Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Irak’ta, Suriye’de işlenen cinayetlere, Mısır’da demokrasinin katledilmesine itiraz edenler yine birtakım haksız ve asılsız ithamlara maruz kalıyor, anında teröre destek vermekle itham ediliyorlar” dedi.

BM Genel Kurulu’nda liderlere seslenen Erdoğan, Ortadoğu coğrafyasında huzur, barış ve refahın halen sağlanamadığını belirterek, “BM’nin 69. Genel Kurulu’nu 1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde gerçekleştiriyoruz. 1. Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın aradan geçen 1 asırlık süreye rağmen istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Yemen’e, Mısır’dan Libya’ya, Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafya derin krizler içerisinde insanlığın vicdanını yaralayan görüntülere sahne oluyor. 21. yüzyılda hala insanlar açlıktan, salgın hastalıklardan ölüyor. Çocuklar ve kadınlar savaşlarda hunharca katlediliyor. Zengin ülkeler refah içerisinde yaşarken, fakir ülkeler açlık, kötü beslenme, salgın hastalıklar, eğitimsizlik sorunlarıyla boğuşuyor. İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit eden bir unsur olarak insanlığın karşısında önemli bir sınav olarak duruyor. Bu manzara insan onuruna yaraşır bir manzara değildir. Ortada bütün insanlığı ve elbette BM’yi doğrudan ilgilendiren bir sorun var demektir” dedi.

Son dönemde özellikle Ortadoğu’da yaşanan çatışmalarda binlerce çocuğun hayatını kaybettiğini belirten Erdoğan, “Burada BM’nin 69. Genel Kurulu’nda bir kez daha vurgulamak isterim. Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada hiç kimse masum değildir. Hiç kimsenin can güvenliği yoktur. Hiç kimse de sürdürülebilir barış ve refah içinde olamaz. Sadece geçtiğimiz yıl dünya genelinde 5 yaşın altında 6 milyon 300 bin çocuk hayatını kaybetti. Suriye’deki savaşta 17 bin çocuk hayatını kaybetti. 375 bin çocuk yaralandı. 19 bin çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içerisinde Filistin’in sadece Gazze Şeridi’nde en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi. 3 bin çocuk yaralandı. Kameraların ve objektiflerin karşısında yani dünyanın gözü önünde sahilde oynayan parklarda koşuşturan, okullara, camilere sığınan en güvenli bildikleri annelerinin kucağına kıvrılan çocuklar acımasızca yok edildiler. Filistin’de çocukların, kadınların, hatta engellilerin katledilmesine dünyanın dikkatlerini çekmeye çalışanları susturmak için birtakım yaftaların kullanıldığını da ibretle izliyoruz. Irak’ta, Suriye’de işlenen cinayetlere, Mısır’da demokrasinin katledilmesine itiraz edenler yine birtakım haksız ve asılsız ithamlara maruz kalıyor, anında teröre destek vermekle itham ediliyorlar. Basın özgürlüğü yok diye bazı ülkeleri kıyasıya eleştirenlerin Filistin’de öldürülen 16 gazeteciyi görmezden gelmesi, medya mensuplarına yapılan baskıyı duymazdan gelmesi, küresel vicdanın dikkatlerinden kaçmıyor” diye konuştu.  

“BM’YE OLAN GÜVENSİZLİK MİLYONLARCA İNSANI UMUTSUZLUĞA SEVK ETMEKTEDİR” 

BM Genel Kurulu’nda liderlere seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şu anda çatısı altında bulunduğumuz BM’ye uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir” dedi.

BM Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, masumların öldürülmesine sessiz kalanların işlenen suçlara ortak olduğunu dile getirerek, “Çok açık söylüyorum. Çocukların öldürülmesine, masum kadınların alçakça katledilmesine, halkın oylarıyla gelmiş iktidarların silah ve tanklarla darbe yoluyla devrilmesine seyirci kalanlar, sessiz kalanlar, tepkisiz kalanlar bu insanlık suçuna alenen ortak olmaktadır. Daha da önemlisi modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart çok geniş halk yığınları nezdinde ciddi bir güvensizlik oluşturmaktadır. Şu anda çatısı altında bulunduğumuz BM’ye uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu, adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur” dedi.

Mazlumların öldürülmesine sessiz kalanların teröre kaynak sağladığını belirten Erdoğan, “Mazlumlara yönelik çifte standart, çocukların katledilmesine karşın sergilenen kayıtsızlık tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır. BM’den ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler çaresizlik ve umutsuzluk içerisinde terörün kucağına düşüyorlar. Irak’ta yaşanan sorunlar Iraklılar için adeta bir yıkıma dönüşmüştür. Son dönemde sorun Irak’ın sınırlarının dışına taşmış ve Irak maalesef terör örgütlerinin hareket alanı haline gelmiştir. Irak’ta yaşanan kriz ülkem Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerini doğrudan etkilemektedir. Yeni kurulan bölge ile Irak’ın yeni bir başlangıç yapacağına olan umudumuzu muhafaza ediyoruz. Barış, huzur ve istikrar için Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecektir. Suriye meselesi de aynı şekilde sınırları aşmaya başlamıştır” diye konuştu. 

