SON DAKİKA
Hava Durumu

#hukuk

A Gazete - hukuk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hukuk haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yargıtay'dan mobbing kararı Haber

Yargıtay'dan mobbing kararı

Taşeron firma bünyesinde, ilçe devlet hastanesinde bilgisayar operatörü olarak çalışan genç, işveren tarafından sürekli görev yerinin değiştirildiği, görevi olmayan işleri yapmaya zorlandığı, mobbinge (psikolojik taciz) maruz bırakıldığı iddiasıyla sözleşmesini feshetti. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur işçi, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının tahsilini talep etti. Davalı şirket avukatı ise iddiaları reddetti. Mahkeme, davacının kendisine psikolojik taciz uygulandığı yolundaki iddiasının sübut bulmadığı, iş yeri uygulamalarından duyulan bir rahatsızlık boyutunda kaldığına hükmetti. Karar, davacı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay 7. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; bilgisayar operatörü olarak çalıştığı anlaşılan davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği hatırlatıldı. Davacının en son, görevi ve daha önce yaptığı işle ilgisi olmayan ameliyathane kapısında kariyeri ile çelişen bir işe verildiği vurgulandı. Davacı tanıklarının ifadesi ile de bu değişiklileri davacının istifa etmesi amacıyla yapıldığı anlaşıldığı hatırlatıldı. Bu şekildeki uygulamaların mobbing olarak adlandırıldığı dile getirilerek mahkeme kararı bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, davacının mobbinge maruz kaldığına karar verdi. Davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği, davacının son olarak görevi ve daha önce yaptığı işle ile ilgisi olmayan kariyeri ile çelişen bir işe verilerek ameliyathane kapısında görevlendirildiği hatırlatıldı. Davacının psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesi ile kıdem tazminatı alacağının kabulüne hükmetti. Bu kez kararı davalı avukatı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Daire, İş Mahkemesi kararını yerinde bulundu. İşçinin kariyeri ile çelişen bir göreve verilmesini mobbing saydı. Kaynak: İHA

Yargıtay'dan önemli karar Haber

Yargıtay'dan önemli karar

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, Ankara'da görülen ve eşlerin karşılıklı birbirlerinden 100'er bin lira maddi ve manevi tazminat talep ettiği boşanma dava dosyasında ilk derece mahkemesi erkeğin; eşine karşı evliliğin başlangıcından beri sevgisiz ve ilgisiz olması, evin ihtiyaçlarını karşılamaması, davacıyı parasız bırakması, bu şekilde ekonomik şiddet uygulaması, eşine hakaret etmesi, onu aşağılaması, anne babası ile kişisel ilişki kurmasını engellemesi, eşi ile birlikte vakit geçirmekten kaçınması şeklinde eylemler sergilemesi sebebiyle erkeğin tam kusurlu olduğu, kadının kusursuz olduğu, erkeğin karşı davasının reddine, kadının asıl davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166'ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadın yararına aylık 250 TL tedbir nafakası ile boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle aylık 350 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle kararın kesinleşme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte 10 bin TL maddî ve 15 bin TL manevî tazminata hükmetti. Erkek eşin avukatı aracılığıyla yaptığı itiraz sonrası istinafa giden dosya mahkeme tarafından bozuldu. İstinaf mahkemesi her iki davanın reddine kadının tüm, erkeğin sair istinaf istemlerinin esastan reddine karar verdi. Kararın ardından davacı karşı davalı vekili, kadının reddedilen davası ve fer'îleri yönünden temyiz isteminde bulundu. Karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesine gönderildi. Bozma ilâmına uyan Bölge Adliye Mahkemesi, eşlerin boşanmasına karar vererek kadının kusurunun bulunmadığı, boşanma sonucu bu eşin en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği, "erkeğin, kadının ailesiyle görüşmesini kısıtlamasının" kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına 30 bin TL maddî tazminat ile 30 bin TL manevî tazminata karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek temyiz isteminde bulundu. Dosyanın temyiz incelemesi tekrar yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi neticesinde, "Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; davalı-karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat fazladır. 4721 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50'nci ve 51'inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174'üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir şeklinde karar vererek erkek eşin, kadın eşin ailesiyle görüşmesini kısıtlamasının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini kabul etmiş ancak erkek eş aleyhine hükmedilen tazminat miktarının fazla olduğu kanaati ile dosyayı tekrar Bölge Adliye Mahkemesi'ne göndermiştir" dedi. Kaynak: İHA

