Çare Büyükşehir'de Çare Büyükşehir'de
Özkan YILDIRIM
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fikri Pala ile güncel gelişmeleri değerlendirdiğimiz güzel, kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.
 
Öncelikle Sayın hocam bizleri bu güzel ve renkli ofisinizde konuk ettiğiniz için teşekkürler… Bilindiği üzere son günlerin güncel tartışması yeni kurulacak olan partiler. Bu bağlamda bu partilerin Bursa çapında da kuruluş çalışmalarının devam ettiği yönünde bilgiler geliyor. Bu partilerin kuruluşu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
 
Bu tür parti kurma durumlarında genel prensip olarak  ben parti kuruyorum demek, yani ayrıldığı partide yıllarını vermiş bir insanın parti kuruyorum demesi iki nedenle meydana gelir. Birincisi;  O partide ideallerini gerçekleştirememiştir. İdeallerini gerçekleştirebileceği bir partiye gitmek isteyebilir. İkincisi de, idealler bir tarafa bırakılmıştır, o partiye ters düştüğü için ya da makam, mevki sıkıntısı yaşadığı için yeni bir parti kurup daha iyi hizmet etme düşüncesinde olabilir. Hem Sayın Davutoğlu, hem Sayın Gül, hem  de Sayın Babacan  makam mevki bakımından en üst makamlara gelmiş kişiler, bunun yanında işte cumhurbaşkanı, başbakan, bakan olmuş kişiler madem bu makamlara gelmiş insanlar O zaman tek şey kalıyor ideallerini gerçekleştiremedikleri için ayrılmış olmak.  Ben böyle bir şeyi asla kabul etmiyorum. Eğer o partide yola birlikte çıktığınız kişiler, benim ideal arkadaşlarım ise idealist arkadaşlarımla onlarla uzun yıllar mücadelemize devam ettirmiş isek ideallerini beğenmedik de ayrıldık demek mümkün değildir. Onu bir tarafa bırakalım. İdealleri gerçekleştirirken çok tavizler vermeye başladılar. Evet verdiler zannediyorum verdiler ama bu tavizleri verirken onlarda en yakınındaydılar. Buradan da mazeret çıkartamazlar,  kalıyor  birbiriyle ters düştüğü için ayrılayım ben kendi partimi kurayım, başkan da ben olayım  mücadelemi de kendim vereyim, diyebilirler. Deme hakları var mı?  
Yasal olarak var. 
Ama dava adamlığı açısından böyle bir şeyi kalbimde kabul etmez, mantığımda kabul etmez, ben mücadele veriyorsam, evet bir AK Parti gerçeği var Türkiye'de ve dünyada bir Recep Tayyip Erdoğan gerçeği var bütün dünyanın kabul ettiği ters düşmüş olabilirsiniz, ben ondan daha iyi yapabilirim diyebilirsiniz, ama parti içerisinde mücadelelerin verilmesi lazım kazanacaksan da kaybedeceksen de  parti içerisinde yapman lazım. Teklifleri parti içerisinde vermen lazım,  ama partiyi en ufak bir bölmeye gidebilecek bir davranışın içerisinde olmak kalbimin de, mantığımın da,  aklımın da kabul edeceği bir şey değil bir dava adamına ben bunu yakıştıramıyorum.  Bu kadar değerli insanlar bu kadar idealist insanlar olmalarına rağmen. 
 
