SON DAKİKA
Hava Durumu

#göz

A Gazete - göz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, göz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Düşük gözlere sahip olanlar için makyaj tüyoları Haber

Düşük gözlere sahip olanlar için makyaj tüyoları

ASLI YEŞİLYURT Makyaj yaparken gözlerimizi daha büyük veya çekik göstermeye yönelik makyaj tarzı seçmeye çalışırız. Göz tipine göre değişen bu tarzlar, bizi olduğumuzdan daha farklı gösterir. Düşük göz yapısına sahip olanlar ise yorgun görünümden uzaklaşmak ve daha canlı bir bakışa sahip olmak için pek çok yöntem denemektedir. Peki düşük göz yapısına nasıl makyaj yapılır, tüyolar nelerdir? KAPATICI AŞAMASI Düşük göz kapağına sahip olanlar en ufak göz hareketinde rimel bulaşmalarıyla veya farların dağılmasıyla karşı karşıya kalabilirler. Bunun önüne geçmek için iyi bir makyaj bazı ve kapatıcı kullanmak gerekir. Böylece makyajınızın ömrü daha da uzayacaktır. SABİTLEMEK İÇİN PUDRA Bozulmaların önüne geçmenin bir yolu da pudra ile sabitlemektir. Göz kapağına ve göz altına sürdüğünüz kapatıcıların uzun süre dayanması için işlem sonrası transparan pudrayı tampon hareketlerle uygulayın. EYELINER Düşük göz yapısına sahip olanların en zorlandığı konu ise eyeliner çekmektir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey düzgün bir şekilde sürmektir. Eyeliner tarzı olarak ince çizgileri tercih etmek far ile bütünleştiğinde gözlerinizi daha da yukarı kaldıracaktır. AÇIK TONLAR Göz kapağının orta kısımlarına ise açık tonlar sürülür. Daha doğal tonlarla uyguladığımız bu far, canlı bakışlar oluşturacaktır. KOYU TONLAR Gözlerinizin dış köşelerine koyu tonlarda far sürmek gözlerinizi daha geniş ve yukarı doğru gösterecektir. Böylece düşük göz kapağının oluşturduğu yorgun görünüm ortadan kalkacaktır. RİMEL Rimelinizi hafif dikey açıyla fırçanın uç kısmını kirpiklerinize uygulayarak daha çekik ve yukarı doğru bir görüntü oluşturabilirsiniz. FAR SONRASI Makyaj sonrası dağılan farınızı kapatıcı yardımı ile gözlerin bitiş kısmından yukarı doğru bir çizgi çekerek keskin bir görüntü oluşturabilirsiniz.

Erken teşhis bebeklerde görme kaybının önüne geçebilir Haber

Erken teşhis bebeklerde görme kaybının önüne geçebilir

ROP, bebeklerde, özellikle düşük doğum ağırlığına veya prematüre doğuma sahip olanlarda gelişen bir göz hastalığı olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Cihan Büyükavsar, "ROP, bebeklerin retinasındaki (gözün arka iç tabakası) damarların anormal büyümesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum, bebeklerin doğumdan önceki haftalarında veya aylarında gerçekleşebilir ve erken doğmuş bebeklerde daha yaygındır. Prematüre Retinopatisi, bebeklerin prematüre doğum sebebiyle gözlerinin tam olarak gelişmemiş olmasından kaynaklanır. Normalde, retinanın kenarında bulunan ve gözün merkezine doğru büyüyen damarlar, prematüre bebeklerde yeterince gelişemez ve anormal şekilde büyüyebilir. Bu anormal büyüme, ciddi vakalarda retinayı çepeçevre saran ve görme kaybına yol açabilecek kalın, lifli bir doku olan fibrovasküler proliferasyona (FVP) yol açabilir" dedi. ROP'nin tedavisi, hastalığın ciddiyetine ve evresine bağlı olarak değişebildiğini belirten Büyüksavar, "Hafif vakalarda, göz doktorları hastayı yakından takip edebilir ve doğal olarak düzelmesine izin verebilirler. Ancak, vakalar ilerledikçe ve tedavi gerektiğinde, lazer tedavisi veya ilaç enjeksiyonları gibi cerrahi müdahaleler uygulanabilir. Erken tanı ve tedavi, ROP'nin ilerlemesini durdurabilir ve görme kaybını önleyebilir. Bu hastalığın belirtileri ve tedavileri hakkında daha fazla bilgi almak için bir göz doktoruna başvurmak önemlidir. Göz doktorları, bebeklerin göz sağlığını izlemek ve gerektiğinde müdahalede bulunmak için düzenli kontroller yapabilirler. Prematüre Retinopatisi takibi, erken doğmuş veya düşük doğum ağırlığına sahip bebekler için hayati öneme sahip bir süreçtir. Prematüre Retinopatisinin belirtileri erken doğumdan sonraki haftalar veya aylarda ortaya çıkabilir, bu yüzden risk altındaki bebekler düzenli göz muayenelerine tabi tutulmalıdır" diye konuştu. Kaynak: İHA

