
ÖZKAN YILDIRIM/ ÖZEL RÖPORTAJ
Oğuz Hocam, Öncelikle bizlere ekibimizi uzun bir aradan sonra tekrardan ağırlamış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Gelen sorulardan birkaç soruyla başlamak istiyorum. Değerli okuyucumuz Sevil Hanım ,’Oğuz hocam hep doktor olmak mı istedi, hayatın da başka bir hedefi olmuş mu’ diye soruyor?
Hocam şimdi de gelelim isterseniz viral olduğunuz o ameliyata, bir gün öncesinden de bir zehirlenme vakası yaşamışsınız sanırım?
Ameliyatın 2 gün öncesinde ishale bağlı bir sıvı kaybım oldu. Çarşamba günü buna bağlı bir tansiyon düşüklüğü yaşadım hemen burada bir serum taktım kendime geldim. O gün iyiydim. O günün akşamı evde kendime bir serum daha taktım ertesi gün ameliyat vardı. Genç bir kızın tükürük bezi tümörü ameliyatı. Türkiye'de en çok bu ameliyatı ben yapıyorum diyebilirim ve normal standart bir tümör değildi, zor bir vakaydı. Sabah kendimi iyi hissettim hissetmesem zaten başlamazdım. Başladıktan bir süre sonra terlemeye başladım, tansiyonumun düştüğünü anladım. Ameliyatı bırakmak istemedim. Çağırabilirdim arkadaşlarımı gelin devam edin diyebilirdim ama o kızın sorumluluğunu üzerime aldığımdan bırakmak istemedim. O anda aklıma bir serum takalım dedim ayağımdan serum taktılar ayağımı basamağın üzerine koydum,o şekilde ameliyatı bitirdim, anı olsun diye arkadaşlarla fotoğraf çektirdik. Sizlerde biliyorsunuz pandemide yorulduk, lütfen sizde maskeye mesafeye dikkat edin mesajı vermek için onu o şekilde kullandık. Ama ummadığım kadar ilgi gördü haberlere konu oldu. Ülke basınından geçti, o zaman da telefonla çok arandım televizyonda birçok programda canlı yayınlara katıldım yaşananları anlatmaya çalıştım.
Hocam yine değerli bir okuyucumuz Sevtap Hanım ‘Hocamızın bir çalışma günü ve tatil günü nasıl geçer neler yapar’ diye soruyor?
Normal üniversitede haftada 5 gün mesaimiz var. Yazın genellikle cumartesi pazar çalışmıyorum. Onun dışında muayenehanem var. Buradan çıktıktan sonra pazartesi-çarşamba -cuma oraya gidiyorum. Salı-perşembe de mesaiden sonra ameliyatları mı yapıyorum. Cumartesi-pazar hep bahçedeyim. Bu sene gidemedim ama Erdek'de de bir yazlığımız var. Her zaman günümüz erken başlar sabah en geç 7’de ayaktayımdır. Kahvaltı pek etmiyorum bir kahve ile geçiştiriyorum .Ama günün planlamasını yaparak genellikle polikliniğe ilk gelenlerden biri ben olurum. Günü planlarım ondan sonra ne varsa artık işe girişiriz.
Hayata tekrar gelmiş olsam yine doktor olurdum, kesinlikle hiç düşünmeden bunu söyleyebilirim. Ama doktor olmayı tavsiye eder miyim? Bu gerçekten zor. Kendi çocuğuma doktor ol diyemiyorum. Bu çok özverili bir meslek inanılmaz özveri biz buraya gelebilmek için harcadığımız en önemli şey gençliğimiz. Arkadaşlarımız sinemaya giderdi,tiyatroya giderdi ,deniz kenarına çay içmeye giderdi ,eğlenmeye giderdi, ben sabahlara kadar ders çalışırdım. 40 yaşına kadar hemen hemen bu böyle devam etti. Üniversiteyi bitiyorsunuz sonra tıpta uzmanlık sınavı geliyor. Amerika hakimliğinden sonra dünyadaki en zor 2. sınav TUS sınavı. Ona hazırlanıyorsunuz bitmiyor ardından uzmanlık zorlu bir süreç 5-6 yıl o uzmanlık sürecinden sonra görüyorsunuz, hastanelerde performansla insanlar çalışıyor bıkıyor mesleki yorgunluk çoğu istifa ediyor muayenehane açmaya çalışıyor. Tamam bazılarımız biraz para kazanıyor belki ama herkesin başına gelmiyor. Çok özveriyle kaybettiğimiz şeyler var yaşayamadığımız şeyler var ama ben çok onurlu ve güzel bir meslek olduğunu düşünüyorum. Her meslek onurludur dışarıda yolları süpüren insanın bile benden bir farkı yok orayı o işi yapmasa ben pislik içinde kalacağım. Herkesin mesleği gerçekten çok onurludur. Bizimki de öyle, ama zor bir süreç zor bir aşama ben yine doktor olurdum yine aynı yollardan geçsem de olurdum.