Yargıtay'ı ikna edemedi Haber

Yargıtay'ı ikna edemedi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, fiziksel şiddet mağduru eşleri ilgilendiren emsal bir karara imza attı. Bursa'da açılıp 10 sene süren ve Yargıtay'a kadar uzanan bir boşanma davasında şiddet mağduru olduğu görgü tanıklarıyla sabit olan kadının kocasını kurtarmak için Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifade Yargıtay'ı ikna etmedi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, "tanık anlatımlarından erkeğin fiziksel şiddet uyguladığı sabit olduğundan, kadının savcılıktaki beyanları kocasını ceza almaktan kurtarmaya yöneliktir" diyerek dayakçı kocayı cezalandırdı. Boşanma davasında her iki tarafı eşit kusurlu sayan Yargıtay her iki tarafın da tazminat talebini reddetti İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı erkek eşin vekili; davalının müvekkiline iftiralar attığını, küçük düşüren hakaretlerde bulunduğunu, kadının babasının müvekkilini takip ettiğini, müvekkilinin ve davalının ailesinin davalıyı aile hekimine gitmesi konusunda ikna ettiklerini, aile hekimi tarafından yeşil reçete ile verilen ilaçları kullanmadığını, kadınlık görevlerini yerine getirmediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarını, müvekkili yararına 15 bin TL maddi ve 30 bin TL manevi tazminata karar verilmesini talep etti. Davalı-karşı davacı kadın eşin vekili dilekçesinde; davacının tüm iddialarını inkârla kadın eşin evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğini, çocuklarını okula götürmek dışında evden çıkmasının erkek tarafından yasaklandığını, evde el işi yaparak çalışmasına bile izin verilmediğini, eşi tarafından çocuklarının gözü önünde pek çok kez dövüldüğünü, evlilik birliğinin bozulmasında davacının kusurlu olduğunu belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 100 bin TL maddi ve 100 bin TL manevi tazminata karar verilmesini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, davanın kabulüne karar verdi İlk derece mahkemesi, erkek eşin kadına bağırıp çağırdığı, şiddet uyguladığı, dinlenen davalı tanıkların beyanlarından anlaşılacağı üzere davalının görmüş olduğu şiddet sonrasında gözünde morarma ve dudağında şişlik ile kanama meydana geldiği, keza kadının da kıskanç bir yapısının olduğu, eşinin başka kadınlarla birlikte olduğuna ilişkin ithamlarda bulunduğu,eşini komşularına ve çevresine karşı küçük düşürdüğü, eşine karşı hakaret içeren söylemlerde bulunduğu, evlilik birliğinin bozulmasında her iki tarafın da kusurlu olduğu gerekçesiyle kadın yararına 10 bin TL maddi ve 15 bin TL manevi tazminatın ödenmesine karar verdi. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, eksik inceleme sebebi ile dosyayı ilk derece mahkemesine gönderdi Bölge Adliye Mahkemesi, toplanan delillerin ayrı ayrı görüşülerek sonucu uyarınca her bir boşanma nedeni ile ilgili olarak ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği hâlde bu durum gözönüne alınmadan karar verilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297/2 maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğu gerekçesiyle diğer istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin tarafların istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verdi. İlk Derece Mahkemesi ikinci kez karar verdi İlk Derece Mahkemesi; davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığı tanık beyanlarından anlaşılmış olup Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında davalı kadının dava açıldıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulamadığı şeklindeki beyanı olmuş ise de, davayı erkek tarafın açtığı, davalı kadının bu şikâyeti karakola yapmaya gittiğindeki amacının evi terk eden kocasının evine bakmasını sağlamaya yönelik olduğu, şikayet tarihinde dava henüz yeni açılmış olduğundan davalının eşinin açtığı boşanma davasından haberdar olmadığının anlaşıldığı, kadının o sıradaki tek derdinin evine ve çocuklarına yardım etmesini sağlamaya yönelik bir şikayet olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, 10 bin TL maddi ve 15 bin TL manevi tazminatın erkek eşten tahsiline, erkek eşin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verdi. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi,yoksulluk ve maneve tazminat miktarını arttırdı Bölge Adliye Mahkemesi; tarafların ilk derece mahkemesi gerekçesinde belirtilen kusurlu davranışlarının dosyadaki deliller ile kanıtlandığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğu, evlilik birliğinin çekilmez hâle gelmesinde davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına oranla ağır kusurlu olduğuna yönelik tespitin yerinde olduğu gerekçesiyle 25 bin TL maddi tazminata karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi hükmü bozdu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi. "Her ne kadar ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğundan bahisle karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini ihmal ettiği dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı -karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Bozma ilâmı sonucu dosya kendisine gönderilen Bölge Adliye Mahkemesi, önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulundu. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, fiziksel şiddet mağduru eşleri ilgilendiren emsal niteliği taşıyan kararını verirken şu ifadeleri kullandı. “Tanık anlatımlarından erkek eşin kadına fiziksel şiddet uyguladığının sabit olduğu, kadının Cumhuriyet Savcılığındaki beyanlarının kocasını ceza almaktan kurtarmaya yönelik kabul edilmesi gerektiği, kadın eşin sinirli ve kıskanç bir yapısının bulunduğu, eşini sürekli kendisini aldatmakla suçladığı, bu durumu çevresine anlattığı, küçük düşürücü söylemlerde bulunduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları tartışmasızdır. Hâl böyle olunca erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya genelinde uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.” Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan şunları söyledi: “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu kararına göre, fiziksel şiddete maruz kalan eşin resmî makamlar önünde fiziksel şiddet vakıasının gerçekleşmediğine yönelik beyanı, boşanma dava dosyasında dinlenen tanıkların ifadeleri çerçevesinde çürütülmüştür. Sabit olaya göre, fiziksel şiddete maruz kalan eşin Cumhuriyet Savcılığındaki beyanları, erkek eşin ceza almaktan kurtartılmasına yönelik olarak görülmüştür. Her sabit olay kendi içerisinde değerlendirilmek kaydıyla, ülkemizde bu tip olaylar sıklıkla yaşanmaktadır. Ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu kararına göre, erkek eşin gerçekleştirdiği fiziksel şiddet vakıası, kadın eşin sinirli ve kıskanç bir yapısının bulunması, eşini sürekli kendisini aldatmakla suçlayarak bu durumu çevresine anlatması, küçük düşürücü söylemlerde bulunması ve birlik görevlerini yerine getirmediği vakıası birbirine eşit (denk) sayılmıştır. Bu nedenle de, taraflar eşit kusurlu sayılarak tarafların tazminat istemleri reddedilmiştir. Son olarak, boşanma davasının açılma tarihinin 2013, söz konusu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun karar tarihinin ise 2023 olduğu gözetildiğinde, Türk Medeni Kanunu’nda bulunan “kusur ilkesinden” dolayı boşanma davalarının çok uzun sürdüğü de bir gerçektir.” Kaynak: İHA

