SON DAKİKA
Hava Durumu

Sabır ile imtihan (15 ramazan 1444)

Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır.

Haber Giriş Tarihi: 06.04.2023 13:34
Haber Güncellenme Tarihi: 06.04.2023 13:34
Kaynak: Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
Sabır ile imtihan (15 ramazan 1444)

2c3c123f-ee12-487e-9452-992931f42d5b_750x422Recep ERKAN

Harmancık İlçe Müftüsü

Bela ve musibetlere karşı dirençli olmak, menfî durumları müspet hale getirmek için metanet göstermek anlamında kullanılan sabır, kulun nimet ve külfetlerle imtihan edilmesinde başarılı olmak için kararlı davranması diye de tarif edilir. Başka bir ifadeyle sabır; kalbi telaştan, dili şikâyetten, organları kötülük yapmaktan korumak; nimet ile külfet arasında fark gözetmeden sükûnet halini koruyup Allah’tan başkasına sızlanmamaktır.

Kur’an-ı Kerîm’de birçok konu gibi sabrın da üzerinde durulmuş, sabırlı davrananlar övülmüş ve bu güzel davranışlarından dolayı kendilerine mükâfat verileceği belirtilmiştir. Allah’ın insanları korku, açlık, yokluk, ölüm ve nimetlerin kaybı gibi hususlarla imtihan edeceği, bunları sabırla karşılayan ve Allah’a teslimiyet gösterenlerin O(c.c.)’nun lütuf ve keremine ulaşacakları, böylece ebedi kurtuluşa erecekleri ifade edilmiştir. Konuyla ilgili bir ayette: “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153.) sabretmenin önemi vurgulanmış, başka bir yerde de: “(Rasûlüm!) Sen onların söylediklerine sabret... ” (Taha 20/130.) ifadesiyle sabırlı davranmanın gerekliliği açıkça emredilmiştir. Sabrı tavsiye eden başka bir ayette ise: “(Kulumuz Lokman evlâdına hitaben) Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” denilerek sabırla sebat etmenin altı çizilmiştir. Asr Suresi’nde de: “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr 103/1-3.) buyurularak sabrın, başta iman olmak üzere bazı hususlarla olan güçlü bağı ifade edilmiştir. Surede yer alan bu hususlar, vatan şairimiz Mehmet Akif ERSOY tarafından veciz bir şekilde şu dizelerle dile getirilmiştir:

Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh,            Başta iman-ı hakîkî geliyor sonra salâh.

Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık,              Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.

Konuyla ilgili hadislere baktığımızda da sabretmeye önem verildiğini görmekteyiz. Bu hususta kaynaklarımızda yer alan bir rivayette: “Mezarın başında bağırıp çağırarak ağlayan bir kadına rastlayan Rasulullah (sas): “Allah’tan kork ve sabret” buyurmuş, kadın da O’na: “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye ters bir cevap vermiştir. Kendisiyle konuşan kimsenin Peygamber (sas) olduğunun kadına hatırlatılması üzerine Rasulullah (sas)’ı tanıyamadığı için söylediklerine pişman olan ve O(sas)’ndan özür dilemek için Rasulullah (sas)’ın evine giden ve kapıda bekleyen herhangi bir görevli bulunmadığından dolayı hemen O(sas)’nun huzuruna giren kadın: “Seni tanıyamadım” diye söyleyince Rasulullah (sas) da ona: “Sabır, ancak musibetin ilk başa geldiği anda olmalıdır” (Buhari Cenaiz, 31; Müslim, Cenaiz, 15) buyurarak sabrın nasıl yapılması gerektiğini öğretmişlerdir. Diğer taraftan ziyadesiyle sabrı gerektirmesinden dolayı içinde bulunduğumuz Ramazan’ı “sabır ayı” olarak isimlendiren Sevgili Peygamberimiz (sas), haccın meşakkati ile ilgili olarak da “Ya Rabbi! Haccı bana kolaylaştır ve haccımı kabul eyle!” diye dua ederek ibadetlere devam ve kararlılık hususunda da sabırlı davranmayı tavsiye etmişlerdir. Konuyla alakalı başka bir hadiste: “Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil aksine öfke anında kendine hakim olandır” (Müslim, Birr, 107) buyuran Rasulullah (sas), diğer bir hadiste de: “İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur” demek suretiyle sabretmenin önemine dikkat çekmişlerdir. (İbn Mace, Fiten, 23; İbn Hanbel, II, 44) Sabretmenin mükâfatı üzerinde durdukları başka bir hadiste de: “Mü’minin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü’mine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır olur” (Müslim, Zühd, 64) ifadesiyle sabrın ne kadar güzel bir iş olduğunu belirtmişlerdir.