Sizde bahsettiniz hocam çok büyük emek, doktor oluyorsunuz halka insanımıza yardımcı oluyorsunuz ama sonrasında da geliyorsunuz kaba muamelelere maruz kalıyorsunuz?
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDET SONA ERMELİ
Sağlıkta şiddetin temel nedenlerinden bir tanesi de bu, cehalet ile uğraşmak gerçekten zor. Maalesef hekim-hasta ilişkisinde değil, insanlar birbirlerine kendilerini ifade ederken kullandıkları kelimeler kullandıkları vurgu, tonları dahi ikili ilişkileri bozuk bir aşamaya getirebiliyor. Siz aslında iyi niyetle bir şeyler söylerken seçtiğiniz kelimeler bir de vurguluyorsa bir anda ortalık gerilebiliyor. Bir çok hasta bakan bir hekim düşünün bir taraftan herkese cevap verirken diğer tarafta da bir sürü cevap bekleyen sorularına cevap arayan insanlar hastalar var. Doktorun hepsine o yoğunlukta cevap vermesi mümkün değil bu anlamda sağlık çalışanlarına doktorlarımıza halkımızdan ben anlayışlı davranmalarını beklediğimi söylemek istiyorum. Bizim buradaki asistanlara başladıkları gün önce burada bir konuşma yapıyorum. Bu yaptığım konuşmada temel olarak en önemli şeylerden bir tanesi hiçbir zaman hastalarla senli konuşmayın ,mutlaka siz diye hitap edin emir kipi bizde yasaktır. Otur, kalk, yat diyemezsiniz diyorum oturun, kalkın, yatın ,gelin, gidin emir kipi her zaman ortamı gerer, kim olursa olsun. Bu şekilde davranmalarını onlara söylüyorum. Önce biz onlara o şekilde davrandığımızda zaten hastalarda aynı şekilde davranacaklardır.
Sadece Bursa'da değil hiçbir yerde yeterli değil, bir sürü aksaklıklar var, bir sürü aksaklık olmasına yol açan pozisyonlar var. Eskiden hastalar önce sağlık ocağına gider orada basit şeyler çözülürdü. O basit şeyleri aşan durumlarda ikinci basamak sağlık servisi olan devlet hastaneleri, devreye girerdi. İkinci basamakta çözülemeyen işlerde 3. basamak devreye girerdi yani üniversite hastaneleri. Şu anda ilk basamakta olması gereken vakalar üniversite hastanelerine geldiğinden buralar da bir yığılma oluyor. Bu sefer problemli gerçekten sıkıntısı olan hastaların buralara ulaşma imkanı zorlaşıyor. Bir insan kanser öbür tarafta basit kulak ağrısı olan bir hasta ya da bademcik iltihabı olan hasta bademcik iltihabı olan hastanın burada ne işi var. Gider sağlık ocağında onu halledebilir bize daha zor dışarıda yapılamayan durumlara hizmet vermemiz lazım. Bu durum yoğunluğumuzu arttırdığı için çok sıkışıyoruz. Mesela Şehir hastaneleri çok güzel bir bina ama şu anda hastalar 2 ay randevu alamıyorlar. Hastalara yeterli vakit ayrılamadığından orada işler maalesef çok hızlı olmuyor. Yetişmiş eleman lazım yetişmiş elemanlar yok. Son zamanlarda devlet de istifalar çok arttı. Hatta bunlarla ilgili muhtemelen gene sosyal medyada gidenler ve kalanlar diye bir fotoğraf vardı o fotoğraflardan bir tanesinde benim fotoğrafımı kullanmışlar. Afganlar geliyor kalanlar benim o serumlu fotoğrafımı koymuşlar. Fenomenler paylaşmış. Bu değerli beyinlerin iyi bir çalışma ortamı sağlayarak ülkemizde kalması lazım, hem de kamuda kalması lazım. Kamuda hastanede hekim tutamazsınız onun yerine ne koyacaksınız. Bu konuyla ilgili mutlaka gerekli iyileştirmelerin yapılması gerekmektedir.
Hocam sizin gerçekten hobileriniz de çok fazlasıyla var. Motosiklet sevdanız çok enteresan fotoğraflarınızı da gördüm Sarp Sınır kapısına kadar motosikletle gitmişsiniz zamanında galiba?
