SON DAKİKA
Hava Durumu

#eylem

A Gazete - eylem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, eylem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sağlık-Sen Bursa'dan Filistin'e destek Haber

Sağlık-Sen Bursa'dan Filistin'e destek

İsrail’in Gazze’ye insanlık dışı saldırıları tüm hızıyla devam ederken, tepkiler de çığ gibi büyüyor. Sağlık-Sen üyeleri de 81 ilde İsrail’in zulmüne karşı basın açıklaması gerçekleştirdi. Bursa’da Dörtçelik Çocuk Hastanesi önünde toplanan Sağlık-Sen Bursa Şubesi, İsrail’in saldırılarını kınarken, Filistin’e destek çağrısı yaptı. Gerçekleştirilen basın açıklamasına Memur-Sen’e bağlı sendikaların başkanları ve yönetim kurulları ile çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. “Kudüs'e, Gazze'ye, Filistin'e selam olsun” Sağlık-Sen Bursa Şubesi Başkanı Gökhan Yünkül yaptığı açıklamada, “İlk kıblemiz Mescid-i Aksa için, Kudüs için, bombardıman altındaki Gazze için buradayız. Vurulan, yıkılan hastanelerdeki bebekler için, şehit olan sağlık çalışanları için buradayız. Gözü yaşlı analar, bağrı yanık babalar için, süt kokulu bebekler için, vicdanların sesi olmak için buradayız. Sağlık-Sen teşkilatları olarak, Türkiye’nin 81 ilinden, hastanelerimizden sesleniyoruz. Kana doymayan, işgalci, katil, Siyonist İsrail’i lanetlemek, mazlum Filistin halkının haklı davasına destek vermek için buradayız. Kudüs’e selam olsun. Gazze’ye ve Filistin halkının haklı mücadelesine selam olsun” dedi. “Uluslararası toplum film gibi soykırımı izliyor” Terörist İsrail’in kana doymadığını ve Gazze’de savaş suçu işlediği hatırlatan Yünkül, “Gazze’de katil İsrail tarafından soykırım yapılmaktadır. Gazze’de bebekler, çocuklar, kadınlar, siviller katledilmekte. Hastaneler, okullar, camiler bombalanmakta. Sağlık-Sen olarak yaşanan bu vahşete kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Bu soykırımı görmezden gelmemiz imkansızdır. Sivil ve masum insanlara yönelik saldırıları nefretle kınıyor, hayatlarını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyor, yaralılara şifalar temenni ediyoruz. Avrupa, Gazze’deki soykırımı film izler gibi izlemektedir. İki yüzlü batı uygarlığı, Gazze’de başını kuma gömmüştür. İki yüzlü batı bu vahşeti görmemektedir. İnsan Hakları Örgütleri üç maymunu oynamaktadır. Dünya Sağlık Örgütünden ses çıktığını duydunuz mu? İnsan hakları savunucularından haber var mı? Dünya, Hiroşima’ya atom bombası atanlardan, sivilleri katledenlerden, tepki vermesini bekliyor” diye konuştu. “Bu saldırılar insanlık adına utanç vericidir” Şu ana kadar Gazze’ye atılan bombaların 12 bin ton olduğunu vurgulayan Yünkül, “Yazıklar olsun bu vahşeti görmeyenlere. Yazıklar olsun hastanelerin bombalanmasına göz yumanlara. Yazıklar olsun riyakarlık yaparak İsrail’e arka çıkanlara. Gazze’de hastane yok, ilaç yok, doktor yok. Yoğun bakımdaki bebekler çaresiz. Ölüme mahkûm edilmiş durumda. İnsan sağlığına hizmet eden kurumlara, hastanelere saldırı yapılması insanlık dışıdır, insanlık suçudur. Savaşlar dahil her dönemde hastaneler, saldırılmayan, en korunaklı alanlar olarak kabul görmüştür. Ancak bugün, katil İsrail, hastaneleri gözünü kırpmadan vurmaktadır. Katil İsrail’in hastaneye yaptığı hava saldırısında bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, sağlık çalışanları hayatını kaybetmiştir. Bu saldırı, insanlık adına utanç vericidir. İnsanı yaşatmak için çaba gösteren sağlık çalışanının canına kast etmek insanlığı öldürmektir, vicdanlara savaş açmaktır. İnsan sağlığına hizmet eden kurumların hangi şartlarda, hangi gerekçe ile olursa olsun saldırıya maruz kalması kabul edilemez” ifadelerini kullandı. “Sağlık çalışanlarımız yaraları sarmak için Gazze'de” Gazze'de hastanelerin hizmet dışı kaldığını belirten Yünkül, “Sağlık merkezleri, elektrik kesintisi ve yakıt tükenmesi nedeniyle hizmet veremiyor. Tıbbi destek ve ilaç yardımları engellendiği için ulaşamıyor, insanlığın ve merhametin önü kesilmiştir, yolu bağlanmıştır. Gazze’de çocuklar ilaç ve elektrik olmadığı için ölüyor. Yoğun bakımlarda bebekler can veriyor. Yaralılara bakım yapılamıyor. Gazze’nin bekleyecek durumu kalmadı. Gazze’de tıbbi cihazlar kullanılamıyor, çünkü enerji yok. Gazze’de ameliyatlar yapılamıyor, çünkü malzeme yok. Hasta ve masum insanların çaresizliğine kayıtsız kalamayan, mazlum coğrafyalara her zaman elini uzatan alicenap devletimiz bu vicdani görevi de üstlenmiştir. Yüce devletimiz, Sağlık Bakanlığımızın öncülüğünde, cesaret timsali hekimlerimiz ile birlikte acil olarak ihtiyaç duyulan ekipmanları, cihazları, malzemeleri Gazze sınırına ulaştırılmıştır. Sadece milletimize değil insanlığa umut olan sağlık çalışanlarımız şimdi de mazlum Filistin halkının yaralarını sarmak için Gazze’dedir. Duamız yaraların sarılması, zulmün son bulması ve sağlık çalışanlarımızın sağ salim dönmesi içindir” dedi.   “Yaşasın insanlık, kahrolsun siyonizmin uşakları” İsrail makamları Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmasını belirten Yünkül , “Tüm devletler ve uluslararası kuruluşlar bir an önce Gazze’de insani ateşkesin tesisine yönelik girişimlere samimiyetle destek vermelidir. İsrail makamları, insanlığa karşı işlenen suçlara, savaş ve saldırı suçlarına bakan Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır. İsrail-Filistin arasındaki kördüğümün açılması için reçete bellidir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları dahilinde coğrafi bütünlüğü sağlanmış bağımsız ve egemen Filistin devletinin tanınması şarttır. Ey Siyonist İsrail, Ey işbirlikçi ABD, Bu firavunluğunuza rağmen Elbet bir Musa çıkar, saltanatınızı yıkar. Buradan hep birlikte haykırıyoruz Yaşasın çocuklar, Yaşasın insanlık, Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun Siyonizm’in uşakları” Kaynak:İHA

