Özkan YILDIRIM

Başkan'la başta mübarek ramazan ayı içerisinde bulunmuş olmamızdan dolayı ramazan dileklerini ve elbette sonrasında sendikal anlamdaki fikir ve düşüncelerini de aldığımız detaylı bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle başkanım son birkaç gündür sinirlerimizi bozan açıklamanın kahramanı (!) Biden'a neler söylemek istersiniz?

ABD Başkanının pervasızca Türkiye'yi ayağa kaldıran sözde ermeni soykırımıyla  ilgili sözleri gerçekten tam bir komedi.Siz kimi kandırıyorsunuz, kahrolsun sömürgeci anlayışınız ve sahte havariliğiniz!.. Yazıklar olsun! Hakikatten yoksun ve asılsız söylemlerle bir yere varamazsınız. Gerçeklerden uzak bir şekilde “Soykırım” nitelemesiyle açıklama yapan ABD’yi şiddetle ve nefretle kınıyoruz! Böyle bir açıklama yapmadan önce kendi tarihinize ,geçmişinize bakın,aynaya bakın sonra açıklama yapın. Kızılderililere soykırım yapan, Ortadoğu ve dünyanın pek çok bölgesinde milyonlarca insanın kanına giren ABD’yi şiddetle kınıyorum.

BTSO'dan önemli adımlar BTSO'dan önemli adımlar

Sayın başkanım bu sinir bozucu açıklamadan sonra ramazan ayı ile ilgili sorularımıza geçmek isterim. Ramazan ayının ortalarına geldik , sizden öncelikle bu mübarek ayla ilgili bir değerlendirme almak isteriz.

HERKESE ÖNCELİKLE GÜZEL BİR RAMAZAN AYI SONRASINDA DA BAYRAM DİLEKLERİMİ İLETMEK İSTİYORUM

Elbette,memnuniyetle. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azad olan Kur’an ayının  gelişiyle gönüllerimizi aydınlatarak, nefislerimizin günahlardan arınmasına, kalplerimize huzur, hanelerimize bereket, ailemize, ülkemize ve İslâm âlemine hayırlar getirmesini, yeryüzünün selamet ve sekinetine, bütün insanlığın huzuru ve iyiliğine vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim. Ramazan ayı; Tutacağımız oruçlarla bedenimizin sıhhate kavuşacağı, vereceğimiz zekatlar ve sadakalarla malımızın temizliğe ulaşacağı, şeytanların kullara yaklaşamaması ve nefsimizin açlıkla terbiye olmasıyla huzura erdiğimiz, maddi ve manevi hayatımızda birçok güzelliklerin yaşandığı bir aydır. Ramazan ayı; İbadet hayatımızda oruçlarımızla, beş vakit namaz ve teravih namazlarımızla, okuyacağımız Kur’an ile manevi yönde birçok güzellikler elde edeceğimiz bir ay.

BU BİR DİN DÜŞMANLIĞIDIR

Mustafa Başkanım,  ramazan ayı içerisinde geçtiğimiz günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin Kur-an Kursları ile ilgili almış olduğu karar Türkiye’de da infiale sebebiyet verdi,bu konuyla ilgili neler söylersiniz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin laiklik ilkesine aykırı olduğunu gerekçe göstererek Kur’an kurslarının kapatılması yönünde aldığı kararın insan hakları ile bağdaşmayıp ilkel ve çağ dışı bir karardır. KKTC Anayasa Mahkemesinin bu kararının tamamen ideolojik, Müslümanlara karşı yapılan kasıtlı bir yaklaşım ve din düşmanlığıdır,herkesin inancını serbestçe yaşama hakkına sahip olduğunu açıktır. “Bu karar kabul edilemez” Din ve inanç özgürlüğüne vurulan bu yargı darbesinin bir cinayet, kabul edilemez bir faciadır. Demokrasilerde din ve vicdan özgürlüğü teminat altına alınmıştır. Bu ideolojik kararın Kur'an-ı Kerim'in indirildiği bu mübarek Ramazan ayında alınması ve zamanlaması da manidardır. İnsanlık alemini bataklığa sürükleyen bu kadar sapkınlıklar serbest iken, insanlığın kurtuluş reçetesi olan Kur'an-ı Kerim'in okutulmasını yasaklamak Allah’ın dinine, müminlere karşı yapılan bir hadsizliktir. Bütün İslam coğrafyası Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu Ramazan ayını sevinçle yaşarken , bir İslam ülkesinde böyle bir kararın alınması kabul edilemez bir durumdur.