Ev sattı, boşanma sebebi oldu Haber

Ev sattı, boşanma sebebi oldu

Yaklaşık 30 yıllık evli olan çiftin arası; kocanın evini satarak, ilk evliliğinden olan oğluna ev almasıyla açıldı. Aile Mahkemesi'ne boşanma davası açan B.K., önceki evliliklerinden olan çocuğuna daire vermesiyle eşinin de kendi adına daire istediğini, bu talebi gerçekleşmeyince evi terk ettiğini öne sürdü. Eve geri dönmesi için noterden ihtar çektiğini, gönderdiği parayı almasına rağmen eve dönmediğini dile getirdi. Davalı - davacı kadın ise iddiaların asılsız olduğu, adeta evi terke zorlayan davacı erkek olduğu, bağımsız konut temin etmediği gibi eve dön ihtarını da bağımsız olmayan bu konuta yaptığını söyledi, Toplam 100 bin TL tazminat talep eden kadın, boşanma davasının kabulünü istedi. Tarafları dinleyen Mahkeme, davacı - karşı davalı erkeğin boşanma davasının kubülüne hükmetti. Kararı kadın, istinafa götürünce devreye Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi girdi. BAM kararında; "Erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin gerektiğini, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek gerekçenin düzeltilmesine karar verilmiştir." denildi. Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince dava dosyası Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin önüne geldi. Emsal nitelikteki kararda şöyle denildi: "Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yukarıda da belirtildiği üzere; erkeğe 'kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı' vakıasının kusur olarak yüklenildiği, kadından habersiz yapılan bu eylemin ekonomik anlamda güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu anlaşxılmaktadır. Bu kusurun kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası şartları kadın yararına oluşmuştur. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince kadının yararına uygun miktarda manevî tazminat hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevî tazminatın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." Kaynak: İHA

