SON DAKİKA
Hava Durumu

#Stres

A Gazete - Stres haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Stres haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Öfkeyle böyle başa çıkın Haber

Öfkeyle böyle başa çıkın

Medicana Ataşehir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, “Geçmiş travmalar, sizden beklentilerin yüksek olması ve artık bunların ağır gelmesi gibi birçok neden de peşinizi bırakmayabilir. Bu da aşrı öfke hissetmenize neden olabilir. Hatta öfkenizi kontrol edemeyebilirsiniz. Öfke kontrolü sağlamakta zorlanabilirsiniz. Ancak öncelikle öfkenin doğal bir duygu olduğunun bilinmesi gerekir” dedi ve öfkeyi kontrol altına alabilmeye yardımcı olacak ipuçlarını paylaştı. Öfke kontrolünü kolaylaştırmak için 10 adım şunlar: "1. Öfkelendiğinizde size ipucu olabilecek fiziksel belirtiler kendini daha önce belli eder. Çarpıntınız, terleme, titreme, sıcak basması ya da ellerinizi yumruk yapmanız gibi belirtileri fark ettiğinizde konuşmaya başlamadan önce içinizden yavaşça 10'a kadar sayın, nefesinize odaklanın ve yavaş nefes alıp vermeye çalışın. 2. Çoğu zaman yaşadığımız duygular başımıza gelen olaydan çok, o olaya yüklediğimiz anlamla ilişkilidir. Öfke duygusu da o anda aklımızdan geçen düşüncelerimizle ilgili olabilir. Tepki vermeden önce olumsuz, belki de abartılı veya yanlı olabilecek düşüncelerinizi fark etmeye çalışın. 3. Spesifik bir ortam öfkenizin tetiklenmesine neden oluyorsa, oradan uzaklaşmaya çalışın. Tamamen uzaklaşmanız mümkün değilse de örneğin iş yeriniz gibi, kısa bir ara vermek, birkaç gün izin almak öfkenizi yönetmenize yardımcı olabilir. 4. Modern hayat sürekli koşuşturduğumuz ve işleri yetiştirmeye çalıştığımız bir hale dönüştüğünde, sakinleşmeye de vakit kalmıyor gibi gözükse de gün içinde kısa sürelerle nefes egzersizleri ve kas gevşetme egzersizleri gibi relaksasyon teknikleri çok yardımcı olabilir. 5. Stres düzeyinin yüksek olması öfkenin en önemli sebeplerinden biridir. Hayatınızla ilgili stres oluşturan etkenleri gözden geçirin ve stres azaltmaya yönelik meditasyon, öz şefkat, yoga, hobiler için zaman ayırma gibi davranış değişiklikleri öfke kontrolünü de kolaylaştırır. 6. Egzersiz yapmak olumsuz duygularla baş etmek için iyi bir yoldur. Egzersizi rutininizin bir parçası haline getirirseniz etkileri de uzun süreli olur. 7. Öfkeli olduğunuzda karşı tarafı suçlayan ifadeler kullanmak yerine kendinizle ilgili ifadeler kullanın. Örneğin, ‘hiçbir şey yapmıyorsun!’ diyerek genellemek yerine, ‘bulaşıklara yardım etmediğin için çok kızgın hissediyorum’ demeyi deneyin. 8. Kin tutmamaya çalışın. Sizi öfkelendiren kişi veya durumla ilgili kin tutmak hem acınızı hem de haksızlığa uğrama düşüncenizi sürekli canlı tutacaktır. 9. Öfkenizin aşırı olduğunu fark ettiğinizde ortamı yumuşatmak ve baş etmek için mizahı kullanabilirsiniz ama iğneleyici konuşmalardan kaçının. 10. Tüm bu önerileri organize etmek zor geliyor ya da nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız veya denediniz ama başaramadığınızı hissediyorsanız mutlaka profesyonel yardım alın". Kaynak:İHA

