SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kanser

A Gazete - Kanser haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kanser haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kadınlar dikkat! Her 8 kadından biri... Haber

Kadınlar dikkat! Her 8 kadından biri...

‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ etkinliklerinde organize edilen bilgilendirme seminerinde Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin meme kanserinin kadın sağlığına olan risklerine vurgu yapıldı. Hastanenin toplantı ve seminer salonunda organize edilen seminere, Hayat Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Betül Kabalar, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin, hastane çalışanları ile çok sayıda vatandaş katıldı. Bilgilendirme seminerinin açılışında konuşan Hayat Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, “Meme kanserini tedavi edebiliyoruz. Meme kanseri önlenebilir bir kanser. Erken fark ettiğimiz zaman, erken tanı koyduğumuz zaman geri dönüşümü çok kolay olan bir hastalık. Bu hastalığa sosyal sorumluluk bilinciyle yaklaşıyoruz. Bu nedenle olabildiğince fazla kadına, insana ulaşmaya çalışıyoruz. Her kanserde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanı çok önemlidir. Korkulacak bir şey yok kontrollerimizi aksatmayalım” dedi. Etkinlikte yaptığı sunumda, meme kanserinin her 8 kadından birinde görülebilen hastalık olduğunu ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin, erken tanı konulmadığında hastalığın ölümle sonuçlanabildiğine işaret etti. Her kanser türünde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin önemli olduğunu vurgulayan Op. Dr. Servet Yetgin, "Kadın olmak meme kanserine yakalanmak için yeterli bir kıstas çünkü kadınlık hormonu dediğimiz östrojen hormonu, meme kanserini tetikleyen etkenlerden biri. Diğeri ise yaş faktörü. 35 yaş üstündeki kadınların düzenli olarak taramadan geçmesi çok önemlidir. Erken teşhis edildiğinde yüksek oranda başarıyla tedavi edilebilmektedir. Burada kadınlar kendi kendilerine meme muayenesini mutlaka öğrenmelidir. Memelerinde herhangi bir değişiklik fark ederlerse vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. 40 yaş üstünde olmak, diğer memede meme kanseri hikayesi, ailede meme kanseri hikayesi, erken yaşta adet olmak ya da geç yaşta menopoza girmek, hiç doğum yapmamak veya ilk doğumunu ileri yaşlarda yaşamak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, aşırı kilolu olmak meme kanseri riski oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. Etkinlik sonunda organizasyona katılan kadınlara pembe kurdeleler takıldı. kaynak:İHA