Şu anda aslında Savaş halindeyiz rakibimiz de PKK falan da değil, biz PKK'yı bir günde siler atarız ama karşımızda
bir tarafta bize  destek verip  bizimle hareket ettiğini söyleyen Amerika var,  bizim para verip alamadığımız siyahları onlara hibe ediyorlar. Sadece Amerika'da değil Rusya ile kanka olmuşuz  gibi bir hava estiriliyor Rusya Esad'ın yanında  yer alıyor bizim kontrol noktalarımızı bombalayan  adamlara destek veriyor. Görünmeyen yüzü ile aslında bir savaş durumu bu, savaşın %80’i soğuk savaştır ,% 20’si  sıcak savaş.  
Böyle bir ortamda bir de devreye menfaatlerin en üst düzeye ulaştığı zirve yaptığı Doğu Akdeniz meselesi giriyor orası da çok sıcak bir durum.  Ne talihsizlik ki Türkiye'nin en eski Partisi şu andaki Ana Muhalefet partisi lideri sayın Kılıçdaroğlu ne için öyle dediğini ben de anlayamadım herhalde kendisi de anlayamamıştır, çok ilginç “Türkiye dışında herkes orada” diyor. Evet  herkes orada Türkiye'nin üzerine çullanmış durumdalar. Türkiye mücadelesini veriyor böyle bir ortam düşünün her tarafta bir savaş bir tarafta Yunanistan'la Ege gerginliği bir tarafta Doğu Akdeniz bir tarafta Suriye gerginliği bir tarafta Suriye ile Rusya ile yaşanan sıkıntılar bir taraftan İran’ın Esad'a destek veriyor oluşu.  Bir taraftan Amerika ile NATO üyesi olmamıza aynı  çatı altında bulunmamıza rağmen patriotları alamamamız  buna karşın  S-400'leri Rusya'dan aldığımız için bizi sıkıştırmaya çalışmaları, ekonomik yaptırım kararı almaları, böyle bir ortamda hükümeti temsil eden cumhurbaşkanının en yakınındaki adamlar öğretim üyeliğinden gelip başbakanlık  başdanışmanı, milletvekili  başbakan olması sonrasında  diğer devlet büyüğümüzün Sayın Cumhurbaşkanımızın  yasaklı olduğu için önce Başbakan olması sonra cumhurbaşkanı olması sırf nefsimizden gelen bir şeyse bunları ben  onlara yakıştıramıyorum. Bizim de tespit edemediğimiz kamuoyunun bilmediği birtakım şeyler varsa onları açıklamak onlara düşer. Bunları kesinlikle benim tasvip etmem mümkün değil.
 
Bursa'da bu iki partinin de kurulma çabaları ile ilgili girişimler  yapıldığı söyleniyor ve bu partilerle ilgili sizin adınızın geçtiği söyleniyor.  Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
 
Adımın geçmesi Allah razı olsun basından da düşünen arkadaşlardan da. Prensip olarak yerim bellidir ama hiç kimseyle kavgam yoktur.  Dışlamak tabiatım da yoktur, inancımızda da dışlanmışlık yoktur. Tabiatımda olmadığı gibi inancımızda da dışlanmışlık yoktur. Gayrimüslimleri de dışlamıyoruz. Hatta onların gönüllerini almak için sadaka, kurban, zekat gibi gönüllerini almak için onlara verebilirsiniz. İslamiyet sadece bizlere gelmemiş sonuç itibariyle bütün insanlara gelmiş. İşte görüyorsunuz tespihleri bütün inançlarda tespih var inançlara göre değişik modellerde tespihler var.  Dolayısıyla inancımızda hiçbir insanı dışlamak yoktur.  Ben siyasi olarak tutmadığım bir parti ile görüşmemezlik asla yapmam. Diğer partilerden herhangi bir şey olduğunda  akıllarına ilk gelen tanıdık insanları çok olmasına rağmen öncelikle beni ararlar. Ben hiçbir zaman kimseye saygıda kusur etmem,  dostuz aynı memleketin gelişmesi için çaba sarf ediyoruz ama benim inandığım bir tarz vardır.  O tarzda daha iyi hizmet yapabiliriz diye düşünüyorum. Yanılabiliriz de ama burada biliyorsunuz, İslamiyet’te de sosyal yaşantımızda da en büyük sıkıntı sizin belirttiğiniz o “algı meselesi”  o algının aslında inanç sisteminde ki yeri fitnedir. Fitne demek insanlar arasını bozmak demek insanların ilişkilerini birtakım yalanlarla bozmak  demektir. Böyle bir ortamda ben bir şeyleri sosyal medyada  kullanarak elimdeki imkânlarla insanları yanıltarak hele hele yalanlarla insanları yanıltarak algı operasyonu yapabiliyorsanız, bunun vebalini ne  bu dünyada ne de  öteki dünyada verebilirsiniz. Bu yeni parti kuracak olan dostlarımız devlet büyüklerimiz böyle bir niyet içerisindelerse çıksınlar ne için kurduklarını söylesinler. Çıksınlar net, dürüstçe AK Parti'nin ben şu  şu icraatlarına karşıyım desinler. Ama o zaman da uzun yıllarca neden madem oradaydınız diye sorularla  karşı karşıya kalabileceklerini   unutmasınlar.
 
