SON DAKİKA
Hava Durumu

#uzman

A Gazete - uzman haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, uzman haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mekatronik uzmanları mezun oldu Haber

Mekatronik uzmanları mezun oldu

Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle ESO iş birliğiyle düzenlenen Mekatronik Uzmanlık Programı kapsamında Eskişehir’de gençlerin meslek sahibi olması hedefiyle yürütülen ücretsiz teknik eğitimlere katılan ve başarılı olan 22 gence sertifikaları düzenlenen törenle teslim edildi. Sertifika töreninde ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş, BEBKA Eskişehir Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Dr. Güliz Ünal, Festo Türkiye Eğitim Sistemleri Müdürü Doğan Ercan ve eğitime katılan gençler yer aldı. Sertifika töreninde konuşan ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş, “BEBKA'nın destekleriyle açtığımız ESO Akademiden mezun olan gençlerimizi yürekten kutluyorum. Arzulu, istekli ve yılmadan eğitimlere devam ederek kolunuza bir altın bilezik taktınız. Bu eğitim, birçok katılımcının kariyerlerini ve geleceğini şekillendirecek önemli bir adımı temsil ediyor. Bugün eminim ki bu çabanın meyvesini toplamak için buradasınız. Ülkemizin en önemli sorunlarının başında mesleksizlik geliyor. Biraz sebat etmeniz gerekiyor. Kendi mesleğinizi ilerde nasıl yapacağınızın hayalini kurun. Unutmayın fırsatlar ülkesinde yaşıyorsunuz. Bize bu fırsatları sunan ve 100. Yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. Eğitimi kursiyerlerde hiçbir fire vermeden tamamladıklarının altını çizen Kesikbaş, “Çok başarılı bir program hayata geçirdik. İnşallah hepinizi Eskişehir'in güzide firmalarında güzel işlere yerleştirmek için de özel bir etkinlik düzenleyeceğiz. Hem sizlerin meslek sahibi olmanızı hem de firmalarımızın nitelikli personel sorununa katkı sunmayı arzu ediyoruz” açıklamasında bulundu. Törende konuşan Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) Eskişehir Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Dr. Güliz Ünal ise “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmalarını yürüten Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı olarak genç istihdamına çok önem veriyoruz. Bunun için Eskişehir sanayinin yetişmiş insan gücü ihtiyacını karşılamak, iş gücü potansiyelini ortaya çıkartarak, kalifiye elemanlar yetiştirmek ve nitelikli eleman sayısının artırılmasına yönelik uygulamalı mesleki eğitimler yolu ile istihdam sağlamayı amaçlıyoruz. Eskişehir Sanayi Odası iş birliğinde gerçekleştirmiş olduğumuz 20 gün süren, 120 saat teorik ve pratik eğitimlerden oluşan mekatronik programını başarıyla tamamlamanızdan dolayı sizleri tebrik ediyoruz. Bu eğitimler sonrası kendi iş kolunuzda çalıştığınız firmanıza ve il sanayisine değerli katkılar sağlayacağınıza yürekten inanıyor, başarılarınızın devamını diliyoruz.” diye konuştu. Kaynak: İHA

