Ahmet KUNDAKCI

1949 yılında Kırklareli-Vize doğumlu olarak 3 aylıkken geldim Bursa’ya… Tekrar Bursa’mızda 50 yıllık anıları yaşamanın ve şu an 70 yaşında bir insan olarak Kaz Dağlarında öğrencilerimle, fotoğraf makinamla birlikte olmanın gençlere rehberlik etmenin keyfiyle geçiyor günlerim.

Doğduğum yıllar 2. Dünya Savaşı’nın henüz bitmeyen vesika gibi, yokluk gibi anılarının birikimiyle geçti. Gaz yağı, şeker vesikalarını anımsıyorum. Giysiler babadan çocuklara ters yüz yapılarak, çoraplar ve ayakkabılar tamirlerle kullanıma hazırlanırdı, evlerde çeşme yoktu, sokaklarda kovalarla taşınır, yoğurt satıcılarımız renkli görüntüler yaşatırdı.

Evimiz şu an Ördekli Kültür Merkezi’nin olduğu yerdeydi. Halen meşhur olan Abdal Simit Fırını evde yapılan ekmek tepsilerini, kiremitte palamutları pişirdiğimiz fırıncı amcamızdı. Bakkal amcamızda vardı, veresiye defterlerimiz veya gaz bidonundan hortum ile gaz çekmenin mükafatı olan Uludağ Gazoz Fabrikamız vardı. Demirtaşpaşa İlkokulu’nda okurken, kamyonlardan indirme işlerine yardımcı olarak eve verilen erzakları götürmek bize ayrı bir zevk verirdi. Tahta çantalarımızı ve okul şapkalarımızı bazen heyecanla orada unutup kaybetme endişesi yaşardık.

NE SOPA YERDİK EVDEKİLERDEN

Evimizin altı ekim sahaları veya kiralık bisikletlere binme meydanı idi. Şu an adliye olan cezaevi ekim tarlaları içindeydi. Yüksek taş duvarları vardı. Mahkumlar demir parmaklardan bizlere seslenir, sohbet etmek isterlerdi. (Evde bundan bahsedince çok uzaklara gitmiş gibi dayak yerdik annemizden.) Ceza evinin hemen altı, buz yapan fabrikalar ve tren rayları ile vagonlar vardı. Bizim oyun sahalarımızdı. Sonraki yıllar raylar söküldü, sebze hali taşındı…

‘ŞİPŞAK’ HAYATA BAĞLAR

Baharı karşılama piknik alanımız son durak Ziraat Okulu’nun çamlık bölgesiydi veya Veysel Karani türbesinin bulunduğu ve Tamek konservenin terk ettiği bölgelerdi. Bu bölgelere giderken en büyük zevkimiz mevsimine göre çeşitli otlar toplayıp yemek yapmak veya gelincik toplayıp şurup yapmaktı. Davutkadı’dan sonraki kestane ağaçlı ormanlarımız Kızık boylarımız ve Karapınar bölgesi değirmenimiz ve soğuk sularımızda anılarımızda önemli yeri vardır. İnkaya çınarımız ve köyün sebze ürünleri çok pirim yapardı. Tayyare Kültür Merkezi arkasındaki halen kullanılan pazar yeri merkezimiz ve küfeli hamallarla renkli anılar yaşadık.

TAMAMEN BURSA GÜNLERİ

Babam 4 yıllık askerlik bitimi tamamen Bursa’ya yerleşmiş. Zafer Plaza’nın bulunduğu bölge şehirler arası garaj olduğu için Hoşgör Lokantası’nı önce köfteci dükkanı olarak açmış sonraları Haşim Dayım Kükürtlü tesislerinden ayrılıp ortak olunca ekmek kapısını yıllarca takatten düşene kadar devam ettirmiş.

Garaj şimdiki Kent Meydanı’na taşınınca belediye tek katlı dükkanlar yapmıştı, burada merhum Ecevit ile çocukça saçımı okşayışını unutamam. Dayım sevinmiş, babam kızmıştı. CHP ve DP anlayışı, o günden itibaren Ecevit mavisi yaşamımda tercih ettiğim bir renk oldu.

Sinema yaşantımız, Setbaşı, Yeni Marmara, Atatürk Caddesi bugünkü Yapı Kredi yerindeki Dilek ve modern sinemamız Tayyare ve son olarak Şehreküstü’nde de Kısmet Sineması…

Kısmet Sineması’nda yer bulamayınca da makine dairesinden çok izlediğim Tarzan filmleri, Küçükhanım, Kezban, Kemal Sunal, Orhan Günşiray, Göksel Arsoy, Ayhan Işık, Belgin Doruk filmleri vardı.

