SON DAKİKA
Hava Durumu

#doktor

agazete - doktor haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, doktor haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ağız ve diş sağlığının önemi Haber

Ağız ve diş sağlığının önemi

Ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmediği durumlarda diş çürükleri ve diş kayıpları kaçınılmaz olduğu hatırlatılan açıklamada, “Toplumda diş çürüğünün sık görülmesi ve genel sağlığa etkilerinden dolayı ağız ve diş sağlığı problemlerinin açığa çıkmadan önce koruyucu önlemlerle engellenmesi gerekmektedir. Sağlık “fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali” olarak tanımlanmakta, sağlıklı olma durumu ise ancak vücuttaki tüm organ ve dokuların sağlıklı olması ile mümkün olmaktadır. Ağız ve diş sağlığı da genel sağlığın, dolayısıyla yaşamsal fonksiyonların ve yaşam kalitesinin vazgeçilmez bir unsurudur.” denildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün diş ve diş eti rahatsızlıklarını yaygınlığı ve tekrarlama oranları nedeni ile insanların karşılaştığı en büyük sağlık sorunlarından biri olarak tanımlandığı belirtilerek, şöyle devam edildi, “ Ağız diş sağlığının korunması ve geliştirilmesi sürecinde çocuklarımızın eğitimi ve diş fırçalama alışkanlığı kazanmaları son derece önemlidir. Anne ve babalar kendi dişlerini fırçalarken çocuklarına da örnek olacaklardır. Evde anne ve babanın rol model olması, okulda öğretmenin diş fırçalamayı ya da doğru beslenmeyi özendirmesi çocukların ağız ve diş sağlığı açısından doğru tutum ve davranış edinmelerine yardımcı olacaktır. Günde en az 2 kez ve 2 dakika dişlerimizi fırçalamalıyız. En az 3 ayda bir diş fırçamızı yenilemeliyiz. 6 ayda bir diş hekimi kontrollerimizi aksatmamalıyız. Doğru ve düzenli ağız bakımını alışkanlık haline getirmeliyiz. Beslenmemizi düzenlerken çürük oluşturmayan besinleri seçmeliyiz. Ne yediğimiz kadar ne zaman yediğimizin de önemli olduğunu unutmamalıyız. Sert, kabuklu gıdaları dişlerimizle kırmamalıyız. Diş hekimimizin önerdiği koruyucu flor uygulamalarını ihmal etmemeliyiz.” Erzurum Sağlık Müdürlüğü’nün bu kapsamda tüm ilçelerde İlçe Kaymakamları, İlçe Milli Eğitim Müdür ve Müdür Yardımcıları ile diğer kurum yöneticilerimizin de katılımlarıyla okullarda eğitim etkinlikleri düzenlendiği vurgulanarak şöyle denildi “Etkinliklerde doğru diş fırçalama teknikleri çeşitli broşürlerle ve diş maketleri üzerinde gösterilerek öğrencilere ve öğretmenlere eğitim verilmiştir. Toplumda ağız ve diş sağlığı bilincinin oluşması ve ağız ve diş sağlığının korunması için özveriyle çalışan tüm diş hekimlerimizin Diş Hekimleri Gününü, tüm vatandaşlarımızın ve ağız-diş sağlığı hizmetlerinde çalışan tüm sağlık çalışanlarımızın Ağız ve Diş Sağlığı Haftasını kutluyoruz.” Kaynak: İHA

