SON DAKİKA
Hava Durumu

#AYM

A Gazete - AYM haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, AYM haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tazminatı engelleyen kanun iptal edildi Haber

Tazminatı engelleyen kanun iptal edildi

Ankara Barosu mensubu Avukat Denizhan Atalay, 18.10.2023 tarihli resmi gazetede yayımlanan iptal kararının çok yerinde olduğunu beyanla, iptalden önceki düzenlemede, bir trafik kazası sonucunda maluliyet oluştuğunda, kusurlu sürücüye karşı Ceza davası açılmaması için taraflar savcılıkta uzlaşıyorlardı. Ancak bunun sonucunda tazminat davası açma haklarını da kaybediyorlardı. Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin Ceza Muhakemesi Kanununun 253/19 fıkrasının beşinci cümlesi olan “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz” cümlesini, Anayasa’ya aykırı bularak iptaline karar vermesinin bundan sonraki süreçte hak kayıplarının önüne geçeceğini beyan etti. Avukat Atalay, bu iptal hükmünün henüz açılmamış ya da açılıp da kesinleşmemiş, halen devam eden tüm davalara uygulanabileceğini belirtti. "Artık herkes Aktüerya hesabı sonucunda hak ettiği tazminatı alabilecektir" Avukat Denizhan Atalay, “Bu durumu açıklamak gerekirse trafik kazasından sonraki 3-5 aylık dönem içerisinde henüz malûliyet oranı dahi belli olmayan vatandaşlar, kazaya kusuruyla sebebiyet veren kişiler tarafından, hiçbir bedel ödemeden ya da çok cüzi miktarlar ödenerek uzlaşmaya ikna ediliyor ve bu sebeple sorumlu sigorta şirketlerine karşı açacakları maddi manevi tüm tazminat alacaklarından da feragat etmiş sayılıyorlardı. Örnek vermek gerekirse, bir trafik kazası sonucu ilgili sigorta şirketinden 200 bin TL malûliyet tazminatı alma hakkınız varken, savcılıkta uzlaşma sırasında aldığınız 2 bin TL gibi çok düşük bir miktar bile uzlaştığınız kişiler dışında kalan sigortaya karşı da tüm dava hakkınızı kaybetmenize sebebiyet veriyordu. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali ile birlikte artık herkes Aktüerya hesabı sonucunda hak ettiği tazminatı alabilecektir” dedi. Yüksek Mahkemenin kararında şu gerekçelere yer verildi, “Uzlaşma sürecinde suç nedeniyle ortaya çıkan tüm sonuçların öngörülebildiği ve gerçek zararın belirlenebildiği durumlarda uzlaşan kişinin tazminat davası açamaması anayasal bir soruna sebep olmayacaktır. Zira anılan süreçte öngörülebilen ve hesaplanabilen zararlar yönünden uzlaşılması durumunda ilke olarak uyuşmazlık ortadan kalkacaktır. Buna göre uzlaşan kişinin tazminat davası açamamasının katlanılamayacak bir külfet olmadığından söz edebilmek için soruşturma konusu suç nedeniyle uğranılan zarar, uzlaşma görüşmeleri esnasında en azından yaklaşık olarak belirlenebilmelidir. Suç teşkil eden fiil nedeniyle uğranılan zararın uzlaşma süreci içinde bilinmesi her durumda mümkün olmayacaktır. Özellikle maluliyet oranı gibi teknik bazı verilere ihtiyaç duyulan hâllerde uzlaşma süreci içinde zararın sağlıklı şekilde belirlenebilmesi güçleşecektir. Buna göre ilgililerin uzlaşmanın sağlanması durumunda edimi aşan ve tazminat davasına konu edilemeyecek zarara ilişkin her durumda eksiksiz ve doğru bilgiye sahip olabilecekleri söylenemez. Bu bağlamda uzlaşma görüşmeleri esnasında sağlıklı şekilde belirlenmesi güç olan veya öngörülmesi mümkün olmayan zararlara ilişkin açılacak davalar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın uzlaşma sağlandığında tazminat davası açılamayacağını düzenleyen kuralla ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklenmiştir. Sonuç olarak kuralda yargının iş yükünün azaltılması amacı ile mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlama arasında makul bir denge kurulamadığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla kuralın orantılık alt ilkesi yönünden ölçülülük ilkesini ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.” denilmiş ve ilgili cümle anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması başlıklı 13. Maddesi ile hak arama hürriyeti başlıklı 36. Maddelerine aykırı bulunarak oy çokluğuyla iptal edilmiştir.” Avukat Denizhan Atalay, söz konusu iptal kararı ile sadece trafik kazasında mağdur olanlar değil, aynı zamanda iş kazasında mağdur olanlar için de önemli hak kayıplarının önüne geçilmiş olduğunun altını çizdi. Kaynak:İHA