Yargıtay'dan evleneceklere emsal karar Haber

Yargıtay'dan evleneceklere emsal karar

İçtihat Bülteni'nden edinilen bilgiye göre, davacı erkek eş vekili dava dilekçesinde tarafların 24.05.2017 tarihinde evlendiklerini, nikâhtan sonra davalının müvekkiline bakire olmadığını söylediğini, müvekkilinin bu olay karşısında şok olduğunu, olayları babası ve kayınpederi ile paylaştığını, müvekkilinin babası ve kayınpederi arasında tartışma yaşandığını, davalı ve ailesinin müvekkiline ve ailesine hakaret ettiğini, yaşananlar nedeniyle davacının kandırıldığını, maddi-manevi olarak yıprandığını ileri sürerek tarafların evliliklerinin iptaline karar verilmesini talep etti. Davalı kadının vekili ise tüm iddiaları inkâr ederek, müvekkilinin geçmişte yaşadığı her şeyi nikâhtan önce davacıya anlattığını, davacının bu durumu anlayışla karşıladığını, nikâhtan sonra aileler arasında düğün masrafları nedeni ile anlaşmazlık yaşandığını, bunun üzerine ertesi gün erkeğin müvekkiline bu evliliğin yürümeyeceğini söyleyerek boşanmayla ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu, davacının devamında gelişen tavır ve davranışları ve özellikle eşine yönelik ithamları nedeniyle evlilik birliğinin devamının imkansız hale geldiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 50 bin TL maddi, 50 bin TL manevi tazminat ödenmesine, dilekçe ekinde sunulan ve davacı tarafından iade edilmeyen eşyaların aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedelleri toplamı 10 bin 772 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etti. İlk derece mahkemesi erkeğin taleplerini kabul, kadının taleplerini ise reddetti İlk derece mahkemesi, eşlerin 24.05.2017 tarihinde nikâhlandıkları, düğünün daha sonraya bırakıldığı, geçen süre içinde kadının bu evlilikten önce yaşadığı cinsel ilişki nedeniyle bakire olmadığını eşine açıkladığı, erkeğin bu açıklama üzerine düğün yapmaktan vazgeçtiği, hâl böyle olunca evlilikle ilgili kendisinden özel bilgiler saklanan erkeğin evliliği devam ettirmekte hukuki ve şahsi faydasının kalmadığı, ortaya çıkan bu sonuçtan tamamen kadının sorumlu olduğu gerekçesiyle kadının karşı boşanma davasının reddine, asıl dava olan erkeğin davasının kabulü ile tarafların TMK'nın 166/1'inci maddesi gereğince boşanmalarına, erkek eş yararına 5 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine, erkeğin ziynet takı alacağı talebinin reddine, kadının ev eşyası talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verdi. İlk derece mahkemesinin kararına karşı karşı davacı kadın istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, 03.07.2020 tarihli kararı ile istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının hangi tarafın tanık beyanlarına üstünlük tanındığına dair gerekçe içermemesi nedeniyle kaldırılmasına, asıl davada verilen boşanma kararının kesinleştiği ve karşı davadaki haklılık durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiği gözetilerek ve ayrıca davacı-karşı davalının evlenmenin iptaline ilişkin talebi hakkında da hüküm kurulması suretiyle adli denetime elverişli ve gerekçeli şekilde karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, esasa ilişkin diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verdi. Dosyayı tekrar ele alan ilk derece mahkemesi, 29.09.2020 tarihli kararı ile erkeğin evliliğin iptal edilmesi yönündeki talebi ile ziynet eşyası alacağı talebinin reddine, tarafların boşanmasına ilişkin hükmün istinaf muhteviyatı dışında bırakılarak kesinleşmiş olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, evlilikle ilgili eşinden özel bilgiler saklayan kadının boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkek eş yararına 5 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi kadın lehine tazminata hükmetti Bölge Adliye Mahkemesi, dosya muhteviyatına göre tarafların aileleri arasında nikâhtan sonra düğün masraflarının kimin