Uzman doktordan antibotik uyarısı Haber

Uzman doktordan antibotik uyarısı

Antibiyotiklerin bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip olan ilaçlar olduğunu belirten eczacı Emire Bengisu Keçeci, bilinçli antibiyotik kullanımına dikkat çekti. Keçeci, ''Antibiyotikler bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Antibiyotikler soğuk algınlığı veya grip gibi virüslerin yol açtığı enfeksiyonlarda etkili değildir. Bu gibi durumlarda kullanılmamalıdır. Sadece bakterilerin neden olduğu enfeksiyon hastalıklarında kullanılmalıdır. Antibiyotik kullanımı sonrasında hastalarda dengeli barsak florasının bozulması sonucu ishal gelişebilir. Hasarlı mikrobiyomu onarmak ve korumak için probiyotikler önemli bir araçtır. Bu nedenle probiyotik kullanımını tavsiye ediyoruz” dedi. “Sadece gerekli olduğunda doğru seçilen ilaçlarla, uygun dozda ve uygun sürede antibiyotik kullanılmalıdır” diyen Keçeci, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Antibiyotiklerin doğru kullanılmaması, bakterilerin direnç kazanmasına yol açar. Antibiyotik direnci doğal olarak oluşur, ancak insanların antibiyotikleri yanlış kullanması süreci hızlandırmaktadır. Bu da daha uzun hastanede kalış süresine, daha yüksek tıbbi maliyetlere ve artan ölümlere yol açmaktadır. DSÖ’nün verilerine göre ilaca dirençli bakterilerin herhangi bir önlem alınmazsa her yıl 10 milyon ölüme yol açacağı öngörülmektedir. Bu yüzden bilinçli antibiyotik kullanımı toplum sağlığı açısından büyük önem arz etmektedir. Hayır. Her hastanın kendine ait özellikleri olduğu gibi her antibiyotiğin de birbirinden farklı özellikleri vardır. Hastaların bilinen kronik hastalıkları dışında yaş, gebelik, alerji gibi özel durumları da dikkate alınarak antibiyotik seçilmesi gerekir. Bu yüzden başka bir hasta için önerilen antibiyotiği kendiniz için kullanmamalısınız. Sadece doktorunuzun reçete ettiği ve eczacınızın tarif ettiği şekilde antibiyotikleri kullanmalısınız. İlaçları akılcı kullanarak antimikrobiyal direnci birlikte önleyelim.'' Kaynak: İHA

Kadınlar dikkat! Her 8 kadından biri... Haber

Kadınlar dikkat! Her 8 kadından biri...

‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ etkinliklerinde organize edilen bilgilendirme seminerinde Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin meme kanserinin kadın sağlığına olan risklerine vurgu yapıldı. Hastanenin toplantı ve seminer salonunda organize edilen seminere, Hayat Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Betül Kabalar, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin, hastane çalışanları ile çok sayıda vatandaş katıldı. Bilgilendirme seminerinin açılışında konuşan Hayat Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, “Meme kanserini tedavi edebiliyoruz. Meme kanseri önlenebilir bir kanser. Erken fark ettiğimiz zaman, erken tanı koyduğumuz zaman geri dönüşümü çok kolay olan bir hastalık. Bu hastalığa sosyal sorumluluk bilinciyle yaklaşıyoruz. Bu nedenle olabildiğince fazla kadına, insana ulaşmaya çalışıyoruz. Her kanserde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanı çok önemlidir. Korkulacak bir şey yok kontrollerimizi aksatmayalım” dedi. Etkinlikte yaptığı sunumda, meme kanserinin her 8 kadından birinde görülebilen hastalık olduğunu ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Servet Yetgin, erken tanı konulmadığında hastalığın ölümle sonuçlanabildiğine işaret etti. Her kanser türünde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin önemli olduğunu vurgulayan Op. Dr. Servet Yetgin, "Kadın olmak meme kanserine yakalanmak için yeterli bir kıstas çünkü kadınlık hormonu dediğimiz östrojen hormonu, meme kanserini tetikleyen etkenlerden biri. Diğeri ise yaş faktörü. 35 yaş üstündeki kadınların düzenli olarak taramadan geçmesi çok önemlidir. Erken teşhis edildiğinde yüksek oranda başarıyla tedavi edilebilmektedir. Burada kadınlar kendi kendilerine meme muayenesini mutlaka öğrenmelidir. Memelerinde herhangi bir değişiklik fark ederlerse vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. 40 yaş üstünde olmak, diğer memede meme kanseri hikayesi, ailede meme kanseri hikayesi, erken yaşta adet olmak ya da geç yaşta menopoza girmek, hiç doğum yapmamak veya ilk doğumunu ileri yaşlarda yaşamak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, aşırı kilolu olmak meme kanseri riski oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. Etkinlik sonunda organizasyona katılan kadınlara pembe kurdeleler takıldı. kaynak:İHA