Uzmandan uyuz uyarısı Haber

Uzmandan uyuz uyarısı

Son birkaç yıldır hekimler tarafından tedavilere iyi cevap vermeyen şiddetli kaşıntı vakalarında bir artışın yaşandığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Ümit Bostancı, “Özellikle gece artan, uyumaya engel olan, uykudan uyandıran bazı hastaların dediği gibi, ‘çıldırtıcı kaşıntı’ kişileri bezdirebilmektedir. Maalesef uyuz vakalarında bir artış gözlenmektedir. Bu hastalarda tedavide ilaçlara direnç görülüyor ve yakınmaları geçmeyen kişiler doktor doktor gezip, derdine çare arıyor. Birçok kişi ben temizliğime çok dikkat ederim, nasıl ve neden uyuz olabilirim diye düşünüyor ama uyuz kişinin temizliği ile ilgili değildir. Uyuz sadece insandan insana bulaşan akar türü bir parazit ile oluşan deri hastalığıdır. Akarların hepsi gözle görülmeyen, mikroskobik canlılardır. Bazı türleri insanda ürtiker, allerjik nezle, astım gibi rahatsızlıklara sebep olabilirler” dedi. Uyuz etkeni sarcoptes scabiei adında bir akar türü olduğunu belirten Bostancı, “İnsan vücudu dışında birkaç günden fazla yaşayamaz. Parazit insan cildinin üst tabakası olan Epidermis içinde tüneller kazarak yerleşir ve yumurtlar. Sadece insandan insana yakın temasla bulaşır. Bulaştıktan sonra belirtiler hemen başlamaz, birkaç haftalık kuluçka sonrasında kaşıntı ortaya çıkar. Kişiler 15-20 dakika kadar yakın temasta olduklarında kolayca bulaşabilir. Ortak kullanılan eşyalar vasıtasıyla hatta giyim mağazalarında deneme amacıyla farklı kişiler tarafından giyilen giysilerden bile bulaşır. Aynı evde yaşayanlar, okul yurtları, huzurevleri, asker kışlalarında kolayca yayılır” diye konuştu. Uyuz teşhisi hekim tarafından klinik belirtilere göre konulduğunu ifade eden Bostancı, “Teşhiste herhangi bir kan testi yoktur. Kesin teşhis deri kazıntısının mikroskopta incelenmesi ve parazitin görülmesi ile konur. Tedavide ise deri yüzeyine uygulanan topikal krem ve losyonlar kullanılır. Hekimler tarafından eczanede özel hazırlanan majistral kremler önerilebilir. Dirençli vakalarda kremleri tekrar tekrar uygulamak gerekebilir. Uyuzun tedavisinde ivermektin içeren tabletler yurtdışında kullanılabilmektedir. Bu ilaç Türkiye’de kullanımda değildir. Hastalık tedaviden 24 saat kadar sonra genelde bulaşıcılığını kaybetmektedir. İç çamaşırları, çarşaflar 50-60 derecede yıkanmalı. Yıkanamayan giysiler bir poşete konup 3-4 gün bekletilmeli. Aynı evde yaşayanlar ortak eşya kullanmamalı. Belirti göstermese bile aile bireylerinin tümü tedavi edilmelidir” dedi. Kaynak: İHA

Kışın neler yemeliyiz? Haber

Kışın neler yemeliyiz?