Bu durumun kime hizmet ettiği de çok önemli değil mi sayın hocam?
Böyle bir durumda bizim dürüst olmamız en büyük doğruluktur. Bediüzzaman Hazretleri “Biz doğru İslamiyeti ve İslamiyet'in gerektirdiği doğruları nefsimizle yaşarsak diğer din mensupları fert fert gruplar halinde bu dine girecekler” diyor. Dolayısıyla neye inanıyorsan onun gibi yaşamak zorundasın. Biz bir dava adamı isek tereddüt yok. Kim olursa olsun mertçe tavrımızı, tarzımızı ortaya koyarız, koymalıyız. Demokrasi  halkın ikna olma yöntemidir, yoksa algı yaratma falan böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Dolayısıyla biz doğruluğu kendimize  esas “mesnet” almamız gerekiyor. Bir şey daha var çok büyük şeyler yapacağım deniliyor en büyük şey ne biliyor musunuz?  İşte burada yazıyor; 
 
”Rıza-i İlahi yolunda zerre Yıldız olur” diyor . Dolayısıyla ben çok büyük işler yapacağım deyip de çok büyük hayal kırıklıklarına yol açmayalım az önce bahsettiğimiz hakikaten üzerimize düşen kullandıkları dönemde birlik ve beraberlik ruhu ile muhalefet partilerinin de birlikte olacağı bir dönemde,  iktidar partisini bölüp, değiştirip, yıkılmasında başrol oynamak gerçekten büyük mesuliyet. Bu durumu bilerek ya da bilmeyerek bu işi kim yaparsa yapsın düşmanlarımızın yanında  Türkiye'de  bir siyasi kaos,  Türkiye'nin güçsüzleşmesi demektir. Türkiye'nin güçsüzleşmesi demek kolay bir şey değil, çünkü genç nüfus çok, gece gündüz çalışarak bu gençlere gelecek hazırlamamız lazım. Biz gece gündüz çalışmaktansa birbirimizin topuğuna kurşun sıkarsak, kendi topuğumuza kurşun sıkmış oluruz. O yüzden omuz omuza verip Türkiye'yi kalkındırmamız gerekiyor. Bununla ilgili bir hikaye var . bir aslan anne babasını kaybedince koyun sürüsünde büyümeye başlamış fakat o aslan yavrusu kendini hep koyun zannetmiş, işte koyun gibi derler ya onun gibi, sen aslansın, sen ormanların kralısın,  demelerine rağmen yok ben koyunum diyormuş. Türkiye gibi, sonra bir gün su içerken derede sudaki yansımadan kendini görmüş sonra diğer koyunlara baktığında da kendinin  farklılığını hissetmiş bir kükreyince bütün herkes hizaya  geçmiş ve Aslan olduğunun farkına varmış. Türkiye yıllarca koyun gibiydi, 50’ler de uçak yapacağımız,  tank yapacağız zaman  gerek yok.  Biz sana veririz masraf yapmanıza lüzum yok dediler ne lazımsa bize bedavadan verdiler niçin bizi kontrollerinde tutmak için. Çünkü biz koyun gibiydik, öyle mi tamam öyle mi tamam dedik.  