Benzin döktü, evden çıkmadı Haber

Benzin döktü, evden çıkmadı

Olay, saat 11.00 sırasında Muratpaşa ilçesi Güvenlik Mahallesi, 270 Sokak üzerindeki 5 katlı bir apartmanın giriş kat dairesinde meydana geldi. 40 yaşındaki kebap ustası İsmail Başboğa, 5 yıldır kirada yaşadığı daire ile ilgili bir süre önce ev sahibi ile tahliye noktasında sorun yaşamaya başladı. Sabah saatlerinde icra memurlarını ve polisi karşısında gören Başboğa, girdiği bunalım sonucu eline aldığı benzin bidonuyla sokağa çıktı. Kendini yakacağını söyleyen Başboğa’yı görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarla adrese itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kısa sürede adrese gelen polis, şahsı ikna etmeye çalıştı. Yaklaşık yarım saatlik çalışmanın ardından vatandaşların da araya girmesiyle şahıs eyleminden vazgeçti. Ekip arabasına bindirilen şahıs, önemli eşyalarını almak için evine girmek istedi. Polis kontrolünde evine giren Başboğa, kıyafetlerini ve eşyalarını karton kutuya yerleştirdi. Evden çıkışında kadın icra memuruna sesini yükselten Başboğa, ardından "Çok özür dilerim" diyerek affını istedi. Bir hayli sinirli olduğu gözlemlenen Başboğa, “4 yıldır kirasını ödüyorum, kirasını ödediğim halde bankadan parasını çekmiyor. 4 sene sonra evin kapısına geldi. Bütün hesaplarına bloke koydurmuş. Bu adam bana para yatırmadı diyerek beni bu duruma düşürdü” diye tepki gösterdi. Eşyaları kolilenerek dışarı çıkarılan Başboğa, ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Olayla ilgili inceleme devam ediyor. Kaynak: İHA

