SON DAKİKA
Hava Durumu

#cuma

A Gazete - cuma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, cuma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bursa'dan Filistin'e destek yürüyüşü Haber

Bursa'dan Filistin'e destek yürüyüşü

Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu, Filistin’e destek için cuma namazı sonrası basın açıklaması düzenleyerek, gıyabi cenaze namazı kıldı. Binlerce vatandaş İsrail’e tepki gösterirken, Filistin’e destek mesajları verildi. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da İsrail’in Filistin’e saldırıları protesto ediliyor. Cuma namazı sonrası Ulucami’de toplanan binlerce vatandaş İsrail aleyhinde sloganlar atarak tepkilerini gösterdi. Filistin’de hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kılındıktan sonra dualar edilerek, protesto sona erdi. Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu Başkanı Murat Eryağan, “Bugün Siyonist işgalci İsrail’in, Gazze’yi karadan, havadan ve denizden bombardımana başlamasının 14’üncü günüdür. Katil İsrail, kadın erkek, genç yaşlı, bebek çocuk demeden yerleşim yeri, ev, hastane ve okul ayırmadan hiçbir ölçü ve savaş kuralı tanımadan, hatta fosfor bombası kullanarak hiç suçu olmayan 2,5 milyon mazlumun üzerine bomba yağdırıyor” dedi. Filistin’de eşine rastlanmayan bir vahşetin yaşandığını ifade eden Eryağan, “İnsan hakları, hayvanları koruma, doğa dernekleri suskun. İslam İş Birliği Teşkilatı ise vahşetin 12’nci gününde ancak toplandı. Yazıklar olsun bize. İki milyara yakın Müslüman’ın her biri sadece bir kova su dökse yeryüzünde İsrail diye bir ülke kalmaz. Bu vahşeti işleyen zalim, terörist İsrail’e ABD’si, İngiltere’si, Avrupa’sı destek verme yarışına girmiş durumdadırlar. Kimi uçak gemilerini, kimi savaş gemilerini, kimi basın ordusunu göndererek terörist İsrail’e ve onun katil, terörist başkanı Netenyahu’ya var güçleri ile destek oluyorlar” diye konuştu. Son bir aydır Müslümanların, Mescid-i Aksa’da sabah ve öğle namazlarını kılamadıklarını vurgulayan Eryağan, “Kutsal mabedimiz Mescid-i Aksa’da ezan dahi okunamıyor. İsrail askerlerinin korunması altında çeşitli bahanelerle Mescid-i Aksa’ya her gün baskın düzenleniyor. İsrail bir taraftan Gazze’yi bombalarken, diğer taraftan Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri açmaya devam etmektedir. Silahlı sivil Yahudi yerleşimciler, gece gündüz demeden Filistin mahallelerine baskın yaparak Filistinlileri göçe zorlamaktadırlar. Gazze etrafındaki kuşatmayı daraltarak Gazze’ye tam bir ekonomik ambargo uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı. Yapılması gerekenleri de kısaca sıralayan Murat Eryağan, “BM acilen toplanarak İsrail’in derhal ateşkes ilan etmesini sağlamalıdır. BM’nin 181 sayılı kararı gereği; başkenti Kudüs olan Filistin’in topraklarında, bağımsız, egemen bir Filistin devleti en kısa zamanda kurulmalıdır. BM, Uluslararası Af Örgütü’nün tespitleri doğrultusunda ‘Beyaz fosfor bombası’ kullanan İsrailli yöneticiler Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçlarından dolayı yargılanmalıdır. Mısır, Refah Sınır Kapısını temel ihtiyaç maddelerinin ulaştırılması için acilen ve süresiz olarak açmalıdır. Halkı Müslüman olan ülkeler ortak hareket etmeli ve Filistin davasına sahip çıkmalıdır. İşlevsiz olan uluslararası kurum ve kuruluşlar işlevli hale gelmelidir” şeklinde konuştu. Açıklamaya, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz da katıldı. Kaynak: İHA

