Bodrum’u Gümbet, Gündoğan, Göltürkbükü, Yalıkavak, Gümüşlük, Turgutreis, Akyarlar, Bitez’den ibaret sanıyorsanız.  Gündüz denize girmek için ille de ‘beach’, gecelerieğlenmek için marina boyunca uzanan mekânları tercih ederseniz mesele yok ama cebinizdeki paranın çok, kredi kartınızın limiti pek çok olması gerekir. Sözün kısası Bodrum’un beri yanında yaşamak için Türkiye’nin gelir diliminin sahip olduğu yüzde onluk bölümünün nüfusuna kayıtlı olmanız gerekir.

FAZLA DEĞİLDİR

Otoyoldaki mola tesisindeki 0.33’lük su market fiyatının altı katı ise bir tek lahmacun için 50 lira, bir drink için 100 lira harcamak fazla değildir.
Biz havayı değil akıl yolunu tercih edince bir yudum suya 3 lira değil marketlerden alarak 0.45 liraya sahip olduk. 
Haberlerde 150 bin nüfuslu Bodrum’a dokuz günlük bayram tatili için 1.5 milyon insanın geleceğini dinlerken, öteki yüzünü henüz bilmediğim Bodrum’da insan seli içinde yüzeceğimizi düşünmüştüm.

AYÇA ÖZLEMİ

Şampiyon sporculardan Başkan Aktaş’a ziyaret Şampiyon sporculardan Başkan Aktaş’a ziyaret

Aslında bir tatilden daha çok Ayça özlemimi gidermek için çıktığım yolun son durağı Yalı Çiftlik oldu. 
Herkese Bodrum’da yaşadığını söylediğim oğlumun ve ailesinin aslında kimsenin kolay bulamayacağı orman içinde bir vadide içi evcil hayvanlarla dolu bir çiftlik içinde yaşadığını biliyordum. 
Ve bayramda insanların akın akın geldiği Bodrum günlerim başlamış oldu.
Bazı insanlar üzerine para ödeyerek mahpus hayatı seçtiklerinden HD olarak girdikleri yerlerden başlarını çıkarmadan yaşıyorlardı. Kahvaltı + deniz + yemek + deniz + yemek + animasyon olarak geçecek birbirinin aynı günler için dünyanın parasını ödemişlerdi.
İlle de Bodrum ve barlar sokağı deyip mütevazi pansiyonlarda gün geçirenler Bodrum esnafı için kuru kalabalıktan ibaretti. Bu grubun tek lüksü Mesken minibüsü gibi dolu günü birlikçi yatlarda birkaç koy dolaşıp denize girmekti.
Geceleri yatlarından çıkıp rezervasyon yaptıkları masalarda geceyi bitirenlerisu gibi para harcayan Bodrum esnafı kıymetlileri olarak etiketledim.
İlk günün yorgunluğunu Ayça ile attım ve ertesi gün neler yapacağımızın planlarını yaptık.
Bize 700 metre mesafede Yalı Çiftlik sahiline giderken uğradığımız esnaf ile muhabbet bizimkilerin en hakiki Bodrum vatandaşı olduğunu gösteriyordu. O kadar ki; kasap köfte sararken Ayça’ya selam gönderiyordu.

ORTADİREK HİESABI BİZİMKİSİ

Gittiğimiz yer BEACH falan değildi. Orta direk Şahin Motel’in önündeki sahilden denize girdik ve minderlerinden bedelsiz yararlandık kafesinden çok uygun fiyatlarla servis aldık.
O anda neden denize girmek için insanlar buralara gelmiyor da ‘BEACH’lerde dip dibe,kıç kıça oturup bir tek lahmacuna 80 lira veriyorlar diye düşünmeye başladım ve tek bir cevap buldum. ‘Desinler’
Muğla ilinin kıyı şeridinin üç bir yanı dört deniz ile çevrili ülkemizin yüzde 20'si olduğunu öğrenince bu Bodrum daha çok su kaldırır dedim.
Güzel bir günün ardından Bodrum’a gelip de gecesini görmeden olmaz dedik ve 20 dakikada Bodrum’un kalbine indik.
Çarşı ile başlayan gece turumuz, marinanın sonuna kadar devam etti ama o yürüyüş ve gidiş geliş bana da ziyadesiyle yetti.
Kafanızı nereye çevirseniz bir ‘meşhur’ görüyorsunuz. Zaten onlar da görünmek için mekânların özellikle vitrin bölümünde oturarak bana bakan var mı diye sürekli etrafı kesiyorlar. 


ŞEHİTLERİMİZ HİÇ BİR YERDE UNUTULMUYOR

Çarşı çok kalabalıktı. Çakma markalı giysi, parfüm ve çantaların hakim olduğu çarşıda bakan çok alan yoktu. 
Özgün birkaç şey aradım ve buldum. Birincisi Zeki Müren’in sağlığında her gece Veli Bar’da oturduğu makamını gördüm. Bodrum Boncukçu'sunda boncuk dünyasına girdim. Bodrum ile özdeşleşmiş doğal süngerleri elime aldım. 
Ama beni en çok mutlu eden şey çok güzel bir mekanın girişinde yazan yazı oldu. Yazıda ‘Şehit aileleri misafirimizdir. Onların hesapları şehitleri tarafından kan ve can olarak bu millete ödenmiştir’ diyordu. Bizi sarsabilirler ama asla yıkmazlar diye düşünerek nemli gözlerle o yazıyı okudum.
Sabahlar olmasın diyecek halimiz yoktu ve gece yarısı olmadan evimize geri dönerek ertesi günün planını sabaha bıraktık.
Bodrum’un her yanı deniz ve bütün koyları güzeldir dedik ve öte yanında gezmeye devam ettik. Mumcular, Mazı, Kargacık, Ilgın, Çökertme mevkileri henüz vahşi talana uğramamış ve tertemiz kıyıları var. Tadını aldıklarımızın yanı sıra bir dahaki sefere bıraktıklarımız da oldu. 

BURANIN ÖTEKİ YÜZÜ 

Ve aslında Bodrum’un güzel yüzünün İstanbul Boğazı mekânlarına öykünen ‘lüks ve kazık’ bildiğimiz yerler değil, tertemiz dünyasından size sükûnet ve huzur sunan öteki yüzü olduğunu yaşayarak öğrendim.
Geri dönüş yolumuzda Söke dahil her yerde gördüğüm ‘Köfteci Yusuf’ markasından çok etkilendim. Ve her gördüğümde o delikanlıya helal olsun dedim. ‘Köfteci Yusuf’ artık tıpkı Kardelen Kestane Şekeri gibi Bursa’mızın hızla büyüyen ve yükselen yıldızı olmuştur.
Bodrum anılarım elbette bundan ibaret olmadı yol öykülerim de var ama Kundakçı Bey hepsini bir seferde paylaşmak için yerimiz dar dediler.