Aşağıdaki satırları kesinlikle gazeteci kimliğimle değil tamamen bir babanın, bir velinin, bir insanın duyguları olarak yazıyorum. 

Aslında konuyu ilk öğrendiğimde soluğu bahsi geçen okulda almak istedim. 

Ancak buna insani duygularım engel oldu. 

Beni tanıyanlar eğer ki o okula gitseydim neler olabileceğini tahmin edebiliyor. 

Dedim ya bir gazeteci değil, bir baba duygularıyla yazıyorum bu yazıyı... 

İyi ki gitmedim ve konuyu en etkili olduğum yer bu satırlardan eksiksiz, fazlasız sizlere aktarıyorum.

Evladım Murat'ı, 3 sene boyunca eğitim öncesi okullara ve anaokuluna gönderdim. 
Anaokuluna gönderdiğim Üçevler Şehit Faik Gökçen Okulu’nda ise bu sene başında 1. sınıfa başladı. 

Düşünsenize 7 sene evvel 14 Şubat 2012’de dünyaya gelen evladım okula başlamış. 

Heyecan, mutluluk tavan tavan…

Fakat bu mutluluk çok değil, okulun 2. gününde kapı önü sohbetinde yerini tedirginliğe bıraktı. 

Veliler okul önünde öğrencilerini bırakır ve bekler onların sınıflarına girmesini. 

Hatta bazıları okul bitiş saatine kadar okul etrafında bekler. Kimisi kırtasiyede, kimisi etraftaki komşusunda… 

O esnada bize geçtiğimiz yıl okulda yaşananları anlatan veli adeta kanımızı dondurdu.

“Merhabalar sizin de ilk yılınız sanırım. Çocuğunuz hangi sınıfa düştü?” sorusuna yanıt olarak sınıf ve öğretmenin adını söyleyince o esnada orada bulunan 4 veliden aynı tepki geldi: “Ne kadar şanssızsınız. Bu öğretmen geçtiğimiz yıl öğrenci dövdü ve şikayet ettiğimiz için okul müdürü bizi suçladı.” 

Bu sözleri duyan ben ve eşim birbirimize bakarak o anın şaşkınlığıyla okul müdürü Ö.M.’nin yanına gittik ve durumu anlattık.

Kendisinin verdiği cevap aynen şöyle oldu: 

Kulaktan duyma şeyler bunlar. Hocamız iyi bir hoca. Kendisi kesinlikle böyle şeylerle gündeme gelmez. Ben de geçen sene duyduğumda gizliden takip ettim. Ancak böyle bir şey yok.” 

Fakat biz sınıf değiştirmede ısrarcı olunca “Fatih Bey sınıf değiştirme yapmam ancak en ufak bir şikayette öğretmen için gerekeni yapacağım” sözünü verdi. 

Daha sonra gel zaman, git zaman oğlumuz bize sıkıntıları üzeri kapalı anlatmaya başladı, hatta okula gitmek istemeyince biz de okul değişimi yaptık. 

Fakat geçtiğimiz gün öyle bir şey duydum ki, işte o anda kaynar sular başımdan aşağıya döküldü. 

Gelen telefonda bir müfettiş “Oğlunuz Murat’ın geçtiğimiz dönemde okuduğu okuldaki sınıf öğretmeninin şiddetine maruz kaldığını diğer öğrencilerden duyduk. Bu sebepten dolayı rehber öğretmen ve psikolog eşliğinde dinlemek istiyoruz” dedi. 

Biz de “Konuyu görüşüp haber vereceğiz” diyerek müdahil olduk. Yaptığımız araştırmalarda öğretmenin öğrenciye daha önce de şiddet gösterdiğini ve aynı şiddeti benim gözümün nuru Murat'ıma da uyguladığını öğrendim. 

Hatta daha vahim olanı “Bu olayları ailesine anlatan olursa Murat’ı okuldan nasıl attıysam sizi de atarım. Bir daha okula gidemezsiniz” diyerek tehdit ettiği cümlesinde kan beynime sıçradı iyice.

Daha sonrasında müfettişe bu konuyu sorduğumuzda “Evet sınıfta görüştüğümüz bütün çocuklar ‘Murat’ı da dövdü’ dedi. Hatta öğrencileri ‘Murat’ı attırdığım gibi sizi de attırırım’ diye tehdit etmiş. Biz de konuya bu noktada müdahil olduk” yanıtını aldık.

Ancak konu daha vahim çünkü hâlâ daha bu adamın arkasında duranlar olduğu ve sürekli velilere “Bu işe karışmayın. Arkası sağlam attıramazsınız. Sizin öğrencinizin eğitimi yanar” gibi cümleler kurulduğunu duyduk. 

Şimdi o yürekli kabadayılara sesleniyorum. 

Ben uğraşıyorum ve evladımın ismini de yazdım. Beni de Allah rızası için tehdit etsenize. 

Düşünsenize 7 yıl boyunca kılına zarar gelse gece uyuyamayan insanlar, gözünden bile sakındığı yavrusunun kulağında yırtık ve kulak içerisinde tüp takılacak kadar yara aldığını öğreniyor. 

İyi ki dedim ben değildim. Yoksa...

Şimdi de diyorum ki… 

Sayın Milli Eğitim Bakanım, Milli Eğitim Bursa İl Müdürüm, Cumhuriyet Başsavcım... 

Bu bir babanın feryadıdır. 

Bu ülkenin geleceği için yetiştireceğimiz evlatlarımıza bu tip öğretmenleri reva görmeyelim. 

Verin bu öğretmeni liseye orda kulak çeksin, orda şiddet uygulasın varsa yüreği. 

Sırf okuldan atılmasın diye ailesine yediği dayakları anlatamayan bu öğrencilerimizin bu tip insanlıktan nasibini almamış, görev süresi dolmuş, sırf idareten orada durmasına izin vermeyelim. 

Soruşturma devam ediyor. Bu soruşturmayı yürüten görevlilerin yaklaşımı ve titizliği yüzünden susuyorum. 

Yoksa ismini, cismini açıklamaktan imtina bile etmem öğretmen müsveddesinin… (Gerçek öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum. Onlar kesinlikle alınmasınlar.)

O kadar hassas araştırılıyor ki, aylar önce olmasına rağmen bize bile ulaşması yeterli. 

Bu konunun arkasını asla bırakmayacağım. 

Nereye kadar uzanacaksa, uzatacağım. 

Gerekirse işi, gücü bırakacağım. 

Bu konularda hassas olduğunu bildiğim değerli büyüğüm Bursa Milletvekilimiz Hakan Çavuşoğlu’na, diğer milletvekillerimize kadar gidecek bu konu. 

Tam da Dünya Çocuk Hakları Gününde bu haberi almak bana nasıl dokunduysa, bu öğretmene (!) de dokunmalı. 

Kendi evladına bırakın el kaldırmayı, bağıramayan insanların evlatlarını kimse bu şekilde aşağılayıp, tehdit edemez. 
Var mı ötesi...