Stresten uzaklaşmak için iyi bir yol: Ses banyosu Haber

Stresten uzaklaşmak için iyi bir yol: Ses banyosu

ASLI YEŞİLYURT Farklı kültürlerin yaradılış hikayelerinde sesi dünyayı yaratan bir güç olarak tasvir etmesi, Şamanlar’ın ses aracığıyla ruhani rehberler ile iletişim kurması gibi pek çok alanda kullanılan ses titreşimleri, stresli geçen bir günün ardından farklı rahatlama ve meditasyon yöntemi olarak da kullanılır. Bu yöntem de daha az stresli bir yaşam için tercih edilenlerden biri. İnsanların uzanıp yankılanan sesleri ve titreşimleri dinlediği bir meditasyon olan ses banyosu, stresten uzaklaşmak için iyi bir yöntemdir. Ses banyosunu rutin haline getirerek stressiz bir yaşam oluşturabilirsiniz. SES BANYOSU NEDİR? Vücudunuzu farklı seslerle buluşturan bir meditasyon yöntemi olan ses banyosu, zihninizi titreşimlere dayalı farklı sesler yayan Tibet şarkıları ile buluşturur. Ses titreşimleri ve frekansları vücuda ve beyne stresi yavaşlatan sinyaller göndermektedir. Bu müziklerdeki farklı tonlar ve frekanslar sizi meditasyona yönlendirir. Ses banyosunda 60-90 dakika boyunca sakinleştirici ses frekansları dinlenir. Bu sırada bir yoga matının üzerinde oturabilir veya uzanabilirsiniz. Bu süreci daha konforlu hale getirmek için yastık, battaniye gibi destekler de alabilirsiniz. SES BANYOSU FAYDALARI NELERDİR? Yapılan araştırmalara göre ses banyosunda ortaya çıkan sesler, kaygıları azaltır ve çakraların engelini kaldırmaya yardımcı olur.  İyileştirici sesler stres hormonlarını düzenleyerek, zihni aşırı endişeli durumdan çıkarabilir. NASIL DENEYİMLENİR? Ses banyosunu ilk kez yapacaksanız, bir yoga veya meditasyon stüdyosundan yararlanabilirsiniz. Bu stüdyolar ses titreşimleri için özel olarak dekore edilir ve meditasyondan tam verim almanızı sağlar. Ses banyosu için bir stüdyoya gitmek istemiyorsanız evinizde kulak içi kulaklıkla çevrimiçi ortamda bulduğunuz ses banyolarından da yararlanabilirsiniz.

Stres cildimize ne yapıyor? Haber

Stres cildimize ne yapıyor?

ASLI YEŞİLYURT Günlük hayatın içerisinde yaşadığımız stres zihinsel olmanın dışında fiziksel olarak da etki bırakıyor. Stresin yan etkileri cildimizde kendini ciddi bir şekilde gösteriyor. Peki stres cildimizi ne yapıyor? İşte cevaplar; CİLT HASTALIKLARI Stresin artması vücutta daha fazla kortizol ve adrenalin hormonu salgılanmasına neden olur. Bu durum da akne, sedef hastalığı, kurdeşen, gül hastalığı gibi pek çok cilt hastalığına yol açabilir. SAÇ DÖKÜLMESİ Stresin en bilinen etkisi de saç dökülmesidir. Saçlarda yağlanma, kuruluk oluşabilir ve buna bağlı olarak da saçlar incelir ve dökülmeye başlar. Stres, bazı insanlarda saçkıran hastalığına da neden olmaktadır. HIZLI YAŞLANMA Stresin en çok yansıdığı yüzümüzde hızlı yaşlanma belirtileri görülür. Stresin neden olduğu üzgün, mutsuz ruh hali sizi daha yaşlı gösterir. Aynı şekilde stresten kaynaklı uyku problemleri de cildinizi yorgun ve solgun göstermektedir. Bu durum gözaltı morlukları ve şişlikleri meydana getireceği için sizi olduğunuzdan daha yaşlı gösterecektir. TIRNAKLARA ETKİSİ Stresin tırnaklara etkisi ise yavaş uzama, çizgi oluşumu, kırılma ve soyulma olarak görülür. AŞIRI YAĞLANMA Stresli dönemde ciltte artan kortizol hormonu, yağ bezelerini de etkileyerek onların daha fazla yağ sentezi yapmasına neden olur. Böylece cilt daha fazla yağlanır ve gözenekler tıkanır. Bu durum da akneyi beraberinde getirir. FAZLA KURULUK Stres, hormonal dalgalanmaya neden olduğu için normalden fazla bir şekilde su kaybı yaşanmasına da yol açıyor. Eğer stresli dönemde yeterli su tüketmiyorsanız, yaşadığınız sıvı kaybı ise cildinizde normalden fazla bir kuruluk görülür. Hormonal etkile ciltteki hyaluronik asit sentezini azaltarak ciltteki kuruluğu artırır ve pul pul dökülmeler meydana gelebilir.

