
Sevinç ÇELEBİ
Öncelikle merak edenler ve bilgisi olmayanlar için soralım. Nazan BOZAN kimdir?
Aslen Bursalıyım. Gemlikli bir babanın, Bursalı bir annenin, maliyeci bir ailenin çocuğuyum. Kolej mezunuyum. Belirli bir süre ‘ev hayatı’ yaşadıktan sonra iş hayatına atılmaya karar verdim. Ve aslında o dönem kızımın okul aile birliği başkanlıklarıyla başlayan yolun, bugün hayatımın bir parçası olacağını hiç düşünmemiştim.
Şöyle ki; o dönemde ciddi ihtiyaç sahibi olan insanların, öğrencilerin var olduğunu öğrendim. Çok ilginç ve de üzücü bir fark edişti bu… Ezelden beri insanlara yardım etmeyi seviyorum. Ancak bu bambaşka, tarifi olmayan bir duyguydu… Sanki daha öncesinde bir fanusta yaşamıştık. Ve fark ettim… Herkes, herkesi, kendi çevresindeki ve de kendi yakınındaki insanlar nasılsa öyle zannedermiş meğer.
Öyle çok ihtiyacı olan öğrenciler vardı ki içim ürperdi. Ve okul aile birliği başkanlığıyla başlayan yolculuk bir çok şeye çok farklı bakmama ve de düşünmeme sebep oldu.
Başkanlık yolculuğunuzda en büyük desteğiniz kimdi?
Ne yalan söyleyeyim, birçok insan gibi bende ‘eşim’di ve ya ailemdi demek isterdim. Ancak gerçekler hiç de öyle değil. Aksine… Eşimle ortak olan işimiz, eşimin yaptığı bir hata yüzünden zora girdi ve de akabinde iflasla tanıştık. Bu iflas bizim hem evliliğimizi bitirdi hem de şirketimizi. Haliyle bir kız çocuğuyla beraber hayatta tek başıma kaldım.
O yıllarda ‘dünya’ kadar borcu ödemekle uğraşırken anlatılması çok zor günler geçirdim. Şükürler olsun ki en nihayetinde işin içinde başarıyla çıkabildim. Herşey yavaş yavaş eski haline dönünce de eski eşim bize, yani kızım ve bana geri dönmeye çalıştı, ancak o sayfa artık ömürlük kapanmıştı.
HERKES AYNI ŞANSTA DEĞİL
Yaşadığım tüm zorluklardan sonra dönüp geriye baktığımda, bazı insanların aynı şansta olmadığını gördüm. Belki de bu yüzden o gün itibariyle, özellikle de kadınlar ve çocuklar ilgi odağım oldu. Ve sürekli onlar için ne yapabilirim, nasıl yardımcı olabilirimle uğraştım. Lions’lara girme sebebim de buydu. Aslında Lions yolculuğuna ve de lionistik yaşamıma İstanbul’da başladım. Suadiye Lions Grup üyesiydim. Çok başarılı bir dönem geçirdikten sonra Bursa’ya geldim ve İpek Lions grubuyla çalışmaya başladım. Hala da çok keyif alarak çalışıyorum. Özetle; Lions’larla olmaktan çok mutluyum.
Bilgisi olmayanlar için soralım. Lions nedir?
Lions, toplumun gelişmesine katkıda bulunmak ve sosyal yaşama destek vermek amacını taşıyan, karşılıksız hizmet etmeyi bir yaşam ve davranış biçimi olarak benimseyen insanların duygu ve düşünce çizgisidir. Bizde genel anlamda gönüllü hizmetler vererek, insanlığın ihtiyaçları için tüm insanlar arasında bir anlayış ruhu yaratma ve geliştirme amacıyla çalışmalar yapıyoruz. Karşılıksız gönüllü hizmetler sunarak insani değerleri yüceltmeyi kendimize misyon edinmiş bulunuyoruz.
Lions kelimesi ne anlama geliyor?
LIONS İngilizce Liberty (Özgürlük), Intelligence (Anlayış), Our Nation’s Safety (Ulusumuzun Güvenliği) sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor. Lions kelimesi bu şekilde Özgürlük, Anlayış ve Ulusun Güvenliği gibi hür ve demokratik bir dünya için olmazsa olmaz kavramların hayata geçirilmesini sembolize ediyor.
