SON DAKİKA
Hava Durumu

#osmanlı

A Gazete - osmanlı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, osmanlı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Osmanlı'nın ilk mescidi ibadete açılıyor Haber

Osmanlı'nın ilk mescidi ibadete açılıyor

Ezgi Özdaş Ertuğrul Gazi tarafından 13. yüzyılda inşa ettirilen ve Osmanlıların Anadolu topraklarındaki ilk mescidi olarak kabul edilen Ertuğrul Gazi (Kuyulu) Mescidinin restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce tamamlandı. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin ilk çadırını kurduğu yerde yapılan Ertuğrul Gazi (Kuyulu) Mescidi yarın Cuma namazı ile birlikte yeniden cemaatiyle bir araya geliyor. Osmanlı Padişahlarından Sultan 2. Abdülhamid Han zamanında 1902 yılında yeniden inşa ettirilen mescidin ilk inşa yıllarında aynı zamanda yapıya adını veren kuyudan Müslümanlar ve Gayrimüslimlerin birlikte su aldığı biliniyor. Eski mescitle yaklaşık aynı boyutlarda olduğu anlaşılan günümüzdeki yapı; 6.10 x 6.10 metre ölçüsünde kare planlı, tek kubbeli, tek minareli olmakla beraber kare planlı bir harim ile enine dikdörtgen planlı ve kapalı bir son cemaat yerinden meydana geliyor. Restorasyon kapsamında neler yapıldı? Tarihi caminin restorasyon çalışmaları kapsamında; mescidin çatı örtüsü üzerinde bulunan yıpranmış durumdaki kurşun örtüsü söküldü, izabe edilerek yeniden kaplaması yapıldı. Mescit dış cephe duvarlarındaki çimento sıvalar raspa edilerek duvarların özgün dokusu ortaya çıkarılarak derz yapıldı. İç cephede ise çimento sıva raspa edilerek horasan sıva yapıldı. Minarenin tamamı raspa edilerek özgün dokusu ortaya çıkarılmış ve derz yapıldı. Mescidin temel çevresine drenaj sistemi yapıldı. Mescidin çevre düzenlemesi kapsamında ihata duvarları yenilendi, harpuştalar yapılmış ve koruma amaçlı demir parmaklıklar yapıldı. Alt bahçeye ve cami etrafına yürüme yolu yapılarak çevre düzenlemesi yapıldı.

Tarihi caminin kitabesi yok Haber

Tarihi caminin kitabesi yok

Bursa'da bulunan 600 yıllık tarihi Yıldırım Bayezid Camisi'nin kitabesi resmi kaynaklarda bulunamayınca o alan boş kaldı. Cami imamı Uğur Gedik'in kitabenin bulunup yerine asılması için başvurmadığı yer kalmadı. Gedik, "Bu camimizin yapıldığı tarihi ve kimin tarafından yapıldığı belli. Yıldırım Bayezid Han tarafından 1395, 1396 yılları arasında yaptırıldığı biliniyor. Nereye giderseniz gidin kitabelerin yazımı aynıdır" dedi. "Kitabe bulunsun, biz yapmaya razıyız" Kitabeyi yaptırmak için yetkililerden sadece bulmalarını isteyen cami imamı Uğur Gedik, "Resmi kaynaklarda biz bulamıyoruz. Resmi yerlere sordum, çıkmadı. Bir kaynak bulursak bir iş adamı sponsor olacak. Sponsoru bulmuşuz, camiyi kimin yaptırdığı belli. Yetkililerden rica ediyorum sizlerden para istemiyoruz, burada bunu yapacak bir ekip hazırda var. Sadece şunu bulalım ve kitabeyi yaptıralım" diye konuştu. "Kitabesiz cami kimliksiz insan gibidir" Cami imamı Uğur Gedik, "Yıldırım Bayezid Han burada yatıyor. Biz buraya iki tane levha yaptırdık. Vakıfların buraya koyduğu levhada 15. yüzyıl yazıyordu. Yüzyıllık hata vardı. Koskoca kurum böyle hata yapmamalı. Senin mimarın var, çalışanların var. Ben böyle bir hatayı kabul etmem. Siz bu işe önem vermiyorsunuz anlamına gelir. Gereken izinleri aldım, Bursa’nın en iyi bakır ustalarını bulup bakırdan tekrar yaptırdım. Padişahımızın tuğrasını bastırdık. Bursa’da tuğrası olan tek padişahtır. Ben aynısının Ulu Cami'ye de yapılmasını istiyorum. Yeşil'e, Hüdavendigar'a, Muradiye'ye yaptırsınlar zor bir iş değil" dedi. Bir konuya daha değinen Uğur Gedik, "Benim bir hassasiyetim daha var, medreseye herkes külliye diyor. Ama külliye cami, medrese, türbe gibi yerlerin bir arada olduğu yerdir. Yıldırım Bayezid Külliyesi UNESCO Dünya Mirası listesinde tescillidir. Bursa'da bulunan en orijinal yeri görmek isteyen vatandaşlarımız buraya gelebilirler" şeklinde konuştu. Kaynak: İHA