Sonrasında bir iki  hadise yaşadık Kuzey Irak’a girip  karda kışta oradaki terör yuvalarını söküp atacakken bir baktık ki bize bedava silah verenler bedava, tank,  top verenler kusura bakmayın burada bizim gönderdiğimiz malzemeleri kullanamazsınız dediler ya ben bunları burada kullanmayacaksam nerede kullanacağım. Demek ki biz onlardan değiliz koyun değiliz diyerek uyanmaya başladık. Sonra yavaş yavaş hadiseler de işte silah alacağız parasını veriyoruz yok vermiyorlar. Patriotları getirdiler sonra bir müddet sonra geri çektiler mecburen bizde S-400'leri getirdik, onlarda baktılar bunlar aslan olduklarını hatırlıyorlar, bize  kafa tutmaya başladılar diye düşününce muhalefeti ile birlikte  dıştan çökertemedikleri için eski medeniyetlerimizi  de dıştan yıkamadıklarından   içten  çökertmeye kalkıştılar. Eğer 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, her şey çok daha kötü olacaktı o da gerçekleşmeyince şimdi partiyi bölmeye çalışıyorlar. Bence bu millet buna prim  vermez. Bu millet aslan olduğunu hatırladı ayağa kalktı etrafına baktı koyun değiliz dedi.  İşte burada asla pes  etmeyerek geleceğe yürüyecektir diye inanıyorum. Geçmişten günümüze Türk Devletleri Göktürk’lerden, Büyük Hun Devleti'ne  Gaznelilerden Selçuklulara,  Osmanlılara kadar  hiç  dış  müdahalelerle çökmemiştir. Her zaman içten çökertmeye çalışmışlardır şimdi bile Rusya ile Amerika bir olsa bizi savaşla yıkamazlar çünkü Türk’ü , Kürt’ü, Çerkez’i, Laz’ı, Boşnak’ı hepsi el ele vererek onları savuşturacağımızı  bildiklerinden bizi içten düşürmeye içten yok etmeye çalışıyorlar. Buna fırsat vermememiz lazım. Bu devlet büyüklerimizin de buna fırsat verebilecek olanaklara fırsat vermemeleri gerektiğine inanıyorum. Türk milleti bütün dünya üzerinde koruyucu bir melektir. Çünkü Cenab-ı Hak görevlendirmiştir.  Nerede mazlum  varsa Türk milleti yetişir. Nerede mazlum varsa Türk milleti onlara yeter. Ülkeyi birbirine düşürme zayıf düşürmeye  kimsenin hakkı yoktur. Bilsem ki dünyaya Lider atayacaklar beni, dünyanın lideri ben olacağım ama Türkiye güçsüzleşecekse alemi İslam zarar gelecekse hiç önemli değil ben burada otururum, 3 gençle konuşurum benim için çok daha önemlidir. Çünkü bütün bunlar Cenab-ı hakkın inisiyatifindedir. Biz yanlış yaparsak bizim cezamızı Cenab-ı Hak zalimin eliyle verir. 1960'lı 70'li 80'li yıllardaki yapılan hatalara tekrardan düşülmemeli. 
Son olarak basın mensuplarına  söylemek istiyorum;  Basın mensupları modern toplumların “Can Suyu” gibidir, doğrudan haber vermek millet için çok önemlidir. Basın mensubu olarak sizden de rica ediyorum her zaman doğrunun yanında yer alın, Cenab-ı Hak sizlere de yardım eder, herkese yardım eder. Doğruları söylemekten kaçınmayın.  Hatta menfaatlerinizin karşısında bile olsa. Son olarak bu değerli devlet adamları  her üçünün de Parti içerisinde sevilen insanlar da olsalar bu millet sevdiklerini bile paketler bir tarafa koyar. Mücadele edeceklerse Ak Parti içerisinde mücadele etsinler , belki o zaman biz de görürüz onların haklı olduğunu biz de onlara güç veririz. Ama öyle ama böyle, bölüp de bir yerde olurlarsa ben şahsen hiç kimseyle bu konuda birlikte olmam, olamam...