Hareketsiz yaşam sağlığınızı tehdit ediyor Haber

Hareketsiz yaşam sağlığınızı tehdit ediyor

Hareketsiz yaşam tarzının insan sağlığına sanıldığından daha fazla zarar verdiğine dikkat çeken Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Erkan Kaya, konuya dair önemli açıklamalarda bulundu. Haraketliliğin insan için bir gereksinim olduğuna değinen Doç. Dr. Kaya, insan vücudunun birbiriyle ortaklaşa çalışan çeşitli sistemlerden oluştuğunu dile getirdi. Bu sistemlerin ortaklaşa ve düzenli çalışmasının oldukça önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kaya, “Kas iskelet sistemi, kardiyovasküler sistem ve solunum sistemi gibi diğer yaşamsal faaliyetleri ayakta tutan ve sağlık için önemli olan sistemlerden bir tanesidir. Yaratılış gereği insan vücudu hareketli olmaya programlıdır. Dolayısıyla tarihin başlangıcından beri insanoğlu kendisini koruyabilmek, karnını doyurabilmek ve çeşitli tehlikelerden kaçabilmek için geçtiğimiz yüzyıla kadar sürekli hareket halinde bulunmuştur. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki son yüzyılda insanoğlunun hareketi yüzde 98 seviyesinden yüzde 28 seviyesine inmiştir” dedi. Fabrika Ayarlarına Dönmeliyiz Hareketsiz yaşamın birçok hastalığa davetiye çıkardığını söyleyen Kaya, “Teknolojik gelişmelerle birlikte hareketimiz gün geçtikçe azalıyor. Pandemi sürecinde basit günlük yaşam aktivitesi olarak sayılan alışverişleri bile evden çıkmadan yapar duruma geldik. Bir an önce fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekiyor. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki hareketsizlik; insülin direnci, şeker hastalığı, kardiyovasküler hastalık, hatta birçok kanser türünde tek başına önemli bir risk faktörünü oluşturmakta. Hatta bir çalışmaya göre hareketsiz kalmak, bir gün boyunca sigara içen insanla birlikte aynı risk faktörünü oluşturmaktadır” şeklinde konuştu. Günde En Az 10 Bin Adım Günlük yapılacak bazı doğru egzersizlerle sağlıklı bir vücuda sahip olmanın mümkün olabileceğini vurgulayan Kaya, ‘’Haftada 5 gün, günde en az yarım saat yapacağımız hareket, günlük hareket ihtiyacımızı karşılayacaktırb. Unutmayalım ki günde en az 10 bin adım atmamız gerekir. Kendimize uygun spor branşları seçebiliriz. Yaptığımız hareketle birlikte kan dolaşımı artar. Solunum hızımız artar ve damardan salınan faydalı hormonlar sayesinde dokuların oksijenlenmesi ve beslenmesi daha iyi seviyeye gelir. Dolayısıyla insan metabolizması artar. Bu şekilde kilo kontrolü olarak sağlayabilecek yağ yakımı da hızlanmış olur. Kaslardaki esneklik ve dayanıklılıklar artar. Bu da kemik gücüne yansır. Yani osteoporozda da oluşma riski daha aza indirilir. Cilt daha şeffaf ve genç görünümü kazanır” diye konuştu. Kaynak: Bülten

Sağlıklı hayat ile eklem iltihabı geciktirilebilir Haber

Sağlıklı hayat ile eklem iltihabı geciktirilebilir

Dünya Artrit Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Uzm. Dr. Mustafa Çetin, artritin her yaştan insanda görülebildiğini ve sebep olduğu belirtiler ile hastaların yaşam kalitelerini olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Yaygın semptomları arasında; eklem ağrısı, eklemlerde şişlik, sertlik ve hareket kısıtlılığı olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Çetin, “Bundan dolayı artrit, kişinin hareketliliği ve genel yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilmektedir” dedi. Artritin en sık görülen türünün osteoartrit olduğu bilgisini veren Uzm. Dr. Çetin, “Osteoartrit, Bir veya daha fazla eklem ve çevresinde ağrı, sertlik ve şişlik semptomları ile seyretmektedir. TÜİK tarafından yayımlanan 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması Raporu’nda; 15 yaş üzerinde sağlık sorunu yaşayan kişilerde yüzde 8’inin nedeninin osteoartrit olduğu, kadın hastaların oranının erkeklere kıyasla yaklaşık iki kat fazlalığı dikkat çekmektedir” şeklinde konuştu. Risk faktörleri değiştirilebilir Osteoartritin yaşlanma ile doğrudan ilişkili olduğunu ve genellikle 40 yaşından sonra başladığının altını çizen Uzm. Dr. Çetin, “Osteoartrit oluşmasında yaş ve cinsiyet gibi değiştirilemeyecek risk faktörlerinin yanında; obezite, spor yaralanmaları, kas kuvvetsizliği, eklemlere aşırı yüklenme ve uygunsuz beslenme gibi değiştirilebilir risk faktörleri de belirleyici rol oynamaktadır. Yıllar boyunca sürekli yüklenme stresine maruz kalan diz, el, kalça, boyun ve bel omurga bölgeleri hastalıktan daha fazla etkilenmektedir” diye konuştu. Önerilere dikkat edin Artritten korunmak ve hastalığı geciktirmek için yapılması gerekenleri sıralayan Uzm. Dr. Mustafa Çetin, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Eklemlerinizdeki yükü hafifletmek için ideal vücut ağırlığınızı koruyun. Yüzmek ve yürümek gibi eklem dostu aktiviteleri hayatınıza ekleyin, fiziksel olarak aktif olun. Yeşil yapraklı sebzeler, meyveler, zencefil, fındık, baklagiller ve lifli gıda içeren dengeli bir beslenmeyi tercih edin. Sigara ve alkolden kaçının.” Kaynak: Bülten