Osmanoğlu, atalarını kabri başında andı Haber

Osmanoğlu, atalarını kabri başında andı

Bursa'da yapılan gezinin organizasyonunu Gazeteci-Yazar Faruk Atasoy, rehberliğini ise Dr. İbrahim Pazan üstlendi. İçinde tarihçiler, yazarlar ve akademisyenler bulunan grup İstanbul’un Üsküdar ilçesinden Bursa’ya hareket etti. Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü ile devlet envanterinde yerini alan Nakkaş Semih İrteş’in Ulucami restorasyonu hakkında bilgiler vermesinin ardından, günübirlik ziyarette bulunulan Bursa'nın tarihi ve kültürel yerlerini ziyaret edildi. "Bursa'da tarihimize yapacağım yolculuğunun sevinci ve heyecanı içindeyim" Uzun yıllar Kanada Toronto'da yaşayan Sultan 2. Mahmut'un torunu Dr. Nurbanu Osmanoğlu, "Yıllarca özlem duyduğum ülkemde ecdat yadigarı tarihi ve kültürel yerleri görmek beni çok mutlu ediyor. Yine aynı organizasyon ile bir ay önce ilk kez gittiğim Söğüt beni çok heyecanlandırmıştı. Bu defa da Bursa'da tarihimize yapacağım yolculuğunun sevinci ve heyecanı içindeyim. Bizlere destek veren Üsküdar ve Yıldırım belediyelerine başkanlar nezdinde ve organizasyonda emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum" dedi. "Sürgün ile birlikte çok ciddi travmaların yaşandığını görüyoruz" Gazeteci-Yazar Faruk Atasoy yaptığı konuşmada, "İbrahim Pazan ile beraber kültür gezisi yaptık. Bu gezilerdeki amacımız ecdadımızı gerçekten tanımak. Sadece turistik gezi yapmak değil, bilinçlenmek ve onları yakından tanımak. 1924 yılında Osmanlı’nın kendi vatanından sürülmesi ve o sürgün ile birlikte çok ciddi travmaların yaşanması, bu travmaların da uzun yıllara yansımasını görüyoruz. Yurt dışına sürülen Osmanlı hanedanlarının torunlarında Türkçeyi bilmeyenler var. Dönenler arasında çok ciddi sıkıntılar yaşayanlar var. O insanlar sürgünde çok büyük acılar yaşadılar ve gerçek vatanlarına geldiler. Evet bazen siyasi olarak temasa geçiyorlar ama devamı gelmiyor" şeklinde konuştu. "Günümüzde yaşayan 24 şehzade var" Günümüzde Osmanlı hanedanlığı mensuplarının sayısının tek tek belli olduğunu belirten Dr. İbrahim Pazan ise, "Hepsi tek tek bellidir, çünkü 1924’te tahta çıkmaya aday şehzadelerin sayısı belli, sultanların sayısı belli ve bu güne kadar onların soyundan gelenlerin sayısı isim isim hepsi belli. Şu anda 24 tane şehzade var. Bunların 12’si İngiltere’de yaşıyor. 7 ila 8 tanesi İstanbul’da yaşıyor. Sultan çok az da olsa var ve bunların çocukları var. Hiç tereddüde mahal kalmayacak şekilde Osmanlı hanedanı nesli bellidir" ifadelerini kullandı. Kaynak:İHA

