Haşmet DEMİRBİL

Yaşantımızda çatal ve kaşıksız bir anımız geçmemekte ve özellikle servis anında veya bir düğün seti olarak çok inceleriz fakat bunları hiç canlı olarak düşleyebildik mi?

Yılmaz Usta mütevazi yaşamını şöyle anlatır

"Bursa’da dünyanın 5. arasta köprüsü olan Irgandı sanat çarşısını gezenlere hayat öykümü anlatırken, izleyenler hayatlarında ilk defa gördükleri bu sanat çalışmaları karşısında gerçekten hayranlık duymaları beni mutlu eder, yaşam zevki verirdi.

Bursa’nın değerleri Kütahya çinisinde buluştu Bursa’nın değerleri Kütahya çinisinde buluştu

Hayat şartları kira problemleri nedeniyle evime çekilmek ve siyasilerin sanat adına bana ışık tutmamaları beni hüzünlü ve yanlız bir sessiz yaşama itti.

Hiç bir sanat eğitimi almamasına rağmen, eserleri dönemin  devlet başkanlarına, krallara hediye edilecek kadar güzel ve özel olan Emen  biyografisini ise şöyle anlatıyor.

"1942 bursa doğumluyum, ilkokulunun birinci sınıfından mezun olarak Bursa’mızın meşhur Kayhan çarşısından (demirciler veya sobacılar Çarşısı ile Bit Pazarı da denilir) kılıç ve bıçak yapan bir ustanın yanında bu sanat dünyasına adım attım. Zanaat ve sanat dünyasında yıllarca yoğrulurken metal ile aramda duygusal bir bağ oluştu. Onları kesici aletler dışında masal dünyasının kahramanları gibi görmeye şekillendirmeye başladım.

Sanki demir yığınları estetik şekillerle canlanmaya başlamıştı ellerimde.

AH ŞU GÖZLERİM

"2000 yılında göz tansiyonu nedeniyle bir gözüm işlevini görmez oldu Ondan sonra bir yıl boyunca ne yapacağımı düşündüm. Bir gece bir ilham geldi, Eşime “evde ne kadar çatal kaşık varsa odama bırak, siz gidin yatın sabaha kadar bir düşünceme gerçekleştirmek istiyorum” dedim. Onlarla aramda duygusal bir bağ oluşmuştu. Hayalimde onları masal kahramanları gibi görmeye ve şekillendirmeye başlamıştım. Metal yığınları estetik şekillerle canlanmaya özellikle Bursa’mızın Kılıç Kalkan Ekibi gözümün önünde oynuyor.

Donkişot seyrederken. Romen müzisyenlerde ritim tutuyorlardı sanki...

Metal ne kadar soğuk görünse de sanat dünyasında estetik görüntüleri ile kalbimizi fetheder. Tıpkı rahmetli devlet sanatçısı Prof.Dr. Tankut Öktem’in bronza imza atması gibi bende sağlık sorunlarımdan hafif işçilik olarak çatal ve kaşık dünyasına çocukluk öykülerimle yöneldim, çevremin hayranlık ve taktirleriyle, coştukça, coştum bu dünya beni yaşama bağlayan bir meşgale oldu.

ŞAŞKINLIKLA KARIŞIK BİR MEMNUNİYET İÇERİSİNDEYİM.

Yılmaz Emen eserlerinin gördüğü ilgi karşısında, şaşkınlıkla karışık memnuniyetini şu sözlerle ifade ediyor. ”Dünya nüfusunda çatal kaşık tanımayan insan yoktur bence ama bu güne kadar bu malzemeyi heykel yapmak kimsenin aklına gelmedi. Çatal ve kaşıktan yaptığım eserler, ağır metalden yaptığım eserlerden çok daha fazla ilgi çekiyor. Dünya televizyonları gelip belgesel çekimler yaptı, bu sanat insanlara enteresan geldi. Herkes sanata ekonomik bakıp fazla kafa yormuyor. Ben sanatı toplum için, sanat için ön planda tuttum bu nedenden 60 yılımı incelediğimde mütevazi bir gecekondum var. Plaket, teşekkür belgeleri ve basın yazıları arasında teselli buluyorum, birde yalnızlık olmasa...

HAYRAN BAKIŞLAR

Özel festivallerin aranılan sanatçısı olarak bu güne kadar 95 kişisel sergi ve 7 karma sergiye imza attım. Sergi sayılarından dağa çok seyircilerimin hayran bakış ve sözleri beni mutlu kıldı.

Eserlerini toplumla paylaşmayan sanat ve sanatçı olamaz felsefesiyle yola cıktım, eserlerim yaşam ihtiyaçlarımı karşılayan bir araç olmaktan daha çok sanatcı evlerinin köşe süsleri olması beni daha çok gururlandırıp mutlu etmekte.

Çalışma şeklim ve eserlerim yurt dışı televizyonlarına kadar sanat programı olmuştur. En büyük gururumda 1960 yılında şanlı Türk ordumuzun komutanlarının Merasim Kılıç ve meçlerinin yapımını gerçekleştirmek olmuştur.

2005 yılında bıcak, kılıç ve metal heykel konusunda Devlet Sanatkarı seçildim (Heykeltraş Prof.Dr.Tankut Öktem ile bir arada dost olmanın mutluluğunu yaşadım)

GARİP BİR YALNIZLIK

5 yıldan beri eşim öldüğünden yaşamda garip bir yalnızlık hissetmekteyim, bu nedenle cennet diyar diye benimsediğim Edremit körfezine yerleşip, beni benimseyecek bir hayat arkadaşı ile yaşamımın son demini huzur içinde hayat öykümü yazarak geçirmek istiyorum.

(Bursa’da evde yaşadığım için, ilgisizlikten, hayat pahalılık ve yaşıtlarımın rahmetli oluşundan kendimi çok yalnız hissediyor ve küçük sakin bir bölgede. Sebahattin Ali'nin 'benim meskenim dağlardır, dağlar' dediği KAZDAĞLARI eteklerinde bir köyde yaşamak istiyorum.

ESERLERİMİ SUNDUĞUM BAZI BÜYÜKLERİM.

1968 yılında Başbakan Süleyman Demirel ve TUNUS cumhurbaşkanı Habib Burgiba

1969 Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle – LİBYA kralı İdris

ELSUNİSİ

1970 A.B.D.başkanı NİKSON 1972 İRAN şahı Rıza PEHLEVİ

1978 ÜRDÜN kralı Hüseyin               

1983 Cumhurbaşkanı Kenan Evren

2002 11.Cumhur başkanı sn.Abdullah GÜL

2008  Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN

Hatıralarımı süsleyen 35 Ulusal ve Uluslararası sergilerimin katılım belgeleri ve plaketlerim, yabancı devlet başkanlarının tarafıma verdikleri taktir belgeleri ve 1991 yıllarında Bursa Uludağ Üniversitesi'nde 5 metre boyundaki 2 metal heykelim en değerli hatıralarım arasında...