CHP yargıya taşımıştı: AYM'den e- Ticaret kanunu açıklaması Haber

CHP yargıya taşımıştı: AYM'den e- Ticaret kanunu açıklaması

CHP, e-ticaret kanununun iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dava açmıştı. Anayasa Mahkemesi, CHP’nin ‘E-Ticaret Kanunu’nun iptali istemiyle açtığı davayı reddetti. AYM, kanunun bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesine ilişkin gerekçeli kararını açıkladı. Kararda, Ticaret Bakanlığı'nın rekabeti koruduğu ve kanunun tekelleşmeyi önleme hedefi yönünden amaca uygun olduğu belirtilerek kurallarla özel teşebbüs özgürlüğü getirilen kişilere, makul olmayan bir külfet yüklemediği ifade edildi ve “Bu çerçevede kurallarla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile özel teşebbüs özgürlüğüne ilişkin kişisel yarar arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla kuralların orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı, dolayısıyla özel teşebbüs özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirmediği değerlendirilmiştir” denildi. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Dava konusu kurallarda; elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının aracılık hizmeti sunduğu elektronik ticaret pazar yerlerinde kendisinin veya ekonomik bütünlük içinde bulunduğu kişilerin markasını taşıyan ya da marka kullanım hakkını haiz olduğu malları satışa sunamayacağı veya bu malların satışına aracılık edemeyeceği, bu malların farklı elektronik ticaret ortamında satışa sunulması hâlinde bu ortamlar arasında erişim imkânı sunamayacağı ve birbirinin tanıtımını yapamayacağı öngörülmüştür. Dava konusu kurallar iktisadi ve ticari faaliyette bulunan elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların aracılık hizmeti sunduğu elektronik ticaret pazar yerlerinde belirli faaliyetleri yürütmesini ve bunlara ilişkin iş ve işlemleri yerine getirmesini kısıtlayarak teşebbüs özgürlüğüne sınırlama getirmektedir. Ancak söz konusu sınırlama, sadece bu malların elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcısının kontrolünde olan elektronik ticaret pazar yerinde satışa sunulamamasından ibarettir. Buna göre anılan işletmelerin bu malların satışını yapma, satışına aracılık etme veya bu malların tanıtımını yapma konusundaki teşebbüs özgürlüğü ortadan kaldırılmamış, ayrıca bu özgürlük önemli ölçüde zorlaştırılmamıştır. Nitekim elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının iktisadi ve ticari faaliyette bulunma imkânı devam etmektedir. Bu durumun ise elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının özel teşebbüs özgürlüğünü anlamsız kılacak nitelikte olmadığı açıktır. Dolayısıyla kurallarla öngörülen sınırlamalar, elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların rekabet güçlerini makul olmayan düzeyde düşürmeyecek ve ekonomik yönden orantısız bir kayba uğramalarına neden olmayacaktır. Sonuç olarak kurallarla özel teşebbüs özgürlüğüne bir sınırlama getirilmiş ise de bunun kişilere makul olmayan bir külfet yüklemediği, bu çerçevede kurallarla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile özel teşebbüs özgürlüğüne ilişkin kişisel yarar arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla kuralların orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı, dolayısıyla özel teşebbüs özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirmediği değerlendirilmiştir.  Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralların Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptalleri talebinin reddine karar vermiştir." KAYNAK:İHA

