Unuttuğumuz geleneklerimiz

Örfüne ve  kültürüne sahip çıkmayan bir toplum yozlaşma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Atalarımızdan öğrendiğimiz, gördüğümüz çoğu adetler silinmeye yüz tuttu.Tozlu raflarda duran kitap misali geleneklerimiz rafa kaldırıldı. 

Haber Giriş Tarihi: 16.07.2023 12:15
Haber Güncellenme Tarihi: 16.07.2023 12:15
Haberyazilimi.com

GÖKÇE ÇALIŞCİ

Tarihimizin kökleri modern çağa direnmeye devam ediyor. Ne yazık ki  yardımseverlik, dayanışma, ihtiyacı olanlara el uzatma, kibarlık gibi erdemler barındıran çoğu geleneğimizi kaybettik. Bugün eskinin nezaketini ve bizi biz yapan eski adetlerimizi hatırlama günü. Gelin hep birlikte tarihimize bir göz atalım...

ZİMEM DEFTERİ

Çok uzak değil bundan 10 yıl öncesine kadar, Ramazan günlerinde zenginler bakkal, manav gibi dükkânlara giderek veresiyelerin yazılı olduğu zimem defterinden borçlu olanların borcunu silerlerdi.  Defterden rastgele bir sayfa koparılır ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin” diye hayır işlerlerdi. 

MUMDA YATAN ZARAFET

Eskiler mumu veya lambayı yakmak, söndürmek gibi cümleler kurmazdı.  Bu tabirlerin düşünülürdü bunun yerine lambayı uyandırmak ya da mumu dinlendirmek gibi ifadeler kullanılırdı. 

TANRI MİSAFİRİ

‘Tanrı misafiri’ kavramı günümüzde istenmeyen misafire evrildi. Eskiden karnı aç olanlar kapıdan geri çevrilmezdi.  Özellikle Ramazan ayında maddi durumu iyi olanların iftar vakti evlerinin kapısını açık bıraktığı ve açların çekinmeden girip sofraya oturdukları bilinir.

KAPI TOKMAĞI

Osmanlı’da kapılarda iki adet tokmak vardı. Erkek misafirler kalın, kadınlar ise ince ses çıkaran tokmağı kullanırlardı. Böylelikle ev halkı da kapıdaki misafir hakkında bilgi sahibi olur, ve ona göre kapıyı açardı. 

BALKONA BIRAKILAN ÇİÇEKLER

Eskiden evlerde hasta varsa balkonlara sarı lale bırakılırdı. Geçenler evde hasta olduğunu bildiği için ona göre hareket eder. Sokağın gürültüsü bir çiçek sayesinde susardı. Şimdi kim öle kim kala kimin umurunda!

EN GÜZEL HEDİYEM SENSİN

Şimdi ne kadar ayıcık, çikolata alsak bile eski zamanlarda verilen hediyenin yerini ve anlamını dolduramaz.  Erkekler kadınlara ayna alırdı.  Çünkü ayna hediye etmek, kibar bir şekilde “Sana senden daha güzel verilebilecek bir hediye yok” demekti.

TANELERDE YATAN MESAJ

Önceden eve misafir geldiğinde  ikram edilen kahvenin yanına bir barda su konulurdu. Misafir eğer aç ise suyu, tok ise kahveyi içerdi. Ev sahibi böylece misafirin aç olup olmadığını hemen anlar ve sofra kurardı.

GİDENİ UĞURLAMAK

Bu gelenek bazı yerlerde hale devam ediyor. Su kültürümüzde bereket olarak kabul edilir. Giden kişinin arkasından su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür 

Halen yapılan bir diğer hareket ise su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş. Bir yere girerken sol ayakla girilmezmiş. Çünkü sol ayağın uğursuzluk getirdiğine inanılırmış. Bu yüzden ilk adım sağ adımla yapılırmış.

Diğer gelenekler ise şöyle;

Nazarı çıkarmak için kurşun dökme Ölünün kırkının çıkması (tv açılmaz, düğün vs. törenler ertelenir imkan yoksa çalgısız çengisiz yapılırdı) Yeni doğmuş bebek kimseye gösterilmezdi  Yeni eve girerken tuz,şeker ve Kur’an-ı Kerim koymak. Ters dönen terliğin uğursuzluk getirdiğine inanılırdı. Gece banyo yapılmaz. Çocuklar akşam ezanından sonra dışarı sarılmazdı.