(ÖZEL HABER) Osman Gürçay

AH ŞU YAZILIM

5 Eylül tarihli gazetemizdeki  “Levent Fidansoy lütfederse…” başlıklı köşe yazımda BURULAŞ A.Ş. Genel Müdürü’ne sorular sormuştum. Yazım üzerine gelen tepkiler olumlu olsa da, herkesin merak ettiği soruların kendisi tarafından okunsa bile “görülmeyeceği” üzerine olmuştu. Yani kısacası yazdın ama suya yazdın cevap alamazsın demek istiyorlardı. Ki..............

Levent Fidansoy lütfetti“ sorularıma cevap vermek ve öğle tabldotu yemek üzere için beni arayarak BURULAŞ’a davet etti.

Hiçbir eleştiri yazısının sevimli olduğunu düşünmüyorum, bellekte buruk bir tat bırakır ama yapılmazsa asıl onun acısı can yakar. Burada ölçünün eleştiren ile eleştirilenin konuyu tartışırken öncesinde ve sonrasında birbirlerinin samimiyetine inanmalarını ve karşılıklı saygılarını örselemeyecek söylemlerden kaçınmaları olduğu inancını taşıyorum.

BURULAŞ’ın patronu mühendis kafası ile yazımın çıktısı üzerinde aldığı notlarla madde madde gitmemizi ve yanıtlamaya sondan başlamamızı önerdi. Aslında son madde de soru değil akçeli işler konusundaki dedikodular üzerine soru sormayacağımı yazmıştım ama ima yaptığımı düşünerek üzüldüğünü hissettim ve sözü ona bıraktım.

Buranın hesapları denetime açıktır

Büyük bir kısmı her kademede deneyimli teknik adam olmak üzere, hepsi kalifiye olan 500 kadrolu elemanı ve hizmet satın aldıkları taşeronlarla birlikte toplam 1250 çalışanı olan dev bir şirketin sorumluluğunun yanı sıra siyasi, ekonomik ve sınıfsal rant baskıların merkezi olan bir işletmede hesapların her zaman düzenli ve denetime açık olarak tutulduğunu ifade ederken73 yılında master mezuniyetinden sonra 43 yıllık iş yaşamında çeşitli üst kademelerde 3 kriz yaşadım. Hepsinden alnımın akıyla ve elim temiz çıktım. Bir gün BURULAŞ görevim de bitecektir. O zaman da Bursalı bir Hisar Mahallesi çocuğu olarak bütün icraatlarımın hesabını vererek tertemiz  çıkacağımı şimdiden söylüyorum dedi.

 

15 Temmuz sonrası arızaların kaynağı

 

Son günlerde özellikle 15 Temmuzdan sonra çok sık yaşanan arızalar nedir ve nedendir diye sordum.

Yaşanan sorunları makro, teknik ve yerel sorunlar olmak üzere 3 ana başlıkta toplayabiliriz dedi ve öncelikle son zamanlarda yaşanan arızaları anlatarak başladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kesintisiz 650 saat hizmet verdiklerini bunun bir rekor olduğunu ve takdir edilmeleri gerektiğini ifade ederken bunun sisteme olan bakım ve arıza maliyetlerini öngördüklerini söyledi. Araçların servis hizmet sonu periyodik bakımlarının yapılamadığından bahsedince ben “Seferleri durdurup bakıma girseydiniz” dedim. Cevabı “ Hizmet veremeseydim adımın ne olacağını düşünebiliyor musun? O günün koşullarında beni hain ilan ederlerdi” oldu. Yine de başarılı bir kesintisiz 650 saat geçirdiklerinin altını çizdi.Bu sistemi kimse sıkıntıya sokacak şekilde sabote edemez.Ancak şalteri indirir enerjiyi keser. Onu da hiçbir BURULAŞ elemanı aklına bile getirmez diyerek kadrosunu korudu. İyi ama eskiden dakik olan hizmetler neden aksıyor hatta felç oluyor diye sordum. Cevabı “yazılım” oldu.