Bursa'dan İsrail'e 'sessiz' tepki Haber

Bursa'dan İsrail'e 'sessiz' tepki

İsrail-Filistin savaşında şiddet tırmanmaya devam ederken Bursa Kadın Gönüllü Kuruluşları, savaşta zarar gören sivil halk için sessiz oturma eylemi yaptı. İsrail’in Gazze’deki hastane ve okulları vurduğunu söyleyen kadınlar savaşın bir an önce durmasını istedi. “El-Ehli Baptist Hastanesi'ni bombalaması sonucu 500'den fazla insan katledildi” Gazze’de tüm dünyanın gözü önünde savaş suçu işlendiğini söyleyen kadınlar, “Bizler vicdan sahibi Sivil Toplum Örgütlerinin Kadın Temsilcileri ve anneler olarak İsrail'in Gazze Şeridi'nde 17 gündür sürdürdüğü katliama ‘dur’ demek için buradayız. Bizimle aynı duyguları paylaşan herkesi İşgalci İsrail’in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını bir an önce durdurması için harekete geçmeye davet ediyoruz. Apartheid rejimi, yaklaşık yüz yıldır Filistinlilerin topraklarını işgal ederek defalarca katliam gerçekleştirdi. İki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze Şeridi'ne ise 17 yıldır abluka uygulayarak bölgeyi adeta bir toplama kampına çevirdi. Gazze Şeridi'ne yönelik yıllardır süren bombalı saldırılarda sahilde piknik yapan aileleri, sokakta oyun oynayan çocukları, hastanelerde tedavi bekleyen hastaları, ibadethaneleri, insanın en güvenli sığmağı olan evlerinde aileleri, en çok da kadın ve çocukları hedef aldı ve maalesef Gazze'de hiçbir yer güvenli değil. Gazze'de devam eden saldırılarda okullar, camiler, hastaneler vurularak dünyanın gözü önünde savaş suçu işleniyor. İşgalci İsrail Yönetimi askerlerine yargılanmayacaklarının güvencesini vererek bunun yolunu açtı ve tam 17 gündür bütün uluslararası hukuk kurallarını ve insanlığı ayaklar altına aldı. Bu sürecin son halkası olarak Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği katliamlarda yine yüzlerce kadın ve çocuk işgalcilerin açık hedefi oldu. 17 Ekim Salı gecesi İsrail'in El-Ehli Baptist Hastanesi'ni bombalaması sonucu büyük çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 500'den fazla insan katledildi. İşgalci İsrail, daha güvenli olduğunu düşündükleri için sığındıkları hastanenin bahçesinde oyun oynayan, yemek yiyen çalışan masum çocuk ve kadınları vahşice katletti. Anneler ve babalar çocuklarının paramparça olan cesetlerini toplayıp poşetlere koyarak defnetmek zorunda kaldı” dedi. “İsrail her 15 dakikada bir, üç çocuk katlederek Gazze Şeridi'nde soykırım uyguluyor” Gazze Şeridi’nde yaşananların soykırım olduğunu belirten kadınlar, “Filistin'den her geçen dakika acı haberler alıyoruz. Şu ana kadar işgalci İsrail'in Gazze Şeridi'ne gerçekleştirdiği saldırılarda binden fazlası çocuk olmak üzere 6 bine yakın kişi öldürüldü. Gazze Sağlık Bakanlığı, işgalci İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70'inin kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğunu ve bombalanan bina enkazında kalan bin 300 kişiden haber alınamadığını. Bunlardan 600'ünün yine çocuklardan oluştuğunu açıkladı. Tablo çok acı. İşgalci İsrail her 15 dakikada bir, üç çocuk katlederek Gazze Şeridi'nde, dünyanın gözü önünde soykırım uyguluyor. Bizler vicdan sahibi kadınlar ve anneler olarak, dünya liderlerini, uluslararası sivil toplum kuruluşlarını, Birleşmiş Milletleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni, İslam İşbirliği Teşkilatı'nı, Arap Birliği'ni, siyasi aktörleri ve kamuoyunu işgalci İsrail’in Gazze Şeridi'ne uyguladığı soykırımı durdurması için harekete geçmeye ve işgalci İsrail’e yaptırım uygulamaya davet ediyoruz. Biz, Filistinli kadın ve çocuklarını yanında olduğumuzu göstermek adına şu andan itibaren 25 Ekim Çarşamba günü 20.00'a kadar bu alanda sessiz bir oturma eylemi başlattığımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Vicdan sahibi herkesi Filistinli kadın ve çocuklara destek vermeye ve onlara sahip çıkmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu. Kaynak: İHA

