Bayram kelimesi Farsça aslı ile bezram, ‘sevinç ve eğlence günü’ anlamına gelmektir. Her anı feyiz ve rahmetle dopdolu,maddi gıdadan uzak dururken Rabbimizin manevi olarak ruhumuzu rızıklandırdığı, Rasulullah (as)’ın “…Cebrâil bana göründü ve ‘Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!’ dedi. Ben de ‘Âmîn!’ dedim.”buyurarak kolay olanın bu ayda affedilmek olduğunu ifade ettiği bir kutlu zaman diliminin sonuna erdik. Yüklerimizden arınmanın, cennete ve rıza-i ilahiye biraz daha yaklaşmanın, teravihle secdelerimizin çoğalmasının, fitre, zekât ve sadakalar vererek ruhumuzu doyuma ulaştırabildiğimizi görmenin sevinci yaşadık.

Bayramın heyecanı günler öncesinden sarar dört bir yanımızı… O gün geldiğindeyse sahip olduğumuz en güzel ve temiz kıyafetler giyilecek, evlerimiz gelecek misafirlerimiz için temiz tutulacak, ağzımızı tatlandıracak ikramlıklar hazırlanacaktır. Her şeyin de öncesinde bayrama yaklaşırken mağfiretten uzak kalmamak adına varsa kırgınlıklar giderilecek ki elbisemiz ve evimiz kadar kalbimiz de iyice temizlensin her türlü habis duygudan.

En güzel sevinç gösterme hali secdelerimiz ve dualarımız değil midir? Sevinçli bir haber aldığında secdeye giden mümin, bayramın gecesinden secde etmeye başlar böyle ilahi bir ikrama nail olacağı ümidi ve sevinciyle. Çünkü Rasulullah’ın“Kim Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini sevabını Allah’tan bekleyerek ihya ederse kalplerin öleceği günde onun kalbi ölmez."müjdesi vardır. Sabah olduğunda da yapılacak ilk iş tüm müminlerle beraber namaza varmaktır. O namaz ki; rahmetin adeta sağanak sağanak yağdığı,Hz. Peygamber’in çocuk, yaşlı, kadın herkesi davet ettiği, namaz kılmaya manisi olan hanımların dahi namaz esnasında hazır olup namaz kılmadan duaya iştirak ettiği bol feyizli ve bereketli bir namaz… Müminlerin günah yükünden hafiflemiş halleri ile yüzleri ışıl ışıl birbirleriyle musafahalaşıp tebrikleştikleri bayram gününde esas olan birlikteliktir. Kimse evine çekilip de bayram yapmaz bu kutlu dinde...

PEYGAMBER ÖRNEKLERİ

Hz.Ömer’in oğlu Abdullah (r.a.) “Rasulullah (s.a.v.) bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka bir yoldan dönerdi.’ diyerek her yolda ayrı insanlar görüp aynı sevince dahil olmayı amaçlayan Peygamberimizin örnekliğini sunmaktadır.

Sevinç günleridir bayramlar. Helal dairede eğlenmenin, insanca duyguların tezahürü için de en güzel zaman dilimidir.Kutlu Nebi’nin hayatından görüyoruz örnekleri. O’nun insan duygularını önemseyen haline bir kez daha hayran oluyoruz Hz. Aişe’den (r.a.) gelen rivayetle: “Bir bayram günü idi ki, o gün siyahiler kalkan mızrak oyunu oynuyorlardı. Bilmem ya ben, Rasulullah (s.a.v.)’den bakmaya izin istedim de muvafakat buyurdu yahut kendiliğinden ‘Bakmak istiyor musun?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım yanağına değecek şekilde ayak üstü durdurup Habeşlilere: ‘Haydi devam edin Erfide oğulları!’ buyurdu. Nihayet seyretmekten usandığımda ‘Artık yeter mi?’ diye sordu, ‘Evet” dedim, ‘Öyle ise git!’ buyurdu.”

