Son yıllarda ülkemizde yobaz kesim altın çağını yaşadı.

Yobazlığın ne anlama geldiğini anlatmaya gerek yok. 

Kısaca yobazlık, bağnazlığın dindeki karşılığıdır.

Bunlar dindar geçinip de dine en çok zarar veren kişilerdir.

Bunlar dinimizi kitaba göre değil, kendilerine göre, üstelik her türlü ilmi redderek yaşar. 

Oysa dinimize göre en büyük düşman cehalettir.

Cehaleti yok eden ise ilimdir.

Ülkemizdeki yobazların altın çağını yaşadıkları bir gerçek.

Birçok kişi bu durumdan endişeli ancak biz de tam tersini söylüyoruz:

Bunların ortaya çıkmasının inanılmaz faydası olmuştur.

Çünkü bunlar bugün değilse yarın, olmazsa öbür gün, günün birinde mutlaka ortaya çıkacaklardı.

Son zamanlarda bunlar istediklerini söyledi, zaman zaman inandıkları konusunda eylemlerde bulundu, onlar gibi düşünmeyenlere hakaret etti, zaman zaman işi fiili saldırılara kadar götürdü.

Bunun ötesinde birçok kurum ve kuruluşta idareci, yönetici yapıldılar ki ülkemiz için en faydalı bu görevlendirmeler olmuştur.

Yapılan görevlendirmelerden dolayı bu ülke şunu net olarak gördü:

İnsanımız ileride kimlere destek verilmemesi gerektiğini çok iyi anladı.

Bu zihniyetin ortaya çıkması, kimlerin asla bu tür görevlere getirilmemesi gerektiği açısından son derece önemli bir tecrübe olmuştur.

Üstteki yazı 12 Ağustos 2017 tarihli “Yobazların altın çağı ve büyük faydaları” başlıklı yazımızdan bir bölüm.

Bu yazımızda, yobaz zihniyetin ortaya çıkarak, onların gerçek yüzlerinin görülmesi açısından ülkemiz için çok hayırlı olduğunu anlatmaya çalışmıştık.

Bu zihniyetin toplumumuz için ne kadar yıkıcı olduğunun görülmesi gerekiyordu.

İnsanlarımızın yaşam alanlarına, davranışlarına, konuşmalarına, giyinmelerine, tercihlerine kadar her şeylerine giderek artan müdahaleleri ile dinimizi adeta itici hale getirmişlerdir. 

Ama burada asıl sorun bu zihniyetin bu davranışlarına hoşgörülü davranıp gerekli tedbirleri almayanlardır.

Bunların yaptıklarına ses çıkarmadıkça, bunlar daha da cesaret bularak her geçen gün daha ileriye gitmeye başladılar.

Güya bunlar dindar toplum yaratmak adına bu faaliyetleri göstermekte ama tam ters etki yarattıkları açıkça ortada.

Son günlerde yaşanan deizm tartışması da tam da bu zihniyet sayesinde alevlenmiştir.

Deizm, bir tanrının varlığına inanmak ancak onun yeryüzünde hiçbir şeye karışmadığı, doğruları bulmaları için insana akıl verdiğini, bundan dolayı Peygamberlerimiz, Kitabımız, ibadet, ahiret gibi kavramların yeri olmayan bir inanıştır.

Burada üzerinde durulması gereken konu bu akımın özellikle gençlerin arasında destekçilerinin artmasıdır.

Ve en büyük hata da daha önce birçok konuda olduğu gibi bu tehlikeyi görmezden gelip üstünün örtbas edilmesi olacaktır.

Konu “abartılacak bir şey yok” denilemeyecek kadar ciddi.

Konunun ciddi olduğu, medyaya da yansıdığı gibi, güya din ağırlıklı eğitim verilen imam hatiplere kadar girmiş olmasından açıkça ortada.

İvedilikle bunun sebepleri tespit edilip, tedbirler alınmalı.

Ve asıl tedbirler de dinimizde aşırılığı uygulamaya kalkışanlara karşı alınmalı.

Dinimizde zorlama yoktur.

Dinimizin emri, vecibeler konusunda uyarmak, telkin etmektir.

Bunun ötesinde şiddet uygulamak yobazların uydurduğu yaklaşımlardır.

“Dinde aşırılıktan sakınınız. Sizden öncekiler ancak bu yüzden helak oldular…” Peygamberimiz ( s.a.v.)