Haşmet DEMİRBİL

”Kadın, yaşantımda hamur yoğuran, çocuk doğuran”dan dana fazla… O benim kollarım, bacaklarım, ruhum, beynim ve baş merkezim, damarlarımdaki kanımdır. Kalbim, aldığım nefesimdir. Yavrum, annem, kızkardeşim, sırdaşım, arkadaşımdır. Kısacası, onsuz yaşamdan zevk alamayacağım hayat arkadaşım, son aşkımdır" diyebilen erkekleri kutlarım.

Şimdi tarihe bir yolculuk yapalım. 8 Mart 1857 Newyork'lu binlerce dokuma işçisi kadın, 10 saat iş günü çalışma koşullarının iyileştirilmesi, eşit işe, eşit ücret taleplerinin gerçekleşmesi amacıyla greve gitti. Fabrika yönetimi halkın, sendikanın ve diğer çalışan işçilerin, grevdeki kadın işçilerle dayanışla ve irtibatını önlemek için fabrikanın kapılarına kilit vurdu. Kadınların bulunduğu özel bölüm kilitliyken, kuşkulu bir şekilde çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak can verdi...

1910 yılında 11.Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Alman Sosyalist önder (delege) CLARA  ZETKİN'in önerisiyle ilan edilen RUS KADIN İŞCİLERİNİN EKMEK VE BARIŞ sloganı ile destek eylemleri sonucu  ilk kez  1911 yılında kutlanan

“8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ”

yangında yaşamını yitiren işçi kadınlara adandı.

PEKİ BİZLER BU GÜNÜ NASIL ANIYOR VE KUTLUYORUZ DERSİNİZ?

Sanki 365 gün yerine sadece bu gün önemliymiş gibi, eş ve sevdiklerimize özel armağanlar, kadın konulu sergiler, yemekler, balolar, söylevlerde kadın, erkek özgürlüğü kıyaslamalar, mevlütlerle kutlamalar...

Töre cinayetleri, çocuk evlilikler, siyası söylevlerle, yaşam ücret, çalışma saatleri, kreş açmak gibi, açılış konuşmalarında mikrofonu elinde tutanların yıllarca değişmeyen ana başlıkları çocukluğumdan bu yana, sandık başına giderken dahi dinlediklerimiz…

'Birde belediye başkanlarının toplum içinde kadınlarımıza gülücüklerle Kırmızı karanfil dağıtmaları.)

PEKİ… NEYİ BİRAZCIK DAHA YUMAŞATARAK KADIN ERKEK BERABERLİĞİ İLE KUTLIYABİLİRİZ.

Dinimizde çok sık duyduğum cümle “Cennet annelerimizin ayakları altındadır” derken bu günlerde nedense dini kimliklerde çok kargaşa dolu yorumlara  şahit oluyoruz, TV veya yazılı basında...

Cumhuriyet Türkiyesi kurulduğu yıllar, Atatürk'ün liderliğinde kadına verilen değer ve kanunlara kar yağdı veya yanıltı yarışı başlayan bir dönem mi başladı çözemiyorum. (Her gün basında çözülemeyen İstanbul Sözleşmesi, erken evlenme yaşları hakkında dini bilgiler, tecavüz konularının tarifleri, aynı konuya farklı insan gurupların bakışları, niçin 2x2=dört diyemiyoruz kadın  anlatımlarında 1924  Kadın ve Erkek beraberliğinde EĞİTİM BİRLİĞİ, 1926 Türk Medeni Kanunu, 1930 Belediye Kanunu, 1934 Şeçme Seçilme Hakları, Kıyafet ve modern görünümler, sınıflandırılıp ötekileştirilmeyen kanunlar vs vs...

Düz mantık ve  kadın erkek  kimlik farklılıklarını benimseten tıp kuralları...

(KADINLAR VENÜSTEN-ERKEKLER MARSTAN) mutlaka okunmalıdır diye düşünüyorum

Ataerkil yetişme tarzımızı incelersek, başarılı iş kadınlarımızın örnek hayatlarına bakarsak, eğitim ve parti tutkularımızı bir araya bırakırsak gerilim ve sitemler azalacak gibime geliyor

Yunus ne güzel söylemiş

”GELİN DANIŞ OLALIM-İŞİ KOLAY TUTALIM –SEVELİM, SEVİLELİM, BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ” 

GEÇMİŞİMİZDEN GURURLA ANDIĞIMIZ BAZI ÖRNEK KADINLARIMIZ.

Cumhuriyetimizin kuruluşunda Anadolu'da İlk kadın Veterineri Meliha ÖKTEM

Devlet sanatçısı Heykeltraş Tankut Öktem'in annesi)

İlk sahne oyuncumuz Bedia MUHAVVİT,

Uludağ’da yeni yıl buruk kutlandı Uludağ’da yeni yıl buruk kutlandı

Sarkı dünyamız, Safiye AYLA, Kurtuluş savaş yıllarımız, Halide Edip Adıvar, Erzurumlu Nene Hutun, Kastomonu Şerife Bacı, Kara Fatma, Sındırgı ve Gördesli kadın pilotumuz Sabiha GÖKÇEN, Cocuk gelinlerin dünyasını tahsilli kadınlarımıza yönlendiren cüzzamı yenen Dr.Türkan SAYLAN. Tarih, siyaset, Doğa ve Tıp dünyasında çığır açan dünya isimleri kadınlarımız... Hepsini isim olarak anamadığım için beni bağışlasınlar.)