Gözlerinizi böyle koruyun Haber

Gözlerinizi böyle koruyun

Göz sağlığında alınması gereken tedbirler hakkında bilgi veren Özel Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İpçioğlu, göz nezlesine yakalanmamak için toplu taşıma araçlarında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Göz sağlığını koruyucu önlemler alınabileceğini aktaran İpçioğlu,“Bu mevsimde kalabalık yerlerde, özellikle otobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında dikkatli olunmalı. Gözde en ufak bir bulgu olduğunda kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır. İlaçlarımızı özenle kullanmalı, tedavimizi yarım bırakmamalıyız”dedi. Ofis çalışanlarında görülen göz problemleri hakkında da bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu,“Çalışanlarda görülen ciddi problem günümüzde monitör hastalığıdır. Hepimizin hayatında bilgisayar çok önemli bir yer tutar. Yoğun klima kullanımı ofis çalışanlarında göz sağlığını ciddi derecede etkiliyor ve kişinin bir göz hastalığı varsa bunu tetikleyebiliyor. Özellikle klimalı ortamlarda göz kuruluğuna yönelik nemlendirici damla kullanılabilir. Düşük derecede olsa sürekli bilgisayara bakan kişilerde gözlük kullanımı yine faydalı olabilir”şeklinde konuştu. Sonbahar aylarında güneş ışınlarının göze direkt temasının göz sağlığına olumsuz etki edeceğini söyleyen İpçioğlu,“Sonbahar ayı da olsa güneş gözlüğü kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Özellikle araç kullananların güneş gözlüğü kullanmaları gerekiyor. Güneşli bölgelerde, güneşli ülkelerde güneş gözlüğü kullanımını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle güneş gözlüğü Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesi gibi dört mevsim güneş alan yerlerde güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle özellikle araç kullanan kişilerde, açık havada çalışan kişilerde önerilir. Kışın açık havada çalışanlar ve araç kullananlara güneş gözlüğü kullanımını tavsiye edebiliriz”dedi. Kaynak: İHA

Uzayda geçirilen zaman insan vücudunu nasıl etkiler? Haber

Uzayda geçirilen zaman insan vücudunu nasıl etkiler?