Işıklar farkındalığa yandı Haber

Işıklar farkındalığa yandı

Dünyada her 8 kadından birinin yakalanma riski taşıdığı meme kanserine karşı pembe lambalar projesi ile farkındalık oluşturan UEDAŞ, bu yıl Bursa İş Kadınları ve Yöneticileri Derneği (BUİKAD) ile erken teşhise dikkat çekti. Farkındalık oluşturmak için Nilüfer'deki ana arterlerin ışıkları pembe renkte yandı. Türk Kanser Derneği’nin verilerine göre kadınlarda en çok görülen kanser türü olan meme kanserine yönelik erken teşhisin önemini vurgulamak amacıyla sokak lambalarının pembe renkle donatıldı. Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da elektrik dağıtım hizmeti veren UEDAŞ, sosyal farkındalık çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Tüm dünyada ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak kabul edilen Ekim ayı kapsamında UEDAŞ, hizmet alanı içindeki sokak lambalarını 6. kez meme kanserinde erken teşhisin önemini vurgulamak amacıyla pembe aydınlattı. BUİKAD ile iş birliği içerisinde gerçekleştirilen Pembe Lambalar projesi, halkı erken teşhis konusunda bilinçlendirmek amacıyla hayata geçiriliyor. “Erken teşhis bilincini aşılamayı hedefliyoruz" Meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çeken UEDAŞ Genel Müdürü Gökay Fatih Danacı, “Proje, 2018 yılından beri Meme Kanseri Farkındalık Ayı çerçevesinde uygulanmaya devam ediyor. Şehirde yaşayan herkesin gün içinde en çok karşılaştığı sokak lambalarıyla meme kanserinde erken tanının hayat kurtaracağı bilincini aşılamayı hedefliyoruz. Meme kanserini temsil eden sembolik pembe renkle hizmet alanımızı birleştirerek bilinçaltında kalıcı bir iz oluşturmayı önem veriyoruz. Böylesine hayati bir konuda BUİKAD’ın desteğini çok kıymetli buluyorum” diye konuştu. Toplumsal konulara hassasiyetle yaklaşmanın önemine dikkat çeken BUİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Şeyda Şençayır, “Böyle önemli bir konuda UEDAŞ ile paydaş olmaktan gururluyuz. Dünyada her gün 2.3 milyon kadının bu konuda bilinçlendiriliyor. Ben ve takım arkadaşlarım bu farkındalığı önemsiyoruz. Bir kişiye bile ulaşabilirsek ne mutlu bize. Yapabiliriz, yapabilirim, hisset ve harekete geç diyoruz” ifadelerini kullandı. Kaynak: İHA