Köy sakinleri eylem yaptı Haber

Köy sakinleri eylem yaptı

Bursa’nın Orhaneli ilçesine bağlı Firoz köyü yakınlarına yapılan mermer ocağına karşı köy sakinleri eylem yaptı. Bursa’nın Orhaneli ilçesi bağlı Firoz köyüne 300 metre kala bir firma tarafından mermer ocağı yapılacağını duyan köylüler eylem yaparak bu karardan dönülmesini istedi. 24,35 hektarlık alanda mermer ocağı faaliyetlerinin yürütülmesi için izin alan madencilik firmasına köylüler ve Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) tarafından dava açıldı. Eylem sırasında köy sakini bir amca göz yaşlarına hakim olamadı. Yaşlı adam; “Bizim çocukluğumuz buralarda geçti, geçimimizi burada tarlalarımızdan sağlıyoruz. Biz burada mermer ocağını istemiyoruz.” dedi.. Köy sakinleri; geçimlerini sağladıkları tarlaların zarar göreceğini ve geçim kaynaklarının yok olacağını dile getirdi. Firoz köyünde büyüyen Avukat Elif Aslan, “Buraya yapılan madencilik faaliyeti sadece köyümüze ve çevre köylere değil Bursa’ya zarar verecek o yüzden bütün Bursa’lıları buraya davet ediyorum. Gelin doğanıza sahip çıkın” dedi. Firoz köyünde yapılan basın açıklamasında konuşan DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, ”Burada köyümüzü doğamızı, yeşilimizi, çocuklarımızın geleceğini savunmak için bir araya geldik. Yüzyıllardır yaşadığımız köyümüzde, bir şirket kendi cebini doldurması için biyolojik doğasını, yaşamını, geleceğini riske atan bir madencilik faaliyetini başlattı. Biz bu faaliyetin başlatılmaması için hep birlikte yetkililere çağrıda bulunmuştuk. Daha önce yetkililere, köyümüzde temiz havayı soluyamayacağız, 'köyümüzde su varlığı tehdit edilecek, köyümüzde huzur kaçacak' dedik. Bunun üzerine Firoz köylüler yargıya başvurarak dava açtılar. Buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz, dava süreci bitene kadar burada madencilik faaliyetinin başlamasını istemiyoruz.” dedi. Murat Demir, firmanın ruhsat için de hileye başvurduğunu öne sürerek, "Çünkü bu firma 24.35 hektarlık alan için başvuruda bulunmuş. Neden? Çünkü 25 hektarlık alan başvurusunda bulunsa bakanlık Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu isteyecek. Çevre Etki Değerlendirme (ÇED)’ten muaf tutulmak için ilk etapta 25 hektarın altında başvuruda bulundu. Ama biz biliyoruz ki ruhsat alanı daha büyük, sadece Firoz köyü değil, Dağ güney köyünü de etkileyecek. Ocağın bir kısmı karşı köyde olacak ve Karesi köyünü de etkileyecek yani çevre köyleri de etkileyecek ve içine alacak. Adeta kanserli bir hücre gibi burayı 24 hektarlık alanlar alarak burayı sarıp adeta kanser gibi bu alanı öldürecek. Bizde buna müsaade etmek istemiyoruz.” Mermer ocağı Çınarcık barajını etkileyecek Mermer ocağının Çınarcık Barajını da etkileyeceğini kaydeden Demir, “Buradaki madencilik faaliyeti sadece çevre köylere zarar vermeyecek, Bursa’ya da zarar verecek. Hemen alt tarafta Çınarcık barajını dolduracak en önemli kollarından olan Kocasu deresi geçmekte. Buranın bütün taşı, toprağı, pisliği Kocasu deresine gidecek ve Çınarcık barajını etkileyecek. Kocasu deresi buradan etkilenip su yer altına kaçacak ve Çınarcık barajını besleyemeyecek. Çınarcık barajı şuanda içinde bulunduğumuz ve önümüzdeki 50 yıllık süreçte yaşanacak iklim krizinde Bursa’nın su sorununu çözecek önemli bir barajdır. Bu yüzden bu faaliyet sadece Firoz köy ve çevresini değil Bursa’yı da olumsuz etkileyecek. Yetkililer biran önce buradaki faaliyeti sonlandırmalıdır, bizde , köylülerde, Bursa’lılar da buradaki mermer ocağını istemiyoruz. Cep telefonlarından haritalara girip bakarsanız, Orhaneli, Keles ve bu yol üzeri yüzlerce taş ve mermer ocakları tarafından işgal edilmiş durumda. Şimdi soruyorum bu coğrafyaya bu kadar madencilik faaliyeti yapılması revamıdır. "Buradan Çin'e mermer gidecek diye, bir grup insanın cebi para görecek' diye buradaki köylerin ve yüzlerce insanın zarar görmesi Allah’tan hak mıdır. Şimdi soruyorum bize taş mı lazım yoksa yeşillik mi? Bize su mu lazım yoksa taş mı lazım? Bize çocuklarımızın geleceği mi yoksa taş mı lazım? Buradan yetkililere bir kez daha ifade ediyoruz, biz burada mermer ocağı istemiyoruz! Bizde Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) olarak burada Firoz köyünün yanındayız ve bu mermer ocağı gidene kadarda buradayız.” şeklinde konuştu Kaynak: İHA