Ulaş Girgin Teknolojinin son sürat gelişim gösterdiği günümüzde uzaya yapılan yolculuklar sonucu astronotlar Dünya yörüngesinde bulunan uydu ve uzay istasyonlarında uzun süreler geçiriyor. 21 Eylül 2022’de uzaya giden NASA astronotu Frank Rubio, uzayda geçirdiği 371 gün ile uzayda 1 yıldan fazla zaman geçirmiş ilk ABD’li astronot oldu. Peki uzayda bu denli uzun zaman geçirmek insan bedeninde ne gibi değişimlere yol açıyor? Kas ve kemikler Uzayda sürekli yer çekimi olmadığından vücuttaki kas ve kemik kütlesi hızla azalmaya başlıyor. Uzayda geçirilen 2 hafta sonucunda kas kütlesi yüzde 20, altı ay gibi daha uzun seyahatlerde ise yüzde 30 oranında azalabiliyor. Benzer şekilde astronotların iskeletleri dünyada bulunan yerçekimine maruz kalmadığından yeterli zorlanma ile karşılaşmıyor. Bu da minarallerden arınmaya ve güç kaybına sebep oluyor. Astronotlar uzayda geçirilen 1 ay için kemik kütlelerinin yüzde 2’sini, geçirilen 6 ay için ise kemik kütlelerinin yüzde 10’unu kaybediyor. Astronotlar bu kayıpları engellemek adına günde 2 buçuk saat yoğun egzersiz yapsalar da kayıplar tam anlamıyla engellenemiyor. Ayrıca Dünya’da yer çekimi omurgaya baskı yaptığından yer çekimsiz ortamda omurgada bulunan omurlar arasındaki boşluklar genişleyebiliyor ve bunun sonucunda astronotların boyları birkaç santim daha uzayabiliyor. Gözler Dünya'daki yer çekimi vücuttaki kanın aşağı itilmesine yardımcı olurken kalp, pompalama görevi ile kanın vücuttaki dolaşımını sağlıyor. Fakat yerçekimsiz ortamda bu süreç bozuluyor ve kafada normalden daha fazla kan birikebiliyor. Bu durum da gözün arkasında ve optik sinir çevresinde birikerek ödem ve gözün kendisinde yapısal değişiklikler oluşturabildiği gibi, görmede de bozukluk oluşturabiliyor. Ayrıca atmosfersiz ortamda kozmik ışınlara ve güneş parçacıklarına maruz kalan gözde bu nedenle de görme bozuklukları oluşabiliyor. Kalp Yerçekimsiz ortamda kalp, vücudun her bölgesine ulaştıracağı kanı pompalamak için Dünya’daki kadar efor sarfetmediğinden astronotlarda Dünya’ya dönüş sonrasında kalp rahatsızlıkları görülebiliyor.

'Gözyaşı damlası kullanılmalı' Haber

'Gözyaşı damlası kullanılmalı'

Medicana Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, kış aylarında göz sağlığı sorunlarına dikkat edilmesi gerektiğini açıkladı. Kış aylarında sık karşılaşılan göz problemleri konusunda bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu, ”Hastalarımıza kış aylarında rahatsızlık veren sorunlardan biri de göz kuruluğudur. Kışın havalar yağışlı ve karlı geçmesine rağmen nem oranı düşük olduğundan hava oldukça kurudur. Ayrıca kış boyunca yanan kaloriferler, çalışan klimalar, yeterince havalandırılmayan kapalı ortamlar bu etkilerin daha da artmasına yol açar. Özellikle uzun süre bilgisayar karşısında çalışan meslek grupları kuru göz rahatsızlığı açısından risk altındadırlar. Çünkü uzun süreli konsantrasyon gerektiren durumlarda insanlardaki mevcut göz kırpma sayısı azalmakta ve gözler daha çabuk kurumaktadır. Gözlerde batma, sulanma ve kızarıklık şeklinde kendini gösteren göz kuruluğunda hastalara önerilerimiz, çalışılan ortamın nemlendirilmesi, bilgisayar karşısında daha sık göz kırpma ve göz hekiminin önereceği gözyaşı damlalarının kullanılması şeklindedir" dedi. Bir diğer problemin de gözde sulanma, kızarıklık, çapaklanma ile başlayan konjonktivitler olarak adlandırılan sorun olduğunu ifade eden İpçioğlu, "Kış aylarında virüslere bağlı hastalıkların artmasına paralel olarak özellikle gribal enfeksiyonların artış gösterdiği dönemlerde viralkonjonktivitin görülme sıklığı artmaktadır. Toplu yaşam alanları bu açıdan risk altındadır. Hastalık gözde kızarıklık, sulanma, çapaklanma ve ışığa karşı hassasiyet artışı şeklinde şikayetlere neden olur. Genellikle tek gözde başlayıp daha sonra diğer gözde de şikayetler ortaya çıkar. Gözün kornea dediğimiz saydam tabakasını tutarak görme azalması yapabileceğinden en kısa zamanda bir göz hekimine başvurmak gerekir. Hastalıktan korunmak için özellikle gözlerin çok ovulup kaşınmamasına, başkasına ait havlu, makyaj malzemesi ve benzeri şahsi eşyaların kullanılmamasına, bu tür hastalık belirtileri olan kişilerle yakın temastan kaçınılmasına ve el hijyenine dikkat edilmesi gerekir" diye konuştu. Ultraviyole ışınlarının da göz açısından riskleri olduğunu belirten Op. Dr. Adnan İpçioğlu, "Kış aylarında sıcaklığın az olması, ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinin de daha az olduğu anlamına gelmiyor. Kışın karların oluşturduğu parlama ve yansımalar bu etkileri daha da arttırmaktadır. Bu nedenle dışarıda uzun süre vakit harcama eğiliminde olan çocuklar, açık havada çalışan işçiler ve kar sporu yapanlar risk altındadır. Yaşa bağlı katarakt, yaşa bağlı makula dejeneresansı, pterjium, ve göz çevresi cilt kanserleri güneş ışığına bağlı göz hastalıklarından bazılarıdır” diyerek uyardı. Kaynak:İHA