Filistin’de iki devletli çözüme geçilmesi gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Filistin’de yarım asırdır devam eden sorun zaten bölgedeki birçok meselenin temel kaynağıdır. Filistin’de iki devletli çözümün derhal hayata geçirilmesi, Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması ve İsrail’in yanında bağımsız ve sürdürülebilir bir Filistin devletinin kurulması siyasi, insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Bu kürsüde Filistin-İsrail olmak üzere iki devletli çözüm konuşuluyor. Ama konuşmak yetmez. Artık icraata ihtiyacımız var. Artık icra zamanıdır. Laf zamanı olmaktan bu iş geçmiştir. Bir günde yüzlerce, binlerce insanın öldürüldüğü ortamda hala biz bunu konuşuyor olmakla gerçekten BM’deki sorumluluk duygumuzun nerelere vardığını göstermesi bakımından da tekrar soru işaretleri arka arkaya gelmektedir. Daha fazla gecikmeden daha fazla mazlum insan, masum insan canını kaybetmeden küresel vicdan daha fazla yaralanmadan BM sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki dünya 5’ten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin dünya gerçekleriyle bağdaşmayacak şekilde BM’yi etkisiz hale getirmesi küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tüm alınan kararlar bakıyorsunuz bir ülkenin 2 dudağı arasındadır. Eğer hayır derse hayır. Evet derse o zaman icraata geçirilebiliyor” dedi. 

“DEMOKRASİ DEĞİL DE DARBEYLE GELENLERİ SAVUNACAKSAK BM NİYE VAR DİYE MERAK EDİYORUM”  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’yi suçlayarak, “Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Yok demokrasi değil de darbeyle gelenleri savunacaksak o zaman bu BM niye var diye merak ediyorum” dedi.
BM Kurulu’nda konuşan Erdoğan, “Filistin’de sadece birkaç ay içinde 2 binden fazla masum insan katledilirken BM beklenen çözümü üretememiştir. Suriye’de 4 yıldır 200 binden fazla kişi katledilirken 9 milyona yakın insan yer değiştirirken BM yine etkili çözümler sunamamıştır. Bakınız ben şunu da garipsiyorum. 2 bin kişi ölüyor kimyasal silahlarla. Kimyasal silahlarla 2 bin kişi ölürken konvansiyonel silahlarla 200 bin kişi ölüyor. 2 bin kişinin kimyasal silahlarla ölmesini suç telakki eden zihniyet konvansiyonel silahlarla 200 bin kişinin öldüğü yapıyı, anlayışı suç telakki etmiyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl bir zihniyettir? Önce bunu çözüme kavuşturmamız lazım. Neticesi ölüm olan insanın ölümüne, canlıların ölümüne neden olan her türlü silahın kullanılması suçtur” dedi.

BM’nin masum insanların katledilişini izlediğini belirten Erdoğan, “İster kimyasal olsun, ister konvansiyonel olsun. Mısır’da halkın oylarıyla seçilmiş cumhurbaşkanı darbeyle indirilirken verdikleri oyun hesabını sormak isteyen binlerce masum katledilirken BM’de, demokratik ülkeler de bunu sadece izliyor ve bu darbeyi yapan kişi meşrulaştırılıyor. Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Yok demokrasi değil de darbeyle gelenleri savunacaksak o zaman bu BM niye var diye merak ediyorum. Şu anda da Irak’ta yaşanan kontrolsüzlük, terör ve göç dalgalarında BM etkin bir tavır ortaya koyamıyor. Bu suskunluk, çaresizlik ve tepkisizlik durumunun daha fazla devam edemeyeceği açıktır. Küresel ve bölgesel konulara çözüm hususunda daha hızlı ve yetkili karar alma mekanizmaları kurulmalı, BM doğruyu savunma konusunda çok daha cesur olmalıdır” dedi.

İslam adının terörle yan yana koyulmaması gerektiğini belirten Erdoğan, “Saygı değer delegeler burada şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamıyor, böyle bir tanımlamanın en başta dinlere yönelik büyük bir saygısızlık olduğuna inanıyoruz. Barış anlamına gelen İslam kavramının terör ile yan yana olmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. İslam ile terörün yan yana kullanılması inciticidir. Aynı şekilde kendi insanlık eylemlerine İslami etiketini yakıştıranlar da başta İslam dinine olmak üzere tüm dinlere ve insanlığa karşı çok büyük saygısızlık içerisindedir. Değerli dostlar Türkiye olarak bölgemizde barış ve refahın tesis edilmesi için yoğun bir gayret içerisindeyiz. Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmıyoruz. Bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne saygı gösteriyor, bunu güçlü şekilde savunuyoruz. İsrail-Filistin meselesinde barışa karşılıklı saygıya, iki devletli çözüme dayalı samimi bir çaba içerisindeyiz. Filistin meselesindeki hassasiyetimiz herkesin hayat hakkının kutsal olduğu ilkesinden kaynaklanmaktadır. Bölgemizdeki meselelere ırk, din, mezhep, çıkar temelli değil, sadece ve sadece insani, vicdani yaklaşıyoruz. Suriye’yi terk etmek zorunda kalan bir buçuk milyon kişiyi topraklarımızda ve çok büyük oranda kendi imkanlarımızla barındırıyoruz. Bakınız bir buçuk milyon insan şu anda benim ülkemde. Onları güvence altında tutuyoruz. Tüm gıdasıyla ilacıyla, eğitimiyle, sağlık hizmetleriyle bütün bunları biz karşılıyoruz. Peki dünyadan size ciddi bir destek geliyor mu? Maalesef hayır. Suriyeli mülteciler için şu ana kadar kullandığımız kaynak 3 buçuk milyar doları aşmış durumdadır. Bugün yaklaşık 4 milyon Suriye’deki mülteci var. Bunların 1 buçuk milyonu ülkemizde geri kalanı Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve diğer ülkelerde bulunuyor” dedi. 

