Ülkenin unutulmuş kültürel zenginliklerini ön plana çıkarmayı ve bunları keşfederken de yeni şeyler öğrenmekten mutluluk duyduğunu belirten Uğurluel; ”Özellikle İznik Tiyatrosu ve Roma Defin Alanından çok etkilendim. Zamanında onlar da hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlardı. Bir gün kemik yığını haline geleceklerini akıllarına getirmiyorlardı. Yerin altı birçok duyguyu barındırıyor. Kimi kibir dolu, kimi sevecen, kiminin tamamlanmamış şeyleri var. Bizler de oraya gideceğiz. Bu gördüklerimizden ders çıkarırsak ne ala “ diye konuştu.
Kudüs’te bulunan ve müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’nın çinilerinin de İznik’te üretildiğini belirten Uğurluel, ”Toprağın en ilkel kullanılışından, profesyonel derecede kullanılışına dek geçen zamanda, dünya üzerinde en elverişli kullanan toplum Osmanlıydı. Çini sanatını zirveye çıkaran Osmanlı insanı bunu 16.yüzyılda başardı. Sırlayan, koruyan ve süs eşyası konumuna getiren Osmanlı, Kubbetüs Sahra’nın üzerini kaplayan bütün çinileri, Kanuni Sultan Süleyman’ın talimatıyla İznik’te üretti. İznik’te çinicilik günümüzde ise 3 boyutlu bir hal almış ve mağazalarda satışı yapılıyor “ dedi.
İznik’in Osmanlı’nın sanat merkezi olduğunu ifade eden Uğurluel, ”Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı Orhangazi; İznik’i fethetmeden önce, "Ben burayı bir üniversite şehri yapacağım" diyor. Nice alimlerin burada yetişmesini istiyor. Medreselerin çokluğu dikkatimizi çekiyor. Orhangazi’nin iki oğlu var. Büyük oğlu Süleyman bey, küçük oğlu ise 1. Murad. Süleyman Paşa’nın medresesi İznik’te. Bu medrese Osmanlı Devleti’nin bilinen ilk medresesi “ diye konuştu.