Ramazan ve dayanışma

Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır.

Haber Giriş Tarihi: 23.03.2023 13:03
Haber Güncellenme Tarihi: 23.03.2023 13:03
Haberyazilimi.com
TUT BENİ EY ORUÇ

Sibel BUDAK (DİB-Kur’an Kursu Öğreticisi)

Orucun ıstılâhi manası, Fecri sadıktan itibaren güneşin grubuna kadar, yemekten içmekten ve cinsi mukarenetten nefsini men etmektir. Oruç ibadeti islam’dan önce de bilinen farklı da olsa uygulanan bir ibadettir. Ramazan orucu hicretin 2.yılının başında Bakara suresi 183.ayetle farz kılınmıştır. Ayette “Ey iman edenler Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” (Bakara, 183) buyurulmaktadır.

Oruç ibadeti İslam’ın 5 şartından biridir. Tıpkı diğer ibadetler gibi oruç ibadetinin de türlü hikmetleri vardır. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala’nın defalarca vurguladığı sabır, gerek ayeti kerimelerde gerekse hadis-i şeriflerde imanla ilişkilendirilmiştir. Oruç ise bu önemli hasletin yani sabrın kazanılmasında yakından ilişkilidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Oruç sabrın yarısıdır” (Tirmizi, Deavat, 86) buyurmuştur. Oruç adeta bir sabır okulu ve irade terbiyesidir. Sabır müminin ruhunu temizleyen, iradesini terbiye eden, nefsine hakimiyet kazandıran bir iç cehdidir. İnsan, iradesine sahip ve nefsine hâkim olma faziletini sabır ile elde eder. Oruç, sabır elde etmenin en güzel idmanıdır. Ayrıca mümin oruçluyken uzak kaldığı maddi gıdalar yerine manevi gıdalar alır. Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur, ” Oruç bir kalkandır. Oruçlu saygısızlık yapmasın, kötü söz konuşmasın. Eğer biri kendisine dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa iki defa ben oruçluyum desin” (B.1894 Buhari, Savm, 2) buyurmaktadır.

Orucu gerçek mahiyetiyle idrak edecek olursak bu ibadet sadece açlık ve susuzluktan ibaret değildir. Kâmil bir oruç, yalan iftira ve kötü sözden vs. uzak durarak dil ve kendisine haram olana bakmayarak göz ile; haksızlıktan, haramdan, zulümden uzak durarak el ve ayak ile; gıybete kulağına tıkayıp kulak ile tutulan bir oruçtur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s’in) “Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasipleri sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki, kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır. (İbn-i Mace, Sıyam,21) Hadis-i Şeriflerinden de anlaşılacağı üzere oruç ibadetinin şekil şartlarının ötesinde bir takım deruni özellikleri de vardır. Oruç hakkındaki bir ayeti kerimde geçen “Umulur ki şükredersiniz” ifadesi de hem oruç için bu ümmete tanınan birtakım ruhsatlar için, hem de saatlerce el çekilen nimetlerin kadrini anlayıp nimetin sahibi Allah Teâlâ’ya şükür görevinin yerine getirilmesine de işaret edilmektedir. Velhasıl kâmil manada tutulan bir oruç, sabrı, şükrü, öğreten, iradeyi kuvvetlendiren, insanı bütün kötülük, çirkinlik ve günahlardan uzak tutabilen, ruhu ve kalbi arındıran, ahlâkı yücelten, imanı kuvvetlendiren bir ibadettir. Mümin oruç tuttuğunda oruç da onu tutar; bütün kötülük, çirkinlik ve günahlardan... Oruç gibi deruni bir ibadeti anlatmaya daha çok kelama ihtiyaç olmakla birlikte şimdilik bu kadarıyla iktifa edelim vesselam...  

SIDDIK-İ EKBER (Sahabe Hatıraları Kitabından)

Güneşin yaktığı ama aydınlatmadığı, Muhammedül Emin’e göklerden haberlerin gelmeye başladığı, kimsenin ona inanmadığı, onun sadık bir dosta her şeyden çok ihtiyacının olduğu zamanlardı... Hal böyleyken herkes onu yalanlarken biri tereddüt etmeden ona inandı iman etti. Şeksiz şüphesiz bir kabullenişti onun ki; katıksız saf bir imanın eseriydi. Nebi s.a.s bir gecede Mescid-i aksa’ya gidince; kim ne derse desin “O söylüyorsa doğrudur” diyordu. Gösterdiği bu sadakat ile onun nâmı Ebubekir es-sıddık olarak bilindi. Nebi’nin belini büken yükü onun da yükü, derdi onun da derdi idi. Aynı yolda yoldaş aynı halde haldeş idiler. Öyle ki Allah’ın kendisine dost edindiği Resulü,  ”Ümmetimden dost edinecek olsam Hz Ebubekir‘i edinirim” (Buhari,Fedail,2; Müslim,Mesacid,23) diyordu. Zalim efendilerinin türlü cefaları altında inleyen nice müslüman, onun sayesinde özgürlüklerine kavuştu. Bir defasında servetinin tamamını Allah ve Resulünün yolunda infak ederek Rasulullah’ın: ailene ne bıraktın? Sorusuna, “Allah ve Resulünü” cevabını vermiş ve bu cevabıyla da Hz. Ömer’i geride bırakmıştı. (Ebu Davud,Zekat,4)

Sadece cömertlik mi? Sadakat, samimiyet, fedakarlık, tevazu, takva....Her bir güzel vasıf onun şahsında kendine bir yer bulmuştu.

Hicrette yola revan olduklarında bütün gece Peygamber (s.a.s) ile yürüyen o idi. Korku içerisinde “Ya Rasulallah! Yakalandık” dediğinde Peygamberin (s.a.s): “Üzülme Allah bizimle” diyerek cesaret verdiği o idi. (Buhari,Lukata,12; Müslim,Zühd,75). Hicrette, Bedir’de Uhud’da, Hendek’te, her anında Peygamberin (s.a.s) vefalı dostu o idi.  Nebi (s.a.s), son zamanlarını yaşarken kendisinin yerine ashabına namaz kıldırması için onun adını vermiş, mihrabını ona emanet etmişti.

Hz.  Peygamberin (s.a.s) makamını emanet almak onun yerine geçip namaz kıldırmak... Bu son vazife ancak hayatının her anında Peygamberin (s.a.s) yakınında olan can dostuna Ebubekir es-Sıddık’a nasip olabilirdi...  

ÇÖLDE GÜL BAHÇESİ (Kitap Alıntı)

Hayatımızın, çocukluğumuzun belli bir döneminde gerçeküstü fotoğraflarla ilerlemesi ne hoş şey. Orada yer bulabilmek ne büyük bahtiyarlık. Ama aslolan gerçek hayatın içinde çağıldayan türkülere kulak kabartabilmek. Hayatımıza onlarca öğretmen girdi. Gelip geçtiler dünyamızdan. Her birinin farklı bir izi, farklı bir sesi, nefesi vardı. Her biri kendi dilinde söyledi türküsünü. Bu kitapta işte o türkülerin kendine has sızısına şahit olacak, zaman zaman gülümseyecek zaman zaman hüzünleneceksiniz.  

YUNUS EMRE DİVAN

Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana

Deryâ benüm katremdür zerreler ‘ummân bana

Benim ol aşk bahrisi, denizler hayran bana,

Derya benim katremdir, zerreler umman bana.