Toplumun yüzde 1'i trikotillomani hastası Haber

Toplumun yüzde 1'i trikotillomani hastası

Trikotillomani hastalarının stres ve huzursuz edici düşüncelerden kurtulmak saç ve kirpiklerini yolduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Taha Can Tuman, “Yineleyici saç ve kıl yolma sonucunda deride enfeksiyon ve yara, kopartılan kıl ve saçların yutulmasına bağlı midede kıl yumakları ve bağırsak tıkanıklıkları gibi nadir ama ciddi komplikasyonlar görülebilir. Trikotillomanide uzun dönemde dış görünüm nedeniyle özgüvende azalma, sosyal ortamdan kaçınma ve yaşam kalitesinde düşme ortaya çıkabilir. Toplumun yüzde 1'inin bu hastalığa sahip olduğu düşünülüyor" dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Taha Can Tuman, trikotillomani hastalığı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Tuman, trikotillomaninin saç ve kıl yolma olarak tarif edildiğini belirterek “Trikotillomani genellikle kafa derisi, kirpik ve kaşlar olmak üzere belirgin bir saç kaybı ya da vücutta kılsız alanlar oluşturacak şekilde yineleyici saç ve kıl yolma olarak tarif edilebilir. Trikotillomani beden odaklı tekrarlayıcı davranışlardan birisidir. Kafa derisi, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde en sık yolunan alandır, kafa derisinde yaygın ve tuhaf şekilli kel alanlar şeklinde kendisini gösterir. Saç telleri, farklı zamanlarda farklı kırılma ve çekilme noktalarından dolayı tipik olarak farklı uzunluktadır. Yineleyici saç ve kıl yolma sonucunda deride enfeksiyonlar ve yaralar, kopartılan kıl ve saçların yutulmasına bağlı mide ve bağırsak sisteminde kıl yumakları ve bağırsak tıkanıklıkları gibi nadir ve ciddi komplikasyonlar görülebilir. Dürtü kontrol bozukluğu olarak sınıflandırılan trikotillomani hastalarında başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere psikiyatrik eş tanı oranı da oldukça yüksektir” diye konuştu. Saç ve kıl yolmayı stres kaçmak için olarak kullanıyorlar Trikotillomaninin özgüven düşüklüğüne sebep olabileceğine değinen Tuman, şöyle devam etti: “Stres, trikotillomani etiyolojisinde önemli rol oynar. Saç ve kıl yolma öncesinde yoğun gerginlik ve kaygı, yolma ile azalabilir. Bu hastalar, günlük yaşam stresleri ve huzursuz edici düşüncelerden kurtulmak için saç ve kıl yolma eylemini stres azaltıcı bir yöntem olarak kullanır. Aynı zamanda bu hastaların bir kısmı yolma eylemi sonrasında belirgin haz duygusu yaşar, bu olumlu pekiştirme de saç ve kıl yolma davranışının yinelemesinde önemli rol oynar. Trikotillomani hastalarının bir kısmında çocukluk çağı cinsel veya fiziksel istismar öyküsü olsa da trikotillomani ve çocukluk çağı travması ilişkisi net değildir. Saç ve kıl yolma nedeniyle dış görünümde bozulma olması, hastalarda özgüvende azalma, kaygı, depresif belirtiler ve yolma davranışını kontrol edememe nedeniyle hayal kırıklığı oluşturabilir. Ayrıca ikizler üzerinde yapılan çalışmalar genetik faktörlerin de hastalığın gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürür.” Çocukluk ve ergenlik dönemi büyük önem taşıyor Tuman, trikotillomaninin çocukluk ve ergenlik döneminde