Koku sorunu için acil eylem planı devrede Haber

Koku sorunu için acil eylem planı devrede

Bursa’da 1995 yılında beri kullanılan Yenikent Katı Atık Depolama Sahası’ndan kaynaklanan koku şikayetleri, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Eylül ayı oturumunda da gündeme geldi. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, hem yapılması planlanan Batı Katı Atık Entegre Tesisi ile ilgili süreci hem de Yenikent Depolama Sahası çevresindeki mahallelerin yaşadığı sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik yaptıkları çalışmaları meclis üyeleri ile paylaştı. Hafta başında kokudan en fazla etkilenen 7 mahallenin muhtarı, mahalle sakinleri, bölgedeki okul müdürleri, ilgili meclis komisyonu üyeleri ve siyasi parti temsilcilerinin de katılımıyla geniş kapsamlı bir toplantı yaptıklarını belirten Başkan Aktaş, süreci yakından takip ettiklerini söyledi. Onay çıktı, süreç başlıyor Yenikent sahasının kapatılmasının 2019’da kendisinin seçim vaadi olduğunu hatırlatan Başkan Aktaş, “Büyük bir gayretle bu süreci açmaya çalışıyoruz Allah'a hamdolsun hiçbir engelimiz kalmadı. Yeni tesisle ilgili Cumhurbaşkanlığından onay da çıktı. Yenikent’te artık 'Y' vadisine geçilmesiyle biraz konut bölgesine yaklaşıldı. Eskiden şikayet eden 13-14 mahalle vardı. Artık şikayet eden mahalle sayısı 7. Fakat 1-2 kişi de olsa şikayet eden vatandaşlarımız var nihayetinde. Aksi bir durum olmazsa ‘yap-işlet-devret’le yapacağımız ve çöpün de yüzde 70 civarında azalacağı, açıkta asla çöpün olmayacağı, gerekli ayrıştırmanın yapılarak ekonomiye kazandırılacağı fabrika misali büyük bir tesis yapıyoruz. Ne kadar iyi iş yaptığımızı hep birlikte göreceğiz. Kayapa’daki vatandaşlarımızın zerre şüphesi olmasın. Şuan onları 10’larca hafriyat kamyonu, taş kamyonu rahatsız ediyor. Onların bu sorununu da çözüm olacağız inşallah. Onlara müthiş bir çevre yolu da yapacağız. Dolayısıyla mahalle içerisine girmeden, tamamen usulüne uygun bir şekilde ortamın oluşmasını 1 - 1,5 yıllık süreç zarfında sağlayacağız. Ne kadar hayırlı bir iş yaptığımızı göreceksiniz. Bugün insanların anlaması çok mümkün değil ama 5-10-20 yıl sonra, bazıları ‘hayır’ demiş olsa bile bu meclisi hayırla yad edecekler. Keşke bugüne kadar bu itirazlar yapılmasaydı. Bazı davalar, mahkemeler açılmasaydı. Belki bugüne kadar bu tesisi açmış ve devreye koymuş olacaktık. Ama inşallah bittiğinde bu keyfi hep beraber yaşarız” diye konuştu. Ekipler sahada Bursa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ulaş Akhan da bölge sakinlerinin artan şikayetleri üzerine Yenikent sahası çevresinde yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Vatandaşların şikayetine konu olan, koku, poşet atıklarının etrafa dağılması, başı boş köpekler ve artan sinek popülasyonu ile ilgili tüm birimlerin sahada tespitleri yaptığını kaydeden Akhan, “File sistemiyle çöp poşetlerinin dağılmasını engelleyecek sistemler üzerinde çalışıyoruz. Başıboş köpeklerin çevreye dağılmasıyla ilgili tesis çevresinde tel örgütlerin kontrol edilmesinin yanında Veteriner Hizmetleri Müdürlüğümüzün yapacağı çalışmalar var. Mahalle içinde kokuya sebep olan çöp kovaları ilaçlanıyor. Sinekle alakalı, bölgede hayvancılık tesisleri var. O tesislerin kaldırılmasıyla alakalı kararları alıyoruz. İlaçlamayla alakalı 7 mahallede düzenli ilaçlama yapıyoruz. Yenikent sahasının etrafında ağaçlandırma çalışması yapacağız. Alanın çevresinde giderlerle ve terfi istasyonuyla alakalı tedbirler alınıyor, BUSKİ çalışma başlattı. İnşallah 3 hafta içinde sonuçlarını alacağız. Bölgedeki tozlanmanın engellemesiyle alakalı düzenli sulama yöntemleri belirlendi. Tüm çalışmaları günlük olarak takip ediyoruz” dedi. Kaynak: Bülten

