Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılından bu yana bilim ve teknoloji ile araştırma-geliştirme alanlarında yapılan yatırımları anlatarak Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği noktayı anlattı. Türkiye’nin daha önceden Amerika’dan parası ile insansız hava aracı istediğini, fakat Amerika’nın her seferinde “Kongreden geçmedi” cevabını verdiğini söyleyen Erdoğan, İsrail’den 10 tane insansız hava aracı alındığını, bunların da arıza yapması durumunda yaptırılamadığını kaydederek “Sağolsun bu komşular bizi mal sahibi yaptı. Şimdi biz kendimiz, hem de devlet olarak değil, özel sektör olarak insansız hava aracımızı mühimmatlı olarak kullanmak üzere inşa ettik ve testler geçti, bırakın testleri artık bunlar operasyonlarda iş görüyor” dedi.

Hicri 1438 yılını tebrik ederek konuşmasına başlayan ve “Bölgemizdeki Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığın zor günler yaşadığı bir dönemde idrak ettiğimiz Hicri Yılbaşının hepimiz için daha güvenli, daha huzurlu, daha mutlu bir geleceğin müjdecisi olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Bilim ve Teknoloji Konferansının başarılı geçmesini temenni etti.

“Bizim medeniyet tarihimizde dünya çapında isimler var”
Konferansın çerçevesini oluşturan bilim, sanayi, teknoloji, ekonomi, inovasyon, araştırma-geliştirme, nano teknoloji, enerji gibi alanların her birisinin Türkiye için stratejik bir öneme sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, 2003 yılı başından itibaren 14 yıla yakın süredir bilim ve teknoloji konusunu öncelikler arasında ilk sıralara yerleştirdiklerini belirtti. Başbakanlığı döneminde Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun ihmal edilen, kenara atılan toplantılarını yılda 2 defa yapmak suretiyle tamamına bizzat katıldığını kaydeden Erdoğan, pek çok bilim ve teknoloji projesini himayesi altına alarak süratli bir şekilde yürütülmesini sağladığını, bilim adamlarını, mühendisleri, teknisyenleri ve bu alanda çalışan girişimcileri teşvik ettiğini ifade etti. Erdoğan “Bilim kuruluşlarımızın faaliyetlerini daime destekledim ve önlerini açmanın çabası içinde oldum. Bilim ve teknoloji çalışmalarının teşviki konusunda yapılan düzenlemeleri özellikle destekledim, kapsamlarının genişletilmesini temin ettim. Türkiye’nin geçtiğimiz 14 yılda ortaya koyduğu büyük sıçramada bilim ve teknoloji alanına yaptığımız bu yatırımların önemli bir payı olduğunu biliyorum. Esasen biz ilme ve ilim erbabına çok büyük kıymet veren bir medeniyetin, kültürün mensuplarıyız. Gerek atalarımızın her biri Cumhurbaşkanlığı forsumuzda birer yıldız olarak temsil edilen çeşitli devletleri kurdukları Orta Asya’dan Hindistan’a kadar uzanan geniş coğrafyada gerekse Anadolu ve Balkan bölgesinde döneminin en büyük bilim, kültür, sanat merkezlerine evsahipliği yapmış bir milletiz. Bizim medeniyet tarihimizde Ömer Hayyam’dan Farabi’ye, İbni Sina’dan El Cezeri’ye, İbni Haldun’dan Biruni’ye, Ali Kuşçu’dan Hazerfen Ahmet Çelebi’ye kadar farklı alanlarda dünya çapında isimler vardır” diye konuştu.

 

 

“İslam ve Türk dünyasının umudu olduğumuzun bilincindeyiz”
Batı’nın bilim ve teknolojide çok büyük ilerlemeler kaydettiği dönemde, farklı meselelerle uğraşmaktan bu alanların ihmal edildiğine dikkat çeken Erdoğan “Eksiklerimizin de sorumluluklarımızın da farkındayız. Kendimizle birlikte 1,7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının, 300 milyonluk Türk dünyasının da umudu olduğumuzun bilincindeyiz. Bunun için son devletimiz Türkiye Cumhuriyetinin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 için kendimize diğer alanlarla birlikte bilim ve teknolojide de çok önemli hedefler belirledik. 2002 yılında araştırma-geliştirme harcamalarının milli gelirimiz içindeki payı sadece binde 5’ti. Biz bu orana önce yüzde 1 seviyesine çıkarmayı başardık. Aslında hedefimiz ilk etapta 2002’de bunu yüzde 2’ye çıkartmaktı. 2023 yılına kadar milli gelirden ar-ge’ye ayrılan payı yüzde 3’e çıkartmayı planlıyoruz. Hedef bu. Amacımız orta yüksek teknolojileri ürünlerin ihracatımız içindeki payını 2 katına çıkartarak yüzde 50’nin üzerine taşımaktır. Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefine ancak bu şekilde ulaşabileceğini biliyoruz. İnovasyon kültürünü hem kurumsal hem bireysel alanda köklü bir şekilde yerleştirmek mecburiyetindeyiz. Geçtiğimiz 13 yılda teknoparklarımızın sayısını 2’den 63’e çıkarttık. 2 tane teknoparkla ne olur. Burada teknoparklarla, üniversite ile bütün üretimi iç içe koymak suretiyle sıçramayı meydana getirdik. Araştırma-geliştirme merkezlerimizin sayısını 243’e çıkarttık. Hedeflerimiz bakımından bunlar yeterli değil, daha fazlasına ihtiyacımız var. Bana göre Türkiye ilk etapta dünya çapında tanınan en az 10 küresel markaya sahip olmalıdır. Dünyanın en iyi üniversitelerine, en başarılı bilim insanlarına, en yenilikçi şirketlerine, en üretken araştırma-geliştirme merkezlerine sahip olmadan bunu sağlayamayız. İnşallah önümüzdeki dönemde bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırarak hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.

“Bu komşular bizi mal sahibi yaptı”
“Şuanda savunma sanayinde attığımız adımlar ortada” diyerek savunma sanayinde gelinen noktaya ilişkin bilgiler veren Erdoğan “Hamdolsun bizler basit bir tüfek yapamıyorduk. Şuanda bu halloldu. MİLGEM artık halloldu, kendi gemilerimizi üretiyoruz ama eksiğimiz var. Nedir? Sadece geminin tasarımı inşaatı yetmiyor, artık biz bunun makinesini de üretir hale gelmeliyiz. Şimdi onun üzerinde yoğunlaştık. Biz burada çok önemli bir şeyi başardık, artık Türkiye insansız hava aracını mühimmatlı olarak üretir hale geldi, bunu başardık. Uluslararası camiadan, Amerika’dan bir insansız hava aracı istiyorsun, paranla alacaksın, Amerika’dan aldığımız cevap ‘kongreden geçmedi’ Hep bununla karşılaştık. Biz stratejik ortak değil miyiz? Biz en son İsrail’den almıştık 10 tane. Arıza yapar tamirini yaptıramazsın. Sağolsun bu komşular bizi mal sahibi yaptı. Şimdi biz kendimiz, hem de devlet olarak değil, özel sektör olarak insansız hava aracımızı mühimmatlı olarak kullanmak üzere inşa ettik ve testler geçti, bırakın testleri artık bunlar operasyonlarda iş görüyor” açıklamasında bulundu.