Onsuzluğu kabullenmeyişimizin hüznü ve burukluğu var içimizde!  

1938 yılı 10 Kasım günü saat 9'u 5 geçe aramızdan ayrılarak ebediyete intikal eden…
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün çok sevdiği ülkesine ve hayata veda ettiği gündür.
Her 10 Kasım'da Türkiye'de yaşamın durduğu, bayrakların yarıya indiği, Türk milletinin matem günü olan bu günde kahraman olarak yaşamanın ve yaşayacak olmanın diğer adıdır Mustafa Kemal Atatürk… 
Bu topraklar onunla birlikte…
Vatanı, Bayrağı için kanının son damlasına kadar mücadele eden, bütün hedefi ülkesi olan çok yiğitler gördü, yaşadı. 
O öyle bir kahraman ki; yeni bir ülke inşa edebilmek uğruna cepheden cepheye koşan, yılmaz-yenilmez zaferlerin askeri, gazisi… 
Türk milletini çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmayı amaçlamış bir öğretmen, yenilikçi ve ileriyi görebilen özellikleri yanında büyük bir komutandır. 
Türk milletine çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya ülkeleri arasında saygın bir hale gelmesini sağlamış, ülkesi için son nefesine kadar hizmet etmiş bir liderdir. 
Tüm dünya ülkeleri Atatürk'ü en nadir dahi, devlet adamlığı ve dünya milletlerine örnek olarak tanıdı. 
Ve biz çok şanslıydık Atatürk gibi güçlü bir öndere sahiptik.
O bu toprakları toprak yapan, bastığımız yerin kıymetini hissettiren, minnet duygusunu yaşatan tek insan. O gerçeğimizde... O yaşadıklarımızda... O yüreğimizde... O ufkumuzda... O daima umutlarımızda…
Her masalın, her romanın, her filmin, her gerçeğin yalnız bir tek kahramanı vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de değişmeyecek tek gerçeği ve tek kahramanı ‘MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'tür.
“Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demek suretiyle kurduğu Cumhuriyet’e sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
Ben de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve mirasçısı olarak Atam'ı sevgim saygım özlemimle yad ediyor, şiirimle selamlamak, anmak istiyorum...
*** *** ***
Yorulduk Atam kara günlerden...
Yorulduk her gün savrularak ölmekten...
Yorulduk mayından, pusudan, kasırgadan...
Bıktık Türk’ü Türk’e kırdıranlardan...
Bıktık usandık itten uğursuzdan...
UYAN,
Çırpınır toprağın...
Gözyaşı yakar yıkar bayrağını...
Boğulur bekçilerin yezidin kanında...
Gark oldu ulusun kalleşin lığırtlı sularında...
Bağır, çağır, seslen Anıtkabir’den...
Çat kaşlarını düşmana...
Çakmak çakmak bak yine...
Titret yine ciğersiz korkakları...
Dokunmasınlar analarına, dokunmasınlar evlatlarına...
Dokunmasınlar bayrağına, dokunmasınlar toprağına...
Gönder,
Halime Çavuş’u, Kara Fatma’yı, Emir Ayşe’yi...
Şerife Bacı’yı, Gördesli Makbule’yi...
Gönder,
Yörük Ali’yi, Köprülü Hamdi’yi, Sütçü İmam’ı...
Kazım Karabekir’i, Fevzi Çakmak’ı...
Sen dönmezsen,
Zift yağacak yağmur şehitlerin üzerine...
Güneşi balçıkla sıvayacak, lanetli günlere döneceğiz...
KALK,
Yeniden kucakla milletini...
Türkü, Kürdü, Alevi, Sünnisiyle…
Bir kez daha uyan...
Yeniden doğalım, yeniden kardeş olalım...
Sensiz güneşi özledik, sensiz yarınları özledik...
Sensiz sarılmayı özledik...
Kalk gel...
SENSİZ KAHRAMAN OLMAYI ÖZLEDİK.