“TÜRKİYE TERÖRE DESTEK VEREN, GÖZ YUMAN BİR ÜLKE DEĞİL, BİLAKİS TERÖRE KARŞI EN ETKİLİ MÜCADELEYİ VEREN ÜLKEDİR”  

BM Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye teröre destek veren, göz yuman bir ülke değil, bilakis teröre karşı en etkili mücadeleyi veren ülkedir” dedi.
Türkiye’nin Ortadoğu’da herkese kucak açtığını belirten Erdoğan, “Şimdi soruyorum. Zengin ve güçlü Avrupa ülkeleri sadece 130 bin Suriyeliyi kabul etmiş durumda. Bakın 130 bin Avrupa’da, sadece benim ülkemde bir buçuk milyon. Ve bunun dışında 2 buçuk milyon diğer ülkelerde. Suriye krizi giderek bölgesel ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Buna insani ve siyasi açıdan ilgisiz kalınması artık mümkün değildir. Gazze’de saldırılarda yaralanan 102 kişiyi ülkemize getirdik. Tedavilerini yapıyoruz. Irak’tan göçen 30 bin Ezidi’ye kucak açan biz olduk. New York’a hareketimizden önce Suriye’den kaçmak zorunda kalan Kürtlere sınırlarını açan ve onlara insani yardım sağlayan da yine biz olduk. Sadece son 5 gün ülkemize giriş yapan Suriyelilerin sayısını 150 bin olarak arkadaşlarım bana bildirdi. 500 yıl önce Avrupa’dan kovulan Musevilere sahip çıktığımız gibi Avrupa içinde Hristiyan toplulukların haklarını tarih boyunca koruduğumuz gibi, bugün de dinlerine, mezheplerine, ırklarına, bakmadan herkese kucak açıyor, yardım eli uzatıyoruz. Gururla ifade etmeliyim ki Türkiye milli gelirinin binde yirmi birini insani yardımlara ayırarak dünyanın en cömert ülkesi oldu” dedi.

Türkiye’nin teröre destek veren bir ülke olmadığına vurgu yapan Erdoğan, “Bütün bunların ötesinde tarihten miras aldığımız tecrübeyle terör, mezhep çatışmaları ve diğer krizlerde hakkı savunan ve tavsiye eden tarafsızlığımızı muhafaza ediyoruz. Burada özellikle vurgulamak isterim ki Türkiye teröre destek veren, göz yuman bir ülke değil, bilakis teröre karşı en etkili mücadeleyi veren ülkedir. Zira terörden çok çekmiş bir ülkeyiz 30 yıldır. Hala çekiyoruz. Türkiye, antisemitizmin, İslamafobinin, her türlü ırkçılığın karşısında olan bir ülkedir. Şahsım antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu ilan eden dünyadaki belki de istisna siyasilerden biridir. Ama aynı şekilde islamafobinin de insanlık suçu olduğunu tüm dünyanın kabul etmesini özellikle vurguluyorum. Kıbrıs’ta çözümü en fazla arzulayan ve çözüm yollarını zorlayan, Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona ermesini savunan, Ukrayna başta olmak üzere kriz bölgelerinde toprak bütünlüğüne en güçlü savunan ülke Türkiye’dir. Bölgesel ve küresel barışa her şekilde destek vermeye devam edeceğiz. Dostlarımız için eşsiz bir dost olmayı sürdüreceğiz. Terörün, zalimlerin, katillerin özellikle de çocuk katillerinin karşısında dimdik duracak demokrasi ve refahı daha güçlü, daha güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz. Bu idealler çerçevesinde her ülkeyle yolumuz ortaktır ve güçbirliği yaparız. Esasen insanlığın bugün arzuladığı ortaklıkta işte budur. Bu arada Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için 2015-2016 yıllarında desteklerinizi beklediğimizi ifade ediyor, şimdiden destek veren ülkelere şükranlarımı sunuyorum. 69. Genel Kurulun dünyanın her yerinde kanı, gözyaşını, yoksulluğu ve adaletsizliği giderecek bir sürecin başlangıcının olmasını temenni ediyorum” dedi.