AYM'nin vereceği karar e-ticaret için yeni bir milat olacak Haber

AYM'nin vereceği karar e-ticaret için yeni bir milat olacak

Danıştay 10. dairesi hem kanun hem de yönetmelik hakkında devam eden dava ilgili son olarak yürütmeyi durdurma kararı verince, vatandaşlar AYM'nin 13 Temmuz günü esastan görüşeceği kanunla ilgili hayati kararı bekliyor. Geçtiğimiz yıl Ak Parti ve CHP ittifakı ile meclisten geçirilen ve internet ortamındaki ticareti sil baştan değiştiren yeni E-Ticaret Kanunu, bazı maddeleri sebebiyle tartışmaya yol açtı. Resmi Gazete'de yayımlanan 7416 sayılı kanun ve 6563 sayılı E-Ticaret Kanununda etkin rekabet ortamını sağlama ve küçük şirketleri korunması maksadıyla yapılan esaslı değişikliklerin yer aldığı kanun, Ak Parti ve CHP’nin ittifakı ile meclisten geçti. Ancak bir grup milletvekilince kanunun bazı maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla iptali için AYM’ye itiraz edildi. Sonrasında kanunun tatbiki için çıkarılan yönetmelik hakkında da Danıştay’a dava açıldı. Böylece hem kanun, hem de yönetmelik, hemen mahkemelik oldu. Danıştay, devam eden davada yönetmelik ile ilgili olarak yürütmeyi durdurma kararı verince gözler Anayasa Mahkemesindeki davaya çevrildi. 13 Temmuz'da karara bağlanacak Bu arada, Ticaret Bakanlığı, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına itiraz etti ve dosya Danıştay’ın üst kurulu olan İdari Dava Daireleri Kurulu’na (İDDK) gitti. İDDK’nın Ticaret Bakanlığı’nın yeni yönetiminin, çarpık kanuna yapılan itiraz hakkında nasıl bir değerlendirme yapacağı da merakla beklenen konular arasında yer alıyor. Anayasa Mahkemesi, kanunun birtakım maddelerinin iptali talebiyle açılan davada Ticaret Bakanlığı ve sektör uzmanlarının sözlü görüşüne müracaat etti. Geçtiğimiz hafta yapılan bu görüşmede Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve sektör uzmanları bir araya gelip bir çalışma üzerinde görüş alışverişinde bulundular. Sözlü görüşleri dinleyen ve dosyayı inceleyen AYM, 13 Temmuz Perşembe günü kanunun iptal talebini esastan görüşerek karara bağlayacak. Yargı süreçleri devam ederken kanunun olduğu gibi kalmasını isteyen küçük firmalar, kamuoyunu farklı bilgilendirme çalışmaları yürüttüler. İşin uzmanları ne diyor? Kanunun, iktisadi teknik bakımından Avrupa normlarına oturtulması gerekiyor. Yeni kanunun, sektörde faaliyet gösteren e-ticaret şirketlerine uygulandığında, vatandaş lehine ortaya çıkacak neticelerin iyi değerlendirilmesi gerekiyor. E-ticarete dahil olan orta ölçekteki şirketlerin gelişmesine imkan sağlayacak yaklaşımların kanunda yer alması gerekiyor. Orta ölçekli şirketlerin büyümesini teşvik edecek bir yaklaşım sergilenmesi gerekirken, büyüdükçe cezalandıran bir uygulamanın kanundan kaldırılması evrensel kurallar gereği sağlanmalı. İşte konuyla ilgili akademisyen hukukçuların yüksek mahkemeye ilettikleri görüşleri şöyle "8. Madde (Ek Madde 2) ile yasaklar ve yükümlülükler getirilmesi, 10. Madde (Ek Madde 4) ile de e-ticaret lisans ücreti öngörülmesi nedeniyle, bu iki maddenin Kanunun ana omurgasını oluşturduğu söyleniyor. Sektörün en büyük altı şirketinin sırasıyla Trendyol, Hepsiburada, Yemek Sepeti, Getir, Amazon, N11 olduğu dikkate alınarak, net işlem hacimleri üzerinden kanunun uygulanması halinde, ortaya şöyle bir perspektif çıkabileceği kaydediliyor; Yaklaşık olarak 2022 yılında Trendyol isimli pazaryerinin net işlem hacminin yaklaşık 112 milyar TL olduğu, Hepsiburada’nın yaklaşık 40 milyar TL, Yemek Sepeti’nin 16,75 Milyar TL, Getir’in 14,75 Milyar TL, Amazon’un 8,5 Milyar TL, N11’in ise 7,5 Milyar TL şeklinde gerçekleştiği varsayılıyor.  