Aşırı kırmızı et kanser riskini artırıyor Haber

Aşırı kırmızı et kanser riskini artırıyor

Aşırı miktarda kırmızı et tüketimi kolon, rektum ve prostat kanseri riskini artırdığını dile getiren Medicana Bursa Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, aşırı kilonun ve yetersiz fiziksel aktivitenin göğüs, rahim, kolon ve yemek borusu kanserine sebep olabileceğini belirtti. Salamura et ve şarküteri tüketiminin kolon ve rektum kanserine yakalanma riskini artırdığını söyleyen Avcı, balık tüketiminin kolon ve rektum kanseri riskini azalttığını aktararak, şunları kaydetti: ''Bazı besinler toksik bileşenler içerir. Bu bileşenlerin bazıları pişirme yöntemleri sebebiyle açığa çıkar. Bazıları ise tarımda kullanılan zirai ilaç ve kimyasalların, kimyasal gübrelerin, parazit ilaçlarının kalıntılarıdır. Bu kimyasalların besinlerde bıraktığı kalıntılar insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bu tarım ilaçlarının ilk kurbanları ise bu tehlikenin farkında olmayan çiftçilerdir. Ürünlerin hasat sonunda depolama, saklama, işleme ve arıtma teknikleri son derece önemlidir. Bu aşamalarda yapılan hatalar sağlığımız için gerekli gıdaları birer silah haline dönüştürebilir'' Vücudun su ve mineral ihtiyacının dengeli olması gerektiğini vurgulayan Avcı, ''Bir yetişkinin günlük su ihtiyacı 2,5 litredir. Bunun bir litresini tükettiğimiz gıdalardan alırken kalan 1,5 litresini içeceklerden almak gerekir. Günde en az dört porsiyon meyve tüketin, mevsim meyvelerini tercih edin. Meyvelerinizi farklı öğünlerde tüketin. Günde bir veya iki porsiyon çiğ sebze ve en az bir porsiyon pişmiş sebze tüketin. Yeşil, sarı, kırmızı sebzelerden her gün en az birer porsiyon tüketin'' dedi. Nohut, kuru fasulye ve barbunya gibi gıdaların kırmızı et miktarından biraz daha fazla tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Avcı, tüketilmesi gereken besinler şöyle sıraladı: ''Balık haftada bir mümkünse iki ya da üç kez tüketilmelidir. Yapay tatlandırıcı içeren tüm içeceklerden uzak durun. Özellikle semizotu ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler antioksidan etki gösteren betakaroten ve lutein açısından zengindir. Kuarsetin tam bir antioksidan, antiinflamatuvar ve antialerjik etkiye sahiptir. Ek olarak antikanserojen kansere karşı koruyucu etkisi unutulmamalıdır. Kuarsetin daha çok soğan, elma ve karabuğdayda daha az miktarda da brüksel lahanası, lahana ve kuruyemişlerde bulunur. Domates, bir antioksidan olan likopen kaynağıdır. Ek olarak karoten ve vitamin E içerir. Likopen prostat ve akciğer kanserine karşı koruyucu özellik gösterir.'' Zeytinyağının Akdeniz ülkelerinde daha fazla tüketildiğini söyleyen Avcı, ''Özellikle sızma zeytinyağı, rafine zeytinyağından çok daha fazla polifenol içerir. Polifenol tüketimi kanser vakaları ve kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin görülme sıklığını azaltır'' diye belirtti. Avcı şunları kaydetti; ''Soğan ve sarmısak bolca tüketilmelidir. Soğan ve sarımsak güçlü bir karsinojen olan nitrozaminleri bloke ederek bizleri kansere karşı korur. Brokoli özellikle prostat kanserine karşı koruyucu rolü olan glukorafanin içerir. Kırmızı üzüm bolca resveratrol içerir. Resveratrol kansere karşı koruyucu özellik gösterirken kanser hücrelerinin büyümesini de önler. Ahududu, çilek ve yaban mersini gibi orman meyveleri antikanserojen olan elarjik asitten zengin meyvelerdir. Elarjik asit kiraz, armut, elma ve kivide de bulunur. Doğadaki birçok besin kaynağı insanın gelişimi için gereklidir.'' Yeter ki sağlıklı var olabilmek için sağlıklı yaşamayı öğrenelim diye belirten Avcı, ''Sağlıklı beslenmek tek başına yeterli değildir. Spor yapmalı, zararlı alışkanlıklardan uzak durmalı, stres faktörlerini iyi yönetebilmeli, dinlenmeli ve farklı hobiler ile uğraşmalıyız. Unutmayalım bizi kansere karşı koruyacak veya bizim kanserimizi tedavi edebilecek tek bir besin yoktur'' diyerek açıklamasını sonlandırdı. Kaynak:İHA