Kış mevsimde kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirilmesi ve gecelerin uzaması sebebiyle fiziksel aktivitenin azaldığını ve hareketsiz geçirilen zamanın da arttığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, "Atıştırmalık tüketimine yönelim ile yağlı ve şekerli besin tercihlerinin artması sebebiyle vücut ağırlığında istenmeyen yönde değişiklikler olabilmektedir. Bu sebeple birçok kronik hastalığa sebep olan vücutta fazla yağ birikimi olarak adlandırılan 'obezite' artmaktadır. Ancak sağlıklı hayatı sürdürülmesi için mevsimine uygun sağlıklı beslenme ile ideal kilonun korunması önemlidir. Kış aylarında azalan hava sıcaklığı sebebiyle vücut ısısının korunması için yeterli sıvı almak gerekir. Günde en az 2-2,5 litre su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında ıhlamur, adaçayı, kuşburnu çayı, açık çay gibi içecekler tercih edilmelidir" dedi. Kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı A, C, D ve E vitamininden zengin beslenmenin bağışıklık sistemine katkısı oldukça fazla olduğunu ifade eden Güngör, "Mevsimine uygun, günde en az 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketilmesi önerilmektedir. Bu aylarda havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, pırasa, maydanoz gibi sebzelerin, portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tercih edilmesi önerilmektedir. Ayrıca E vitamini kaynakları olan kuru baklagiller ve kuruyemişlerde yeterli ve dengeli biçimde günlük beslenmede bulunmalıdır. Haftada 2-3 kez nohut, kuru fasulye, mercimek, nohut ve barbunya gibi kurubaklagiller, günde 20-30 gram kadar ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişler tüketilmelidir" diye konuştu. Kemik ve diş sağlığı açısından önemli olan D vitamininin güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamin olduğunu belirten Göngör, şu ifadeleri kullandı: "Ancak kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini ihtiyacının karşılanamamasına sebep olmaktadır. D vitamini besinlerden aktif olarak karşılanamıyor olsa da balık, D vitamini ile beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega-3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot mineralleri ve E vitamini içerir. Bu sebeple kış aylarında haftada 2-3 kez balık tüketilmelidir. Kış aylarında yüksek yağlı besin tüketiminden kaçınılmalı, margarin, tereyağ, yağlı etler, yüksek kolesterol içeren sakatat ürünleri sıklıkla tüketilmemeli, sağlıklı yağ asitleri içeren zeytinyağı, yağlı tohumlar, kuruyemişler uygun ve yeterli porsiyonda tüketilmelidir. Bu mevsimde basit karbonhidrat içeren şekerli besinlere ve tatlılara yönelimin arttığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün önerisine göre günlük şeker alımı toplam enerji alımının en fazla yüzde 10 kadarını oluşturmalıdır ve mümkünse daha da azaltılmalıdır. Sağlıklı hayat biçiminde basit şekerler yerine kompleks karbonhidratlardan olan tam buğday ekmek, bulgur gibi tahıllar, kurubaklagiller, meyveler ve şekeri azaltılmış sütlü ya da meyveli tatlılar ile sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanan ev yapımı ürünler tercih edilmelidir." Sağlıklı beslenme açısından sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanan ev yapımı geleneksel gıdaların üretimi ve tüketiminin kış aylarında arttığının görüldüğüne dikkat çeken Güngör, "Kış ya da yaz ayları için besinin bol bulunduğu aylarda yapılan geleneksel yiyecek hazırlama teknikleri ile hazırlanan geleneksel ev yapımı gıdalar temel işleme ve hazırlama metotlarına dayanan, yapay koruyucu ve katkı maddesi içermeyen, doğal ve raf ömürleri günümüzün işlenmiş ürünlerine oranla uzun olmayan ürünlerdir. Günümüzün önemli sağlık sorunları arasında yer alan obezitenin önüne geçilmesi hedefiyle ev yapımı sağlıklı üretimin özendirilmesi ve özellikle çocukların hazır ve paketli besinler yerine ev yapımı sağlıklı besinlerinin tüketimi konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Doğa şartlarının zorlayıcı etkisini azaltmak adına mevsiminde toprağını ve ürününü kirletmeden, mevsiminde bol ve ekonomik olduğu dönemlerde ulaşılabilen besin ürünlerinin ekseriyeten güneşin ısısından yararlanarak sağlıklı ve yerel yollarla oldukça düşük maliyetle farklı yiyeceklere dönüştüren bir kültürel mirasın sürekliliği ve toplumsal dayanışmanın sürdürülüyor olmasının yerel üretime, sağlıklı yaşama ve sağlıklı beslenmeye katkısı önemli düzeyde önemlidir" dedi. Kaynak: İHA