MOTOSİKLETLE KARADENİZ ÇEVRESİNDE TUR ATMIŞTIK
Benim motosiklet tutkum çok uzun yıllardır var. Hatta benim o zamanlar değişik segmentlerde 4 tane motosikletim vardı. Bilhassa uzun yolu çok severim. Bursa'dan çıkıp bir günde Ordu'ya, 2. gün Tiflis yaptığımız oldu. Oradan Kırım üzerinden Krasnodar-Ukrayna şu anki savaş olan sıkıntılı bölgeler sonra Odessa-Romanya Bulgaristan bütün Karadeniz'in etrafında motorla tur atmıştık. Yine Kızılırmak'ın doğduğu Kızıldağ’dan oradan su içmiş ve oradan bu tarafa doğru yine eski tarihi köprülerin vesaire tarihi eserlerin çekimlerini yapıp Ankara'ya karayollarına bir arkadaşa da göndermiştik.
EŞİM HEP YANIMDAYDI
Ama tabi yaşım gereği artık zorlandım ,şu anda sadece bir scooterım var pazara vesaire Scooter ile gidiyorum ama dediğim gibi motosikletle uzun yolculuğu çok seven bir kişi olarak Türkiye'de neredeyse hiç gitmediğimiz yer kalmadı. Çok keyif aldık eşimle beraber çok güzel yerler dolaştık. Yine motosikletle Kapadokya'ya gittik, Ege'ye, Karadeniz'e, çadır kamplarına birçok yere birlikte eşimle beraber gittik. Tabii bunun yanı sıra sizlerin de bildiği üzere diğer bir hobim ise toprak. Bahçem var oldukça geniş olabildiğince orada her şeyi yetiştirmeye çalışıyorum. Kendinize yetecek kadar bazen abartıyorum o zaman da hanım kızıyor. 2,5 dönüm kadar arazim var bir dönümünde meyve yarım döneminde de sebze yetiştiriyorum diğer bölümlerinde de tabii yeşil alan çim alanlarımız var.
Bahçemde yardımcı olarak eleman alıyorum. Her zaman Ziraat Fakültesinde öğrenci getiriyorum. Normalin üzerinde harçlık vererek öğrencileri çalıştırıyorum. Onlar da çok memnun oluyorlar, bilgi paylaşım da yapıyoruz. Hepsi benden çok şey öğrendiklerini söylüyorlar. Ziraatle ilgili işleri bilimsel olarak yaptığım için onlar da bayağı katkı sağlıyor. Ziraat Mühendisleri sosyal medyasında da moderatör olarak görev yapıyorum oradan gelen sorulara cevap vermeye hastalık ve zararlılarla ilgili neler yapmamız gerektiği ile ilgili videolar paylaşıyoruz.
Hocam sizin kulak burun boğaz bölümünün salonlarında da gördük 90'lı yıllardan günümüze her sene periyodik olarak çekilmiş olan ana bilim dalı fotoğraflarınız mevcut ,gerçekten zamanında çok iyi düşünülmüş bir çalışma.
1993’DE FOTOĞRAF ÇEKİMLERİNE BAŞLADIK
Şöyle anlatayım sizlere, çok enteresandır 1993 yılında tam ben uzman olacağım zamanlar. Üniversitenin, fakültenin kurucularından rahmetli Metin Arat , Ana bilim Dalı Başkanı bizim kurucu hocamızdı, ağabeyimizdi, babamızdı bu oda da onun odasıydı. O zamanlar ben Metin Hocama gittim “ hocam, belli aralıklarla klinik fotoğraflarını çekelim kliniğimizin hafızası olsun” dedim. O da iyi olur dedi, böylece bu fotoğrafların çekimine başladık,fikir benden çıkmış oldu. En kıdemliler en önde ve ortada sonrasında kıdeme göre yanlara ,arkalara doğru geçiliyor. Kıdemsizler arkadalar, kıdem aldıkça ön yanlara geliyorlar sonra daha da kıdem aldıkça ön ortaya gelip oradan da şutlanıyorlar,demek ki topun ağzında olan benim. Ama gerçekten de kulak burun boğaz ana bilim dalının bu şekilde hafızası olması fotoğraflarla 90'lı yıllardan günümüze dek gelmiş olması çok hoş gelenlerin de görev alanlarında gerçekten dikkatini çekmekte. Oturuş pozisyonları kıdemler hiçbir zaman değişmemiştir, bugüne kadar aynı uygulama aynı şekilde gelmiştir. Herkese son olarak Bursa Uludağ Üniversitesinden 85 milyon Türk insanına, sevgilerimi, saygılarımı, göndermek istiyorum esenlikler diliyorum.
5 PARMAKTA 10 MARİFET Oğuz Hocam bizleri ,ekibimizi tekrardan uzun bir süre sonra konuk ettiğiniz için yeniden teşekkür etmek istiyorum. İnşallah gelecek süreçte yıllarda tekrardan görüşmek üzere diyorum ve bu arada başarılı çalışmalarınızın devamını ayrıca dilemek istiyorum. İnsanı rahat hissettiren kişiliğinizle, 5 parmağınız da 10 marifet olan hayatınızın daha da bir güzel renkli bir şekilde devam etmesini canı gönülden dilediğimizi de ayrıca belirtmek istiyorum.