8 yaşındaki kız 6 yıldır evden çıkmadı Haber

8 yaşındaki kız 6 yıldır evden çıkmadı

Gaziantep'te cilt kanseri hastalığıyla mücadele eden 8 yaşındaki Cemile Bozkurt, gün ışığı ve güneşin hastalığını daha da tetiklemesi nedeniyle 6 yıldır gün yüzü göremiyor. Yıllardır evden çıkamayan, vaktinin çoğunu karanlık odada geçiren ve okula da gidemeyen küçük Cemile ile anne-babası, hastalığa çare bulunmasını istiyor. Gaziantep'in Şahinbey ilçesinde yaşayan Serdal-Zehra Bozkurt çiftinin 8 yaşındaki kızları Cemile Bozkurt, 6 yıldır cilt kanseri hastalığıyla mücadele ediyor. İlk belirtileri 2 yaşında başlayan ve bir yıl önce yapılan son tetkiklerde cilt kanseri teşhisi konulan Cemil Bozkurt, hastalığı nedeniyle 6 yıldır neredeyse hiç gün yüzü göremiyor. Evden çıkamıyor, okula gidemiyor, gününü karanlık odada geçiriyor Hastalığının gün ışığı ve güneşte daha da artarak vücudunu yaralar kaplaması nedeniyle yıllardır evden çıkamayan, okula gidemeyen ve gündüzleri vaktini karanlık odada geçiren küçük Cemile tedavi olmak istiyor. Kızlarının gözlerinin önünde eriyip gittiğini belirten anne Zehra ve baba Serdal Bozkurt ise ülke genelinde ilgili doktorlara seslenerek kızlarının hastalığına çare bulunmasına istiyor. "Kızım gün ışığından etkilenmesin diye evdeki bir odamızı karanlık oda yaptık" Kızının 2 yaşından beri bu hastalığın pençesinde olduğunu ifade eden ve yıllardır tedavisinin bulunamadığını vurgulayan baba Serdal Bozkurt, “Kızıma hastalığı yüzünden bırak güneşi, gün ışığı dahil yasak. Kızım gün ışığından etkilenmesin diye evdeki bir odamızı karanlık oda yaptık. Gündüz dışarı çıkamıyor, gece bazen dışarı çıkarıyorum ve biraz gezdirmeye çalışıyorum ama artık havalar da soğuk. Biz, kızıma bir tedavi istiyoruz. Bu hastalıktan anlayan bir insan istiyoruz. Başka bir şey değil. Kızımın iyi olmasını istiyorum. Günden güne eriyip gidiyor” dedi. "Çocuğum her gün canlı canlı gözümüzün önünde eriyip gidiyor" Kızının gözlerinin önünde eriyip gittiğini ve söyleyen ve çare bulamadıkların ifade eden anne Zehra Bozkurt, "Çocuğum her gün canlı canlı gözümüzün önünde eriyip gidiyor. Hastalığı adım adım vücudunu tüketiyor. Yetkililerden kızıma bir çare, bir derman bulmasını istiyoruz. Kızımın hastalığına çare bulup yanıma getirin demeleri bile yeter bize. Artık yaraları vücudunu yemeye başladı. Burun kalmadı, göz kalmadı. Yani şu derdimize bir çare istiyoruz. Başka bir şey istediğimiz yok" ifadelerini kullandı. "Ben neden okula gidemiyorum, güneş neden bana düşman oldu, burnumu istiyorum" Kızının diğer kardeşleri gibi okula gitmek istediğini ve vücudundaki yaralar nedeniyle çok acı çektiğini de ifade eden anne Zehra Bozkurt, "Yani kızım sürekli bana 'Okula gitmek istiyorum, burnumu istiyorum. Ablalarım okula gidiyor, ben de gitmek istiyorum. Niye güneş bana böyle düşman oldu? Neden lambalar kapalı? Niye telefona bakamıyorum? Niye televizyona bakamıyorum? Ben de çocuğum anne' diyor. Yani yapacak bir şey yoktur. Allah'tan tek dileğimiz bir şifa, bir derman. Başka bir şey yok yani. Kızımın derdine çare olacak bir insan varsa çıksın elini ayağını öpeceğim" şeklinde konuştu. "Canım iyileşmek istiyor" Hastalığı nedeniyle yıllardır dışarı çıkamadığını ve iyileşmek istediğin söyleyen 8 yaşındaki Cemile Bozkurt ise, “Sekiz yaşındayım. Okula gidemiyorum. Sürekli evdeyim. Tek başıma canım sıkılıyor. Herkes okula gidiyor, ben evde kalıyorum. Canım iyileşmek istiyor. İyileşip okula gitmek istiyorum. Ben de dışarıda, güneşli havalarda oynamak istiyorum herkes gibi. O yüzden beni iyileştirecek doktor istiyorum. Sonrasında iyileşip okula gitmek istiyorum ve ben de doktor olup bütün böyle hastaları iyileştirmek istiyorum” ifadelerine yer verdi. Kaynak: İHA