Bayramımız ahirette meleklerin ‘Selam olsun size ey cennet ehli’ diyecekleri o en büyük bayramımızın provasıdır aslında. Affedildiğimiz,içimizde kötü duyguların barınmadığı ve her türlü zevk ve nimetin önümüze serildiği o ebedi yurdun provası…. Hepimize mübarek olsun. (Esra Hızlı / Mudanya Müftülüğü Kur’an Kursu Öğreticisi)

DALGA DALGA İYİLİK

İnsan insanın yurdudur. Tek başına omuzlanamayan kimi yükler vardır ki akıl nimetinin eksikliği de bunlardandır. Böyle bir kişiyle imtihan olmak ise ağır bir sınavdır.

İşte tam da bu sınavlarla sınanan kişilerin yarasına merhem olmuştur Hamide Hanım.

Bakımevindeki ağır şizofren hastalarına sevgi, şefkat, diğerkâmlıkla gösterdiği alaka onu yönetici olmasının çok daha ötesine taşımıştır.

Aldığı eğitim doğrultusunda önce engelli çocuklarla çalışan bu kıymetli hanımefendi, hayata herkesin aynı yerden bakmadığının yakın şahidi olur. Hayalinde yokken kader onu çocukların dünyasından yetişkinlere tayin eder.

Çeşitli yaşlardaki ağır şizofren hastalarla birbirlerini zamanla öyle benimserler ki yöneticisi, personeli, hastasıyla adeta bir aile olurlar. Bisikletle dengeyi, koordinasyonu; tarım ile toprağa ekilen bir tohumun emek verildiğinde nasıl meyve, sebze olduğunu talim etmelerini hedefler. Örgü, ebru, musiki etkinlikleri ile ruhlarını ince ince dokumalarına fırsat tanımak ister. Günlük tutmaya alıştırarak hastaların kendilerini ifade etmelerine olanak sağlarken, Kuran-ı Kerim eğitimiyle akıl ve ruhlarına şifalar sunmaya çalışır.

Bu hikâyede Hamide Hanım; hayatın dik yokuşunda nefesi kesilenler için tek başına bir sebil olunabileceğini anlatır. Yolun hemen kenarında, sessiz sedasız, çıkarsız. (Rümeysa Kumaş / Nilüfer Müftülüğü)

EN GÜZEL İSİMLER: es-SABÛR

“Tahammül etmek, kendini tutmak, sızlanmamak” anlamındaki “sabr” kökünden bir sıfat olan “Sabûr” “çok sabırlı” demektir. Allah günahkârları cezalandırma konusunda acele etmeyip lütfuyla muamele eder. Kullarının davranışlarından gafil olmayan Allah, bozguncuların fiillerine hemen mukabelede bulunmayı murad etse yeryüzünde bir tek canlı bile kalmaz. Ancak onları belli bir zamana kadar erteler.Çünkü o her şeye bir müddet tayin etmiştir. İnsanlar küfür ve şirk halinde oldukları halde, O yine onları rızıklandırmakta, kendilerine sıhhat ve afiyet vermektedir.

NE OKUYALIM?

İHYÂ

İhyâ, Gazzâli’nin ahlak, tasavvuf, fıkıh, kelam, felsefe,mantık gibi İslami ilimlere dair fikir ve analizlerini içeren; bunun yanı sıra psikoloji, sosyoloji, iktisat, siyaset, hukuk felsefesi gibi alanlara dair yetkinliğini gösteren ve İslam dünyası tarafından en çok okunan eserlerinden biridir. Güzel ahlakın, “değerler” olarak bir hayat tarzı hâline gelmesi noktasında bize katkı sağlayacak önemli bir kaynak eser olan ve Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı tarafından çevrilen İhyâ, 4 ciltten oluşmaktadır.

Şehir ve insan

Zamanın hızına yetişemediği,kalabalığın içinde yalnızlığın raks ettiği,kentin meydanı.

Dünyalık telaşlar sarınca benliğini,koşuşturmacalar fırsat vermesede ruhunu dinlemeye, yükselir minareden ezan sesi;bir top atışı,tüm o yeisleri siler süpürür.