Ahilik asırlar sonra yeniden yaşatıldı Haber

Ahilik asırlar sonra yeniden yaşatıldı

Moğol istilasından kaçan Türklerin 13'üncü yüzyılda Anadolu'da kurdukları ve Osmanlı'nın cihan devleti olması yolunda önemli katkıları bulunan esnaf teşkilatı Ahiliğin gelenekleri tarihi handa yaşatıldı. Tarihi Koza Han'da yapılan ‘Şed Kuşanma Töreni’, izleyenleri asırlar öncesine götürdü. Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Ticaret İl Müdürlüğü işbirliğiyle Ahilik Haftası nedeniyle bir dizi etkinlik düzenlendi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ve 13’üncü yüzyılda görülmeye başlayan esnaf kuruluşu olan Ahilik, etkinliklerle yaşatıldı. Her yıl kutlanan ve geleneksel hale gelen Ahilik Haftası etkinlikleri kapsamında Koza Han’da ‘Şed kuşanma’ töreni yapıldı. Yaklaşık 6 asır önce 2. Bayezid tarafından yaptırılan, Osmanlı döneminde ipek ticaretinin merkezi olan ve burada satılan kozalardan üretilen ipeğin dünya saraylarını süslediği Koza Han, 800 yıllık bir geleneğe ev sahipliği yaptı. Ahilik geleneğinin önemli bir parçası olan ve kalfalıktan ustalığa geçişte yapılan ‘Şed kuşanma’ töreni düzenlendi. O dönemin kıyafetlerini giyen Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu sanatçıları, sergiledikleri tiyatral gösteriyle vatandaşları asırlar öncesine götürdü. Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Fahrettin Bilgit ile birlikte töreni izleyen Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Fethi Yıldız, “Tiyatrocularımız bu geleneği çok güzel sergiledi. Oyunda söyledikleri bir kelime çok dikkatimi çekti. Biz kendimiz muhtaç olsak bile ihtiyaç sahiplerine verebilecek bir şeylerimizin olmasından bahsedildi. Bu çok güzel bir algı ve gerçekten de bugün ülkemizde ‘her şey benim olsun’ gibi bir mantıkla karşı karşıyayız. Ahilik ve Osmanlı döneminden gelen ahlaki değerleri ve İslam hukukunu uyguladığımız takdirde bu ülkenin ufkunun açık olacağını düşünüyorum. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” dedi. Kaynak: Bülten

Ahilik Kültürü Haftası'nda gelenekler yaşatılıyor Haber

Ahilik Kültürü Haftası'nda gelenekler yaşatılıyor

Ticaret İl Müdürlüğü ve Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği işbirliğiyle Ahilik Kültürü Haftası nedeniyle bir dizi etkinlik düzenlendi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ve 13’üncü yüzyılda görülmeye başlayan esnaf kuruluşu olan Ahilik, etkinliklerle yaşatıldı. Her yıl kutlanan ve geleneksel hale gelen Ahilik Kültürü Haftası etkinlikleri kapsamında Bursa Ticaret İl Müdürü İsmail Aslanlar ve BESOB Başkanı Fahrettin Bilgit, beraberindeki esnaflarla birlikte Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ı tarihi belediye binasında ziyaret etti. Ahilik kültürü değişmeyecek Türk kültüründe ahiliğin önemine vurgu yapan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Dünya ne kadar değişirse değişsin, ticaretin sistemi, şekli ne kadar farklılaşırsa farklılaşsın esnaflığın ve ahilik kültürünün değişmeyeceğini düşünüyorum. Yani oradaki doğrular ve gerçekler her zaman aynıdır, değişmez. Ecdat o kadar anlayışlı ki zamanında Koza Han'dan elde edilen kira gelirleriyle İstanbul'daki bazı camilerin ve imalathanelerin masraflarını karşılamış. Bursa, nasıl bugün Ankara'dan, bakanlıklardan destekleniyorsa o zaman da Bursa'dan bu işler yapılıyormuş. Yani Bursa aslında bu konuda altyapısı olan bir şehirdir. Ben bu vesileyle bu ahilik kültürünü yaşatan esnaf odalarına ve tüm esnafımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu. Başkan Aktaş, daha sonra etkinlikler kapsamında Orhangazi Meydanı’nda esnaflarla birlikte vatandaşlara pilav, ayran ikram etti. Kaynak: Bülten