Elle muayeneyi aksatmayın Haber

Elle muayeneyi aksatmayın

1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında açıklamalarda bulunan Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Fatma Nurgül Taşgöz, meme kanserinin meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ile ortaya çıktığını vurguladı. Tüm dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kanser türü meme kanseri olduğu bilgisini veren Doç. Dr. Taşgöz, “8 kadından birinde meme kanseri görülür. Erken teşhis edilebilirse tedavi edilebilen bir hastalıktır” şeklinde konuştu. Meme kanseri için bir takım risk faktörleri bulunduğunu dikkat çeken Doç. Dr. Taşgöz, “Bunlardan bir kısmı değiştirebileceğimiz risk faktörleridir. Fazla kilolu isek kilo verebiliriz. Hareketsizsek spor yapabiliriz. Sigara ve alkol gibi maddelerden uzak durabiliriz. Bir de değiştirilemeyecek risk faktörleri var. Bunlardan ilki kadın olmak. Meme kanseri kadınlarda 100 kat daha fazla görülür. 40 yaşından sonra risk artmaktadır. Bir takım genler genetik yatkınlık oluşturur. Ancak hastaların yüzde 80’i aile hikâyesi olmayan,  ‘Meme kanseri ailemizde yoktu ilk kez bende ortaya çıktı’ diyen hastalardır. Erken yaşta adet görmek ve geç yaşta menopoza girmek de uzun süre östrojene maruz kalmak da meme kanseri riskini arttırabilir” ifadelerini kullandı. Elle Muayene Çok Değerli Hastalığın herhangi bir klinik bulgusu ortaya çıkmadan tespit etmeye yönelik taramaların bulunduğunun altını çizen Doç. Dr. Taşgöz, “Bunlardan ilki 20 yaşından itibaren bir kadının her ay özellikle adet bitiminde memesini muayene etmesidir. Bunu her ay düzenli yapan bir kadın, memedeki değişiklikleri en erken fark edecektir. Bu muayene çok kolay uygulanabildiği için çok da değerlidir. Klinik meme muayenemiz ise 40 yaşını geçen kadınlarımızın genel cerrahi kliniklerine başvurarak meme muayenelerini yaptırmalarını öneriyoruz. Birinci derece yakınında meme kanseri varsa yani annesi, ablası ya da kız kardeşinde meme kanseri görüldüyse o yakının meme kanseri tanısı aldığı yaştan 5 yıl önce başlayabilir. Annesi 42 yaşında meme kanseri olmuş bir kadının 37 yaşından itibaren klinik meme muayenelerine başlaması gerekmektedir” diye konuştu. Hemen Doktora Başvurun Meme kanserinin en sık belirtisinin hastaların kendi kendine yaptıkları meme muayenesinde ele gelen kitle olduğuna işaret eden Doç. Dr. Taşgöz, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Bu kitle yumru meme dokusuna göre daha serttir. Hareket kısıtlılığı vardır. Sınırları çok net ayrılamaz, memenin tamamının veya bir kısmının şişmesi, meme başından kanlı akıntı gelmesi, memede ya meme ucunda ağrı, kabuklanma olabilir. Meme cildinin portakal kabuğu görünümünde olabilir. Tabi sadece memeyi kontrol etmiyoruz. Memede hiçbir problem olmadan koltuk altında bir yumru ile de kendini gösterebilir. Bütün bu bulgular olduğunda bu kanser olduğunuz anlamına gelmez. Başka durumlarda da bu belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumda derhal bir genel cerrahi hekimine başvurmanız gerektiğini gösterir.” Doç. Dr. Taşgöz son olarak, meme kanserinin tek bir hastalık olduğunu ancak her hastada farklı özellikleri olduğu için hastanın özelinde değerlendirme ve bireysel tedavi düzenleme gerekeceğini bildirdi. Kaynak: Bülten