başladığına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı: “Trikotillomani daha çok çocukluk ve ergenlik döneminde başlamakla birlikte her yaşta görülebilir. Kadınlarda daha sık olduğu bildirilir ama verilere bakıldığında her iki cinsiyette neredeyse aynıdır. Kadınların erkeklere göre polikliniğe daha fazla başvurması sonucu bu farkın oluştuğu tahmin ediliyor. Lise öğrencileri ile yapılan çalışmalarda yüzde 1 ila 1.5 civarında görülüyor. Genel toplumda ise en az yüzde 1 oranında trikotillomani hastası olduğu düşünülüyor.” Yolmayı tetikleyen uyaranlara dikkat edilmeli Çok erken başlangıçlı trikotillomani hastalarında kirpik yolmanın geç başlangıçlı vakalara göre daha fazla görüldüğünü belirten Doç. Dr. Tuman, “Bunun dışında yolmayı tetikleyen duyusal, emosyonel ve bilişsel uyaranlara dikkat edilmeli. Yolma davranışı farkına varmadan otomatik mi oluyor yoksa sıkıntı ve stresi azaltmak için odaklanmış olarak mı ortaya çıkıyor, yoksa her iki tipte de mi görülüyor bunu belirlemek gerekir. Genellikle trikotillomani kronik bir seyir izler ve uzun dönemde dış görünümü nedeniyle özgüvende azalma ve sosyal ortamlardan kaçınma ve yaşam kalitesinde düşme görülebilir” dedi. İlk yöneldikleri yer saç oluyor Tuman, en yaygın yolunan bölgenin saç olduğuna işaret ederek, şu bilgileri verdi: “Ülkemizde de çocukluk, ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde görülen trikotillomani vakaları mevcuttur. En yaygın yolunan bölge saç olarak bilinir, bu sıralama kaş, kirpik ve pubik kıllar olarak devam eder. Ayrıca ülkemizde de trikotillomani vakalarında başta depresyon, obsesif kompulsif bozukluk ve anksiyete bozuklukları olmak üzere psikiyatrik eş tanı oranı yüksektir. Çalışmalarda psikiyatrik eş tanısı olan trikotillomani olgularında hastalık şiddetinin daha fazla olduğu bildirilmiştir.” Alışkanlığı tersine çevirme yöntemleri aksatılmamalı Trikotillomaninin anksiyete ve depresyonla eşdeğer olduğunu belirten Tuman, “Trikotillomani tedavisinde ilaç tedavileri, belirtilerin obsesif kompulsif bozukluktaki kompulsiyonlara benzer doğası ve eşlik eden anksiyete bozukluğu ve depresyon eş tanıları nedeniyle gündeme gelmiştir. Bir çalışmada ilaçların trikotillomani tedavisinde orta etki büyüklüğüne sahip oldukları bildirilmiştir. Bunun dışında bilişsel davranışçı terapi yaklaşımlarının birçok hastada etkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle alışkanlığı tersine çevirme eğitimi uygulamasının yolma belirtilerinde önemli ölçüde azalma oluşturduğu bilinir. Alışkanlığı tersine çevirme yöntemi, rahatsızlığın gözden geçirilmesi, hastanın yolma davranışı ve bu davranışı tetikleyen bilişsel, emosyonel ve duyusal uyarıcıların farkına varmasını içeren farkındalık eğitimi, saç yolmaya karşı en az birkaç dakika süren, günlük aktiviteler ile uyumlu elleri yumruk yapmak ve kenetlemek gibi rakip bir davranış geliştirme yani alternatif davranış eğitimi, gevşeme eğitimi, motivasyon ve uyumun genelleştirilmesi, sosyal destek ve günlük ile kendini izleme ve değerlendirme uygulamalarını içerir” dedi. Kaynak:İHA

Hastalıkların sebebi stres olabilir mi? Haber

Hastalıkların sebebi stres olabilir mi?