Bursa'da eylem yasağı! Nedeni ise... Haber

Bursa'da eylem yasağı! Nedeni ise...

Bursa Valiliği, TAYAD (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği) tarafından gerçekleştirilecek olan yürüyüş eylemi nedeniyle Bursa’da 6 günlük eylem yasağı getirdi. Bursa Valiliği’nden duyurulan yasaklama kararı ise şöyle: “Sosyal medya ve açık kaynaklardan yapılan araştırmalar neticesinde, DHKP-C terör örgütü içerisindeki faaliyetleri nedeniyle Ankara/Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz kurumunda hükümlü bulunan ve 24 Nisan 2023 tarihi itibariyle süresiz açlık grevi eylemine devam eden Nedim ÖZTÜRK isimli şahsa destek olmak ve “S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları”nı protesto etmek ve kamuoyu oluşturmak amacıyla TAYAD (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği) organizesinde 04 Eylül 2023 tarihinde İstanbul ilinden başlayarak Kocaeli/Gebze, Bursa ve Eskişehir illeri üzerinden 08 Eylül 2023 tarihinde Ankara’da TBMM önünde sonlandırılması planlanan yürüyüş eylemi ile ilgili İlimiz genelinde park/bahçe, genel yollar, kamu binaları önü, STK’ların önü, umuma açık kapalı alanlarda, umuma açık veya kapalı yer toplantıları, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stand, çadır kurma, bildiri dağıtma, afiş asma, yazılama ve belirtilen konuların devamı niteliğindeki tüm eylem ve etkinliklerin yapılmasının ve bu amaçla İlimize gelecek olan araç ve şahısların genel kamu düzenini bozabileceği, toplumda infial uyandıracak, milli, vicdani ve insani değerlere dokunacak, toplumsal iç barışı tehdit edebileceğinden ve eylemi gerçekleştirecek grup ve şahıslar ile vatandaşlar arasında sözlü ve fiziki provokatif amaçlı olayların olabileceği dikkate alındığında, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. Maddesi ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17. maddesi hükümleri doğrultusunda; yukarıda belirtilen nitelikteki tüm eylem ve etkinliklerin Bursa il sınırları içerisinde (ilimiz merkez ilçeleri, dış ilçeler ve jandarma sorumluluk bölgeleri dâhil) 05 Eylül 2023 günü saat 00.01’den - 10 Eylül 2023 günü saat 23.59’a kadar 6 gün süreyle yasaklanmıştır.” Kaynak:İHA