Sektördeki sürelerine, net işlem hacmi kavramı üzerinden bu iki madde özelinde net işlem hacimlerine göre 6 büyük şirketin durumunu analiz edildiğinde,   8. Madde (Ek Madde 2) uygulandığında; Trendyol, belirlenen eşiğin altında kalan net işlem hacminin yüzde 2’si ve belirlenen eşiğin üzerinde kalan net işlem hacminin binde 3’ü oranında reklam harcaması yapabilecek iken, Hepsiburada, Yemek Sepeti, Getir, Amazon ve N11 ise sınırsız reklam harcaması yapabilecek. Lider olan sektördeki firma, reklam bütçesi kısıtlandığından birçok sponsorluk anlaşmasına giremezken, elindeki sponsorlukları da tasfiye etmesi gerekiyor. Sektör lideri ile peşinden gelen diğer 5 şirket arasında ise sınırsız bir fark oluşmaktadır (Ek m.2/3). Trendyol, belirlenen eşiğin altında kalan net işlem hacminin yüzde 2’si ve belirlenen eşiğin üzerinde kalan net işlem hacminin binde 3’ü oranında promosyon ve indirim yapabilecekken, Hepsiburada, Yemek Sepeti, Getir, Amazon ve N11 ise sınırsız promosyon ve indirim yapabilecektir. Sektör lideri ile peşinden gelen diğer 5 şirket ile ise sınırsız bir fark oluşmaktadır (Ek m.2/3). Trendyol, tamamen tüketici yanlısı alternatif ödeme kanalları olan e-cüzdan, e-para ve benzeri ödeme araçlarını kullanamazken, diğer 5 şirket sınırsız şekilde kullanabiliyor (Ek m.2/4). Trendyol, kendi pazaryeri dışında kargo ve taşımacılık hizmeti sunamazken, diğer 5 şirket sınırsız şekilde kargoculuk yapabiliyor. (Ek m.2/4). Trendyol, kendi pazaryerinde emlak gibi sıfır ürünlerin satışını yapamaz iken, ilan hizmetlerini veremeyecekken, diğer 5 şirket sınırsız şekilde bu hizmeti sunabilecektir (Ek. M.2/4). Bununla birlikte, Kanun’un Geçici Madde 2/4’te Sayın Cumhurbaşkanı’na Kanunda yer alan eşiklerin yarı oranında artırılma yetkisi verilmiş, nitekim, bu eşikler 23 Şubat 2023 tarihli Cumhurbaşkanlık Kararı ile yarı oranında artırılmıştır. Dolayısıyla, reklam ve indirim/promosyon yasakları başta olmak üzere yukarıda belirttiğimiz diğer yasakların hiçbirinde daha önceki senelerdeki oranlarda bir değişiklik meydana gelmemiştir. Çarpık hesaplama baremi 2023 de devam etmekte, reklam verme ve sponsorluk konusunda en büyük olan firma sıkıntı yaşamaktadır. Yani, 23 Şubat 2023 tarihli Cumhurbaşkanlık Kararı ile birlikte 8. Madde (ek madde 2) sadece en büyük firmanın tanıtım faaliyetlerini ciddi olarak etkiliyor. 2023 yılında Süper Lig isim hakkını almak için görüşme yapan Trendyol, bu sınırlamalar sebebiyle Türk futboluna yeterince kaynak aktarılma imkanını sağlayamadı. Uzmanlara göre lider firma Trendyol 8,153 milyar TL e-ticaret lisans ücreti ödeyecekken , ikinci sıradaki Hepsiburada ise 52 milyon TL , Yemek Sepeti 525 bin TL e-ticaret lisans ücreti ödeyerek, vergi de adaletsizliği yaşıyorlar. Böyle bir sınıflama ile kimse klasman değiştirip, işini büyütüp, uluslararası en güçlü şirkete yaklaşmak istemiyor. Getir, Amazon ve N11 ise ilk dilim içerisinde kaldıklarından hiçbir şekilde lisans ücreti ödemeyecek. Bu tablo ciddi bir vergi adaletsizliği de oluşturuyor. Yine uzmanlara göre sektörün en büyük 6 şirketinin net işlem hacmi üzerinden yapılan kıyaslama sonucunda kanunun genel gerekçesinde yer alan adil ve etkin rekabet ortamının sağlanması amacından tamamen uzaklaşıldığı, bu durumunda evrensel ticaret şartlarına aykırı olduğu konuşuluyor. Bunun en büyük sebebi ise “net işlem hacmi” gibi ticari gerçeklerle alakası olmayan, hukuki bir dayanağı bulunmayan, ucu açık geniş bir kavram oluşturulup, bu kurgu üzerinden hesaplama yapılıyor olmasına dikkat çekiliyor. Bu düzenlemenin, etkili rekabet ortamını sağlama veya küçük şirketleri koruma amaçları ile bağdaşmadığı da belirtiliyor. Son sözü Anayasa Mahkemesi söyleyecek Danıştay 10. Dairesi’nin verdiği yürütmenin durdurulması kararı ile yönetmeliğin hukuka aykırı olduğu belirtilmişti. Karara Ticaret Bakanlığı itiraz edince dosya Danıştay’ın üst kurulu olan İdari Dava Daireleri Kurulu’na İDDK'ya gitti. Yakın zamanda karar vermesi beklenen İDDK'nın, Ticaret Bakanlığının itirazını haklı mı bulacak, yoksa üst kurul da yönetmeliğin hukuka aykırı olduğunu teyit mi edecek uzmanlara göre cevabı merakla beklenen ilk soru. İkinci merak edilen konu ise Anayasa Mahkemesi'nin 13 Temmuz günü esastan görüşeceği kanunla ilgili vereceği kararın nasıl olacağı yönünde. Danıştay gibi bir değerlendirme yapıp Kanunu Anayasaya aykırı mı bulacak? yoksa davayı ret mi edecek? AYM’nin nasıl bir değerlendirme yapacağı da merakla beklenen bir diğer konu olarak gösteriliyor. KAYNAK:İHA