Bursa'da lezzet şöleni yürüyüşle başladı Haber

Bursa'da lezzet şöleni yürüyüşle başladı

Bursa’nın tescilli lezzetlerinin 3 gün boyunca tanıtılacağı, birbirinden heyecanlı yarışmalar ve etkinliklerin yapılacağı festival, aş duası eşliğinde vatandaşlara yapılan çorba ikramıyla start aldı. Sultan 2. Bayezid Han tarafından 1502 tarihinde çıkarılan, ürünlerin yanı sıra ekmek, çörek, et, meyve ve sebze gibi yiyeceklerin satış kurallarını belirleyen Kanunname-i İhtisab-ı Bursa ile dünyanın ilk standardının hazırlandığı kent olan Bursa'nın lezzetleri, Gastronomi Festivali ile yeniden vitrine çıkıyor. İlki geçtiğimiz yıl yapılan ve 3 günde 400 binden fazla ziyaretçiyi ağırlayan 2. Bursa Gastronomi Festivali, kentin gastronomi alanındaki potansiyelini, bir kez daha gözler önüne seriyor. Türkiye'nin her bir yanından gelen akademisyenler, şefler, kanaat önderlerini ağırlayacak festival, birçok yarışmaya ev sahipliği yapacak ve bu işe gönül vermiş öğrencilere eğitim fırsatları sunacak. Bursalıların damaklarında yeni tatlar bırakmaya hazırlanan festival, Cumhuriyet Caddesi’ndeki kortejle başladı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Milletvekili Mustafa Yavuz, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil Özer, Bursa Aşçılar Dernek Başkanı Necmettin Baştürk, turizm profesyonelleri, aşçılar ve vatandaşlar, mehter marşları ve kalıç kalkan gösterisi eşliğinde Ertuğrulbey Meydanı’na kadar yürüdü. Ertuğrulbey Meydanı’nda yapılan aş duasının ardından Başkan Aktaş, “Hakk şerleri hayreyler. Arif olan seyreyler. Görelim Mevla neyler. Neylerse güzel eyler. Ya Hakk ya bismillah” diyerek, vatandaşlara çorba ikram etti. Kaynak: Bülten

Osmanlı'dan günümüze kahvenin yolculuğu Haber

Osmanlı'dan günümüze kahvenin yolculuğu

Osmanlı'dan günümüze Türk kültüründe önemli bir yeri olan kahve, Osmanlı döneminde dini tarikatların uyanık kalmak ve daha fazla zikir çekmek için kullandığı bir içecekken yavaş yavaş Osmanlı halkında yayıldı. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yasaklanan kahve, yine halkın talepleri doğrultusunda yasaklanmanın kaldırılmasıyla tüketilmeye devam edildi. Özel Osmanlı Günlük Yaşam Müzesi içerisinde kahvenin bu yolculuğuna ve hikayesine önem verilerek Türk halkının vazgeçilmezi olan kahve hakkında bir çok eser bulunuyor. Bu konu hakkında Kartepe Belediyesi’ne bağlı çalışan Arkeolog Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor” dedi. “Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor” Kahvenin kültürümüzdeki önemine vurgu yapan Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor. Türk kahvesi başlarda tarikatlarda uyanık kalmak ve daha çok zikir çekebilmek için tüketiliyordu. Daha sonrasında halk tarafından da Türk kahvesi çok seviliyor ve tüketilmeye devam ediyor. Kahvehanelerle birlikte de kahvenin halk arasında yayıldığını görebiliyoruz. İnsanları mutlu etmesi ve zinde tutmasıyla kafalarda soru işareti oluşuyor ve ilk kez Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor. Daha sonrasında halkın yoğun ilgisi sebebiyle kahve halk tarafından yeniden tüketilmeye başlıyor. Dediğim gibi vazgeçilemeyecek bir içecek. Günümüzde çayı çok tüketiyoruz, çayın vazgeçilmez bir yeri var. Çayın tüketimi 20. yüzyılın başlarında oluyor. Geçmişte şuan olan çay tüketiminin yerini kahve alıyordu. Osmanlı döneminde kullanılan pek çok farklı eşya gibi fincanların da farklı özellikleri vardı. Halk tarafından kullanılan porselenler genellikle Kütahya’dandı. Saray ve çevresinde genellikle Çin’den gelen Fağfuri denen porselen kullanılıyordu. Halkta yine Kütahya çinisi dışında seramikten, camdan gibi servis edilebilecek farklı objelerde kullanılmaktaydı” ifadelerini kullandı. Kaynak:İHA