Bir Lions Kulübü’ne nasıl üye olunuyor?
Lions Kulübü’ne üye olabilmek için, bir yıl üyeliğini doldurmuş ve üyelik gereklerini yerine getirmiş bir Lion tarafından önerilmiş olmanız gerekiyor. Kulüp, adayı araştırıyor. Araştırma sonucu olumlu olursa, Kulüp Yönetim Kurulu’nun onayı ve daveti ile kişi aday üye oluyor. En az üç ay kulüp çalışmalarına ve toplantılarına aday olarak katıldıktan, gerekli eğitimleri de aldıktan sonra giriş töreni ile üyeliğe kabul ediliyor. T.C. Dernekler Yasası’nın gereklerine uygun, 18 yaşını bitirmiş her Lion, üye olabiliyor.
Ve tüm bu bilgilere sahip olduktan sonra, biraz da başkanı olduğunuz İpek Lions’tan bahsedelim…
İpek Lions 1991 yılında 24 üyeyle kurulmuş bir kulüp ve de Bursa’nın en eski kulüplerinden bir tanesi olma özelliğini taşıyor. Şu an her ne kadar biraz daha küçük bir kadroyla çalışıyoruz olsak da, kendi adıma çok güzel ve çok başarılı işler yaptığımızı düşünüyorum.
Örneğin; Bu sene özellikle bitirmemiz gereken bir Alzheimer Konuk Evi projemiz vardı. Yapımına 2015 yılında Dikencik Ailesi’nin bağışıyla başlanan bir projeydi ve de 2018 yılında Nilüfer Belediyesi’ne teslim etmemiz gerekiyordu. Edemedik…
SADECE ADLARI ‘HUZUR’
Bildiğim kadarıyla Alzheimer Konuk Evi’nin tamamlanması için bazı etkinlikler düzenlediniz…
Evet. Alzheimer Konuk Evi’nin tamamlanması için maddi gelir elde etmek adına, kısa süre önce dünyaca ünlü tenor Ersin Faikzade’yi Bursa’ya konser vermesi için davet ettik. Çok da keyifli bir konserdi, ancak yeterli olmadı. Hala yapmamız gereken şeyler var. Bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor.
Sonra, ihtiyacı olan, gidip hiç göz taraması yaptıramayan 25 öğrencimizi aldık ve bir göz vakfına, göz taramasına götürdük. Ve buna benzer daha nice keyif verici işler. Bu yüzden de çok mutluyum gerçekten.
İleriye dönük ne tür projeleriniz var?
Öncelikli hedefim Alzheimer Konuk Evi’ni tamamlayabilmek ve de teslim etmek. Bu aslında bütün Lions’luların ortak hedefi ancak benim önceliğim! Çünkü işin içine girdikten sonra, gerçekten bunun ne kadar çok önemli olduğunu ve de bir an önce tamamlanması gerektiğini çok daha iyi anladım.
Ancak bununla işim bitmedi. Çünkü gelecek dönem 2019 – 2020 yılları için de kulübümde başkan yine ben seçildim. Ve bu da demek oluyor ki projelere devam.
Dolayısıyla başkanlık dönemimdeki hedeflerimin arasında çok güzel bir defile hedefim var. Ancak bu defileyi Bursa’da değil, İstanbul’da yapmak istiyorum. Devlet sanatçısı olan ve Osmanlı başlıkları yapan bir arkadaşım var. Çok da güzel ve ilginç şeyler çıkarıyor.
Amacım, İstanbullu kulüplerin de katılımıyla bir 500 kişilik defile düzenleyebilmek. Ve bu yeni dönemde gerçekleştirmek istediğim ilk işim. İnşallah bunu başardığımda oradan elde edilecek gelirlerle hastanenin son kalan kısımları tamamlanacak.