Anayasa Mahkemesi 61 yaşında Haber

Anayasa Mahkemesi 61 yaşında

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 61. kuruluş yıldönümünde Anayasa Mahkemesi konferans salonunda tören düzenlendi. Törene, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti Genel Başkanı Vekili Binali Yıldırım, yüksek yargı organ başkanları katıldı. Açılış konuşmasını yapan AYM Başkanı Zühtü Arslan, bu yıl Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutladıklarını ve bu nedenle düzenlenen sempozyumun konusunu “Yüzüncü Yılında Cumhuriyet ve Anayasal Yargısı” olarak belirlediklerini belirtti. EN BELİRLEYİCİ NİTELİK HUKUKTUR Anayasa kimliğinin belirleyici niteliğinin hukuk devleti olduğunu söyleyen Başkan Arslan, “Anayasa Mahkemesi kararlarından hareketle Cumhuriyet'in anayasal kimliği üzerine bazı değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle belirtmek gerekir ki her anayasanın zaman ve mekân içinde oluşan, gelişen ve yaşayan bir kimliği vardır. Bir milletin geçmişi ile bugünü arasındaki etkileşim, kırılmalar ve süreklilikler bu kimliğin şekillenmesinde etkili olmaktadır. Başka bir ifadeyle anayasal kimlik başta anayasayı yorumlamak ve uygulamakla görevli anayasa mahkemeleri olmak üzere hukuksal ve siyasal aktörlerin kararlarıyla şekillenmekte, toplumsal ihtiyaçlar ve gelişmeler dikkate alınmak suretiyle sürekli yenilenmektedir. Bu bağlamda Türk anayasa kimliğinin en belirleyici niteliği hukuk devletidir” ifadelerine yer verdi. GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI ZORUNLU İLKE Konuşmasında Farabi'nin sözlerini hatırlatan Arslan, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi de hukuk devletini Anayasa'nın ana ilkesi olarak belirlemiştir. Mahkemeye göre hukuk devleti Anayasa'nın tüm maddelerinin yorumlanması ve uygulanmasında göz önünde bulundurulması zorunlu olan bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda sosyal bir hukuk devletidir. Asırlar önce büyük mütefekkir Fârâbi, erdemli ya da ideal devletin insanın mutluluğunu sağlayan devlet olduğunu belirtmiştir. Anayasa'nın 5. maddesi uyarınca kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, bu amaçla sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan engelleri kaldırmak devletin görevleri arasındadır. Anayasa Mahkemesi'ne göre de kişilerin refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelik olarak sosyal devletin herkes için insan haysiyetine yaraşır asgari bir hayat düzeyini gerçekleştirmesi gerekmektedir” dedi. Başkan Arslan konuşmasına şöyle devam etti: EN BARİZ KATKI  ÖRENEĞİ LAİKLİK “2010 anayasa değişikliğiyle hukuk sistemimize giren bireysel başvuru, insan haklarına dayalı hukuk devletinin daha etkili şekilde hayata geçirilmesine hizmet etmektedir. Bu kapsamda bireysel başvurunun on yılı aşan uygulaması, Cumhuriyetin niteliklerinin hak eksenli bir yaklaşımla yorumlanmasına çok önemli katkılar yapmıştır. Bu katkının en bariz örneğini laiklik ilkesinin yorumunda bulabiliriz. Anayasa Mahkemesi kararlarında bu ilkenin hâkim olduğu bir hukuk düzeninde dinî tercihler ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzının devletin müdahalesi dışında, ancak koruması altında olduğu belirtilmektedir. Mahkememiz, hak eksenli laiklik yorumuyla, bir yandan avukatın başörtülü olduğu için duruşma salonundan çıkartılmasını, diğer yandan da gayrimüslim bir azınlık cemaatinin dinî liderinin seçimine devlet tarafından müdahale edilmesini din özgürlüğünün ihlali olarak görmüştür. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi sıklıkla demokratik hukuk devleti terkibini kullanarak günümüzün geçerli demokrasi anlayışı olan anayasal demokrasiye vurgu yapmaktadır. Anayasa'nın Başlangıç kısmında egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu, ancak egemenliği millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi veya kuruluşun hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeninin dışına çıkamayacağı belirtilmiştir.” KAYNAK:İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.