Bir nakış gibi içine işler manevi iklim örtüsünü. Sessizlik hâkim olunca kentin meydanında, bir huzur olur. Sükûnet çöker ince ince kalabalığın menbaına.Ve insan kendini fark eder. İnsan kendini dinler.Rahmet ayı Ramazan-ı şerifteşrif edince kentin meydanına, sirayet eder belki birilerine iyilik halkası. Açılınca iftarlar,semaya yönelir eller... Şükür, afiyet zikredince diller, insan Rabbini dinler. Sonra döner kenti izler. Teşkaleler dinmiş, sade hafif bir meltemzuhur etmiştir.. Meydan boşluğa bürününce, mahyasında ilahi mesaj dönüp durdukça, insan labirentinden çıkmak ister. Her benliğe işler Ramazan Ramazan... (Serap Birinç/ Gemlik Müftülüğü)

2 SORU 2 CEVAP

Bayram günlerinde oruç tutulur mu?

Bayram günleri, oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında gelir. Ramazan bayramının birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Bugünlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayıp yasaklanması, bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olmasından dolayıdır. Allah için kurbanların kesildiği kurban bayramı günleri de ziyafet günleridir. Hz. Peygamber (s.a.s.), teşrik günlerinin yeme, içme ve Allah’ı anma günleri olduğunu belirtmiştir.

Zekât kimlere verilmez?

Hanefilere göre aşağıda sayılanlara zekât ve fitre verilmez: a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara, b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara, c) Eşine, d) Müslüman olmayanlara, e) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye, f) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa.

Benliğin şımartılması

Ten kafese benzer. Girenlerin, çıkanların, insanla dostluk edenlerin aldatmasıyla can bedende dikendir. Bu, “Ben senin sırdaşın olayım” der. Öbürü “Hayır, senin akranın, emsalin benim”der.

Bu der ki: “Varlık aleminde güzellik fazilet, iyilik ve cömertlik bakımından senin gibi hiçbir kimse yok.” Öbürü der ki: “İki cihan da senindir. Bütün canlarımız senin canına tabidir.” O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar. Şeytan onun gibi binlerce kişiyi ırmağa atmıştır! Dünyanın lutfetmesi ve yaltaklanması, hoş bir lokmadır, ama az ye. Çünkü ateşten bir lokmadır! Ateş gizlidir, zevki meydanda. Dumanı sonunda meydana çıkar.

Sen “Ben o medihleri yutar mıyım? O, tamahından methediyor. Ben, onu anlarım” deme! Seni metheden, halk içinde aleyhinde bulunursa onun tesiriyle gönlün, günlerce yanar.

Onun; mahrumiyetten senden umduğunu elde edemeyip ziyan ettiğinden dolayı aleyhinde bulunduğu halde, O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Medihten de bir ululuk gelir, dene de bak! Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O medih canın ululanmasına, aldanmasına sebebolur.

Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür. Kınanmak, kaynatılmış ilaç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ızdırap ve elem içinde kalırsın.

Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez.Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Herşeyi, zıddıyla anla! Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücütta deşilmesi icabeden bir çiban çıkar.

Nefis çok öğülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama! Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgan olma! Yoksa; senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.

Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar. Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler; Genç oğlan gibi. Ona önce Allah adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler. Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır. Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin. Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı. Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır. Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!

12 MAYIS 2021 ÇARŞAMBA

30 RAMAZAN 1442

Bursa Namaz Vakitleri

İmsak 04:02

Güneş 05:44

Öğle 13:05

İkindi 16:58

Akşam 20:16

Yatsı 20:51

90 yaşındaki alzheimer hastası yaşlı adam kayboldu 90 yaşındaki alzheimer hastası yaşlı adam kayboldu

Bir Ayet

Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. Tevbe, 9/21﴿

Bir Hadis

“Her kim Ramazan orucunu tutar, sonra buna Şevval ayında altı gün daha eklerse bütün yıl oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204)

Bir Dua

“Allah’ım! Sen yardım istenilensin. Dualar ancak sana ulaşır, duları sen kabul edersin, güç ve kuvvet ancak Allah ile birlikte vardır.” (Tirmizî, Deavât, 94)