15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye genelinde hakkında ilk gözaltı kararı verilen Albay Yurdakul Akkuş ve 13 tutuklu sanığın yargılanmasına Bursa 8. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Haklarında 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme', 'Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs', 'silahlı terör örgütü kurma, yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis cezası istenen 16 sanık, duruşmada daha önceki ifadelerini tekrarladı.

Duruşmada şahit olarak dinlenen dönemin Bursa Jandarma Bölge ve Garnizon Komutanı Emekli Tümgeneral Seyfullah Saldık, Bursa'da darbe girişimini nasıl önlediğini detaylarıyla anlattı. Darbeyi haber aldığında hemen Bölge Komutanlığına geldiğini belirten Saldık, "Kemal Şahintürk Albay beni telefonla aradı. Komutanım, 'Bölge Komutanlığımızın Harekat Merkezi beni aradı. Vahim bir durum var. Genelkurmay'dan bir sıkıyönetim mesaj emri gelmiş. Bursa'da da İl Jandarma Komutanı Yurdakul Albay Sıkıyönetim Komutanı olmuş. Muhtemelen cemaatçiler darbe yapıyor olabilir' dedi. Ben de kendisine, 'Bunu asla kabul etmem. Ben buna karşıyım. Hemen garnizona gel, buluşalım' dedim. Benden önce darbecilerin kışlaya gelebilme ihtimalini düşünerek Kemal Albay'ı aradım. Ona, 'Nizamiyeye emrimi ilet. İçeri kimse alınmayacak. Kışladaki Jandarma Özel Harekat Timi nizamiyeyi takviye etsin. Zorlayan olursa ateş edilsin' talimatını verdim. Hemen yola çıktım. İl valimize haber verdim. Bir sıkıyönetim emri geldiğini söyleyerek, 'Sayın Valim, ben bu emri tanımıyorum. Emir vererek nizamiyeyi kapattım. Müdahale edeceğim. Ben sizin emrinizdeyim' şeklinde bilgi verdim" diye konuştu.

"İhanetin asla tarafı olmadım"

Nizamiyeye geldiğinde JÖH tim komutanını yanına çağırdığını ifade eden Saldık, "Ona emrimi hatırlattım. Mevzileri kontrol ettim. 'Asla içeri kimseyi almayacaksınız. Gerekirse ateş edeceksiniz' dedim. Nizamiye yanında gece vardiyasındaki hazır kıta timini ve rütbelileri gördüm. O ara Kemal Albay yanıma geldi. Personeli toplayıp, 'Arkadaşlar, bir emir gelmiş. Ben bu emri tanımıyorum. Bu kanunsuz bir emirdir. Ben haram yemedim. Vatanıma milletime bağlıyım. Bu emre uymak ihanet olur. Biz asla ihanetin tarafı olmayacağız. Yasal komutanınız benim. Bu emre uyarsanız büyük suç işlersiniz. Sakın kimse uymasın' diye bağırarak personeli ikaz ettim. Emir komutayı personel üzerinde devam ettirdim. Silahlık kapatılıp, kimseye silah verilmemesini, silahlık anahtarları bana getirilmesini söyledim. JÖH Taburu'nu da destek için çağırdım. Tam makamıma hareket edecekken, önüme birisi dikildi. Karanlıktı tam seçemedim. Bana direkt, 'Komutanım, Sıkıyönetim Komutanı Yurdakul Albay'ın emri var. Sadece odanıza gidecekmişsiniz. Başka bir yere girmeyecekmişsiniz' şeklinde emir söylemeye kalkıştı. Ben o an deliye döndüm. Çünkü 5-6 dakikadır, gelen bu emri tanımayacağımı söylüyorum. O da nizamiyede bunu duymasına rağmen, 'Sen nasıl böyle bir şeyi bana söyleyebilirsin. Ne emri ulan, ne sıkıyönetimi. Ben emri Cumhurbaşkanımdan, Genelkurmay Başkanımdan alırım. Ben onların emrindeyim. Ben haram lokma yemedim' diye bağırarak kendimden geçtim. Sağlı sollu yumruklarla bunu yere indirdim ve tekme attım" diye konuştu.