Mide krampları, şişkinlik, ishal ve kabızlık gibi belirtilerle başlayan bu sorun bazen günler, hatta aylarca sürebiliyor. Kesin bir tedavisi olmayan bu hastalık genellikle ömür boyu devam ediyor. Stres, hormonal bozukluklar, bağırsak düzenini bozan ilaç kullanımı veya bozuk yiyecek tüketmek ya da daha önceden geçirilmiş enfeksiyonların hastalığı tetiklediği biliniyor. Diyet değişiklikleri ve ilaçlar genellikle rahatsız edici semptomları kontrol etmeye yardımcı olabiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan, huzursuz bağırsak sendromu ile ilgili bilgi verdi. Hastalığın mide kramplarıyla kendini belli edebildiğini aktaran Doç. Dr. Kaplan; "En sık teşhis edilen gastrointestinal hastalıklardan biri olan irritabl bağırsak sendromu, mide krampları, şiddetli karın ağrısı ve şişkinliğe neden olan durumları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Başka bir sebeple hastalık yokluğunda, değişen bağırsak alışkanlıkları ile karın ağrısı veya karında rahatsızlığın varlığı olarak tanımlanır. Uzun süre devam edebilen bu sorunun tedavisi için semptomların hafifletilmesine yönelik tedavi uygulanır. Bu sorun karın ağrısı, kramp ve bağırsak hareketlerinde değişikliklere neden olmaktadır. Fonksiyonel bir bağırsak bozukluğu olarak bilinir. Huzursuz bağırsak sendromu her yaştan insanda ortaya çıkabilmektedir. Çoğu zaman, gençlik yıllarında veya erken yetişkinlik döneminde başlamaktadır. Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür. Özellikle 30-60 arası kadınlar bu sorunla karşılaşmaktadır" dedi. Hastalığı tetikleyen en önemli etkenin ise stres olduğuna dikkat çeken Kaplan; "Huzursuz bağırsak sendromuna tam olarak neyin neden olduğu net değildir. Huzursuz bağırsak sendromunu bazı durumların tetiklendiği düşünülmektedir. Bu durumu tetikleyen durumlardan bazıları stres, hormonal bozukluklar, bağırsak düzenini bozan ilaç kullanımı veya bozuk yiyecek tüketmek ya da daha önceden geçirilmiş enfeksiyondur. Yapılan araştırmalarda aile öyküsünün olduğu belirlenmiştir. Bakteriyel bir enfeksiyondan veya bağırsakların parazitik bir enfeksiyonundan sonra ortaya çıkabilmektedir. Stres de dahil olmak üzere başka tetikleyiciler de olabilir. Bağırsak ve beyin arasındaki hormon ve sinir sinyalleri etkili olabilmektedir. Bu sinyaller bağırsak fonksiyonunu ve semptomlarını etkilemektedir. Sinirler stres sırasında daha aktif hale gelerek, bağırsakların daha hassas olmasına ve daha fazla kasılmasına neden olabilir" ifadelerini kullandı. Sık sık mide şişkinliği, ishal ve kabızlık yapıyor Kaplan "Karın ağrısı, şişkinlik, karında baskı ve gerginlik hissi, dışkıda sümüksü akıntı, dışkılama sıklığı ve alışkanlığında değişiklik sıklıkla görülür. Genellikle keçi pisliği gibi ya da çamur-jöle benzeri bir dışkı tarif edilir. Bağırsak alışkanlıklarında ortaya çıkan değişiklikler söz konusudur. İshal, kabızlık veya mide şişkinliği gibi durumların sık tekrarlanması görülür. Bazen iç çamaşırda kirlenme, ani dışkılama hissi, yetersiz boşalma veya makatta ağrı olabilmektedir" şeklinde sürdürdü. Daha az görülen belirtilerin ise; gün içindeki uyuşukluk hali ve enerji eksikliği, kişinin kendisini hasta hissetmesi, az da olsa göğüste ağrılı yanma hissi olarak sıralayan Kaplan; "Bu belirtiler önemli bir etkiye sahiptir ve bazı insanlarda düşük ruh hali ve strese sebep olabilmektedir. Bu belirtiler insanların günlük aktivitelerini ve cinsel hayatını olumsuz etkileyebilmektedir" diye konuştu. Tedavi için altta yatan nedenin araştırılması gerektiğini vurgulayan Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan; "Huzursuz bağırsak sendromunun tedavisinde en önemli aşama tek hekimle yürütülen tedavi sürecidir. Yoksa hastalar genellikle elinde bir poşet ilaç ile o doktoran o doktora gezerek vakit kaybetmektedir. Tedavide esas yapılması gereken ise altta yatan sebebi ortadan kaldırmak ve semptomları rahatlatmaktır. Öncelikli olarak; ishal ve kabızlığın yanı sıra şişkinlik sorunlarını ortadan kaldıracak tedavi protokolü uygulanır. Aslında etkisi %100 kanıtlanmış hiç bir tedavi yoktur. Hatta gerekirse stres faktörünü ortadan kaldıracak antidepresan ilaçlar bile kullanılmaktadır. Hangi hastaya hangi ilacın iyi geldiği de tam olarak belli değildir. Bunun için tek doktorun hastayı sıkı takibi önemlidir" dedi. Kaynak:İHA