Kanuni'yi Rodos seferine götüren tarihi köprü yok oluyor Haber

Kanuni'yi Rodos seferine götüren tarihi köprü yok oluyor

Çivril ilçesine bağlı Çıtak Mahallesi’nin sınırlarında bulunan ve Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılında Rodos seferine giderken ordusunu üzerinden geçirdiği rivayet edilen tarihi Çıtak Köprüsü, son haliyle tartışma konusu oldu. Büyük Menderes Nehri üzerinde bulunan ve antik dönemde Peltai -Apameia yol güzergahına yapılan Çıtak Köprüsü, Selçuklu döneminde, 1807 yılında Osmanlı tarafından ve son olarak 1976 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından yenilendi. Altın dedikodusu definecilerin hedefi haline getirdi Tarihe tanıklık etmiş ancak kitabesi günümüze kadar ulaşamayan, 62.10 metre uzunluğunda, 3.50 metre enindeki taş köprü, definecilerin hedefi haline geldi. Tarihi taş köprünün ayak kısımlarında “altın var” dedikodusu sonrası, kaçak kazı ve defineciler köprüye büyük zarar verdi. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerin gerçekleşen birçok seferi sırtlayan taş köprü, yeniden restore ve onarım çalışması yapılmadığı takdirde son kalıntılarında yok olacağı iddia edildi. 5 gözlü olan köprünün 1 gözü tamamen yıkılmış ve diğer bir gözü de çökmüş durumda. Çevre halkı her ne kadar kendi aralarında para toplayıp köprüyü tamir ettirmek istese de Koruma Kurulu kararı nedeniyle tarihi köprüye dokunmaları mümkün olmadı. Büyük Menderes’in suyunun şu anda az olmasının köprüyü ayakta tuttuğunu belirten vatandaşlar, sular yükselip akış hızlanırsa köprünün yıkılabileceğini öne sürdü. “İnanın bu canımızı çok yakıyor” Duruma üzüldüğü kadar sitem de etmekten de kendini alamayan Ali Çelik, “Birçok yerde okuyoruz, görüyoruz. Tarihi köprüler restore ediliyor. Ancak ne yazık ki, bizim köprümüze sıra bir türlü gelmiyor. Köy olarak aramızda para toplayıp yaptıralım dedik, 'olmaz yapamazsınız' dendi. Çivril ilçesi için bu kadar önemli olan bir tarihi eser, göz göre göre yok olup gidiyor. İnanın bu canımızı çok yakıyor. Tarihi emanetlerimize ne zaman sahip çıkacağız” diye konuştu. Kaynak:İHA

Hat sanatına büyük ilgi Haber

Hat sanatına büyük ilgi

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde “Kadın El Emeği Pazarı”nda kurulan hat sanatı standı ziyaretçilerin ilgisini topladı. Kadın El Emeği Pazarı'nda hat sanatı standı açan Hasret Gündüz, uzun zamandır bu sanatla uğraşıyor. Eski zamanlarda erkeklerin rağbet gösterdiği bu sanat artık kadınların ilgilendiği bir sanata dönüşüyor. "Hüsn-i hat sanatı sanatlar arasında en zorlarından biri" 5, 8, 18 arasında eserler çıkartabilirler fakat biz bu aralar rika yazıyı öne çıkardık. Rika yazının yazımı daha kolaydır. Osmanlı’nın kullandığı bir yazı biçimidir. Rika yazıyla öğrencilerimize 1-1.5 sene içerisinde bir şeyler yazdırmaya çalışıyoruz. Geçmiş yıllara bakıldığında erkeklerin bu sanatta çok önde olduğunu görüyoruz. Son dönemde kadınların merakı da çok arttı, daha çok öğrenci bulabiliyoruz” ifadesini kullandı. "En ilgi çekici kısmı, bir camiye gittiğimizde duvardaki yazıları okuyabilmek" Kursiyer Sacide Sezer, “Yaklaşık 6-8 aydır hat sanatıyla ilgileniyorum. Açıkçası sanatın en ilgi çekici kısmı, bir camiye gittiğimizde duvardaki yazıları okuyabilmek. Yazmaktan ziyade okumak farklı alanlarda avantaj sağladı. Şu anda yazmaya gayret gösteriyoruz. Tam olarak yazıyorum diyemem ama bir şekilde yazıyoruz. Şu anda gündemde olan tarz daha eski, daha manevi yönde olduğu için ilgilerini çekiyor. İlk başta kendim beğenmiyordum. Hocama bu olmadı diyorduk, hocadan önce biz beğenmiyorduk. Bir harfi sayfalarca yazıyorduk, tabii akabinde elimiz alıştı” diye konuştu. Kaynak:İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.