E-sigaraya dikkat Haber

E-sigaraya dikkat

Son dönemde kullanımının sıklaştığı ifade edilen e-sigaralardaki tehlikelere dikkat çeken uzmanlar, "Türkiye özelinde söylenebilecek şey; çok sigara içiyoruz, bu damar sertliğini çok olumsuz etkiliyor. E-sigaralar, maalesef zararsız veya sigaranın daha az zararlı bir alternatifi gibi görülüyor ancak böyle değil. Toplumda kullanımı çok sıklaştı, çok daha genç yaşlarda kullanılmaya başlandı. Nikotin bazlı olanları normal sigaranın arttırdığı şekilde trombojenite yani pıhtılaşma sorunlarını artırıyor, kullanımı arttıkça da ilerleyen dönemde daha çok vaka görüleceği aşikar” dedi. Uzmanlar, toplardamarlardaki kan pıhtısı oluşumu olarak ifade edilen venöz tromboza karşı uyarıyor. Hastalığın en önemli nedenlerinden birinin hareketsizlik olduğu belirtilirken hekimler, rahatsızlığın belirtileri, tedavisi gibi konularda bilgi vererek, dikkat edilmesi gereken konularda vatandaşları uyardı. Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü'nden Doç. Dr. Mete Gürsoy, toplumda son zamanlarda kullanımının sıklaştığı ifade edilen e-sigaralardaki tehlikeye dikkat çekti. Doç. Dr. Mete Gürsoy, “Venöz tromboz vücuttaki venlerde oluşan pıhtılaşma problemidir. Daha yaygın olarak derin ven tromboz olarak bilinir. Derin ven vücudumuzdaki bacaklar, kollar, alt karın bölgesi, kalçadaki venlerin içinde pıhtı oluşması veya buna bağlı olarak daralma veya tam tıkanma oluşmasıyla seyreden tablonun ismidir. Önemli bir sağlık sorunudur. “Kullanımı arttıkça ilerleyen dönemde daha çok vaka görüleceği aşikar” Normal hayatta da sıklıkla karşılaştığımız ölüme kadar sebep olabilen, önlenebilir bir sağlık sorunu olarak bilinmektedir. Son dönemde çok popüler olan e-sigaralar, bunlarda nikotin içerenleri normal sigara gibi özellikle ciddi tromboza meyil oluşturuyor. Buna benzer sıkıntılar az sıvı tüketimi, kalp yetmezliği, kanser türleri hastalarda derin ven tromboza neden olabiliyor. İleride daha genç insanlarda daha önemli problemlerle karşılaşabileceğiz. Literatüre 20 yaşında vakalarda ciddi akciğer hasarı ve derin ven trombozu bildirilmiş. Maalesef zararsız veya sigaranın daha az zararlı bir alternatifi gibi görülüyor ancak böyle değil, mutlaka çok dikkatli olmak gerekiyor. Toplumda kullanımı çok sıklaştı, çok daha genç yaşlarda kullanılmaya başlandı. Nikotin bazlı olanları normal sigaranın arttırdığı şekilde trombojenite yanı pıhtılaşma sorunlarını artırıyor, bu biliniyor. Kullanımı arttıkça da ilerleyen dönemde daha çok vaka görüleceği aşikar” dedi. “İnsanların çoğu masa başı insanlar haline geldi" Hareketsizliğin hastalık üzerindeki etkisine yönelik konuşan Doç. Dr. Gürsoy, “Artık sadece plaza çalışanları değil, insanların çoğu masa başı insanlar haline geldi. Her şey masa başında yapılıyor, bundan dolayı da insanların masa başında geçirdiği vakit arttıkça başta venöz yetmezlik olmak üzere dolaşım bozuklukları ardından da derin ven trombozu olmak üzere birçok sıkıntıyla karşılaşıyoruz. Hareket ederek birçok şeyden kurtulabiliriz. Uzun süre oturarak veya ayakta çalışan insanların varis çorabı diye tabir ettiğimiz çorapları kullanmaları derin ven trombozu engellemek açısından iyi bir tedbir olarak ön plana çıkıyor. Covid'in masum olmayan bir hastalık olduğunu hepimiz biliyoruz, dünyada çok ciddi can kayıplarına neden