Kilo vermek isteyen stresten uzak olsun Haber

Kilo vermek isteyen stresten uzak olsun

Düzensiz beslenmenin yanı sıra en önemli kilo alma sebebinin stres olduğunu söyleyen Uzm. Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, kişilerin yaşantısının bir parçası olan stresin her an karşılaşılan bir durum olduğunu belirterek, sağlıklı bir yaşam için doğru yönetilmesi gerektiğini vurguluyor. Stresi oluşturan ve geliştiren tüm faktörlerin dışarıdan kaynaklanan ayrılık, iş yoğunluğu, kendine zaman ayıramam gibi faktörler olduğunu söyleyen Denizgil Evre, içsel stres faktörlerinin ise kendimize koyduğumuz katı kurallar, kendimizi algılayışımız, ya hep ya hiç şeklindeki düşünce şekilleri olduğunu ifade etti. Evre, “İnsanlar, belli bir kilo beklentisinde olmanın doğurduğu stres ve bu gerçekleşmediğinde oluşan hayal kırıklığı ile birlikte diyeti bırakmaktır. Beklentiyi oluştururken koşullar, günlük yaşam rutinlerimiz ve bireysel özelliklerimizi de dikkate almak oldukça önemli ve gereklidir. Bunun akabinde gerçekçi beklentiler oluşturmak ve limitler olmadığında ‘ya hep ya hiç’ düşüncesi ile diyeti kesmemek oldukça önemlidir” ifadesini kullandı. Stresi azaltmak için yenirken, yemek stres haline dönüşebilir Ayrıca sosyal hayatın azalması ve kişinin evde daha uzun vakit geçirmesiyle birlikte yemek yemeye yöneldiğini söyleyen Denizgil Evre, bu durumun kilo almaya neden olduğunu ifade etti. Tuğçe Denizgil Evre, “Sosyal hayatın azalması ev içinde geçen zamanın artmasına ve kişinin evde vakit geçirmesiyle birlikte yemek yemeye yönelmesine neden olabiliyor. Bu davranış özellikle gerginliği azaltmaya yöneliktir. Bir süre sonra kilolar artmaya başlayınca bu sefer yemek bir stres kaynağı olur ki durum işin içinden çıkılmaz bir hal alır. Stresle baş etmek ve yemekten zevk almak yerine, yaşamımızdan zevk almayı bilmek, kilo problemlerinin aşılmasında önemli faktörlerdendir” dedi. Diyetine uyum konusunda zorluk yaşayan kişilerin diyetisyen tarafından psikoloğa yönlendirildiğini ve psikolog tarafından hastaya öncelikle psikolojik testlerin (kişilik özellikleri ve yeme davranışı ölçekleri) uygulandığını söyleyen Denizgil Evre, stresle baş etme konusunda kişinin kendini olumsuz algılayışı üzerine çalışıldığını belirtti. Bu testlerin sonucunda psikoterapi planının hazırlandığını söyleyen Denizgil Evre, diyet uygulamakta zorluk yaşayan kişilerin dahiliye uzmanı, diyetisyen ayrıca gereklilik durumunda psikiyatrist iş birliği ile ideal sonuca ulaşabileceklerini ifade etti. Kaynak: İHA

