Uludağ’da yeni yıl buruk kutlandı Uludağ’da yeni yıl buruk kutlandı

Osman GÜRÇAY

Cebel’de iftar açtıktan sonra kahvelerimizi içtik ve akşamüzeri Gümülcine’ye gitmek üzere Bulgaristan’a girdiğimiz Makaza sınır kapısına doğru yola koyulduk.
 
DOMRUKÖY’DE ALİNUR BAŞKAN İLE BULUŞMA VE SAHUR…
Sınırdan girdikten sonra sahur programına katılacağımız Domruköy’e vardığımızda BŞB Başkanımız Alinur Aktaş ile Bursaspor–Göztepe maçından bir beraberlik alarak yola koyulduk ve aynı saatlerde Domruköy’de buluştuk.
Cami önündeki meydanda serhat ilinde yaşayan kardeşlerimiz bizleri bekliyordu. Cami bahçesinin içinde ve köy meydanında çok düzenli yaklaşık 1500 kişilik bir yer sofrası hazırlanmıştı. Meydanın bir köşesindeki ateşin üzerindeki kazanda çorba pişiren analar bacılar kendi elleriyle yaptıkları çorbayı gençlerle masalara servis etmeden önce benim mahsun bakışlarımdan etkilenmiş olsa gerek ilk kez bana ikram ettiler. Çorba kazanının başında kürek ile çorbayı karıştıran Osman ile Aykut’un emek haklarını da teslim etmeden olmaz.
 
O tabloyu herkesin görmesini isterdim. Büyük bir düzen içinde hazırlanan yer sofraları bir anda doldu taştı, sahur yemeğini afiyetle yedik. Gördüğüm en zengin sofralardan biriydi. Allah’ın bereketi, orada yaşayanların emekleri ile donatılmış mütevazı sofrada huzur, sevgi, bağlılık, kardeşlik ve uhrevi duygular anlatılamayacak kadar boldu. 
Hani paranın geçmeyeceği yerler ve anlar vardır ya!.. Tam onlardan birini dibine kadar yaşadık işte…
Alinur Aktaş da yaptığı selamlama konuşmasında bu duygularla doluydu. Bu muhteşem geceye emekleri geçen analara bacılara ve gençlere teşekkür etti. Bu arada biz mekanize piyade bölüğü kıvamındaki gazeteci grubunu alkışlatmayı unutmayınca bütün yorgunluğumuz bitti. 
Başkonsolos Murat Ömeroğlu ve Seçilmiş Gümülcine Müftüsü 
 
BİZİM BÖLÜK ŞAHANE…
Gerçekten de bütün gece yol yaparken en küçük bir sorun yaratmayan gazeteci dost ve kardeşlerimle son derece uyumlu ve muhteşem bir yol arkadaşlığı yaptım ve onlarla gurur duydum. Bu güzel dayanışmanın dışarıda da fark edilmesi beni ayrıca mutlu etti.
Domruköy’de cami, Kur’an kursu ve okul aynı bahçeye bakıyordu. Bizi karşılayan bir delikanlı, ‘ben bu okul ile Kur’an kursunda okudum ve bu caminin cemaati oldum’ dedi.
Başkonsolosluk bahçesinde… 
 
Bursa’da da iftar davetlerine katılım ziyadesiyle çok oluyor ama mütevazı bir yer sahur sofrasına katılıma bakınca adeta büyülendim. Alinur Başkan ile bu duygularımı paylaştım, o da aynı şeyleri düşündüğünü söyledi.
Bizi saygıyla karşıladılar, dostluk ile bağırlarına bastılar ve sevgi ile uğurladılar.
Otelimize geldiğimizde saat 04:00 oldu. Yatmadan önce programa baktığımda yarının daha çetin geçeceğini anlamak zor olmadı.
 
