmadığı, boşanma sonucu bu eşin en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği, "erkeğin, kadının ailesiyle görüşmesini kısıtlamasının" kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına 30 bin TL maddî tazminat ile 30 bin TL manevî tazminata karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek temyiz isteminde bulundu. Dosyanın temyiz incelemesi tekrar yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi neticesinde, "Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; davalı-karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat fazladır. 4721 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50'nci ve 51'inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174'üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir şeklinde karar vererek erkek eşin, kadın eşin ailesiyle görüşmesini kısıtlamasının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini kabul etmiş ancak erkek eş aleyhine hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğu kanaati ile dosyayı tekrar Bölge Adliye Mahkemesi'ne göndermiştir" dedi. Kaynak: İHA

Yargıtay'dan kesin karar Haber

Yargıtay'dan kesin karar

Bursa'da bir fabrikanın CNC tezgahında çalışan 3 kafadar, iddiaya göre tezgahı çalışır vaziyette bırakıp tamirhane bölümünde bir saat uyudu. Durumun yönetime bildirilmesiyle iş güvenliği kurallarını hiçe saymakla suçlanan 3 personel, tazminatsız kapı önüne konuldu. Bursa 7. İş Mahkemesi'nin kapısını çalan 3 işçi,iş yoğunluğundan yakındılar. Aynı anda birden fazla makineye baktıkları olduğunu ve bazen yemeğe giderken ve çay molalarında hatta gece işten çıkarken talimat üzerine makineyi çalışır vaziyette bıraktıklarını dile getirdiler. İşyerinde çalıştıkları sürede daha önce haklarında tutanak tutulmamış olması ve disiplin cezasına konu herhangi bir eyleminin bulunmaması dikkate alındığında; eylemin haklı fesih boyutuna ulaşmadığın i davacı tanıklarının işçilerin aynı anda birden fazla makineye baktıkları olduğunu ve bazen yemeğe giderken ve çay molalarında hatta gece işten çıkarken talimat üzerine makineyi çalışır vaziyette bıraktıklarını, davalı tanıklarının ise işçilerin iki makineye baktıklarının olduğunu beyan ettikleri, davacının davalı işyerinde çalıştığı sürede daha önce hakkında tutanak tutulmamış olması ve disiplin cezasına konu herhangi bir eyleminin bulunmaması dikkate alındığında; eylemin haklı fesih boyutuna ulaşmadığını öne sürdüler. Mahkeme; davacıların tazminat ve işe iade taleplerini reddetti. Davacı avukatlarının istinaf talepleri üzerine Bölge Adliye Mahkemesi'nin 3., 9. ve 12. Hukuk Daireleri farklı kararlar verince avukatların temyiz müracaatı üzerine devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; 4857 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinde, işçinin isteği ile ya da işini ihmal etmesi sonucu işyerindeki işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi hâlinin, işverenin haklı fesih nedenleri arasında gösterildiği hatırlatıldı. İş güvenliği hükümlerinin, işçi sağlığı ve güvenliğini korumaya yönelik titizlikle uyulması gereken kurallar olduğu vurgulandı. İşçinin kasıtlı bir davranışı ya da görevini savsaması sonucu işin güvenliği yönünden bir tehlike meydana gelmesi durumunda, işveren açısından derhal haklı nedenle fesih hakkı ortaya çıkacağı dile getirildi. Yargıtay kararında; işçinin bu konuda uyarılması veya hatırlatmada bulunulmasına gerek olmadığı gibi, belli bir zararın oluşması da gerekmeyeceği kaydedildi. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Gece çalışan işçinin salt uyuması, iş güvenliğini tehlikeye düşürmediği sürece ve daha önceden bu konuda işi aksattığı gerekçesiyle herhangi bir uyarı da yapılmamışsa haklı fesih nedeni olmaz. Bu durumda işçinin bu davranışı nedeniyle uyarılmadan ve bu uyuma eyleminin işyerinde ne tür olumsuzluklara yol açtığı kanıtlanmadan feshin haklı nedene dayandığı kabul edilemez. Görüldüğü üzere feshin haklı nedene dayalı olup olmadığı yapılan işin niteliğine, eylemin tek ya da birden fazla kez gerçekleşmiş olmasına, iş güvenliğinin tehlikeye düşüp düşmediğine bir diğer anlatımla somut olayın özelliğine göre belirlenmelidir. Davalı tanıklarının makinelerin çok pahalı olması nedeniyle tezgah başında durup çalışılması gerektiğini, aksi hâlde hemen durup müdahale edilemeyeceğini ve ciddi maddi zarara yol açılabileceğini, makinenin başında durulması gereken ya da iki makinede aynı anda çalışılmasının mümkün olan işlere CNC takım liderinin karar verdiğini beyan ettikleri görülmektedir. İşçilerin yeterli eğitim, bilgi ve deneyime sahip olmalarına rağmen çalışma saatleri içerisinde kontrol ve gözetimleri altında bulunan tezgahları çalışır vaziyette bırakarak kimseye haber vermeden bir saati aşkın süre ile takımhanede dinlenmeleri ya da uyumalarının iş kazalarına, makine ve malzeme hasarlarına yol açabileceği hususu, yaptıkları işin niteliği ile birlikte değerlendirildiğinde iş güvenliğini tehlikeye düşürür niteliktedir. İş sözleşmesinin feshinden önce işçinin bu konuda uyarılmasına veya işçiye bu konuda hatırlatmada bulunulmasına gerek bulunmadığı gibi belli bir zararın oluşması da gerekmez. Belirtilen sebeplerle uyuşmazlığın iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemelerince kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi 3 ve 9. Hukuk Dairelerinin kararları doğrultusunda giderilmesine karar vermek gerekmiştir." Kaynak: İHA