Stres ve kötü beslenme hayatınızı karartmasın Haber

Stres ve kötü beslenme hayatınızı karartmasın

Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Fatma Seçil Kırdök, “1-7 Aralık Dünya Crohn ve Ülseratif Kolit Farkındalık Haftası” vesilesiyle bu hastalıklar hakkında önemli bilgiler verdi. Dr. Kırdök, sıklıkla 20’li, 30’lu yaşlarda görülen bu hastalıkların doğru tedaviyle yaşam kalitesini bozmayacağını ifade etti. Crohn ve ülseratif kolit hastalıklarının çok benzer olduklarına değinen Dr. Kırdök “Sebepleri ve klinik bulguları birbirine benzer ama biz hem bazı laboratuvar değerlerine hem de endoskopik değerlendirmelerle ikisi arasındaki farkı anlayabiliyoruz. Ülseratif kolit kalın bağırsağa daha spesifik bir hastalık, sadece kalın bağırsağı tutuyor ama Crohn hastalığı yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsakları tutabiliyor” dedi. 'HASTALAR GÜNDE 15-20 KEZ TUVALETE ÇIKIYOR' Her yaşta görülebilen bu hastalıklara 20’li, 30’lu yaşlarda daha çok rastlandığını belirten Dr. Kırdök, “Genellikle genetik olarak romatizmal hastalık yatkınlığı olan kişilerde görülür. Stresin yoğun olduğu dönemlerde, beslenmenin kötü olduğu kişilerde ya da bazı enfeksiyonların tetiklemesi, bazı antibiyotiklerin tetiklemesiyle ortaya çıkan bir çeşit ülser. Bulgu olarak en çok karın ağrısı ve ishallerle geliyorlar karşımıza. Özellikle ishaller kanlı ve iltihaplı, mukuslu dediğimiz sümükümsü oluyor. Hastalar günde 15-20 kez tuvalete çıkma ihtiyacı hissedebiliyor” diye konuştu. 'TEDAVİLER BENZER' İki hastalığın da ilaçlarla tedavi edildiğinden bahseden Dr. Kırdök “Antibiyotik tedavisine rağmen devam eden ishallerde, bu amipli dizanteriyle vs. karışabiliyor, devam ettiğinde biz hastalara ileri tetkikler ve kolonoskopi uyguluyoruz. İkisinin de tedavisi benzer. Basamaklı tedavileri var; bazı hastalar ilk basamak tedaviyle hemen iyileşmeye dönebilir ama bazı hastalar biraz daha dirençli olabilir. O zaman bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, kortizon tedavileri devreye girebilir” diyerek tedavi sürecini anlattı. Bu yöntemlerle çözülmeyen vakalarda ise daha ayrıntılı ilaç tedavilerini tercih ettiğini ifade eden Dr. Kırdök, damardan uygulanan ya da insülin gibi enjeksiyonla uygulanan üst basamak tedavilerine yöneldiklerini söyledi. Bu hastalıkların tedaviye cevap veren türde hastalıklar olduğunu vurgulayan Dr. Kırdök, tıpkı şeker ve tansiyon hastaları gibi uzun süreli bir ilaç tedavisi gerektiğini dile getirdi. 'GEÇMEYEN AĞRILAR İÇİN UZMANINA GİDİN' Bu hastaların hem ilaçlarını düzenli kullanarak hem de kontrollerini düzenli yaptırarak remisyonda yıllarca sağlıklı bir şekilde yaşayabildiklerini belirten Dr. Kırdök şunları söyledi:“Düşük bir ihtimalle de bağırsaklarını ameliyat ettirdiğimiz, kalın bağırsağının tamamını aldırdığımız hasta grubu olabiliyor. Eğer hasta uyumlu olursa, diyetine uyarsa ve ilaçlarını düzenli kullanırsa hayat kalitesini bozmayacak şekilde kronik bir hastalık şeklinde devam ediyor. O yüzden özellikle kanamalar, kanlı ishaller, karın ağrıları ve bir türlü tam olarak düzelmeyen şikayetleri varsa hastaların bir an önce dışkı testlerinin, kan testlerinin ve kolonoskopilerinin yapılması üzerine mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurmalarını öneririm.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.