TÜRKİYE’DE SORUNLAR BİTMİYOR
Biliyorsunuz ki Türkiye’de sorunlar bir türlü bitmiyor. Ve bende sorunların üstüne üstüne gitmeye bayılıyorum ve de her şeyden önce kadınlarla ve de çocuklarla ilgilenmeyi çok seviyorum. Uzun zamandır huzur evleriyle çalışıyorum. Ve huzur evlerine gitmeden önce de oradaki yaşamın gerçekten ‘huzurlu’ olduğunu düşünüyordum… Ancak gördüm ki, bu evler huzurdan yoksun ve ne yazık ki sadece adı ‘huzur’ dan ibaret olan evlermiş. Daha üzücü olan da sanırım toplumca duyarsızlaşmışız bu konuda. Çünkü insanların sorunları, yemekle, içmekle ya da bir yerde kalmakla bitmiyor.
Bu yüzden de herkesin hayatında bir kez dahi olsa huzur evlerine gitmesi ve de oradaki insanlarla bir arada azıcık da olsa vakit geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kaldı ki ilk ziyaretimden önce, bu evlerde sadece ihtiyacı olan insanların kaldığını düşünüyordum. Ancak gittiğim zaman gördüm ki çok eğitimli ve çocukları çok iyi durumda olan insanların anne babaları oradalar. Üzüldüm…
Oğulları kaymakam, mühendis oldukları halde huzur evinde kalan anne babalarla karşılaştım. Ne yazık ki bu kimliklerine rağmen, bu kişiler annelerini babalarını yanlarında tutamayacak kadar duygusuzlaşmışlardı. Ve tüm bunları görünce herkes gibi bende duygu çöküntüsü yaşadım.
Yine de inanıyorum. Tüm bunların önüne geçilebilir. Geçilmeli de. Ancak bunun için kültürel eğitimi geçtim, toplumsal eğitim alınması gerektiğine inanıyorum. İnsanlık yönlerimizi hatırlamamız ve daha çok huzur evlerine gitmemiz gerektiğine inanıyorum.
LÖSEV’LE DE ÇOK İLGİLİYİM
Ayrıca Lösev’le de çok fazla uğraşıyor ve ilgileniyorum. Türkiye’de ne yazık ki çocuk kanserleri hat safhada ve de ülkemiz kanserin en çok görüldüğü ülkelerden bir tanesiymiş. Sebebinde de beslenme kaynaklı problem varmış (bende işin içine girince öğrendim bir çok şeyi…)
Bu sebeple ülkemizdeki yaşam şartlarının kesinlikle iyileştirilmesi gerekli. Bu da asla tek bir kişinin yapabileceği ve başarabileceği bir konu değil. Toplumca bu konuda bilinçlenmemiz şart.
Bizim de toplumu bilinçlendirme amacımız. Atatürk ilkelerinden sapmadan (bu benim için çok önemliydi), bir çok şeye el atmaya çalışıyoruz.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Açıkçası toplumun çok iyiye gitmediğini düşünüyorum ne yazık ki. Özellikle de kadına karşı çok büyük saygısızlık var. Bu benim şahsi düşüncem. O yüzden kadınlarımızı çok iyi eğitmeliyiz, haklarımıza sahip çıkmalıyız. Çünkü ‘Haklar verilmez alınır’. Ve biz Atatürk sayesinde sanki biraz kolayca almışız bunu ve ne yazık ki kıymetini bilmiyoruz diye düşünüyorum.
Özellikle de kadınların biraz daha fazla sahip çıkmalarını bilinçlenmesini çok istiyorum. Çünkü toplumları oluşturan kadınlar. Kadın ne kadar bilinçlenirse, ayakları üzerinde durursa ve haklarına sahip çıkarsa o toplumlar o kadar gelişecektir.
Ve bende inşallah önümüzdeki dönem tüm bunlarla ilgili çalışmalar yapacağım. Yapmak istiyorum. Çünkü ilkemiz ‘Görevimiz insanlığa hizmet’.
VE ÇOK ÖNEMLİ BİR DUYURU:
agazete’ye gönderdiğim fotoğraflarda, Osmanlı dönemi ressamlarının tabloları ve de fotoğraf sanatçısı bir arkadaşımın (tiyatro sanatçılarına aynı kostümleri giydirip aynı mekanı bulup çekmesi ile ortaya çıkan fotoğraflar var) 2,5 yıllık bir çalışmanın sonucu ortaya çıkan eserler. İnşallah Mart ayında Kent Meydanı’nda İpek Lions Kulübü’nün katkılarıyla hepsini sergileteceğim. İlk kez böyle bir sergi yapılacak.