Herhangi tipte bir böbrek hastalığından etkilenen insan sayısının 100 milyonları aştığını söyleyen Prof. Dr. Bülent Tokgöz, “Kronik böbrek hastalıklarına (KBH) bağlı küresel yük giderek ağırlaşıyor. Eğer etkili önlemler almayı başaramazsak, 2040 yılında en yaygın ölüme yol açan sebepler arasında kronik böbrek hastalıklarını ilk 5 içinde göreceğiz” dedi. Kronik böbrek hastalığının yüksek ekonomik yükünün altını çizen Prof. Dr. Tokgöz, “Kronik böbrek hastalığı tedavi maliyeti oldukça yüksek bir hastalık. Gelişmiş ülkelerdeki sağlık harcamalarını inceleyecek olursak, sadece son evre böbrek hastalığında yapılan tedaviler, yani diyaliz ve böbrek nakli, yıllık sağlık harcamalarının yüzde 2-3’lük kısmını işgal ediyor” diye konuştu.

ERKEN TANI ÖNEMLİ

Dünyada her 10 kişiden birinin kronik böbrek hastalığına yakalandığına değinen Tokgöz, “Önemli olan kimlerin risk altında olduğunu bilmek. Çünkü böylelikle yüksek riskli insanlarda tarama testleriyle hastalığı erken evrede yakalayabilir, ilerlemesini engelleyebilir, hiç olmazsa yavaşlatabiliriz. Ayrıca, hastalık riskini artıran durumları bilmek, böbrek hastalığı gelişiminin önlenmesi bakımından neler yapılması gerektiği konusunda da yol göstericidir” açıklamasında bulundu. Özellikle ailede birinci derece yakınlarımız içinde kronik böbrek hastalığı olması durumunda risk altında bulunduğumuzu belirten Prof. Dr. Tokgöz, “Ülkemizde kronik böbrek hastalığı daha çok kadınlarda, yaşlılarda, hipertansiyon, diyabet ve kalp hastalığı olanlarda görülüyor” diye konuştu.

TUZU AZALTIN

Dünya Sağlık Örgütü’nün bir insan için günlük tüketmesi gereken tuz miktarını 5-6 gram şeklinde önerdiğini hatırlatan Tokgöz, “Bu miktarı aştığımız oranda kan basıncımız yükselmeye daha fazla eğilimli hale gelir. Atar-damarlarımız içindeki kanın, damar duvarlarına yaptığı basıncın gereğinden fazla olmaması gerekir. Yüksek kan basıncı böbrek damarlarımızı zorlar ve zaman içerisinde böbrek içinde görev yapan temel yapılarda geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir” açıklamasında bulundu. Sağlıklı bir erişkinin vücut içinde gerçekleşen yaşamsal faaliyetleri için en az bin 600 ml suya ihtiyaç duyduğuna değinen Prof. Dr. Tokgöz, “Bu miktarın en az bin 300 ml’sini, yiyecekler içinde veya su olarak dışarıdan almak zorundayız. Çok ileri yaşlardaki insanlar susama hissinde duyarsızlaşma olabileceği için susuz kalma tehlikesine karşı aşırı sıcak günlerde daha çok dikkat etmeleri gerekir” şeklinde konuştu.(yenisafak.com)

BUÜ’lü “Pullexo” en iyiler arasında BUÜ’lü “Pullexo” en iyiler arasında