Eris varyantı ölüm riskini artırıyor mu? Haber

Eris varyantı ölüm riskini artırıyor mu?

Son haftalarda görülen korona virüs enfeksiyonlarının yaklaşık 4’te 1’inden sorumlu olan ‘eris’ varyantının yaygınlığı en fazla artan varyant olduğunu söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, “Şu ana kadar yapılan araştırmalar, eris varyantının Covid hastalığının şiddetini veya ölüm riskini artırmadığını göstermektedir” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, eris varyantı hakkında bilgilendirmede bulundu. Covid-19 RNA virüsünün (SARS-CoV-2) sürekli olarak mutasyona uğradığını ve zaman içinde yeni varyantların ortaya çıktığının bilindiğini dile getiren Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, ilk ortaya çıktıktan sonra korona virüs birçok mutasyona uğradığını, çoğu mutasyon önemsiz olsa da alfa, beta, delta ve omicron gibi bazı varyantların endişeye yol açan varyantlar arasında olduğunu belirtti. “Avrupa, Asya ve ABD’de hastaneye yatış sıklığında artış görüldü” Erisin (EG.5) omicronun bir alt türü olduğunu ve şu anda yaygınlığı en fazla artan varyant olduğunu işaret eden Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, şu bilgileri paylaştı: “EG.5 (Eris), XBB.1.5'e (kraken) benzemekle birlikte, yeni alt varyant virüsün aşı tarafından hedeflenen kısmı olan spike proteininde bir mutasyon taşımaktadır. Bu varyant, ilk olarak Güney Afrika'da tespit edilmiş ve yayılarak, 50’den fazla ülkede saptanmıştır. Son haftalarda görülen korona virüs enfeksiyonlarının yaklaşık 4’te 1’inden sorumludur. Avrupa, Asya ve ABD’de Covid-19 nedeniyle hastaneye yatış sıklığında artış görülmektedir. Bununla birlikte, hastaneye yatış oranı pandemi dönemine göre daha düşüktür. Bu düşüklükte yaygın aşılama ve geçirilmiş enfeksiyonlar sonrası oluşan bağışıklık etkili olabilir. Ayrıca test yapma sıklığının düşük olması nedeniyle gerçek vaka sayısını belirlemek mümkün değildir” şeklinde konuştu. “Tat veya koku kaybı görülebilir” Eris varyantının belirtilerinin diğer varyantlara benzer şekilde genellikle üst solunum yolu semptomlarına neden olduğunu işaret eden Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, “Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, nefes darlığı veya solunum güçlüğü, kas ağrıları veya kas güçsüzlüğü, baş ağrısı, yorgunluk, burun akıntısı veya tıkanıklığı, tat veya koku kaybı ve ishal görülebilir. Belirtiler kişiden kişiye göre de farklılık gösterebilir. Varyantın şu ana kadar daha şiddetli hastalığa yol açtığına dair bir kanıt yoktur” dedi. “Eris varyantı PCR testleri ile tespit edilebiliyor” En az iki doz Covid-19 aşısı olmanın, hiç aşı olmamaya kıyasla EG.5'e karşı daha hızlı ve daha güçlü bir bağışıklık etkisi oluşturduğu tahmin edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Leblebicioğlu, şu bilgileri paylaştı: “Aşılar özellikle Covid-19'un ciddi semptomlarına karşı koruma sağlamaktadır. Ancak aşıların EG.5'e karşı ne kadar etkili olduğu henüz tam olarak bilinmemektedir. ABD’deki FDA tarafından onaylanan güncellenmiş aşı XBB.1.5 varyantına etkilidir. Aşının EG.5’e karşı etkili olması beklenmektedir.” “Araştırmalar ölüm riskini artırmadığını gösteriyor” Yeniden kapanma olup olmayacağı konusunda tahminlerini de dile getiren Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Şu ana kadar yapılan araştırmalar, eris varyantının hastalığın şiddetini veya ölüm riskini artırmadığını göstermektedir. Bu nedenle, eris ve diğer yeni varyantlara karşı sıkı kapanma önlemleri alınmasına gerek olmayabileceği düşünülmektedir. Ancak bu, salgının sona erdiği anlamına gelmemektedir. Özellikle risk grubundaki bireylerin (yaşlılar, kronik hastalar, hamileler, bağışıklık sistemi zayıf olanlar) kişisel önlemleri almaları (maske-mesafe-el yıkama) ve aşılarını tamamlamaları hayati önem taşımaktadır. Ayrıca, sonbahar ve kış aylarında solunum yolu enfeksiyonları (Covid-19, influenza ve solunum sinsityal virüsü (RSV) sıklığı artmaktadır. Maske, mesafe ve el yıkama bu enfeksiyonların önlenmesinde etkilidir.” Kaynak: İHA