Dedikodu yapan işçiye kötü haber! Haber

Dedikodu yapan işçiye kötü haber!

Gece bekçisi olarak çalıştığı işyerinden kovulan genç, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Kıdem ve ihbar tazminatı talep eden davacı genç, fazla çalışma ücretlerini de istedi. Mahkemede ifade veren davalı şirket avukatı ise, davacının, talep edilen alacakların zaman aşımına uğradığını, hafta tatili ve genel tatil ücret alacağı bulunmadığını öne sürdü. İşveren, davacının işini doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun yapmadığını, dedikodu yaparak işçileri birbirine düşürdüğünü, sözlü uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmediği için iş sözleşmesinin feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararın her iki taraf avukatınca temyiz edilmesiyle devreye giren Yargıtal 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, mesai arkadaşlarına iftira atarak, onların dedikodularını yapan işçinin tazminatsız kovulmasını yerinde buldu. Kararın sadece mesai saatlerinin hesaplanması yönünde bozulmasına hükmetti. Yargıtay kararında şöyle denildi: "Somut olayda; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 2 bin TL fazla çalışma ücreti talep edilmiştir. Dava dilekçesinde talep edilen fazla çalışma ücretine hükmedilmiş ise de; ek bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın uygun bir indirim yapılmadan fazla çalışma ücreti olarak kabul edilmesi, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir." denildi. Kaynak:İHA

