Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır
Haber Giriş Tarihi: 28.10.2022 11:04
Haber Güncellenme Tarihi: 28.10.2022 11:04
Kaynak:
Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
Kıyamet Günü Allah’ın Gölgesinde Gölgelenmeyi Hak Eden Yedi Sınıf İnsan
İl Müftü Yardımcısı Yavuz Yıldız
Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları gölgesinden (himayesinden) başka gölgenin (himayenin) olmadığı günde, bizzat kendi gölgesinde (himaye edecektir) gölgelendirecektir:
Âdil yönetici,
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine, “Ben Allah ‘tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi,
Allah Teâlâ bu hadis-i şerifte yedi mutlu kişiyi ya da yedi güzel adamı tanıtmaktadır.
Adalet, “bireysel ve toplumsal hayatta dirlik ve düzeni, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan ahlâkî erdem” olarak tanımlanabilir. İnsanlar arasında malların, hakların, görevlerin, dengeli ve ölçülü bir şekilde bölüşülmesi; insan şeref, onur ve haysiyetinin korunması, adaletin uygulanması ile gerçekleşir.
Hz. Peygamber"in verdiği müjdeye göre, âdil yönetici, duaları reddedilmeyen üç grup insandan biridir. Âdil bir yönetici, adaletli yönetimin olumlu sonuçlarını dünyada fazlasıyla görür. Fakat o, asıl mükâfatını kıyamette elde eder. O, Allah katında en çok sevilen kişidir. Adalet bilincinin oluştuğu ilk yer ailedir.
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç. Gençlik yıllarını dindar bir çizgide geçiren genç, nefsini Allah’ın emirlerine muhalefetten korumuş, heva ve heveslerini, şehevi duygularını dizginleyip Rabbine kulluğa sarılmıştır. Bu, ondaki derin Allah saygısının delilidir.
Kalbi mescitlere bağlı Müslüman. Sürekli mescidle ilgili olan, mescidleri imar eden, mescitlere devam eden ve oralarda bulunmayı seven kişi Rabbine olan sevgisini göstermektedir. Bunun karşılığı olarak da ahirette arşın gölgesinde himaye edilecektir.
Birbirlerini Allah için sevip, buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan. Allah rızası için birbirlerini seven başka hiçbir maksat taşımayan, bir araya gelmeleri Allah için, şayet ayrılacaklarsa ayrılıkları yine Allah için olan iki insan. Zira mü’min mü‘minin aynasıdır. Ahirette her ikisi de ilâhi koruma altına alınarak ödüllendirileceklerdir.
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine, “Ben Allah ‘tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit. İffetli olmak, kişinin Rabbinin rızasını kazanmak adına bilinçli olarak, gayret sarf edilerek elde edilen bir vasıf olduğunda değerlidir.
Bireysel özgürlük adına sınır tanımayan ve bütün değerleri hiçe sayan zihniyet, iffeti dışlamayı öngörmektedir. Halbuki bu şekilde yaşamak kişiyi özgürleştirmez, bilakis nefsinin kölesi yapar ve böyle bir insanı durduracak hiçbir şey yoktur. Herkesin sınırsızca kendi çıkarları peşinde koştuğu bir ortamda hak, adalet, hoşgörü, güven ve dayanışma gibi toplumu ayakta tutacak temel ilkelerden bahsedilemez.
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse.
Allah Teâlâ, “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık, hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır......” buyurur. Sadakalar gösterişten uzak, alanın haysiyet ve onuru zedelenmenden verilmelidir.
Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi. İnsanlardan ve gözlerden uzak, kimsenin bulunmadığı ortamlarda Allah’ı anarak gözlerinden sevgi yaşı dökülen kimse, çoğu insanın başaramadığı bir kulluk çizgisini yakalamıştır. O’nun bu samimi ve gizli kulluğunun karşılığı da mahşer yerinde ilâhi koruma altına alınmak suretiyle, herkesin gözü önünde ödüllendirilmesidir.
Buhari,Ezan,36
GENÇLİĞE DAİR
Sağlık Ve Zaman
Nimetlerle çevrili bir hayat yaşıyoruz.