Tedavide hastalık bulmayın! Haber

Tedavide hastalık bulmayın!

Ezgi Özdaş Hastalıklardan korunmak için birçok tedavi yönteminden biri de ilaç kullanmaktır. Hap veya şurup şeklinde kullanılan ilaçlar doğru yöntemlerle ve bilinçli olarak kullanılmadığında hastalıkların tedavisi değil sebebi olabiliyorlar. İlaçlar biyolojik, kimyasal veya bitkisel içeriklerden oluşan dozaj ve kullanım sıklığı olarak sınırları belirlenmiş olan hastalıkların tedavisi amacıyla üretilmiş ürünlerdir. Dozaj ve kullanım sıklığına göre alınmayan ilaçlar etkisini kaybedebilir veya başka bir hastalığa sebebiyet verebilir. İlaç kullanımında püf noktalara dikkat edilmesi tedavinin etkili olmasıyla doğru orantılıdır. Peki ilaç kullanımının püf noktaları nelerdir? İlaç kullanırken nelere dikkat etmeliyiz? Detaylar haberimizde… DOKTORUNUZA DANIŞIN Tedavi aşamasında hastalığınız ne olursa olsun doktorunuzun yazacağı ilaçları kullanılırken doktorunuzun tavsiyelerini ve kullanım talimatlarını dikkate alın. Birden fazla ilaç kullanıyorsanız yine doktorunuzun birlikte iki ilacın birlikte alınması ile ilgili sakınca olup olmadığını öğrenebilirsiniz. YAN ETKİLERE DİKKAT Kullanacağınız ilacın az veya çok yan etkileri olacaktır. Yan etkileri önceden öğrenmek adına eczacınıza danışabilir veya ilaç kutusunda yer alan bilgilendirme kağıdındaki ikazları dikkate alabilirsiniz. Kullandığınız ilaçların bilgisini e-Nabız uygulaması üzerinden sağlık sisteminize kaydetmeniz acil müdahale sırasında sağlık personellerine yardımcı olacaktır. UYGUN YERLERDE SAKLAYIN İlacınızın kutusunda yer alan saklama talimatlarına uyun. Doğru sıcaklıkta ve ortamda saklanmayan ilaçlar vücutta farklı tepkilere yol açabilir, ilacın etkisini yitirmesine veya bozulmasına sebep olabilir. Yanı sıra ilacınızı kullandıktan sonra eğer varsa başınıza gelen alerjik tepkileri doktorunuzla mutlaka paylaşın. TAVSİYEYE DEĞİL, TIBBA UYUN Ülkemizde ilaçlar konusunda en sık düşülen yanlış ise hastalık konusunda çevremizden önerilen ilaçları kullanma yanılgısıdır. İlaçlar, fiziksel özelliklere, hastalık öykülerine, boy-kilo gibi endekslere göre kişilere göre farklı dozajlarda veya sıklıklarda verilebilen ürünlerdir. Bir başkasına tavsiye edilen ilaç, dozaj veya kullanım sıklığı sizin vücudunuzda farklı tepkilere yol açabilir. Doktorunuza danışmadan ilaç kullanımından uzak durun.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.