Boşanma davaları ile ilgili emsal karar Haber

Boşanma davaları ile ilgili emsal karar

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, İlk Derece Mahkemesi; müşahhas olayda, kadının ortak konutu erkeğin ilk evliliğinden olan çocuklarıyla paylaştığı konusunda ihtilaf olmadığı, evlilik birliğinde bağımsız hanenin olmasının gereken bir unsur olduğu, kadın eş ile çocukların aynı ikametgahta kalma konusunda anlaşmazlık yaşadıkları, erkek eşin çocuklarının kadına yönelik kötü davranma ve tehdit eyleminin ispatlanamadığı, bu durumun erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, tarafların düğün için Bafra'ya geldiklerinde İstanbul'a dönerken erkeğin kadını yanına almadan ailesinin yanına bırakmak suretiyle eşine karşı duygusal şiddet uyguladığı, sonrasında eşinin eve dönmesi hususunda ihtar çektiği, bu nedenle 2014 yılından önce kadının kendisine yaptığını iddia ettiği davranışların affedilmiş sayılacağı, bu nedenlerle boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin kusursuz; erkek eşin ise tam kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına 25 bin TL maddi tazminat ile 500 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, kadın eşin manevi tazminat talebi ile karşı davanın reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi, erkeğin tespit edilen kusurlu davranışının (kadını ailesinin yanına bırakması) kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken reddinin isabetli bulunmadığı gerekçesiyle erkeğin tüm istinaf taleplerinin reddine, kadının ise istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile kadın eş yararına 25 bin TL manevi tazminata karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 05.04.2022 tarihli kararı ile, "Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olması gerekir (TMK m. 174/2). Boşanmaya sebep olan olaylar bu nitelikte değilse manevi tazminata hükmedilemez. Davalı-karşı davacı erkeğin boşanmaya neden olan kusurlu davranışları davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Öyleyse, davacı-karşı davalı kadının manevi tazminat talebinin reddi gerekir. Bu husus nazara alınmadan davacı-karşı davalı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir" gerekçesiyle kararı bozdu. Bölge Adliye Mahkemesi kararında direndi Bölge Adliye Mahkemesi; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulundu ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu: "Erkek eşin bağımsız konut sağlamaması ve kadın eşi ailesinin yanında bırakması kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez" Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi: "Müşahhas olaya gelince; tarafların 18.11.2010 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, kadın eşin erkeğin önceki evliliğinden olan çocuklarıyla birlikte ortak konutta oturdukları, erkek eşin kadını ailesinin yanına bıraktığı ve bir daha geri almadığı, kadının erkeğin kendisine kötü davrandığını ispat edemediği, erkeğin kadına eve dönmesi için ihtar çektiği, dolayısıyla kadına yönelik kusurlu davranışların affedilmiş sayılacağı, boşanmaya neden olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğu hususunda Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasında ihtilaf olmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; boşanmaya sebep olan olaylardan erkek eşin bağımsız konut sağlamaması ve kadın eşi ailesinin yanına bırakması eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinden manevi tazminatın reddi gerekir. Hal böyle olunca kadın eş yararına manevi tazminat talebinin kabul edilmesine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir." Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan şunları söyledi: "Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkek eşin bağımsız konut sağlamaması ve kadın eşi ailesinin yanına bırakması eylemlerinin kadın eşin kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği dolayısıyla kadın eş lehine manevî tazminat şartlarının oluşmadığı yönündeki 05 Nisan 2022 tarihli Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararını hukukî anlamda yerinde bulmuştur. Ancak, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, erkek eşin, kadın eşin geçici süreli geldiği babaevine eşyalarını toplayarak kargo ile yollamasını, kadın eşin kişilik haklarına saldırı teşkil etmesinden dolayı kadın eş lehine manevî tazminat verilmesi noktasında 12 Nisan 2021 tarihli bozma ilâmı da bulunmaktadır." Kaynak: İHA

Yargıtay'dan sadakatsiz evlilik hakkında karar! Eşit saydı... Haber

Yargıtay'dan sadakatsiz evlilik hakkında karar! Eşit saydı...

Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift, karşılıklı olarak boşanma davası açtı. Aile Mahkemesi, sadakatsizlikle suçlanan her iki tarafı da eşit kusurlu buldu. Mahkeme; kadının nafaka ve dtazminat talebini geri çevirdi. Kararı davalı - karşı davacı kadın istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, erkeğin daha kusurlu olduğuna hükmederek, kadın yararına bir miktar nafaka ve tazminat ödenmesine karar verdi. Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Emsal nitelikteki kararda, kadının, evli olduğu sürede başyka bir erkeğe mesaj atmasının sadakatsizliği ispatladığı hatırlatıldı. Kararda şöyle denildi: "Dosya kapsamındaki delillerden ve tanık ifadelerinden taraflar arasındaki fiili ayrılığa neden olan olayın davalı-davacı kadının telefonundan başka bir erkeğe gönderilen ve kadının sadakatsizliğini gösteren mesaj olduğu sabittir. Davacı-davalı erkeğin de kadının birleşen boşanma davası öncesinde başka bir kadınla otel kaydı bulunmaktadır. Tanıklardan davalı-davacı kadının annesi, tarafların bir yıl nişanlı kaldığını, kızının yaşayacağı ortamı gördüğünü ve aile apartmanında yaşayacağını bilerek evlendiğini beyan etmiştir. Taraflar arasındaki fiili ayrılığına neden olan olay kadının telefonundan başka bir erkeğe gönderilen mesaj olup, kadının annesinin ifadesi ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı-davalı erkeğe bölge adliye mahkemesince 'Manevi olarak bağımsız konut temin etmediği ve aile müdahalesine sesiz kaldığı' kusurlarının eklenmesi yerinde olmamıştır. Bu sebeple tarafların gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Yanılgılı değerlendirme sonucu erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmamıştır. Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir. Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir." Kaynak:İHA

Yargıtay'dan gündelikçi kadınlar kararı! Haber

Yargıtay'dan gündelikçi kadınlar kararı!