Futbol aşkıyla kanseri yendi Haber

Futbol aşkıyla kanseri yendi

3 yıl önce Diyarbakır Galatasaray Futbol Akademisi’nde eğitim görmeye başlayan Çağrı Atay (17), aradan bir yıl geçmesiyle talihsizlik yaşadı. Kolunda kitle çıkmasıyla hastaneye başvuran Atay, doktorların yaptığı tetkikler sonucu sarkom kanseri hastalığına yakalandığını öğrendi. Bu zaman zarfında futbol aşkına dört elle sarılan Atay, birçok zorluğa rağmen elemelere ve turnuvalara katıldı. Ailesinin, doktorların, spor hocalarının ve akademideki futbol arkadaşlarının desteğiyle yaşama sevincini kaybetmeyen Atay, kemoterapi sürecinde de futbol sevdasını yaşamaya devam etti. Doktorların son yaptığı sonuçlar doğrultusunda Atay, 3 hayalinden biri olan kanser hastalığını yenmeyi başardı. Atay, şimdi Galatasaray’da oynamak için diğer iki hayalini gerçekleştiriyor. "İki hayalim için çok çaba göstereceğim" Hastalık sürecinde futbol aşkını unutmadığını dile getiren Atay, “Yaklaşık 2 yıl önce yumuşak doku kanseri (sarkom) hastalığına yakalandım. Bu hastalık sürecinde gerek hocalarım gerekse ailem olsun çok yanımda durdular. Hocalarıma ve aileme üzerimde durdukları için çok teşekkür ederim. Şu an sağlığım yerindeyse kendilerinin çok emeği var. Bu süreçte hiçbir zaman futbol aşkımı unutmadım. Futbol benim hayatımda büyük bir yer edindi. İnsanların belli hayalleri var. Benim de 3 hayalim var. Birincisi sağlığıma kavuşmaktı. O oldu çok şükür. Sıradaki hayallerim de futbolcu olmak ve Galatasaray forması giymektir. Bu iki hayalim için çok çaba göstereceğim” dedi. “En büyük hayalim Galatasaray’da oynamak” Galatasaray’da oynamayı hedeflediğini belirten Atay, şunları kaydetti: “Galatasaray’daki yetkililere, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden futbolcu çıkmaz gözüyle bakmamalarını isterim. Oysaki çok yetenekli kardeşlerimiz mevcut. Ben kendim de yeteneğime güveniyorum. Burada eğitim gören kardeşlerimiz hepsi bir hayal peşinde. Yetkililer burada yetişen futbolcuları bence denemelidir. Benim de en büyük hayalim Galatasaray’da oynamak.” 9 yıldır Diyarbakır Futbol Akademisi’nde Kurucu ve Genel Koordinatörlük yapan Eşref Oktay, DSİ kampüsünde yetişen öğrencileri büyük takımlara transfer ettiklerini söyledi. Oktay, “9 yıldır Diyarbakır’da Galatasaray Futbol Akademisi’ni çalıştırıyoruz. Yaz döneminde öğrenci sayımız 150’yi buluyor. Biz burada bu öğrencileri büyük takımlar için yetiştiriyoruz. Yılda 3-4 sefer futbol akademi kamplarımız oluyor. Buradaki öğrencilerimiz oraya katıldığı zaman futbol akademisine seçiliyor. Bizden Abdussamet Şimşek bile bizim buradan seçilip şimdi Galatasaray U-16 takımında ligde oynuyor. Buradaki çocuklarımız da oraya gitmek için mücadele ediyor” ifadelerinde bulundu. “Futbol aşkı kanser hastalığının önüne geçti” Çağrı’nın spordan soğumaması için ekip arkadaşlarıyla çok mücadele ettiklerini dile getiren Oktay, şunları kaydetti: “Çağrı arkadaşımız 3 yıl önce bizim akademiye kayıt oldu. bir yıl geçtikten sonra kolunda kitle çıkmasıyla hastaneye başvurdu. Bu süreçte kanser hastası olduğunu öğrendi. Kemoterapi sürecinde biz ne yapabiliriz? Diye kendi akademi arkadaşlarımızla konuştuk. Kendisini spordan soğutmamak için elimizden geleni yaptık. Çağrı Adana’da kemoterapi almaya giderken her geldiğinde burada onu spora teşvik ettik. 2 yıl boyunca Çağrıyla beraber her türlü enerjiyi sağladık. Çok şükür Çağrı bu hastalığın üstesinden geldi. Çağrı’nın hastalığına en büyük fayda sağlayan şey spor oldu. Çağrı’nın yapmış olduğu futbol aşkı kanser hastalığının önüne geçti.” Kaynak: İHA