Diyanet karaborsaya dikkat çekti Haber

Diyanet karaborsaya dikkat çekti

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesinin bu haftaki konusu, 'Fahiş fiyat ve karaborsa' oldu. Tüm Türkiye genelindeki camilerde cuma hutbesinde, fahiş fiyat, karaborsa, israf ve tüketim çılgınlığına dikkat çekildi. Cuma hutbesinde ticarette helal kazanç, dürüstlük ve merhamet vurgusu yapıldı. Hutbede şu ifadelere yer verildi: "Huzurlu ve hakkaniyetli bir hayatın yol haritasını çizen yüce dinimiz İslam, iş ve ticaret hayatımızda temel ilke ve esaslar belirlemiştir. İslam, her işimizde olduğu gibi ticarette de helal haram duyarlılığıyla hareket etmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü ve merhameti şiar edinmeyi emretmiştir. Hırs ve tamahı, yalan ve hileyi, aldatma ve haksızlığı, gayrimeşru ve gayriahlaki her türlü muameleyi ise yasaklamıştır. Ayet-i kerimede yüce rabbimiz, ‘Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında, mallarınızı aranızda haksız ve haram yollarla yemeyin ve kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir’ buyurmuştur. Mümin, ticarette sadece dünya kazancını değil, ahiret hesabını da gözetir. Haksız kazançtan, karaborsacılıktan, fırsatçılıktan, kul ve kamu hakkını ihlal etmekten uzak durur. Mümin bilir ki, inancımız ve geleneğimizde kazanç elde etmek için her yol mübah değildir. Daha çok kazanma hırsıyla insan onuru çiğnenemez. İnsanların zor durumda olmaları istismar edilemez. Bilgisizliği suistimal edilerek kişi zarara uğratılamaz, aldatılamaz." Okunan hutbede müminin, servet ve malın esiri olmaması gerektiği de vurgulanırken, "Rızkına kimsenin hakkını bulaştıramaz. Kendisinin ve ailesinin boğazından haram lokma geçiremez. Mümin, daha fazla kazanç elde etmek için temel ihtiyaç maddelerini stoklayamaz. Arz talep dengesini bozarak bir malı değerinden fazlaya satamaz. İnsanların zorunlu ihtiyacı olan ev ve işyerini boş bırakıp fiyatları yükseltemez. Merhametli bir ev sahibi, kiracısının da bir aile geçindirdiğini unutmaz. İnsaflı bir kiracı da kasıtlı olarak ev sahibini mağdur edemez." Alışverişte helal haram hassasiyeti her geçen gün azaldığına da dikkat çekilen hutbede şu cümleler yer aldı: "Doğruluk ve dürüstlük gibi erdemler giderek zayıflıyor. Daha çok kazanma hırsıyla ahlaki değerler ve hukuki ilkeler göz ardı ediliyor. Aşırı tüketim, lüks ve israf günden güne artıyor. Bu durumda bize düşen, Ahîlik ilkelerini benimsemek, iş ve ticaret hayatımıza bu ilkeleri yeniden hâkim kılmak için çaba göstermektir. Sevgili Peygamberimiz 'Dürüst ve güvenilir tüccar, ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.' müjdesine erişebilmenin gayretinde olmaktır. Kıyamet gününde, kazancımızın ve harcamalarımızın hesabını vereceğimizi unutmamaktır." Kaynak: İHA