Vali Haşim İşcan, Atatürk Caddesi’ni büyük yaptığı için, paytonlu yaşantımızda hep esprili öyküleri dinlerdik. Üst geçit zamanı, ortadan bölünen demir parmaklıkları, kışını, damlardan sarkan buzları eritip su elde ettiğimizi, Kapalıçarşı yangınında Arap kuklayı merak edişimi, garajda çöp günlerini… Zeki Müren’in ölümü nedeniyle yapılan cenaze töreni ve insan selini, Hüsnü Züber Evi’ndeki sanat günlerini, Çekirge Çardak Restaurant’ın lezzetlerini, Mudanya’da zeytin ağaçlarının altında denize girerken yunus balıklarının şovunu, Pınarbaşı’ndaki bayram günlerini, Mudanya’dan İstanbul’a arabalı vapur ile gidişimizdeki ciğer ve yaprak dolmalı mutfak satışını, asla unutamıyorum…

DEVRİM GÜNLERİ

Demirtaşpaşa İlkokulu’ndan mezun olurken Işıklar Askeri Lise’ye yazılma hayalim 1960 devrimi ile bitti. Çelebi Mehmet Ortaokulu mezuniyetinden sonra 3 yıl itfaiyelerde, Dörtyol Eczanesi yaşantım, Tophane Meslek Lisesi Kalıpcılık bölümü, Yıldız Teknik-Gayrettepe ve Bursa Uludağ Üniversitesi derken Oyak-Renault fabrikası…

1990 emeklilik yılları, Marmara Sürücü Kursu, Renault servisi, SKT-Oto Donanım ve Bursa Kent Konseyi, 1999 deprem günleri derken Kaz Dağları…

BURSA’DA FOTOĞRAF YILLARI

Tayyare Kültür Merkezi arkası siyah çarşaf önünde 3 ayaklı alimünit anında çekimi veren makineleri halk tercih ederdi. Lale, Metin, Sanat, Yalım, Hülya fotoğraf evlerine birden Pilot Korcan devreye girip artistik çekimlere ve vitrin fotoğraflarına çağ açmıştı.

Akülü çantalı makineler ile Atatürk Heykeli önünde ve Kültürpark’ta yaz geceleri Foto Şipşak diye dolaşıp makbuz keserdik.

Osmangazi'de konforlu ulaşım Osmangazi'de konforlu ulaşım

Haftalık fotoğraf ve vesikalık fotoğraf için günler tayin edilir, resmi geçit fotoğrafları 10*15 baskılarla teşhir edilirdi.

Nişan, doğum ve düğünlerde çektiğim anı fotoğraflarıyla bir nesli doğumundan, kendi çocuğuna kadar çekmenin mutluluğunu yaşadım.(Foto Sema, Fahri ustamın emeğini, titizliğini asla unutamam.)

Fotoğraf ile ilk tanışmam ortaokulda bir kompozisyon görevi ile Atatürk Caddesi’ndeki Hakimiyet gazetesi 1963 gazeteci Erdal Özdür (Magazin dünyasında Ayşe Abla diye bilinir) sayesinde oldu.

Bana gösterdiği özel ilgisi, yıllar sonra Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açtığı ilk fotoğraf sergisini izleyişim oldu.

Sonraki yıllar 1975 yılı İFSAK ile tanışmam, eğitim almam ve üyesi olmam sonucu sanat fotoğrafına adım atışım… Nihat Küçük o yıllar Eğitim Fakültesi’nde öğrenci ve fotoğraf baskıları ile meşgul yanında merhum makine tamircimiz ve eğitimci Nadir…

1980 Tayyare Kültür Merkezi ara sokağı binanın üst katı BUFSAD bir yazıhanede dünyaya geldi. Karanlık odasını Oyak Renault malzemeleri ile gerçekleştirip badanasını yaptım. Yıllarca sekreterliğini Yasemin Perska gerçekleştirdi. Karanlık odanın abonesi de Yılmaz Kalpalp olmuştu. Henüz üyesi değildim. Kira ödeyemeyince ortada kalmışlar onlara Yeşil tünelinin başında şu anda restoran olan binada ücretsiz yer ayarlamıştım. İlk foto maratonu burada gerçekleştirdik. Sonraları Bozacı Şaban üzeri Setbaşı yazıhanemiz. Lokallerimiz, yine ödeme problemleri, Ulucami PTT arkası dernek binamız ve lokal problemi, BURSAM Derneği ile ortak çalışmamız…

25 yıl kutlamasında Başkan Utku Kaynar, Kaz Dağlarında bana ulaşınca biriktirdiğim arşivi gazetelerimle gönderdim. Başkan Serpil Savaş yönetimi vefa gösterip onur üyeliğine kabul ettiler.

‘Bin pınarlı dia gösterim ve söyleşim’den sonra Alberto Modiano ile ortak “Fidandan Sofraya” sergim ile 1998 yılında Bursa’da ilk kez Konika firması sponsorluğunda miniklere sömestre tatilinde verdiğim fotoğraf eğitimi beni gençlere yönlendirdi. Ve son olarak şunu söylemek istiyorum, BUFSAD’ın halen yoluna devam eden emek veren dostları ile geçen mutlu anılarımla kanseri fotoğraf ile yenişim ve 70 yaşıma vardığım şu günlerde birlikteliğimiz devam eden tüm gönül dostlarıma, beni fotoğraf sevdiren dost diye hatırlayanlara selam olsun.

Aleyküm Selam Haşmet Abim… Sen iyi bir fotoğraf dostusun… Fotoğrafın cep telefonlarında bir meta gibi kullanıldığı bir dönemde hâlâ omzundan indirmediğin fotoğraf makinan ve gençlere aktardığın bilgiler sana daha çoookkk moral olacaktır.