Önemli olan bu nimetlerin farkına varmak, gereğini yerine getirmek. Hz. Peygamber ise iki nimeti pek çok insanın değerlendiremediğini söyleyerek, dikkatimizi çekmektedir: Sağlık ve zaman (Buhari, rikak, 1). Sağlıklı iken bunun değerini bilememek, vaktin nakit olduğunu anlayamamak... Bu noktada gençlik yılları çok önemli bir zaman dilimidir. Çünkü hem zamanımız boldur hem sıhhat ve afiyetimiz yerindedir. Tah sil çağımızın serbest zamanlarını daha sonraki yıllar da bulmak pek mümkün olmadığı gibi, bu yılların güç ve kuvvetini de ilerleyen dönemlerde aynen muhafaza edemeyeceğimiz bilinmelidir. Dolayısıyla bu iki nimetin hakkını vermek, vakitleri zabt u rabt altına almak ve koruyucu hekimliğin gereğini yerine getirmek gerekir. Sıhhat hastalığa dönüştükten, vakit de uçup gittikten sonra oturup ağlamak hiçbir işe yaramayacaktır.
Gençlik döneminde enerjimiz boldur, tecrübelerimiz azdır. Yaşlılıkta ise enerjimiz azalırken tecrübe hazinemiz zenginleşir. Hayat bir anlamda bu dengeyi kurmak ve bunu dünya ve ahiret hayatı için düzenli bir şekilde kullanabilmektir.
Gençlik yıllarında bilgi ve tecrübemizin artması için gayret gösterirken yaşlılık dönemlerinde bu tecrübeyi uygun üslup ve zeminlerde yeni yetişmekte olanlara aktararak, mayalanmasını ve bereketlenmesini sağlamak gerekir.
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."
AİLEMİZ YUVAMIZ
Sadakat: Evliliğin Sermayesi
Aile hayatında sadakat, bireysel çıkarlardan uzak, Allah adına atılmış doğruluk akdidir. Nikahla da verilmiş olan sadakat sözü, hem bir akit hem de ahiddir. Eşler arasında yalan, dürüstlükten uzak, gizli, yanıltıcı ve aldatıcı davranışlar sadakatsizliği oluşturur ve güven duygusunu zedeler , yerini şüphe ve tedirginliğe bırakır. Evlilik kurulurken yalan vaatlerle ve sahte kimliklerle adım atılırsa, gerçekler ortaya çıktığında bu durum aileyi tehdit edecektir. Aklın sadakati vahiy ve sünnete tabi olmak, gözlerin sadakati haramdan sakınmak, dilin sadakati yalandan uzak durmak, gönlün sadakati de eşine vefa göstermektir. Çiftler sürekli sadakati sorgulamayı ve kıskançlık krizleriyle birbirlerine hayatı zehir etmeyi doğruluk ve güven sayesinde bırakabileceklerdir.
Kaynak: Gençlerle Gönül Gönüle
KİTAP TANITIMI BİZ GENÇLERE DAİR -4
Yaşadığı ortam içerisinde etrafında bulunan canlı cansız tüm varlıklara sahip olma veya onları kontrolü altına alma gibi eylemler içerisine girebilen insan, bu süreç içerisinde başarısızlık, umduğunu bulamama veya istediğini yapamama gerçeğiyle karşılaştığı anda kendi güçsüzlüğü, çaresizliği ve denetimsizliği ile de karşı karşıya kalmış olmaktadır. İşte bu noktada insan psikolojisi, inanç gerçeği ile yüzleşmekte ve karşı karşıya kalmış olduğu durum ile mücadele de kazanan veya kaybeden tarafı belirleyen bu ilişkideki inanç - eylem ilişkisi olmaktadır.
Sevgili Gençler!
“Biz Gençlere Dair – 4” adlı projemizin dördüncü kitabı olan bu eserde ‘nefis – şeytan-pişmanlık/tövbe ve tevekkül’ gibi kavramlar güncel hayatın içerisinden verilen örneklerle daha anlaşılır hale getirilmesi amaçlanmıştır. Bu kitabı incelemeniz sizler adına faydalı olacaktır.
Rabbimizin Güzel İsimlerinden
el- Ehad : Allah, tek ve eşsiz olandır.
er-Rahman : Allah, bağışlayıp esirgeyendir.
er- Rahim : Allah , acıyan ve merhamet edendir.
el- Kadir : Allah, her şeye gücü yetendir.
el- Basir: Allah, her şeyi görendir.
el- Halık : Allah, her şeyi yaratandır.
el- Alim : Allah, her şeyi bilendir.
el- Berr : Allah, bütün iyilik ve güzelliklerin sahibidir.
el- Hafız : Allah, koruyandır.
el- Gaffar : Allah, hataları bağışlayandır.
el- Vedud : Allah, sevgiyi yaratan ve kullarını sevendir.
es- Semi : Allah, her şeyi işitendir.
er- Rezzak : Allah, tüm canlıların rızkını verendir.