oldu ve bunların bir kısmı tromboziteye bağlıydı. Derin ven trombozu geliştikten sonra hastada önemli olan hastanın risk durumunu ortaya koymak ve bu risk durumunu bir kalp damar cerrahının gözlemi, tanısal olarak durumu ortaya koyması bir takım tanısal testler sonucu pıtının yerini, riskini, miktarını ortaya koyduktan sonra tıbbi tedavi. Bizim girişimsel tabir ettiğimiz anjiyografik işlemlerle tedavi edilen bir durum. Derin ven trombozun uzun süren bir tedavisi var. Erken aşamada tedaviye başlamak hastanın hızla rahatlamasını sağlıyor, bacağında ağrı, şişlik özellikle ani gelişen ağrı, şişlik, daha sonraki aşamada renk değişikliği, morarma ortaya çıkan hastalar hele de bir de alt yapısında uzun süreli yolculuk yapma, uzun süreli hareketsiz kalma, geçirilmiş cerrahi bir operasyon, gebelik gibi bir tablo var ise hiç beklemeden bir kalp ve damar cerrahisi, kliniğine başvurarak tedavisini planlamalı” diye konuştu. “Venöz trambozun en önemli nedeni ise hareketsizlik” Hareketsizliğin birçok hastalığın nedenini oluşturduğunu söyleyen Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği eski başkanı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, “Covid döneminde o talihsiz dönemde, 2 yılda toplam 2 milyon kişi akciğer embolisinden ölmüş, bunun en önemli nedeni; venöz tramboz. Venöz trambozun en önemli nedeni ise hareketsizlik, obezite, gebelik dönemi, uzun seyahatler. Venöz trombozun önlenmesinin tek bir yolu var; hareket etmemiz gerekiyor. Hareketsiz kaldıkça, yürümedikçe, masa başı ayağımızı sarkıtarak uzun süre oturursak aşırı kilolularda hamilelik döneminde doğum kontrol hapı kullanan insanlarda, sigara içenlerde bacaklardaki toplardamarlarda pıhtı oluşma riski çok yüksek. Sadece hareket ederek önüne geçebiliriz. Bu kadar basit bir çözümle bu kadar önemli bir sağlık sorununun önüne geçebiliyorsak farkındalık önemli. Dünyada her 37 saniyede akciğere pıhtı oturmasından dolayı 1 insan hayatını kaybediyor. O kadar sık ki Covid döneminde 2 milyon kişi akciğerde pıhtı nedeniyle hayatını kaybetmiş" şeklinde konuştu. “Çok sigara içiyoruz, damar sertliğini çok olumsuz etkiliyor” Sözlerini sürdüren Prof. Dr. Köksal, “21'nci yüzyılda hareketsiz kaldığımız masa başı çalıştığımız, kilo aldığımız ama hareket etmediğimiz böyle bir dönemde hareketsizlik bacakta pıhtıya o da akciğerde pıhtıya ve ani ölüme neden olabilir. Viral enfeksiyonların hepsi, Covid de bir viral enfeksiyon, damarları harap ederek küçük çaplı pıhtılara yol açıyor. Bunun daha büyük hale gelmesi, akciğerde pıhtı atardamar ve toplardamarda pıhtılara gidebilecek hayati riskler oluşturuyor. Kış ayları yaklaşıyor, bir pandemiyi atlattık ancak onun yeni varyantları geliyor. Viral enfeksiyonların en olumsuz yaptığı şey; küçük damarlarda harabiyet ve pıhtı yapabiliyor. Biz tedbirimizi almalıyız, nasıl tedbirler; risk grubundaysanız, yaşlı, sağlık problemleriniz var, damar sertliği açısından risk grubunda iseniz toplu yerlerde lütfen maske kullanmaya başlayalım. Bol su içelim, olabildiğince vücudumuzun bağışıklık sitemini yüksek tutalım. Covid'in en uç şekli akciğerlerde pıhtı ve ölüm. Özellikle riskli, yaşlı hareketsiz insanlarda bu çok fazla. Türkiye özelinde söylenebilecek şey; çok sigara içiyoruz, bu damar sertliğini çok olumsuz etkiliyor” ifadelerini kullandı. Kaynak: İHA