Çağın vebası kanseri bununla yenin Haber

Çağın vebası kanseri bununla yenin

GÖKÇE ÇALIŞCİ Kanser nedir? Vücudun herhangi organ ya da dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve büyümesi sonucu kanser ortaya çıkar. Kanser oluştuğu dokuya göre adlandırılır. 200'den fazla kanser tipi vardır. En sık görülen ve ölüme yol açan kanser türleri ise akciğer, mide, karaciğer, kolon ve meme kanseridir. KANSERE NE İYİ GELİR? İşte Lokman Hekim'in reçetesinde bahsettiği kansere iyi gelen otlar ve kullanım şekli. ✓ Salkım söğüt ✓ Karabaş otu (Keşiş otu) ✓ Nar ✓Domalan mantarı ✓ Zakkum ✓ Bal Hazırlanış ve Kullanım Reçetesi: Salkım söğüdün kurutulmuş yapraklarından yakılarak elde edilen kül, macun kıvamına gelinceye kadar bal ile yoğrulur. Hazırlanan bu macundan tedavi süresince kahvaltıdan önce bir çorba kaşığı yemelisiniz. Narın kök kabuklarını suda yarım saat kaynatın. Süzülerek elde edilen sıvıya ezilmiş domalan mantarından ilâve ederek lapa lavamına gelinceye kadar yoğurun. Hazırlanan lapadan yemekten önce bir çorba kaşığı yemelisiniz. Karabaş otunun kök ve yaprakları saf suda yirmi dakika kay natılır. Süzülerek elde edilen sıvıdan yemek arası bir çay bardağı içilir. Bu tedaviye en az iki ay devam etmelisiniz. Karabaş otundan elde edilen posaya ufalanmış söğüt ve zak- kum yaprakları ilâve edilerek macun kıvamına gelinceye ka- dar bal ile yoğrulur. Hazırlanan bu macundan yemekten önce bir çorba kaşığı yenir. ŞİFA OLSUN...

Erkeklerde en sık görülen ikinci kanser prostat Haber

Erkeklerde en sık görülen ikinci kanser prostat

Prostatın üremeye yardımcı bir organ olduğunu ifade eden Acıbadem Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, “Genç yaşlarda üremeye yardımcı olurken, belli bir yaştan sonra prostatta hem büyüme hem de bazı hücrelerde tür değişiklikleri olmaya başlar. Prostat kanseri çoğunlukla 50 yaşın üzerinde görülür. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser türüdür. Kanser ölümlerinin de yüzde 5’ini oluşturur. Türkiye’de görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü prostat kanseridir. Prostat kanseri erken evrede teşhis edildiği takdirde hayat kurtarıcı tedavilere sahiptir. Hasta, erken teşhis edildiğinde genelde prostat kanserinden hayatını kaybetmez. Erken teşhis için elimizde diğer kanserlerde olmayan önemli bir teşhis yöntemi vardır. Prostat spesifik antijen, yani kısaca PSA dediğimiz bir kan testi. Bu nedenle 50 yaşının üzerinde olan her erkeğin PSA kan testini rutin olarak yılda bir kez yaptırmasında fayda vardır” dedi. "Risk faktörü varsa daha erken yaşta yaptırmalı" Erken teşhisin hayat kurtardığını belirten Oktay, “Kilolu olanların ve ailesinde birden çok prostat kanseri görülen kişilerin prostat kanserine yakalanma ihtimali daha yüksektir. Dolayısıyla risk faktörlerine sahip kişilerin daha erken yaşlarda PSA kan testini yaptırmaları gerekir. PSA kan testinde anormallik tespit edildiğinde, günümüzde yine multiparametrik prostat MR’ı ve burada da lezyon görülürse, özel bir ultrasonografiyle hedefe yönelik prostat biyopsisi ile biyopsi yapılması şarttır. Biyopside teşhis edildiğinde tedavi yöntemine geçilir. Yayılmamış, organa sınırlı prostat kanserinde günümüzün en etkin tedavisi robot yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi ameliyatıdır. Kanser tedavisinde çok büyük katkı sağlamamasına rağmen bu yöntemle idrar kaçırma ve erkeğin cinsel fonksiyonlarının geri dönüşünde diğer ameliyat yöntemlerine göre daha iyi sonuçlar alınmaktadır” ifadelerini kullandı. Kaynak: İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.