Bugün günlerden cuma Haber

Bugün günlerden cuma

HZ. PEYGAMBERİN EĞİTİM METOTLARI Murat SARI (Gürsu İlçe Müftüsü) Hz. Peygamberin her yönüyle bizim için bir üsve-i hasene yani güzel bir rol model olduğunu yüce Rabbimiz bize beyan buyuruyor. Bu hakikat Ahzap suresinin 21. Ayet-i kerimesinde şu şekilde ifade edilmektedir: “Andolsun ki Allah’ın Resulünde sizler için güzel bir örnek vardır. Bu hakikatten yola çıkarak sosyal hayat içerisinde rolümüz ne olursa olsun mutlaka onunla alakalı Allah Resul’ünde bir örneklik bulmak mümkün olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu örneklik ya bizzat yaşantısında kendini gösterir ya sözlerinde ya da takrirlerinde (onaylarında). O yeri geldiğinde müşfik bir baba, yeri geldiğinde adil bir yönetici, yeri geldiğinde geçimli bir komşu ve yeri geldiğinde en hayırlı bir eş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu manada örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak biz bu yazımızda daha çok onun eğitim ile ilgili metotlarını yani bu anlamda örnekliğinden bahsetmeye çalışacağız. O, (s.a.v) İnsanlara “bir muallim/eğitimci/öğretici olarak gönderildiğini” ifade etmektedir. Nitekim; Bir gün evinden çıkıp mescide giden Hz. Peygamber (s.a.s.), orada halka olmuş iki toplulukla karşılaşmıştı. Bunların birinde Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlardı, diğerinde ise ilim öğreniyor ve öğretiyorlardı. Sevgi ve rahmet dolu bakışlarıyla onlara ilgi gösteren Resûl-i Ekrem: “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur’an okuyor ve Allah’a dua ediyorlar; Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Bunlar ise ilim öğreniyor ve ilim öğretiyorlar. Ben de muallim olarak gönderildim.” buyurdu ve onların halkasına katıldı. (İbn Mâce, Sünnet, 17; Dârimî, Mukaddime, 32) Kendini bir muallim/eğitimci/öğretici olarak tanıtan Hz. Peygamber, talebeleri mesabesinde olan sahabeleri; açıklamalarının güzelliği, konuşmasının fasihliği, kelamının netliği, üslubunun tatlılığı, ikazlarının nezaketi, ruhunun aydınlığı, açık kalpliliği, yüreğinin inceliği, son derece müşfik oluşu, kızgınlığında bile hikmetli davranışı, son derece dikkatli ve uyanık oluşu, zekâsının yüksekliği, insanlara aşırı ilgisi ve merhametiyle, yetiştirmiş ve adeta her birini gökteki yıldızlar mesabesinde bir konuma yükseltmiştir. Dolayısıyla Hz. Peygamberin eğitim metotlarını şöyle özetleyebiliriz: O, (s.a.v)’min eğitim metodu insan merkezliydi. Yani insanı kazanmaya yönelikti. O, (s.a.v) “Zorlaştırmamak, kolaylaştırmak, müjdelemek, nefret ettirmemek” prensibini esas alırdı. Her daim sahabesine “Kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhârî, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7) Tavsiyesinde bulunurdu. O, (s.a.v) kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-fakir, bedevî-medenî, asîl-köle, engelli ve sağlıklı ayırımı yapmadan toplumun bütün fertlerine yönelik bir eğitim metodu benimsemiş adeta eğitimde fırsat eşitliğini evrensel bir ilke haline getirmiştir. O, (s.a.v) tebliğ, (anlatım) tebyin, (açıklama) temsil, (örneklendirme) tebşir (müjdeleme) ve inzar, (uyarma) tekrar ve tahkiye (hikâye) gibi daha birçok metodu uygulamış. Bütün bunların yanı sıra Hz. Peygamber (sav) herkesin anlayışına ve seviyesine göre konuşur, bıktırıp usandırmaz ve bir şey emrettiğinde bunu ilk önce kendisi yapardı. Rabbim bizleri onu örnek edinenlerden eylesin. Gençliğe Dair Medeniyetimiz ve Şehirlerimiz Din, medine, medeniyet. Bu üç kelime aynı kökten türemiştir. Din, şehir, medeniyet. Din ile şehir arasında, şehir ile medeniyet arasında köklü bir bağ vardır. Her üç terimde de bütün insanlığı ilgilendiren bir yön vardır. Bütün insanların yolu dinden geçer, bütün insanların yolu şehirden geçer ve bütün insanların yolu medeniyetten geçer. Dinin, şehrin ve medeniyetin nimetlerinden beslenmeyen insan yoktur. Yeryüzünü aydınlatan medeniyetlerden biri de İslam medeniyetidir. İslam dünyasında 15 asırdan beri ilim, sanat felsefe adına, yönetim, örf-adet ve inanç adına ortaya konan değerler bu hareketin temelini oluşturur. Dâhi ve kâmil insanların kendi alanlarıyla ilgili olarak ortaya koydukları eserler yüzyıllardır sadece Müslümanlara değil, bütün insanlara ışık tutmaktadır. Bize düşen görev bu "servet"ten güç alarak yeni eserler ortaya koymak, sadece bugüne değil gelecek zamanlara uzanabilecek "klasik"lere imza atmaktır. Ulucami ile iftihar etmek yetmez, yeni Ulucamiler yapabilecek mimarlar yetiştirmek gerekir. Süleyman Çelebi ile övünmek yetmez, yeni Mevlid'ler yazabilecek şairlerimizin ortaya çıkması gerekir. Kadızâde-i Rumî ile onur duymak yetmez, yeni matematikçilere zemin hazırlamak gerekir. Medeniyetimiz için şehirlerimizi de yeniden planlamak ve yeniden imar etmek gerekir. Şehirlerin imar ve ihyası ile gönüllerin imar ve ihyası arasında sıkı bir bağlantının olduğunu