Çalışan kadınların imdadına yetişen yardımcıların sigortalı olabilmelerine yönelik Yargıtay'dan önemli bir karar çıktı. Yüksek Mahkeme; evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı gibi işler de çalışan kadınların sigortalı sayılabilmeleri için belirli ücret ve sürekli çalışma şartı gerektiğine hükmetti. Tam 28 sene boyunca, gündelik işleri yapmak için gittiği evde, hasta yaşlı kadına da bakan B.Z., bir gün dahi SSK piriminin yatırılmadığını görünce hayatının şokunu yaşadı. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan gündelikçi kadın; tam 28 sene boyunca davalının ev ve eczane temizliği ile annesinin bakım hizmetlisi olarak gece geç saatlere kadar çalışmasına rağmen çalışmasının Sosyal Sigortalar Kurumu'na (SGK) bildirilmediğini belirterek hizmet tespiti talep etti. Davalı iş kadını ise taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının yeşil kart hamili olduğunu, annesinin evinde bir süreliğine misafir olarak kaldığını öne sürdü. İş Mahkemesi, davanın reddine hükmetti. Kararı davacı kadın avukatı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi, itirazı geri çevirdi. Davacı B.Z., bu kez kararı temyiz edince devreye Yargıtay 10. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; ev hizmetlerinde meşgul olanların ücretle ve sürekli olarak çalışmaları halinde sigortalı sayılabileceği belirtildi. Kararda; "Sigortalı sayılmak için, ücret ve sürekli çalışma birlikte arandığından, her iki koşulun da gerçekleşmiş olması gerekir. Hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada süreklilik yoksa, bu tür çalışmayı sigortalı çalışma saymak mümkün değildir. Bir işin ev hizmeti sayılabilmesi için yapılan işin evde gündelik yaşamın gerektirdiği faaliyetler kapsamında ev yaşamının gündelik, olağan ihtiyaçlarını karşılayan işlerdir. Öğretide ev hizmetleri, evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı, mürebbiyelik gibi işler olarak kabul görmektedir. Ev hizmetleri çalışanları ise uşak, kahya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı vb evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişiler olarak kabul görmektedir" denildi. İş Mahkemesi'nin yeterince araştırma yapmadığının vurgulandığı Yargıtay 10. Hukuk Dairesi akrarında, davacı kadının sürekli çalışıp çalışmadığının tanık ifadeleriyle ortaya çıkarılması gerektiğine dikkat çekti. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Ev hizmetleri 506 sayılı Kanun ile tamamen sigortalılık dışında tutulmuş iken 2100 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ev hizmetlerinde sadece ücretle ve sürekli olarak çalışanlar sigortalı sayıldıklarından, bu kişilerin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önemli olan, ev hizmetinde geçen çalışmanın ücretle yapılması ve sürekli olmasıdır. Sürekli çalışma kavramı yönünden uygulamada, haftanın çoğu ev işlerinde geçirilmiş ve çalışma bir süre devam etmişse, bu çalışma sigortalı çalışma olarak değerlendirilmekte, süreklilik için çalışmanın belli bir yoğunluğa ulaşması aranmaktadır. Eldeki davada, tüm dosya kapsamına göre davacının davalıya ait ev ve eczanede temizlik işine gittiği anlaşılmakta olup bozma öncesi dinlenen tanıklar tekrar dinlenmelidir. Ayrıca eve ve eczaneye komşu işyeri ve apartmanlarda uzun yıllar oturan ya da yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlar (diğer evlerde çalışanlar, komşu market ve bakkal işleten ve çalışanları, sitede güvenlik görevlisi olarak görev yapmış kişiler), tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmalı. Kargo teslimlerinin hangi saatte yapıldığı araştırılmalı, bu şekilde çalışmanın kısmi veya tam zamanlı çalışmayı gerektirip gerektirmediği yöntemince araştırılmalı. Toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra çalışmanın kısmi süreli çalışma olduğunun anlaşılması halinde; gerektiğinde uzman bilirkişi görüşü de alınmak suretiyle, hükme konu dönem içinde bir günde kaç saat çalışmış olabileceği, haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli ve yedi buçuk saat çalışma bir günlük çalışma hesabı ile kaç iş gününe karşılık olduğu hususu tespit edilerek açık ve anlaşılır, infazı da mümkün bir biçimde hizmet tespitine karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." Kaynak: İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.