Sözlükte selâm (selâmet) “bedenî ve ruhî hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamında kullanılır. Allah’a nisbet edildiğinde “her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selâmetin kaynağı olup esenlik veren” şeklinde açıklanır.
Selâm ismi Haşr sûresindeki âyette (59/23) altı ilâhî isimle birlikte ve kuddûs ile mü’min arasında zikredilmiştir. Bunun dışında “kurtarmak, esenlik vermek” mânasında fiil kalıbıyla Allah’a nisbet edilmiş, Yâsîn sûresinde (36/58) Cenâb-ı Hakk’ın cennet ehline doğrudan veya melekler vasıtasıyla selâm vereceği belirtilmiştir.
Selâmın, Kur’an’da yer aldığı âyette kuddûs ile mü’min isimleri arasında bulunması içeriğinin belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. Âlimlerin genellikle kabul ettiğine göre selâmın temel muhtevası belirlenirken kelimenin sıfat anlamında isim olduğu veya “zü’s-selâm” şeklinde terkip mânası taşıdığı göz önünde bulundurulur. Buna göre bu ismin ilk mânası “yaratılmışlara özgü acz ve eksikliklerden münezzeh olan” şeklindedir. Bu ifade zât-ı ilâhiyyenin zâhirî ve bâtınî kusurlar, değişikliğe mâruz kalma ve zeval bulup ortadan kalkma gibi hususlardan münezzeh olduğunu belirtir. Aynı muhteva kuddûs isminde de mevcuttur. Selâmın ikinci anlamı makām-ı ulûhiyyetin selâmet kaynağını teşkil etmesidir. Bu ise mü’min isminin muhtevasında da yer alır. Ayrıca Hz. Peygamber’in namazlardan sonra tekrar ettiği tâzim niyazında “ve minke’s-selâm” (esenlik sendendir) ifadesi bu anlamı vurgulamaktadır. Bazı âlimler, selâmın bir mânasının da müminlerin Allah’ın azabından emin bulunması şeklinde olduğunu söylemişlerdir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bugün günlerden cuma
Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır
Kıyamet Günü Allah’ın Gölgesinde Gölgelenmeyi Hak Eden Yedi Sınıf İnsan
İl Müftü Yardımcısı Yavuz Yıldız
Âdil yönetici,
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine, “Ben Allah ‘tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi,
Allah Teâlâ bu hadis-i şerifte yedi mutlu kişiyi ya da yedi güzel adamı tanıtmaktadır.
Adalet, “bireysel ve toplumsal hayatta dirlik ve düzeni, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan ahlâkî erdem” olarak tanımlanabilir. İnsanlar arasında malların, hakların, görevlerin, dengeli ve ölçülü bir şekilde bölüşülmesi; insan şeref, onur ve haysiyetinin korunması, adaletin uygulanması ile gerçekleşir.
Hz. Peygamber"in verdiği müjdeye göre, âdil yönetici, duaları reddedilmeyen üç grup insandan biridir. Âdil bir yönetici, adaletli yönetimin olumlu sonuçlarını dünyada fazlasıyla görür. Fakat o, asıl mükâfatını kıyamette elde eder. O, Allah katında en çok sevilen kişidir. Adalet bilincinin oluştuğu ilk yer ailedir.
Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç. Gençlik yıllarını dindar bir çizgide geçiren genç, nefsini Allah’ın emirlerine muhalefetten korumuş, heva ve heveslerini, şehevi duygularını dizginleyip Rabbine kulluğa sarılmıştır. Bu, ondaki derin Allah saygısının delilidir.
Kalbi mescitlere bağlı Müslüman. Sürekli mescidle ilgili olan, mescidleri imar eden, mescitlere devam eden ve oralarda bulunmayı seven kişi Rabbine olan sevgisini göstermektedir. Bunun karşılığı olarak da ahirette arşın gölgesinde himaye edilecektir.