BASKI, YILDIRMA POLİTİKALARI VE MOBBİNG SON BULMALI

Başkanım her zaman üyelerinizin haklarını daha da yukarılara çıkartmak için çalıştığınızı biliyoruz.Bazı üyelerinize dernek yönetimleri tarafından yapılan baskılarla da ilgili haberlere basında  sıklıkla karşılaşmaktayız , bu konuda neler söylersiniz?

Üyelerimizin, meslektaşlarımızın sosyal haklarını daha ileriye götürmekle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalara sizlerde şahitsiniz.Bu çalışmalarımıza ara vermeksizin elbette devam ettireceğiz.Ancak son zamanlarda dernek başkanlarının yada yöneticilerinin imamlarımıza baskı uyguladığı hatta ve hatta bunun şiddete dönüştüğü görülmektedir.

Bazı cami yaptırma derneği yönetimlerinin imam hatip ve müezzinler üzerinde baskı, yıldırma politikaları ile mobbing uyguladığı açıktır. Cami dernekleri imamların amiri değildir. Bu derneklerle ilgili yasal sınırlar net olarak belirlenmelidir, buradan içişleri bakanı sayın Süleyman Soylu'ya sesleniyoruz: “Bu olayların yaşanmaması için  illaki bir din görevlisinin ölmesi mi lazım”.

Bazı cami yaptırma derneği yönetimlerinin imamlara baskı, mobbing fiziki ve manevi saldırı uyguladığı ortadayken, cami yaptırma dernekleriyle ilgili mevzuata 'Dernek, imamın görevine müdahale edemez ve Camii derneklerinin tabii başkanı Cami görevlisidir' şeklinde bir uygulama ve düzenleme getirilerek cami derneklerinin imamlar üzerindeki amirane tavırlarına son verilmesi gerekmektedir.

KAZANIMLARIN ÖNCÜSÜ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Bazı cami yaptırma derneği yönetimlerinin, camilerde görevli imam hatip ve müezzinlerden kendilerinin keyfi isteklerini yerine getirmelerini beklediğini belirterek, bu istekler yerine gelmediği takdirde din görevlileri açısından sıkıntılı bir süreç başlamaktadır. Böyle bir tablonun oluşmasında cami yaptırma derneği yönetimlerinin kendilerini "Caminin sahibi" olarak görmesinin etkili olduğu meydandadır. Camilerin hizmete açılması safhasına kadar büyük gayret ve özveride bulunan dernekler, camiler hizmete açıldıktan sonra caminin işleyişine karışmamalı, sadece bakım ve onarım işleriyle ilgilenmeli. Hepsi için söylemiyoruz ama bazı cami yaptırma dernek yönetimleri kendilerini imamların 'işvereni' gibi görüyor, imamdan kendilerine itaat etmelerini bekliyor, imamın yıllık izninden caminin lambasına kadar her şeye müdahale ediyorlar. Elbette cami derneklerinin din hizmetlerine yaptıkları katkıların farkındayız ve takdir ediyoruz. Hepimizin bildiği gibi, camiler ve Kur’an Kursları etrafında oluşan vakıf ve dernekler, maddî kaynaklarını dinî kurumların isimlerini kullanarak elde ederler. Ancak, çok düzgün hizmet verenlerin yanında kimi vakıf ve dernekler, sahip oldukları imkânları maalesef dinî kurumları ve din görevlilerini yönetmek için kullanmaya kalkışmaktadırlar. Ve bu durum geçtiğimiz hafta yaşanılan saldırılara kadar varmaktadır. Mutlaka bu tür olayların tekrarının yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması isabetli olacaktır.