OTELİN BAHÇESİNDE NE VAR?
10:00’da başlayacak olan programa hazır olmak için sabah erken kalktım ve lobiye indim. İlk kez gün ışığında ayaklarım yere basıyordu. Otelin etrafında bir tur attım. Bir kilise modeli gibi yapılmış beton maket gördüm. Bahçıvana bu nedir diye sordum, otel sahibinin babasının anısına yaptırdığını söyledi. Küçük bir girintisi var, oraya mum dikiliyormuş. Sonra bunun özel bir şey değil, trafik kazalarında ölenlerin olduğu yerlere yakınları tarafından dikildiğini gördüm. Yol boyunca da onlarcasını gördüm ama bizde bu adet olsa yolların iki şerit böyle maketlerle dolu olacağının hesabını yapıp ürperdim.
Tevfik Fikret Sönmez de yanıma geldi ve ben yandaki İKEA’ya bir bakayım dedi ama gidip gelmesi bir oldu. Kapalı mı diye sordum. Açık ama fiyatlar çok kaçık, bir yastık baktım Türkiye’de yatak fiyatına çıktı diyerek aslında ilk ipucunu vermişti.
 
Domruköy’de sahur… 
 
BEKLE BİZİ GÜMÜLCİNE 
09:30’da bütün ekip toplandı bahçede Alinur Başkan’ın katılımı ile keyifli bir sohbet sonrasında Gümülcine’deki ziyaretleri için yola koyulduk.
Biz yolda giderken Yunanistan istihbaratından bir araç ile kanka olduk. Öyle ki sınırdan çıkana kadar bize çaktırmadan (!) eşlik ettiler.
Gümülcine’de ilk olarak Başkonsolosluğu ziyaret ettik. Başkonsolos Murat Ömeroğlu, babasının görevi nedeniyle Bursa’da bulunmuş ve Bursa Anadolu Lisesi’ni bitirmiş bir hemşerimiz sayılır olmasından mutlu olduk.
Yunanistan’da büyük çoğunluğu Batı Trakya’da yaşayan 150 bin civarında Türk olduğunu söyledi ve azınlık olarak ciddi sorunları olmadığını diplomatik bir dille söylerken, biz söylemlerinden ciddi bir Yunan milliyetçilik baskısı olduğunu sezdik. Bir devletin kendisini koruma refleksi olmalıdır ama bunun azınlıkların asimile edilmesine vardırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Oradaki soydaşlarımızın kimliklerini, inançlarını ve geleneklerini korumaktan başka bir muratları yok. Türkler mutlu olursa, Yunan dostlarımızın daha mutlu olacağından eminim.
Zaten de ilkokul öncesi eğitim yaş sınırları dışında büyük şikayetleri de yok.
Yol uzun vakit kısa dedik ve Konsolosluğa veda ederek Seçilmiş Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif’i makamında ziyaret ettik. Bir de Yunan Hükümetinin atadığı seçilmemişi var ama onu görmedik.
Seçilmiş Müftü aydın bakışlı aydın görüşlü bir kişi olarak Müslüman cemaatin liderliğini yapıyor. O da ufak tefek sorunlar dışında cemaatin mutlu olduğunu söylerken, seçilmişi varken atanmışın ne gereği var demedi ama ben anladım. 
Son olarak Gümülcine eski milletvekili ve Hakan Çavuşoğlu vekilimizin yakın dostu Ahmet Hacıosman’ın başkanlığını yaptığı BAKEŞ Derneği’nin ofisine gittik. Orada muhteşem bir Türk tarihi kütüphanesi gördük. Ahmet Bey, 31 Mart seçimlerinde bile Bursa’da imiş. Güler yüzü ile bizi ağırladı ve mutlu etti.
Bu serüvenin Yunanistan ayağında her soru ve sorunumuza hızır gibi yetişen Şükrü Köse dostuma minnet duygularımı ifade etmeden olmaz.
Oradan çıktımızda saat 13:00 civarındaydı ve bizim bölük bana baskıya başladı. Osman Abi ne zaman serbest zaman kullanıp gezeceğiz diye… 
Ahmet Bayhan’a bir alo desen halledersin dediler. Ben Ahmet’in gol atacağı yerde lifini attırdığı haberini henüz yazmadığımdan beni kırmaz dedim ve aradım. 
Telefonu kapattığımda arkadaşlara ‘Ey özgürlük’ dedim ve Gümülcine serüveni başladı…
(YARIN: SEN NEYMİŞSİN BE YUNANİSTAN, YAHYABEYLİ KÖYÜ İFTARI VE DÖNÜŞ)
 
Gümülcine Müftülüğü’nde…
 
Otelin önünde hareket öncesi doyumsuz sohbet