Görme problemleri başarıyı etkiliyor Haber

Görme problemleri başarıyı etkiliyor

Okul öncesi görme bozukluklarının tedavi edilmemesi halinde çocukların öğrenme kabiliyeti, okula uyum süreci ve kişiliklerinin olumsuz etkileneceğine dikkat çeken Özel Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, "Ailelerin çocuklarının eğitim hayatındaki başarısı için bu konuda önlem alıp gerekli tetkikleri yaptırması gerekiyor. Görme problemleri, okul öncesi çocukların yüzde 5 ile 10'unu, okul çağındaki çocukların ise yüzde 20 ile 30'unu etkiliyor. Çocukların derslerdeki düşük başarıları, öğrenme kabiliyetlerinden değil, görme bozukluklarından kaynaklanıyor olabilir" dedi. Okula başlamadan önce ve okul süresince düzenli göz muayenesi yapılması gerektiğini vurgulayan İpçioğlu, "Çocuklarda en sık görülen hastalıklar arasında göz kayması, göz tembelliği, gözyaşı kanalı tıkanıklığı, miyop, hipermetropi, şaşılık, astigmatizma ve konjonktivit yer alıyor. Erken tanı yapılmaz ise çocuğun tahtayı yeterince iyi görememesi, okurken satır atlaması, cümleleri eliyle takip etmesi, bir gözünü daha öne alarak kitaba bakması, televizyonu yakından seyretmesi, gözlerde sulanma ve ödevlerini yaparken zorlanması gibi durumlar okul başarısını olumsuz etkiliyor" diye konuştu. Çocuğunun görme bozukluğunun farkında olmayan ailelerin, çocuklarının derslerdeki düşük başarılarını öğrenme yeteneklerinin düşüklüğüne bağladığının da altını çizen İpçioğlu, "Öğrenme kabiliyetinde eksiklik olmayan çocuklar, iyi göremediği için derslerinden geri kalabiliyor. Göz bozukluğunda önlem alınmadığında, gözde tembellik başlıyor ve bu durum ilerleyen yıllarda çocuğun görme kalitesini daha ciddi oranda etkiliyor. Çocuk göz sağlığı için, 6 ayda bir düzenli kontrol önemli. Erken konulan teşhis ile tedavi süreci de kolayca atlatılabiliyor" şeklinde konuştu. Kaynak:İHA

Doğumsal göz kapak düşüklüğüne ne yapabiliriz? Haber

Doğumsal göz kapak düşüklüğüne ne yapabiliriz?