tarafından yapılacağına ilişkin tartışma yaşandığı, bu olaydan sonra erkeğin eşinin bakire olmadığını kabullenmiş olmasına rağmen düğün yapmaya yanaşmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, erkeğin boşanma davasının kabulü doğru değil ise de boşanma kararının istinaf edilmeyerek kesinleşmesi nedeni ile hataya işaret edilmekle yetinildiği, asıl davada verilen boşanma kararının kesinleşmesi nedeni ile kadının karşı davasındaki boşanma talebinin konusuz kaldığı, davadaki haklılık durumuna göre inceleme yapıldığında karşı davada davacı kadının haklı olduğu, dolayısıyla yararına yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kadın yararına 10 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararına karşı süresi içinde davacı erkek temyiz isteminde bulundu ve dosya temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'ne gönderildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadın lehine manevi tazminat hükmünü bozdu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararında şu ifadelere yer verildi: "Davacı-karşı davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olması gerekir (TMK m. 174/2). Boşanmaya sebep olan olaylar bu nitelikte değilse manevi tazminata hükmedilemez. Davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya neden olan kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Öyleyse davalı-karşı davacı kadının manevi tazminat talebinin reddi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde davalı-karşı davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." Kadın lehine hükmedilen manevi tazminat açısından hükmü bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, dosyayı Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderdi. Bölge Adliye Mahkemesi kararında direndi Bölge Adliye Mahkemesi, kanunda düğün yapmak zorunlu bir unsur olarak düzenlenmemiş olsa da düğünün yöresel örf ve adetlere göre bir ritüel olduğu, hâl böyle olunca kadının nikâhtan önce yaşadığı ilişki bahane edilerek haksız şekilde düğün yapılmaması ve de evliliğin sonlandırılmak istenmesinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle direnme kararı verdi. Böylelikle dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı. "Düğün masraflarının kimin tarafından yapılacağına ilişkin çıkan tartışma yüzünden düğünün iptal olması kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez" Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi. “Yargıtay'ın manevi tazminatı gerektirmeyen evlilik birliğine ilişkin uygulamalarına göre salt boşanma kararı verilmiş olması olgusu nedeniyle manevi tazminat verilemez. Yargıtay'a göre salt boşanmış olmak, kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaz. Boşanma kararı verilmiş olması manevi tazminat ödenmesine gerekçe yapılamaz. Zira evliliğin sona ermesi, tek başına kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilemez. Aynı şekilde birlik görevlerini yerine getirmemek, evin ihtiyaçları ile ilgilenmemek, ev kirasını veya faturaları ödememek, evi sebepsiz terk etmek, eve bakmamak, eve geç gelmek, bağımsız konut temin etmemek, birlikte yaşamaktan kaçınmak, çalışmamak, sık iş değiştirmek, mali yükümlülükleri yerine getirmemek, dava açarak fiili ayrılığa sebebiyet vermek gibi kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilmeyen kusurlu davranışlar nedeniyle manevi tazminat ödenmesine karar verilemez. Tüm bu anlatılanların ışığı altında olaya gelindiğinde tarafların 24.05.2017 tarihinde nikâh işleminin tamamlanmasının ardından tarafların aileleri arasında düğün masraflarının kimin tarafından yapılacağına ilişkin tartışma yaşanması nedeniyle düğün merasiminin yapılmadığı, eldeki davada erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle kadının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı bariz olup, kadın yararına manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Kaynak: İHA