Bursa’da veteriner hekimler iş bıraktı Haber

Bursa’da veteriner hekimler iş bıraktı

Ulaş Girgin Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi ve 81 ili temsil eden 56 Veteriner Hekim Odası’nın yöneticileri ve üyeleriyle birlikte eş zamanlı olarak tüm ülkede bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Veteriner hekimler, karşı karşıya oldukları şiddete dikkat çekip sağlıkta şiddet yasasına dahil edilme    taleplerini dile getirdi. Bursa Veteriner Hekimler Odası’nın BAOB Demokrasi Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasında Bursa VHO Yönetim Kurulu Başkanı Melike Baysal konuştu. Melike Baysal’ın konuşmasından satır başlıkları ise şöyle; Bugün buraya, eğitimini aldığımız ve bizim için kutsal olan mesleğimizi yaparken karşı karşıya kaldığımız ve artık tahammül edilemez noktaya gelen şiddeti kamuoyuyla paylaşmak ve yetkililere sesimizi duyurmak için toplandık. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi ve 81 ilimizi temsil eden 56 Veteriner Hekim Odası’nın yöneticileri ve üyeleriyle birlikte eş zamanlı olarak, bütün ülkede bu basın açıklamasını kamuoyuyla paylaşmaktayız. Veteriner hekimler toplum sağlığını korumaktadır Veteriner hekimler koruyucu hekimlik hizmetleriyle salgınları önleyerek toplum sağlığını korurlar, hayvanların sağlıklı ve refah içinde yaşamasını sağlarlar, gıda denetimleri ile toplumun sağlıklı güvenilir gıda tüketmesini sağlarlar, hayvan varlığını koruyarak hem ülke ekonomisine hem de halkın ekonomik hayvansal gıdaya ulaşmasına katkıda bulunurlar. Ayrıca insan sağlığı ya da hayvan sağlığında kullanılan aşı ve ilaçların geliştirilme süreçlerinde aktif rol oynarlar. Görüldüğü üzere veteriner hekimlik mesleği toplum sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığı açısından yaygın etkileri olabilecek risklerin bertaraf edilmesinde en önemli bariyerdir ve bu nedenle aslında tüm dünyada stratejik bir konumdadır. Tam da bu stratejik konumu nedeniyle veteriner hekimleri kendi çıkarları önünde risk görenler, geçmişte de bugün de şiddete başvurmaktalar, mesleğimizi değersizleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu yaşananlar yeni değil, geçmişten başlayan, bugün artık dayanılmaz hale gelen bir süreçtir.   Şiddet devam ediyor Bu şiddet, bazen kamu adına gıda denetimi yapan veteriner hekime, bazen çalıştığı kurumun eksiklerinden sorumlu tutulan belediyede çalışan veteriner hekime, bazen kâr kaygısıyla gözü dönmüş işletme veya hayvan sahiplerinin, halk sağlığına zararlı olan hayvansal ürünler için “tüketilemez” kararı veren işletme veteriner hekimine, bazen, mesleğinin gerektirdiği tüm bilimsel tedaviyi uygulanmasına rağmen tedaviyi beğenmeyen hasta yakını tarafından serbest veteriner hekime, bazen emeğinin karşılığı olan ücreti isteyen veteriner hekime, bazen aşı karşıtlarının ve sanal ortamdaki bilgi kirliliği nedeniyle ücra köylere aşı için giden kamu veteriner hekimine, bazen taciz olarak, tek hedefi 5 yıl eğitim aldığı mesleğini yapmak olan kadın meslektaşımıza, bazen hayvanları sömürmeyi meslek edinen ve rant kapısı haline getiren ve kendine hayvansever diyen bazı gruplar  ve trolleri tarafından sosyal medya linciyle veteriner hekimlere yönelik olarak ara vermeden devam ediyor. Nitekim geçen yıl, tam da Dünya Veteriner Hekimler Günü’nden birkaç gün önce, Yozgat/Sorgun’da, mezbahadaki et için, “halk sağlığı için risklidir, tüketilemez” kararı veren meslektaşımız Veteriner Hekim Volkan Lale bıçaklanarak öldürülmüştür. Temmuz 2023 tarihinde İzmir’de meslektaşımız Veteriner Hekim Caner Ülgen ilk müdahalesini ve sevkini yaptığı hastanın sonradan hayatını kaybetmesi üzerine 4 hasta yakını tarafından darp edilmiştir. Son olarak da, Ağustos 2023’te, Ankara’da mesleğini icra eden meslektaşımız Veteriner Hekim Ceren Eroğlu bir hasta