"Cesedimi çiğnemeden giremezsiniz"

"JÖH Timi'ne bu kişiyi almalarını söyledim" diyen Saldık sözlerini şöyle sürdürdü: 
"Tekrar nizamiyeye yöneldim. Oradaki personele, 'Kimse böyle bir hata yapmasın. İhanet etmiş olur' dedim. Tam nizamiye önünden harekete geçecekken, karşıdan Yurdakul Albay'ın geldiğini gördüm. Üzerine hücum ettim, kaçtı. 'Ne yapıyorsunuz, ben bir şey yapmıyorum' dedi. Ben de 'Adın geçiyormuş gelen emirde' dedim. 'O sıkıyönetim emri' dedi. Ben de 'Bu emri tanımıyorum. Derhal kışlayı terk et, derhal dışarı' dedim. Ben onun yeni içeri girmekte olduğunu zannettim. Yanımda da Kemal Albay, JÖH Tim Komutanı var. Ancak Yurdakul Albay çıkmak istemedi. Direniş gösterdi. Geri geri kaçtı. Nizamiye kapısının 5-6 metre önündeydik. Kolundan çeke çeke, nizamiye kapısına getirdim. Onu dışarıya attım. Bariyerlere yaslandım. Ona, 'Cesedimi çiğnemeden, kimse bu kışlada, ihanete girişemez. Sen de içeri giremezsin' dedim. Onu kışladan atarken, 'konuşalım' dedi. Kesinlikle konuşmadım, derhal dışarı attım. Dışarıda çok personelin biriktiğini gördüm. Siviller de gelmeye başladı. Nizamiye dışındaki yol kenarının sıkıntılı hal aldığını gördüm. Dışarı çıktım. Yurdakul Albay hala bana sesleniyordu. 'Gelen sıkıyönetim emri. Yanlış yapıyorsun' dedi. Ben de, 'Yanlış yapmıyorum. Ben bu emri tanımıyorum. Defol buradan git' dedim. Tüm personele, 'Arkadaşlar burada beklemeyin. Durum normal. Kanunsuz emre kimse uymasın. Ben kanunlara bağlıyım. Evlerinize gidin' diye bağırdım. Nizamiyeye dönüp tekrar emir verdim, 'Özellikle Yurdakul albayı içeri almayacaksınız' dedim."

"Güvendiğim subaylardan Latif Yarbay ile Tonguç Binbaşıyı içeri çağırdım" diyen Saldık, şunları söyledi:
"Oradan makam odama gittim. Kriz merkezi kurdum. Özellikle kriz merkezini makam odamda kurup bizzat kendim emir komuta ettim. Meğer benim haberim yok. Ben Yurdakul albayı nizamiye kapısının önünde görüp karşılaştım sanıyordum. Ama o benden tahminen 10 dakika önce Kemal Albay ile aynı anda kışlaya girmiş. Kışlaya girişte Kemal Albay ile Yurdakul Albay görüşmüş. Kemal Albay odasına, Yurdakul Albay da İl Jandarma Harekat Merkezi'ne gitmiş. Bunu sonradan öğrenince 'Derhal işlem yapacağım, yakalama kararı çıkartmamız gerekir. Takip edin. Şu an nerededir' diye bağırdım. Özellikle Latif Yarbay bana yardımcı oldu. Komutanım, 'Yurdakul Albay Osmangazi'ye gitmiş. Personeli de oraya çağırmış' dedi. Ben de müdahale edip, 'Kimse oraya gitmeyecek. Bunun için yardımcıları bana telefonla bağlayın' dedim. Onlara 'Yurdakul Albay suç işliyor, ihanet ediyor. Asla onun emrine uymayın. Yasal komutanınız benim. Derhal yanıma geleceksiniz. Personele de emrimi iletin. Osmangazi'ye kimse gitmesin' emrini verdim."

"Üzerinden 81 ilin sıkıyönetim komutanlarının listesi çıktı"