bilmemiz gerekir. (Kaynak: Gençlerle Gönül Gönüle) AİLEMİZ YUVAMIZ Ailede Tüketim Ahlakı Allah, insana Kur’an’ın ifadesiyle saymakla bitirilemeyecek nimetler lütfetmiştir. İnsana düşen ise neyin gerçek ihtiyaç, neyin geçici heves aracı olduğu üzerinde düşünmek ve aşırıya kaçmadan İslami bir ölçü ile hayat inşa etmektir. İslam dinine göre kişi, yaşadığı toplumda geçerli olan örf ve adetlerin de dikkate alındığı normal sayılan bir düzeyde, iyi ve rahat bir hayat yaşama hakkına sahiptir. İslam dininin hoş görmediği tüketim ise lüks ve ihtişama dönük harcamalarımız ve Allah’ın mülkünü, gayesi dışında kullanmak anlamına da gelmektedir. Sahip olunan mal ve mülkün birer emanet olduğunu ve her sahip olduğumuz şeyden hesaba çekileceğini unutarak yaşamak, mü’min oluşumuza gölge düşürür. İnsanın kendini mağdur ve muhtaç duruma düşürmeden ama israf da etmeden bu dengeyi gözeterek yaşaması, hem dini hem de ahlaki sorumluluğudur. Kitap Tanıtımı: Biz Gençlere Dair-8 Toplumların maddi-manevi-kültürel zenginliği, 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren kapitalist sistemin etkili olmasıyla; aşırı kar hırsı ve çıkar kaygısı, insan el emeğinin ve alın terinin değersizleştirilmesi sürecini başlatmıştır. Yüksek teknolojinin de bu gelişmelere eklenmesiyle birlikte, rekabet anlayışı ve helal kazanç tabii formatı da büyük ölçüde değişime uğramıştır. Tüm bu yaşanan sürecin sonucu olarak insan emeği, toplum nezdinde değersizleştirilmiş ve sermaye sahiplerinin modern kölesi ve uşağı haline getirilmiştir. Değerli Gençler! Yaşadığımız dünyada sağlıklı, mutlu ve huzurlu olmak büyük önem taşımaktadır. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğimiz bir kazancımızın olması da bunların başında gelmektedir. Ancak bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim; kazancımızın helal olması! Unutmayalım ki helal olmayan kazanç bizlere huzur yerine sıkıntı, bereket yerine yokluk getirir. ‘Biz Gençlere Dair-8’ adlı kitabımızda belirttiğimiz değerleri, alanında uzman hocalarımız anlaşılır dille yorumlamışlardır. Bir göz atmanız temennisiyle… EL – CEBBÂR “Bozuk olan bir şeyi ıslah edip düzeltmek, birine zor kullanarak iş yaptırmak” anlamındaki cebr kökünden mübalağa ifade eden bir sıfattır. Râgıb el-İsfahânî’ye göre cebr kelimesinin asıl mânası “herhangi bir şekilde zor kullanarak bir şeyi ıslah etmek”tir; bununla beraber kelime bazan zor kullanmaksızın düzeltme, bazan da düzeltme söz konusu olmadan zor kullanmayı da ifade eder. Bu sözlük anlamlarına göre cebbâr “kırık dökük ve bozuk olan şeyleri düzeltip onaran, her şeyi tasarrufu altına alan ve iradesini her durumda yürüten” demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de cebbâr, ikisi çoğul (cebbârîn) şeklinde olmak üzere on âyette geçmektedir. Bir grup esmâ-i hüsnâyı ihtiva eden bir âyette (el-Haşr 59/23) cebbâr ismi azîz ve mütekebbir isimleri arasında yer almış, doksan dokuz ismi ihtiva eden hadiste de aynı tertip içinde zikredilmiştir (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10). Cebbârın asıl mânası, Râgıb el-İsfahânî’nin de belirttiği üzere, bozulan, nizamından çıkan her şeyi yerine göre zor kullanarak ıslah etmektir. Gerçekten Allah, “yaratılmışların halini iyileştiren, hakkı galip getiren, her güçlüğü kolaylaştıran, her kırığı onarandır” (Râzî, s. 198). Abdullah b. Abbas’ın rivayetine göre Hz. Peygamber namazın iki secdesi arasında okuduğu duada cebr kökünden türeyen emir sîgasını kullanarak, “Allah’ım!.. Dağınıklığımı toparla, bana dirlik düzenlik ihsan et!..” şeklinde niyazda bulunurdu (Tirmizî, “Ṣalât”, 95; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ- ṣalât”, 23). Hz. Ali’ye nisbet edilen bir duada da, “Ey her kırılanı onaran (câbir) ve her güçlüğü kolaylaştıran!..” yakarışı yer almaktadır. Cebbâr bu muhteva ile birlikte cebir anlamı taşıyan bir unsuru da ihtiva etmektedir. Ancak buradaki cebir haksızlık ve zulüm gibi beşerî özellikler taşımaz. Aksine haksızlıkları, zulmü ve zorbalığı ortadan kaldırmayı hedef alan bir niteliğe sahiptir. Peygamberlerin Duaları PEYGAMBERİMİZİN DUASI “Allah'ım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (Hadis-i Şerif) HAZRETİ EYYÜBÜN DUASI “(Allah'ım) şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya Suresi , 83. Ayet) HAZRETİ MUSANIN DUASI “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver, işimi bana kolaylaştır.” (Taha Suresi , 25- 26. Ayetler) HAZRETİ ZEKERİYA'NIN DUASI “Rabbim! Beni yalnız bırakma!” (Enbiya Suresi , 89. Ayet) HAZRETİ İSA'NIN DUASI “Allah'ım! Bize rızkı ver .Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” Maide Suresi, 114. Ayet) HAZRETİ İBRAHİM’İN DUASI “Allah, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir.” ( Şuara Suresi, 78- 80. Ayetler) Etkinliklerle Dinimi Öğreniyorum(DİB Yayınları)

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.