Birbirlerini Allah için sevip, buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan. Allah rızası için birbirlerini seven başka hiçbir maksat taşımayan, bir araya gelmeleri Allah için, şayet ayrılacaklarsa ayrılıkları yine Allah için olan iki insan. Zira mü’min mü‘minin aynasıdır. Ahirette her ikisi de ilâhi koruma altına alınarak ödüllendirileceklerdir.
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine, “Ben Allah ‘tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit. İffetli olmak, kişinin Rabbinin rızasını kazanmak adına bilinçli olarak, gayret sarf edilerek elde edilen bir vasıf olduğunda değerlidir.
Bireysel özgürlük adına sınır tanımayan ve bütün değerleri hiçe sayan zihniyet, iffeti dışlamayı öngörmektedir. Halbuki bu şekilde yaşamak kişiyi özgürleştirmez, bilakis nefsinin kölesi yapar ve böyle bir insanı durduracak hiçbir şey yoktur. Herkesin sınırsızca kendi çıkarları peşinde koştuğu bir ortamda hak, adalet, hoşgörü, güven ve dayanışma gibi toplumu ayakta tutacak temel ilkelerden bahsedilemez.
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse.
Allah Teâlâ, “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık, hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır......” buyurur. Sadakalar gösterişten uzak, alanın haysiyet ve onuru zedelenmenden verilmelidir.
Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi. İnsanlardan ve gözlerden uzak, kimsenin bulunmadığı ortamlarda Allah’ı anarak gözlerinden sevgi yaşı dökülen kimse, çoğu insanın başaramadığı bir kulluk çizgisini yakalamıştır. O’nun bu samimi ve gizli kulluğunun karşılığı da mahşer yerinde ilâhi koruma altına alınmak suretiyle, herkesin gözü önünde ödüllendirilmesidir.
Buhari,Ezan,36
GENÇLİĞE DAİR
Sağlık Ve Zaman
Önemli olan bu nimetlerin farkına varmak, gereğini yerine getirmek. Hz. Peygamber ise iki nimeti pek çok insanın değerlendiremediğini söyleyerek, dikkatimizi çekmektedir: Sağlık ve zaman (Buhari, rikak, 1). Sağlıklı iken bunun değerini bilememek, vaktin nakit olduğunu anlayamamak... Bu noktada gençlik yılları çok önemli bir zaman dilimidir. Çünkü hem zamanımız boldur hem sıhhat ve afiyetimiz yerindedir. Tah sil çağımızın serbest zamanlarını daha sonraki yıllar da bulmak pek mümkün olmadığı gibi, bu yılların güç ve kuvvetini de ilerleyen dönemlerde aynen muhafaza edemeyeceğimiz bilinmelidir. Dolayısıyla bu iki nimetin hakkını vermek, vakitleri zabt u rabt altına almak ve koruyucu hekimliğin gereğini yerine getirmek gerekir. Sıhhat hastalığa dönüştükten, vakit de uçup gittikten sonra oturup ağlamak hiçbir işe yaramayacaktır.
Gençlik döneminde enerjimiz boldur, tecrübelerimiz azdır. Yaşlılıkta ise enerjimiz azalırken tecrübe hazinemiz zenginleşir. Hayat bir anlamda bu dengeyi kurmak ve bunu dünya ve ahiret hayatı için düzenli bir şekilde kullanabilmektir.
Gençlik yıllarında bilgi ve tecrübemizin artması için gayret gösterirken yaşlılık dönemlerinde bu tecrübeyi uygun üslup ve zeminlerde yeni yetişmekte olanlara aktararak, mayalanmasını ve bereketlenmesini sağlamak gerekir.
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."
AİLEMİZ YUVAMIZ
Sadakat: Evliliğin Sermayesi

Aile hayatında sadakat, bireysel çıkarlardan uzak, Allah adına atılmış doğruluk akdidir. Nikahla da verilmiş olan sadakat sözü, hem bir akit hem de ahiddir. Eşler arasında yalan, dürüstlükten uzak, gizli, yanıltıcı ve aldatıcı davranışlar sadakatsizliği oluşturur ve güven duygusunu zedeler , yerini şüphe ve tedirginliğe bırakır. Evlilik kurulurken yalan vaatlerle ve sahte kimliklerle adım atılırsa, gerçekler ortaya çıktığında bu durum aileyi tehdit edecektir. Aklın sadakati vahiy ve sünnete tabi olmak, gözlerin sadakati haramdan sakınmak, dilin sadakati yalandan uzak durmak, gönlün sadakati de eşine vefa göstermektir. Çiftler sürekli sadakati sorgulamayı ve kıskançlık krizleriyle birbirlerine hayatı zehir etmeyi doğruluk ve güven sayesinde bırakabileceklerdir.