Yurdakul Albay'ın süratle gözaltına alınması kararını verdiğini kaydeden Seyfullah Saldık, "Bunun için Şevket Yüzbaşı'ya ulaştım. 'Oraya git. Yanına güvendiğin subay astsubaylardan al. Polis ekibi çağıracağım. Gelecek olan polis ekibine refakat edeceksin. Sorunsuz bir şekilde nizamiyeden alacak. Yurdakul Albay'ın bulunduğu odaya götüreceksin. Her türlü desteği ver. Süratle gözaltı yapacağız' dedim. Başsavcımızı arayarak, 'Süratle müdahale etmemiz lazım. Sizden yetki istiyorum. Personel görevlendirdim. Şimdi sayın valimden polis isteyeceğim, gözaltı yapacağız' dedim. Sayın başsavcım da beni 'Yetki veriyorum, gereken her şeyi yap' diyerek destekledi. İl valimizi aradım. Ona da aldığım tedbirleri arzettim. 'Bir polis ekibi gelirse süratle gözaltını yapabiliriz' dedim. Valim de, 'Paşam ben derhal polise talimat veriyorum' dedi. Oradan İl Emniyet Müdür Vekilini aradım. Kendisine gelişen durumu bildirdim. Osmangazi'de bir sıkıntı olmadığını, Yurdakul Albay'ın karakol komutan odasında oturduğunu, yanında 5-6 kişi olduğunu, Şevket Yüzbaşı ile birlikteki askeri personelin kendilerine yardımcı olacağını süratle polis ekibi gelmesi halinde, rahatlıkla gözaltı yapabileceğimi söyledim. Bu olay saat 00.10 civarındaydı. Planımız işledi. Aynen aldığımız tedbirler çerçevesinde görevli yüzbaşılarımızın refakatında gelen polis ekiplerince darbeci sözde Bursa Sıkıyönetim Komutanı Yurdakul Akkuş gözaltına alındı. Acemler Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Bir müddet sonra Başsavcım beni aradı. 'Paşam, biliyor musunuz neye sebep oldunuz? Üzerinden darbe emri çıktı. 81 ilin sıkıyönetim komutanları listesi çıktı' dedi. Benim henüz görüp okuma fırsatı bulamadığım darbe emrini yanında götürmüş. İşte bu emir başsavcımız tarafından gece Sayın Adalet Bakanımıza rapor edilmiş. İl Emniyet Müdürlüğü tarafından da 81 ile fakslanarak Türkiye çapında ilk defa illerin sıkıyönetim komutanlarına yönelik gözaltı operasyonlarının yapılmasına vesile oldu. Ülke çapında darbeye karşı büyük bir katkı sağladığımızı düşünüyorum. Şehreküstü Meydanı'nda olduğunu öğrendiğim Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Recep Altepe'yi aradım. Gece zaten bana destek vermişti. Bazı yolların kesilmesi konusunda görüşmelerimiz olmuştu. Ona büyük bir sevinçle, 'Sayın başkanım, müjdeler olsun. Biz Bursa Garnizon ve Jandarma Bölge Komutanlığı olarak darbeyi kendi içimizde önledik. Hiç bir sorun yok. Gözaltını yaptırdık. Halkımıza müjde verebilirsiniz. Biz halkımızın emrinde ve hizmetindeyiz' dedim" diye konuştu.

"Ben hukuku çiğnetmedim"

Adliye çıkışında bilgi veren Saldık şunları söyledi: 
"Ne acıdır ki ben daha gecenin 23.30'unda nizamiyede sargılı ayağımla darbecilere karşı mücadele etmiş olmama rağmen, ertesi gün İçişleri Bakanlığınca yayınlanan ve darbeye fiilen katılan, silahlı isyan yapan Generallerin arasına yazıldım. Bu, ömrümde en acı çektiğim zamandır. Akabinde de kadrosuzluktan emekli edildim. Ben vatanıma ve milletime canım pahasına sahip çıktım. Benim hukukum çiğnense de, vatanımızın, milletimizin, Bursa halkımızın hukukunu çiğnemedim, çiğnetmedim. Osmangazi'ye, Orhangazi'ye ihanet etmedim" şeklinde konuştu.

Duruşmada şahit olarak dinlenen Albay Hakan Demirörs ise 15 Temmuz gecesi Akkuş'un kendisini aradığını, sıkıyönetim komutanı ilan edildiğini ve kimseden emir alma dediğini ifade ederek, "Kışlaya geldiğimde sivil personeller vardı. Personel Osmangazi'de toplansın dendi. Daha sonra Bircan Yarbay'ın aracına bindik. Bir kaç kilometre sonra araca sağa çekerek durum değerlendirmesi yaptık. O sıra Kemal Albay arayarak, bizi garnizona çağırdı. Ardından vali bey makam telefonunu arayarak, talimatı olduğunu ve hiçbir personelin Osmangazi'ye gitmemesini söyledi. Ben de Ali Bülbül'ü arayarak personele mesaj atmasını istedim. Biz bölge komutanının makamına çıkınca durumdan haberdar olduk" açıklamasını yaptı.

Yarbay Bircan Karakaya da, telefonda Yurdakul Akkuş ile konuştuğunu ve kendisine sıkıyönetim komutanı ilan edildiğini söyledi. Karakaya, daha sonra Hakan Albay ile birlikte hareket ettikleri belirtti. Mahkeme heyeti şahitlerin dinlenmesinin ardından bazı şahitlerin dinlenmesine, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verip, duruşmayı 22 Mayıs tarihine erteledi.