yakını tarafından hastasının tedavisi sürecinde hayatını kaybetmesi üzerine görevi başında saldırıya uğramıştır. Veteriner hekimler ülkeyi terk ediyor Biz biliyoruz ki iş güvencesi ve can güvenliği nedeniyle açıklanamayan daha onlarca şiddet örtbas edilmekte bizlere ve kamuoyuna yansımamaktadır. Yaşanan bu şiddet, biz veteriner hekimleri artık yeter dedirtecek noktaya getirmiş, birçok meslektaşımız ya mesleğini bırakmış başka işlere yönelmiş ya da yurt dışına gitmeye başlamıştır. Unutmayınız; Salgınlar, antibiyotik direnci, hayvanlardan insanlara bulaşabilen zoonotik hastalıklar, sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişim önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalacağımız en büyük sorunlardır. Veteriner hekimler tüm bu sorunların çözümü için zorlu bir akademik eğitim almış, çok farklı stratejik alanlarda görev yapan ve bu görevleri nedeniyle aynı zamanda halk sağlığının da garantisi olan bir mesleğin mensuplarıdır. Bu nedenle, veteriner hekime uygulanan şiddet aynı zamanda toplumun sağlık hakkına uygulanan bir şiddettir. Çünkü veteriner hekime yapılan şiddet, sağlıksız, yetersiz ve pahalı hayvansal gıda, bunun sonucu olarak çocuklarda fiziksel ve zihinsel gelişim eksikliği, Kuduz, Brusella, Tüberküloz, Şarbon, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vb hayvanlardan insanlara geçebilen hastalıklar olarak halkımıza geri dönmektedir. “Bizlerle birlikte halk sağlığı da ölüyor” Dünyayı bekleyen pandemiler, gıda krizi ve iklim krizi gibi sorunlar başta olmak üzere, risklerin bertaraf edilmesi, ülkemizin bu süreçleri en az zararla atlatması için alınacak tedbirlerin en başında, bu görevleri yapan veteriner hekimlerin can güvenliğinin ve iş güvencesi ile birlikte kamuda veteriner hekimlik otoritesinin güçlendirilmesi ve özlük haklarının iade edilmesi bulunmaktadır. Ancak, bizler linç ediliyor, darp ediliyor, daha ötesi öldürülüyoruz ve bizlerle birlikte aslında halk sağlığı da ölüyor. “Veteriner hekimlere hakları iade edilmelidir” Yaşanan süreç, biz veteriner hekimleri yıldırmış, bıktırmış ve artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Sağlık çalışanları için düzenlenen yıpranma payı, ek gösterge, maaş iyileştirmesi vb. tüm özlük hakları konularında ve Sağlıkta Şiddet Yasası’nda veteriner hekimler kapsam dışı bırakılmış ve dışlanmışlardır. Meslektaşlarımız büyük umutlarla başladıkları mesleklerini bırakmakta, özellikle genç meslektaşlarımız geleceklerini yurt dışında aramaktadırlar.  Veteriner hekimler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda Sağlık Hizmetleri Sınıfında tanımlanmıştır, vakit kaybetmeden gereği yapılmalı, veteriner hekimliğin hangi alanında olursa olsun yaptıkları hizmetlerle kamu sağlığını koruyan tüm veteriner hekimler “Sağlıkta Şiddet Yasası” kapsamına alınmalıdır. Şiddeti oluşturan unsurlar ortadan kaldırılmalı, şiddet tavizsiz cezalandırılmalı, kanunlar ve bilimsel gerçekler önünde sağlık çalışanı olan veteriner hekimlere hakları iade edilmelidir. Bugün, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi ve 56 Veteriner Hekim Odasının eşzamanlı olarak sizlerle paylaştığı bu metindeki taleplerimizin, hukuken ve siyaseten de takipçisi olacağımızı bildirir, buraya gelerek bizlere destek veren meslek odası yöneticilerine, sendikalara, sivil toplum örgütlerine, öğrencilerimize-ailelerine, hasta sahiplerimize ve en önemlisi, birlikte güçlüyüz diyerek, muayenehane, poliklinik ve hastanelerini kapatan, iş bırakan, iş yavaşlatan, özetle mesleğine, meslektaşına ve meslek örgütlerine sahip çıkan, mekan ve zaman mefhumu  olmadan, yaşamını hayvan sağlığı ve refahı ile halk sağlığının korunmasına adayan tüm meslektaşlarımız ile basınımızın çok değerli emekçilerine teşekkür ederiz.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.