Öte yandan musibetler, haksızlıklar, sözlü veya fiili muameleler karşısında tedbirli davranmak, haklarını korumak ve kendini savunmak olan sabır, aynı zamanda azim, irade, sabır ve sebat sahibi olan peygamberlerin yoludur. Bu açıdan Hz.Nuh’un eşi ve evladıyla, Hz.Musa’nın kavmiyle sınanması, Hz.Süleyman’ın varlıkla imtihanı, Hz.Yakub’un “sabr-ı cemil” ile tesellisi, Hz.Eyyüb’ün yıllarca yaşadığı hastalığın tedavisidir sabır. Hz.Muhammed(sav)’in hayat stratejisi, kulluğu, tebliği, baskılara ve hicrete tahammülü, tüm olumsuzluklara ve kayıplarına rağmen bütün gücüyle İslâm toplumunu inşa çabasıdır sabır. Dolayısıyla sabır, haksızlığa boyun eğmek, tepkisiz ve pasif kalmak değil aksine dünyanın süsü, nefsin hevesi ve kötülüğün bütün gücüne rağmen hayır yapmak, hakkı söylemek ve bu yolda karşılaşılan tüm zorluk ve sıkıntılara dayanma azim ve iradesini ortaya koyabilmektir. Sözlerimi Kerîm Kitabımızın şu ayetiyle bitiriyorum: “...Kim Allah’tan korkar, kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz ki Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez.” (Yusuf 12/90) Cenab-ı Allah hepimizi hakkıyla sabredenlerden ve bunun mükafatına erenlerden eylesin.

  • SOMUNCU BABA (Özgün Yazı)

Özge Betül KAYA

Kur’an Kursu Öğreticisi

Osmanlı Devleti’nin her döneminde âlimler ve manevi büyüklerin varlığından bahsedilir. Yıldırım Beyazıt döneminin şeyhlerinden biri olan ve Kayseri’de doğan Hamid b. Musa’dır. Bursa’da geceleri hamur yoğurup gündüzleri ekmek sattığı için “Somuncu Baba” adını almıştır. Somuncu Baba’nın ailesi, çocukluğu ve gençliği ile ilgili daha fazla bilgi yoktur. Ancak Şeyh Hamid’in evinin Bursa’da İvazpaşa Mahallesinin üstünde Molla Fenâri Camiinin altında yer aldığı bilinmektedir.  Evin içinde çilehane, ibadet yaptığı iki oda ve iki küçük fırın vardır. Şeyh Hamid, irfan yolculuğunda el aldıktan sonra Bursa’ya gelerek ekmek yapıp satarak zahiri bir işle meşgul olmuştur.