Acıbadem Bodrum Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Melike Lider Gezer, çocukluk çağında rastlanan göz kapağı düşüklüklerine dair bilgiler verdi. Göz kapağını taşıyan kasların doğuştan zayıf olmasının değişik derecelerde düşüklüğe sebep olduğuna değinen Dr. Gezer “Bu sorunun doğuştan değil de sonraki dönemlerde ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden biri yaşa bağlı değişikliklerdir. Buna ek olarak yaralanmalar, uzun süreli kontakt lens kullanımı, alerjik hastalıklar, enfeksiyonlar ya da tümörler, bazı kas ve sinir hastalıkları bu soruna yol açabilir” diye konuştu. ‘Pitozis’ nedir? Doğuştan rastlanan göz kapağı düşüklüğü yani literatürdeki adıyla “pitozis” sorunlarının genelinde; kapağı kaldıran kasın anormal gelişiminin gözlemlendiğini belirten Dr. Gezer “Her göz kapağı düşüklüğü hastalık belirtisi anlamına gelmez. Ancak bazı çocuklarda; yüzde 70 oranında tek taraflı kapak düşüklüğü gözlenirken, göz kapak kıvrımının olmaması, çocuğun rahat görebilmek için kaş kaldırma veya çene yukarı pozisyonda baş pozisyonu geliştirmesi gibi ek durumlar da görülebilir” dedi. ‘2 ile 4 yaş arası öneriyoruz’ Doğumsal göz kapak düşüklüğüyle birlikte; şaşılık ve göz tembelliğinin de görülebildiğine dikkat çeken Dr. Gezer, göz tembelliğinin, göz bebeğini örten seviyedeki bir düşüklük veya görme kusuru derecesine bağlı olarak geliştiğini ifade etti. Kapağın göz bebeğini örttüğü durumda, kapağın uygun cerrahi operasyonla düzeltilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Gezer, “Göz tembelliğinin geliştiği durumlarda çocuğun 2-4 yaş arası okul çağından önce kapak simetrisinin sağlanmasını öneriyoruz. Tabi bu sadece estetik fayda değil, görüş alanını genişletmek gibi işlevsel bir fayda da sağlar” diye konuştu. Ameliyat için 4 yaşına kadar beklenmelidir Bebeklerde kapak düşüklüğü olduğunda, öncelikle üst kapağın göz bebeğini örtüp örtmediği değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Gezer “Eğer üst kapak, bebeklikte dahi görme sorunlarına yol açıyor, görüş alanını azaltıyorsa, gözün tembelleşmemesi için ameliyat tavsiye ediyoruz. Ancak göz bebeği hizasında bir örtülme yoksa ameliyat için 4 yaşa kadar beklenebilir” dedi. Cerrahiye uygun kapak pozisyonu Dr. Gezer, doğumsal göz kapağı düşüklükleriyle, “Marcus Gunn jaw winking” adı verilen çiğneme kaslarının hareketiyle bazı sendromik durumlarda da karşılaşıldığını; “Blefarofimozis” gibi ailevi olarak da görülebilen sendromlarda ise yine cerrahiyle uygun kapak pozisyonunun sağlanabildiğini dile getirdi. kaynak: İHA