Kaynak: Gençlerle Gönül Gönüle
KİTAP TANITIMI

BİZ GENÇLERE DAİR -4
Yaşadığı ortam içerisinde etrafında bulunan canlı cansız tüm varlıklara sahip olma veya onları kontrolü altına alma gibi eylemler içerisine girebilen insan, bu süreç içerisinde başarısızlık, umduğunu bulamama veya istediğini yapamama gerçeğiyle karşılaştığı anda kendi güçsüzlüğü, çaresizliği ve denetimsizliği ile de karşı karşıya kalmış olmaktadır. İşte bu noktada insan psikolojisi, inanç gerçeği ile yüzleşmekte ve karşı karşıya kalmış olduğu durum ile mücadele de kazanan veya kaybeden tarafı belirleyen bu ilişkideki inanç - eylem ilişkisi olmaktadır.
Sevgili Gençler!
“Biz Gençlere Dair – 4” adlı projemizin dördüncü kitabı olan bu eserde ‘nefis – şeytan-pişmanlık/tövbe ve tevekkül’ gibi kavramlar güncel hayatın içerisinden verilen örneklerle daha anlaşılır hale getirilmesi amaçlanmıştır. Bu kitabı incelemeniz sizler adına faydalı olacaktır.
el- Ehad : Allah, tek ve eşsiz olandır.
er-Rahman : Allah, bağışlayıp esirgeyendir.
er- Rahim : Allah , acıyan ve merhamet edendir.
el- Kadir : Allah, her şeye gücü yetendir.
el- Basir: Allah, her şeyi görendir.
el- Halık : Allah, her şeyi yaratandır.
el- Alim : Allah, her şeyi bilendir.
el- Berr : Allah, bütün iyilik ve güzelliklerin sahibidir.
el- Hafız : Allah, koruyandır.
el- Gaffar : Allah, hataları bağışlayandır.
el- Vedud : Allah, sevgiyi yaratan ve kullarını sevendir.
es- Semi : Allah, her şeyi işitendir.
er- Rezzak : Allah, tüm canlıların rızkını verendir.
el- Kerim : Allah, çok cömerttir.
el- Adl : Allah, çok adaletlidir.
Kaynak: Etkinliklerle Dinimi Öğreniyorum(DİB Yayınları)
Es-Selam
Selâm ismi Haşr sûresindeki âyette (59/23) altı ilâhî isimle birlikte ve kuddûs ile mü’min arasında zikredilmiştir. Bunun dışında “kurtarmak, esenlik vermek” mânasında fiil kalıbıyla Allah’a nisbet edilmiş, Yâsîn sûresinde (36/58) Cenâb-ı Hakk’ın cennet ehline doğrudan veya melekler vasıtasıyla selâm vereceği belirtilmiştir.
Selâmın, Kur’an’da yer aldığı âyette kuddûs ile mü’min isimleri arasında bulunması içeriğinin belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. Âlimlerin genellikle kabul ettiğine göre selâmın temel muhtevası belirlenirken kelimenin sıfat anlamında isim olduğu veya “zü’s-selâm” şeklinde terkip mânası taşıdığı göz önünde bulundurulur. Buna göre bu ismin ilk mânası “yaratılmışlara özgü acz ve eksikliklerden münezzeh olan” şeklindedir. Bu ifade zât-ı ilâhiyyenin zâhirî ve bâtınî kusurlar, değişikliğe mâruz kalma ve zeval bulup ortadan kalkma gibi hususlardan münezzeh olduğunu belirtir. Aynı muhteva kuddûs isminde de mevcuttur. Selâmın ikinci anlamı makām-ı ulûhiyyetin selâmet kaynağını teşkil etmesidir. Bu ise mü’min isminin muhtevasında da yer alır. Ayrıca Hz. Peygamber’in namazlardan sonra tekrar ettiği tâzim niyazında “ve minke’s-selâm” (esenlik sendendir) ifadesi bu anlamı vurgulamaktadır. Bazı âlimler, selâmın bir mânasının da müminlerin Allah’ın azabından emin bulunması şeklinde olduğunu söylemişlerdir.
En Çok Okunan Haberler