Ah yazılım sen nelere kadirsin!

Bir standart otomobilde bir motor yazılımı ile işlerin bittiğini ama her vagonun içinde 30'dan fazla yazılım olduğunu söyledi. Ben de mübarek araç değil kütüphane diye düşündüm.

Evet 30’dan fazla yazılım, dört farklı vagon türü,yazılımların birbirine entegrasyonu, sistemdeki uyumlu otomasyonu başlı başına bir mühendislik olduğunu anladım.Yazılımın önemini ülke ekonomisine katacağı değer açısından biliyordum ama bu kadar hayati önemi olduğunun farkında değildim. Siemens’ten yazılım alsaydık dedim. Teknoloji günlük olarak değişiyor ve gelişiyor ilk yazılımın bile yeni formatının olmadığını her yıl yazılımların yenilendiğini söyleyince Türkiye’nin kaporta teknolojisinden yazılım teknolojisine geçmesinin şart olduğunu anladım. Yazılımın yenilenmesinin ve entegrasyonunu bütçelerini aştığını ve bakanlıktan talepte bulunduklarını söyledi.

Kaça çıkar dedim?

40-50 milyon (eski para trilyon) civarında olur dedi. Hem yazılımlar farklı hem araçlar farklı yazılım fiyatı da dudak uçuklatınca olunca sormam gerekeni sordum…

Neden ilk alımdan sonra tek tip vagon alınmadı da dörtledik?

İşte sorunun başlangıç noktası buradadır dedi. Bu konuda o gün siyasi ve yanlış bir karar alınarak bugünlerin temeli atılmıştır diye ilave etti. İlk projede Siemens’ten 72 adet B 80 vagon alınması planlanmış ve trenlerin şimdiki 2 nolu hat dediğimiz İzmir yolunda çalışması öngörülmüş ama sipariş 48 vagona indirilerek “kazanılan” bütçe ile 1 nolu hat dediğimiz Mudanya yolunun da hizmete girmesi sağlanmış.(!)  72 vagon alınsaydı inşaat her şekilde yapılırdı ama Siemens bir daha bize vagon üretmediğinden raylı istemin açılışı bile eksik vagon sayısı ile başlamış olmuş. İhtiyaç kendini hissettirdiğinde bu kez Bombardier ile anlaşma yapılmış B201O vagonları alınmış, ardından yine yetmemiş, ikinci el dediğimiz SG 2'ler alınmış en son olarak da Durmazların Green City ile filo takviye edilmiş toplam olarak, 48 Siemens B80, 30 Adet Bombardier B2010, 22 adet SG2 ve 8 adet Durmazlar Green City olmak üzere 108 çalışan aracımızın var olduğunu öğrendim. Her şeye rağmen dünya standartlarında hizmet verdiklerini en yoğun hatlarının tahmin edilenin aksine 2 nolu hat olduğunu, ifade eden Fidansoy, iyileştirme ve rehabilitasyonun hızla devam ettiğini an itibari ile sefer periyotlarında sorun olmadığını ilave etti. Kestel hattının dünyadaki tek müstesna örnek olarak minibüslerle paralel çalıştığı için verimsiz olduğunu ben zaten biliyordum.

Siyaseten alınan kararlar sizi zorluyor mu diye sordum.

Dank diye elbette zorluyor ama Altepe Başkan ile çalışmaktan memnunum çünkü yeniliğe açık bir insan o bana alan açmasa üretemem ve mutsuz olurum. Mutsuz olduğum yerde de durmam dedi. Siyasetin yerel halini doğduğu büyüdüğü kent olduğu için zaten bildiğini ancak Ankara ayağında kendilerini ifade etmekte sıkıntıların olduğunu ifade etti. Bir vekilin kenti için önerge vermesi ve konuyu gündeme ve tutanaklara geçirmesi gerekirken, Bursalı vekillerin “ben bakanı aradım konuyu aktardım” deyip kendini sıyırmasını 40 senedir çok iyi bildiğimden derdini deşmedim.

Bursa’da kentlilik bilinci var mı?