Uzman isimden akıllı lens uyarısı Haber

Uzman isimden akıllı lens uyarısı

Halk arasında akıllı lens adıyla son zamanlarda popülerliği gittikçe artan multifokal göz içi mercekler (lensler) ve diğer lens çeşitleri hakkında merak edilenleri aktaran Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, mercek seçiminin hastanın kişisel durumu ve ihtiyacına göre yapılması gerektiğini vurguladı. Yeni nesil göz içi lensler yardımıyla uzak görme ile birlikte yakın görmenin ve astigmatizmanın da düzeltilmesinin mümkün olduğunu anlatan Göz ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, halk arasında akıllı lens adıyla popülerliği gittikçe artmaya başlayan multifokal lensler (göz içi mercekler) başta olmak üzere diğer lens çeşitleri hakkında açıklamalarda bulundu. Göz içi lens uygulamasıyla hastaların görüş kalitesinde artış elde ettiğimizi söyleyen Prof. Dr. Göçgil, “Gözlerimizin içerisindeki doğal merceğimiz uzağa ya da yakına baktığımızda farklı mesafeleri daha net algılayabilmek için öne ya da arkaya hareket ederek adapte olmakta ve bizim net görmemizi sağlamaktadır. 40 yaşına kadar bu özellik düzgün çalışırken bu yaştan sonra kişiden kişiye farklı olmakla birlikte bozukluk yaşanmaya başlar ve yakın gözlüğü kullanma ihtiyacı duyarız. Hastanın kataraktı var ve ameliyat olması gerekiyorsa ameliyatta göz içine yerleştirdiğimiz lensler sayesinde bu sorunu belirli oranda giderebilmekteyiz. Hastanın uzak ve yakın görüşünde rahatlama yaşaması amacıyla, aynı multifokal gözlükteki prensiple farklı mesafelerde görmeye yardımcı olacak refraktif ve difraktif göz içi lensleri de kullanabilmekteyiz.” dedi. “AKILLI LENS TERİMİ DOĞRU BİR TERİM DEĞİL” Halk arasında “akıllı lens” adıyla son zamanlarda popülerliği gittikçe artan bir başka lens türü olan trifokal lensler hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Göçgil, “Akıllı lens terimi aslında doğru bir terim değildir. Çok odaklı lens grubuna dahil olan bu lensler halk arasında akıllı lens ismiyle anılmakta ve bilimsel olarak yanlış kanılara da sebep olmaktadır. Bazı hastalarımız bunu kontakt lens gibi kolay takılıp çıkarılabilen bir yöntem sanarak başvurmaktadırlar. Bu lensler uzağı, yakını ve ara mesafeyi göstermeyi hedefleyen çok odaklı merceklerdir. Trifokal lensler, gelen ışığın bölgeler arasında odaklanılan alana göre hastaya hem yakını hem de uzak nesneleri net bir şekilde görme kapasitesi sunmaktadır. Gözlüksüz olarak okuyabilme gibi beceriler kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle bu lenslerin her iki göze de yerleştirilmesi en olumlu sonuçları vermektedir. Lenslere beynin uyum sağlaması ve görmede iyileşmenin sağlanması 6-24 hafta gibi bir süreyi alabilmektedir.” açıklamasında bulundu. “LENS SEÇİMİ HASTANIN KİŞİSEL DURUMUNA VE İHTİYACINA GÖRE YAPILMALI” Her hastaya multifokal lens takılamayacağı konusunda hastaları bilgilendiren Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Örneğin sarı noktada hastalığı olan kişilerin çoğuna multifokal lens takılması önerilmez. Mercek seçimi hastanın kişisel durumuna ve ihtiyacına göre dikkatle yapılmalıdır. Üveit, ileri evre glokom gibi bazı hastalıkların olduğu durumlarda da bu lensler kullanılamamaktadır. Kullanılacak göz içi lensin seçiminde hastanın detaylı bilgilendirilmesi, gözün anatomik uygunluğunun yanısıra hastanın beklentilerini ve günlük aktivitelerini tam olarak öğrenerek ameliyat sonrasında hangi tip mercek seçimiyle memnun olacaklarını dikkatlice aktarmak uygun olur. Nitekim bu mercekler gözümüzün içerisindeki doğal lensimizin görevini almakta ve günlük takıp çıkarılma gibi bir seçenek bulunmamaktadır. Tekrar gereken ameliyatları da ek risk taşımaktadır. “CERRAHIN BİLGİLİ VE DENEYİMLİ OLMASI SON DERECE ÖNEMLİ” Cerrahin konu hakkında bilgili ve deneyimli olması seçilecek göz içi merceğin tespiti açısından da son derece önemlidir. Gözün anatomik yapısına, sağlık durumuna ve kişinin yaşamı ile ihtiyacına bakılarak, hastanın gününü nasıl geçirdiği, beklentisi gibi faktörler dikkate alınmalı ve her bir göze en uygun mercek seçilmelidir.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.