Eris varyantı yayılacak mı? Haber

Eris varyantı yayılacak mı?

Tüm dünyada paniğe neden olan Eris varyantıyla ilgili konuşan Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emine Sönmez, “Son günlerde Eris çok konuşuluyor, 50’ye yakın ülkede Eris varyantlarının hızla yayıldığını görüyoruz. Hakikaten çok hızla yayılan bir virüs, vaka sayısı fazla, çoğu ayakta atlatıyor, yatan hasta sayısı yok denecek kadar az. MRNA aşıları Omicron’a etkiliydi, bunlarda çok etkili olduğu düşünülmüyor. Kış aylarında Eris’in yayılımının artacağını düşünüyorum. Tamamen kapanma ya da kısıtlama geleceğini düşünmüyorum” dedi. Çin’de 2019 yılında ortaya çıkmasının ardından dünyayı etkisi altına alan korona virüs alt varyantlarıyla varlığını sürdürürken, son günlerde görülen Eris varyantı endişeye neden oldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı açıklamada, "Eris varyantının virülansı yani hasta etme gücü daha düşük fakat bulaşıcılığı daha fazla. Bu dönemde hasta sayısının arttığını söyleyebiliriz. Fakat hastaneye yatış oranları oldukça düşük. Paniğe gerek yok” derken, uzmanlar da Eris varyantına ilişkin bilgi verdi. Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emine Sönmez, Eris sebebiyle herhangi bir kısıtlama beklemediğini ifade ederek, vakalardaki gidişata ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Emine Sönmez, “Son günlerde Eris çok konuşuluyor. Eris ile birlikte Covid tekrar gündeme geldi. Varyantlar, mutasyonlar devam etti, en son Omicron varyantıyla salgın pik yapmıştı. Bu Eris de Omicron’un bir alt varyantı, çok hafif seyirli klinik vakalara neden oluyor. İlk Endonezya’da şubat ayında bir vaka bildirildi. Sonra temmuz ve ağustos ayında Dünya Sağlık Örgütü dikkat çeken varyant diye bildirimde bulundu. ABD, İngiltere, Japonya, 50’ye yakın ülkede şu anda Eris varyantının hızla yayıldığını görüyoruz. Hakikaten çok hızla yayılan bir virüs Eris varyantı fakat çok hafif seyirli. Vaka sayısı fazla, hafif solunum yolu enfeksiyonu, grip nezle gibi seyrediyor, yatan hasta sayısı yok denecek kadar az. Hem sağlıkçıların hem de hasta olan kişilerin başkalarına bulaştırmamak, hastalığın ağır seyrini engellemek adına dikkat etmesi lazım” dedi. “Yayılımının artacağını düşünüyorum” Eris varyantını diğer varyantlardan ayıran bir belirti olup olmadığına yönelik soruya yanıt veren Prof. Dr. Emine Sönmez, “Belirtilere bakarak varyantları ayırt edemeyiz. Boğaz ağrısı, ateş, boğazda batma hissi, kas, eklem ağrıları, bazı vakalarda ishal, bazı vakalarda koku, tat almada bozukluk var ama çok hafif seyirli. 1 hafta 10 gün değil de 3-4 gün içinde hasta ayakta atlatıyor, altta yatan hastalığı yoksa çabucak iyileşiyor. Bütün solunum yolu enfeksiyonları genellikle kış aylarında artar. Çünkü kapalı mekanlarda daha kalabalık insanlar var. Kış aylarında Eris varyantının yayılımının artacağını düşünüyorum. Grip, diğer solunum yolları enfeksiyonları gibi hepsi de birlikte solunum yolu enfeksiyonlarında artış düşünüyorum. Eğer yaşlı hastalar, 65 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar varsa kanser tedavisi görüyor, bağışıklığı bastıracak ilaçlar alıyor ise mesela onlarda ağır seyredebilir. Onun için dikkat etmemiz lazım. Çocuklarda da aynı şekilde hafif seyrediyor. Çocuklar için kişisel hijyene; el yıkaması, tuvalet temizlikleri, sınıfların havalandırılması, okullarda bu önlemlerin alınması gerekir. Kapalı mekanlar için erişkin ve kronik hastalığı olanlar için maskeyi öneririm. Yeni varyantların ikisi de hızla yayılıyor, yayılmaları çok hızlı ama ağır hastalık tablosu yapmıyor” şeklinde konuştu. “Aşıların yeni suşlarda (alt tür) çok etkili olduğu düşünülmüyor” Aşıların yeni varyantlara karşı etkisi üzerine konuşan Prof. Dr. Sönmez, “Şu ana kadar yapılan aşılar, MRNA aşıları Omicron’a etkiliydi, bu Omicron’un alt suşu (alt tür), aşıların bu alt suşlarda, yeni suşlarda çok etkili olduğu düşünülmüyor. Yeni suşlar için yeni aşılar geliştiriliyor şu anda. Grip aşısını her sonbaharda öneriyoruz. Belki korona virüs için de kronik hastalığı olanlara, risk gruplarına önerebileceğiz diye düşünüyorum. Tamamen kapanma ya da kısıtlama geleceğini düşünmüyorum. Vakalar hafif. Kişiler kendi önlemlerini alsa belki bu yayılmayı da azaltacaklar. Benim önerim; kapalı mekanlarda, soğukta, metro, uçak, metrobüs, otobüsleri düşünün, kalabalık alanlarda maskeyi öneririm. Onun dışında kısıtlamalar gelmez ama mutlaka el hijyeni, hapşırık, öksürürken mendil veya kol içine öksürmek gerekir. Viral enfeksiyonlar hep olacak, değişik virüslerle de enfeksiyonlar olacak. Solunum yolu enfeksiyonlarından kaçamayız, her virüse de aşı geliştirmek zor. Biz immün sistemimizi güçlü tutmak zorundayız. Dengeli beslenme çok önemli, protein tüketmek lazım, D ve C vitamini takviyeleri olabilir. Düzenli uyku, gece uykusu önemli. Spor, stresi yönetebilmek de önemli. Hastalar için de eğer solunum yolu belirtileri varsa, boğazı ağrıyor, hapşırıyor, öksürüyorsa mümkünse evde kalmalı. Diğer insanları korumak adına evde kalıp birkaç gün dinlenmeli. Hastalığı hafif bir şekilde evde atlatıp, sonra toplum içine karışmalı” ifadelerini kullandı. Kaynak: İHA

Yüksek riskli gruplar korona aşısı yaptırabilir mi? Haber

Yüksek riskli gruplar korona aşısı yaptırabilir mi?

Bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamanın önemine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, “Yüksek riskli gruptakiler Covid-19 aşısı yaptırabilir. Bu gruplara yönelik olarak yeni Covid-19 aşısının kullanıma girmesine yönelik girişimler yapılabilir. Yeni aşının tedarik edilemediği şartlarda ise ağır hastalığa ve ölüme karşı halen bir miktar koruma sağlayan eski aşılar yüksek riskli gruplarda kullanılabilir” dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, “Aşılarla 20 milyondan fazla insanın hayatı kurtuldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Eylül 2023 verilerine göre Covid-19 enfeksiyonu sebebiyle dünyada 770 milyon 700 bin kesinleşmiş olgu ve buna bağlı olarak yaklaşık 7 milyon ölüm meydana geldi. Pandemi sürecinde etkili ve güvenli aşı yaklaşık 14 milyar doz uygulanmış, ağır Covid-19’u ve ölümleri önlemede yüzde 90’dan fazla etkili olmuş. Böylece 20 milyondan fazla insanın hayatı kurtulmuştur. DSÖ Covid-19 aşı içeriği izleme komitesi; hastalığın seyri, sıklığı, dağılımı, dolaşımdaki varyantların durumu ve kullanımdaki aşıların etkinliği gibi konuları değerlendirerek yeni Covid-19 aşısı önermiştir. Hedeflenen, Covid-19 varyantlarına bağlı hastane yatış ve ölümlerini azaltmaktır” diye konuştu. Son korona virüs varyantı olan Eris varyantına bağlı olarak, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde Ağustos ve Eylül ayında hastane yatışı ile ölümlerde ciddi artışlar gözlemlendiğini söyleyen Uzm. Dr. Alkan, bu artışlar genellikle risk grubundaki kişileri etkilediğinin altını çizdi. Ağır hastalık gelişme riski taşıyan kişileri korumanın en etkili yolunun aşılar olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Alkan, şu bilgileri paylaştı: “Yüksek gelirli veya aşı üretme kapasitesi olan ülkeler, yeni varyanta etkili mRNA aşılarını geliştirerek veya temin ederek Eylül 2023 itibarıyla riskli grupları aşılamaya başlamıştır. Yüksek gelirli ülkelerde bir önceki sezon hem orijinal suşla hem de güncellenmiş Covid-19 aşılarıyla yapılan aşılamaların ölümü, aşısızlara oranla 14 kat azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca güncellenmiş aşılarla yapılan aşılamaların ölümü azaltmada orijinal suş içeren aşılardan üç kat daha etkili olduğu öne sürülmüştür. SARS-CoV-2’nin akut hastalıktan sonra yol açtığı ölümler dışında, iyileşmiş kişilerde başta diyabet, kalp krizi, embolik olaylar ve diğer uzamış Covid-19 komplikasyonları da dikkate alındığında bu süreçte bazı ülkeler sadece risk gruplarını değil, diğer grupları da aşılamayı planlamaktadır.” “Riskli kişilerle yaşayanlar maske ve mesafeye dikkat etmeli” Risk altında yer alan bireylere değinen Uzm. Dr. Alkan, “Yeni Covid-19 aşısıyla hatırlatma dozu, yüksek öncelikli gruplar arasında kabul edilen 50 yaş üstü kişiler, ağır hastalıkları (diyabet, kalp hastalıkları, ciddi obezite) olan genç erişkinler, bağışıklığı baskılanmışlar (HIV’le yaşayan bireyler, solid organ veya kemik iliği alıcıları), gebeler, bakım hastaları ve bu gruplara bakım verenler ile sağlık çalışanları için önerilmektedir. Bu riskli kişiler ile bu kişilerle aynı evde yaşayanlar, solunum enfeksiyonlarının artış gösterdiği bu günlerde özellikle kapalı alanlarda maske, mesafe, temizlik ve havalandırma önlemlerine mutlaka uymalıdır” şeklinde konuştu. “Riskli grupların aşılanması önemli” Özellikle riskli grupların aşılanmasının önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Alkan, “Yeni Covid-19 aşısının en kısa sürede kullanıma girmesine yönelik girişimler yapılmalı, yeni aşının tedarik edilemediği şartlarda ağır hastalığa ve ölüme karşı halen bir miktar koruma sağlayan eski aşılar yüksek riskli gruplarda kullanılmalı, yeni varyantlarla süren Covid-19’un yakından izlenmesi, ilgili uzmanlık dernekleriyle paylaşım yapılmalıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı. Kaynak: İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.