Somuncu Baba Bursa’ya geldiğinde Ulucami daha inşa edilmemiştir. Ulucami’nin inşaatı esnasında da onun işçilere ekmek verdiği rivayet edilmektedir. Ancak halk onun hakkında bilgiye sahip olmasa da Emir Sultan ile samimiyetlerinin olduğu bilinmektedir. Yıldırım Beyazıt camilerin açılışında damadı Emir Sultan’ın hutbe okumasını istermiş. Ulucami’nin açılışında hutbe okuma görevini verdikten sonra Emir Sultan, Bursa’da daha önemli zatların olduğunu söyleyerek Somuncu Baba’yı davet etmiştir. Bu zamana kadar gizliliğini koruyan Somuncu Baba, hutbede Fatiha Suresini 7 farklı şekilde tefsir etmiş ve cemaat tarafından çok beğenilmiş, ilgi ile karşılanmıştır. Somuncu Baba, Bursa’da verdiği hutbeden sonra çok fazla tanınmış ve bu durum meşrebine uymadığı için Bursa’dan ayrılmıştır. Ulucami’nin bütün kapılarından aynı anda çıktığı rivayet edilmektedir.

Somuncu Baba’nın Bursa’da iki müridi vardır: Molla Fenâri, Hacı Bayram Veli’dir. Bursa’dan ayrıldıktan sonra Somuncu Baba’nın izini bulan Hacı Bayram Veli, onunla birlikte yoluna devam etmiştir. Somuncu Baba önce Şam, Mekke, Medine ve en son Aksaray’a yerleşmiştir.

  • ESMA BİNTİ EBU BEKİR (Sahabe Hatıraları Kitabından)

Hz. Ebu Bekir’in kızı olan Esma, babası gibi sıddık vasfıyla bilinmektedir. Zorluklar karşısındaki tutumu ve Hz. Muhammed’e tâbi olması onun sâdık olduğunu göstermektedir. Nitekim Hz. Muhammed ile babası hicret için yola çıktıklarında yiyecek ve giyecek desteğini sağlamış ve akabinde müşrikler, kapısına dayandığında kararlı durarak bilgi vermemiştir. Esma binti Ebu Bekir, ilk olarak “Ebu Bekir’in kızı” olarak anılırken yaptığı iyilikler sonrasında Ebu Bekir, “Esma’nın babası” şeklinde anılmaya başlamıştır.

Hicret öncesinde yola çıkarken hazırladığı eşyaları torbaya koyan ve kuşağını ikiye kesip onları bağlaması üzerine Esma Binti Ebu Bekir’e Hz. Peygamber, “Zâtunnitâkayn (İki Kuşaklı)” lakabını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Allah bu kuşağının karşılığında cennette sana iki kuşak versin.” Sözleriyle hoşnut olduğunu dile getirmiştir.

Esma binti Ebu Bekir’in Hz. Muhammed’den sürekli bir şeyler öğrenmek için yanından ayrılmadığı bilinmektedir. Her şartta onun yolundan gitti. Öyle ki hamile olmasına rağmen hicret eden Esma, zorlu şartlar altında yolculuğunu sürdürdü ve çocuğu Kuba yakınlarında dünyaya geldi. Bu yolculuğun en küçük muhaciri ise Abdullah b. Zübeyr oldu.

  • GENÇLERLE HAYATA DAİR (Kitap Alıntı)

Bu eser, Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sözlerinin kaynaklığında, genç dimağlarla bir söyleşi; varlık bilincimizin puslu koridorlarında gençlik enerjimizle iç dünyamıza doğru bir gezintidir. Böylece hayat yolundaki en anlamlı basamaklardan biri olan gençlik dönemi ile ilişkili olarak, vahyin örüntüsüne bir projeksiyon tutmak ve Kur’an-ı Kerim’in, hayatı çepeçevre kuşatan mesajını ve Kur’an’ın pratiği ve rol model olan Hz. Muhammed’in (s.a.s.), özellikle gençler için ihtiyacı hissedilen hayata dair söz ve uygulamalarını resmetmektir.

  •  YUNUS EMRE DİVAN

Orucuna güvenme namâzuna tayanma

Cümle tâ‘at tak olur nâz u niyâz içinde

Orucuna güvenme, namazına dayanma,
Cümle taat tak olur naz ve niyaz içinde.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.