'Yetersiz ilgi' boşanma sebebi! Haber

'Yetersiz ilgi' boşanma sebebi!

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, "Eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermemek ve eşini üstlerine karşı şikâyet etmek boşanma sebebidir" dedi. İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olduğunu, davalının da aynı kurumda memur olarak çalıştığını, müvekkilini astlarının yanında kendisini küçük düşürdüğünü, davalının ortak çocuğun dünyaya gelmesinden sonraki süreçte müvekkili ile ruhi ve fiziksel tüm bağını kopardığını, müvekkilinin geçirmiş olduğu sinüzit ameliyatı sebebiyle üç gün hastanede yatmasına rağmen davalının müvekkilini ziyaret etmediğini, tarafların yaklaşık 14 aydır fiilen ayrı yaşadıklarını, davalının asılsız itham ve suçlamalarla müvekkilini Merkez Komutanı ile Deniz Kuvvetleri Komutanına, ayrıca Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanına, korumalığını yaptığı Oramiral Komutanına şikâyet mektupları yazdığını ileri sürerek tarafların boşanmalarını, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesini talep etti. Davalı vekili; müvekkilinin, davacının baskıları sebebi ile çocuğunu aldırmak zorunda kaldığını, müvekkiline sürekli şiddet uyguladığını, davacının sadece ailesi ile görüşmesine izin verdiğini, tarafların ortak çocuğunun yedi yaşında iken ağır hastalandığını, müvekkilinin CİMER'e yazdığı mektupta davacıyı hiçbir şekilde kötülemediğini, müvekkilini elindeki silahı göstererek ölümle tehdit ettiğini, fiilen ayrı yaşayan tarafların yeniden bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını belirterek tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili için 1 milyon lira tedbir ve yoksulluk, müşterek çocuk için 1 milyon lira tedbir ve iştirak nafakası ile müvekkili yararına 50 bin lira maddi ve 50 bin lira manevi olmak üzere toplam 100 bin lira tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istedi. İlk Derece Mahkemesine göre davacı erkek daha ağır kusurlu İlk derece Mahkemesi ise şu kararı verdi: "Tarafların ortak bir çocuklarının olduğu, tarafların sık sık tartıştıkları, ortak çocuğun da bunu mahkeme huzurunda dile getirdiği, davacının işinde yoğun olarak çalıştığı, vücut ve kas geliştirmek için spor salonuna gittiği, kas gelişimi için çeşitli besin ve vitaminler kullandığı, eşi ve çocuğuna yeterince vakit harcamadığı, eve geç geldiği, davalı eşin tutumlu olmasına rağmen davacı kocanın pek çok yere borç yaptığı, davalıdan habersiz kullanılan aracın satıldığı, tanık beyanına göre davacının davalı eşi kısıtladığı ve baskı alında tuttuğu, tehdit ettiği, davacı kocanın davalıya "seni ve aileni köpek gibi eğiteceğim" diye hakaret ettiği, tanık beyanında davalının abisi olan davacıya "adi, şerefsiz sen ne biçim erkeksin, babalık mı yaptın, Allah belanı versin ,sürünsün" şeklinde hakaret ettiğini beyan ettiği, tarafların ortak paylaşımlarının kalmadığı, evlilik birliğinin devamının taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşmada her iki taraf kusurlu olmasına rağmen davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, çocuk için 500 TL tedbir nafakasının 600 TL iştirak nafakası olarak devamına, kadın için 400 TL tedbir nafakasının erkekten tahsili ile kadına ödenmesine, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, 10 bin TL maddi ve 10 bin TL manevi tazminatın erkekten tahsiline karar verilmiştir" İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri İstinaf başvurusunda bulundular. Bölge Adliye Mahkemesine göre kadın eş ağır kusurlu Bölge Adliye Mahkemesi, tanık ifadelerine göre kadın eşin, erkek eşe birçok kez hakaret ettiği, erkek sinüzit ameliyatı olduğunda refakatçiye muhtaç olmasına rağmen yanında bulunmadığı, bu konuda tanığa "Ne hali varsa görsün" dediği, kadının ilk tanık listesinde gösterdiği tanık beyanları ile davacı tanığının beyanından anlaşılacağı üzere davacının borçlarının olduğu, eve geç saatlerde geldiği, tarafların bu yüzden tartıştıkları, kadının iş yerinde erkeği üstlerine birden fazla kez şikâyet ettiği, erkeğin bu yüzden üstlerince ifadeye çağrıldığı, yaşanan olaylar karşısında taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu, bu nedenle kadın yararına tazminata karar verilmesinin doğru olmadığı bildirildi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesi hükmünü bozdu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi "Gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucu davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı erkek ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davalı kadın yararına TMK'nın 174/1-2. maddesi koşullan oluşmuştur. O halde davalı kadın lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51) dikkate alınarak uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle kararı bozdu Bölge Adliye Mahkemesi önceki kararında direndi Bölge Adliye Mahkemesi; önceki karar gerekçesiyle genişletilmek suretiyle direnme kararı verdi. Bölge adliye mahkemesinin direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulundu ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı. "Eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermemek ve eşini üstlerine karşı şikayet etmek boşanma sebebidir." Dosyayı ele alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkek eşi ağır, kadın eşi az kusurlu olarak gördüğü kararında şu ifadelere yer verdi. “Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; erkek eşin eve geç geldiği, ailesiyle fazla ilgilenmediği, borçlarının olduğu, sinirli şekilde davrandığı, eşine çeşitli ortamlarda hakarette bulunduğu ve eşini tehdit ettiği, buna karşılık kadın eşin ise; eşine hakaret ettiği ve eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermediği ve eşini üstlerine karşı şikâyet ettiği görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında kadının ağır kusurlu sayılamayacağı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.” Kaynak: İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.