T1 hattının rayları üzerine flaşörlerini yakarak araç park edip sonra da yandan geçsin diyenlerin olduğu bir kentte bilinç var mı diye sormak olmazdı ama başka neler olabilir diye sordum işte… İki Bursalı insanın ne konuşması gerekiyorsa onları konuşurken, bazen iki kişi çalıştıran bir esnafın taleplerinin, binlerce insan çalıştıran bir kurumun ya da halkın çoğunluğunun taleplerinin önünde değerlendirilmesinin hazin sonuçlarını paylaştık. Bir kentte esnafa göre çözüm formülü hakim olduğunda kentin bütün değerlerinin yok edilmeye mahkum olduğunu, lobisinin olmayacağını, hemşeri derneklerinin istilasına uğrayacağını yazmaktan bıktım ama belediyeler hemşeri derneklerine taviz vermekten bıkmadı.

Yeşil otobüs kâbusu…

Bize her gün 'yeşil otobüs' şikâyetleri geliyor size gelmiyor mu? Onların velinimeti olan Bursa Halkına saygısızlık yapıyorlar +40 C de bile klima açmıyorlarmış dedim. Onlar öyle düşünmüyor. Biz olmasak Bursa halkı yandı bitti kül oldu diyorlar deyince bir ara Bursa halkının onlara iyi bir ders verdiğini ve yine vermesi zamanının geldiğini düşündüm.Yeşil otobüse binmiş klima çalışmıyormuş neden diye sormuş sana ne demişler. Birisi tanımış, özür dilemiş ve klimayı açmışlar. Yani her araca bir Fidansoy olmadan yeşil otobüslerde kimse klimanın çalışmasını beklemesin. Yeşil otobüsler denetleniyormuş ama yaptırım olmadığından sonuç çıkmıyormuş. Onlar şirketleşmeden bu işin içinde rant olduğu sürece bu sıkıntının devam edeceğini anladım.

Raylı sistem, otobüsler, Budo, helikopter, uçak, rent a car, terminal hepsi zor olmuyor mu?

Bu soruma başka sorumu ekleyerek biraz da sitem ederek cevap verdi. Elbette çok zor ama bir takım oyunu oynuyoruz. Bu takımda çalışmayana yer yok. Bana BURULAŞ’da FETÖCÜ var mı diye sormuşsun. BURULAŞ’ta yatan yok ki FETÖCÜ olsun. Birkaç malum banka işlemlerinden dolayı sıkıntılı durum var ama onların da büyük ihtimalle aklanıp döneceklerini umut ediyorum diyerek taşı gediğine koydu.BOY- KOOP’dan geri alınan TERMİNAL işletmesinin rehabilite edildiğini daha da geliştirilerek uluslararası bir kimliğe büründürerek Bursa’nın yüz akı yapacaklarının sözünü verdi. Ama uçak işi yattı dedim. Başlayacak dedi. Bürokrasinin dengesiz terazisinin kurbanı olduklarını 8 kişilik uçak ile THY filosunu aynı kantarda tartan anlayışın düzenleme ile aşılarak seferlerin başlayacağını söyledi.

Bursa’da ulaşımın en büyük patronunu UKOME’den mahkeme kararı atmışlar…

"Nerede trafik tıkansa tren dursa, otobüs gelmese akla sen geliyorsun. UKOME’de bu sıkıntıları paylaşmıyor musun? Çözüm önerileri getirmiyor musun? dedim. Güldü ve işlerine gelmedi beni mahkemeye verip UKOME üyeliğinden attırdılar dedi.Ben de esnafa göre bir çözümün daha doğrusu kente mahkeme kararı ile bir hançer daha saplanması karşısında dondum kaldım. Bazen iki insan arasında kalması gereken onlarca şey daha konuştuk hatta konuşurken yemek yemeği unuttuk.Ben sorularımın yanıtını aldım ve okurlarımla paylaştım. Raylı sistem arızalarına karşı biraz daha toleranslı olmak gerektiğini öğrenerek gazeteme döndüm.