Hayatımın anlamı, canımın içi, beni büyüten, bu yaşa getiren elleri hamur kokan kadın, neredesin?
Sen beni, bizleri nasıl bırakıp gittin, neden yaptın bunu bize, hani daha yapacak çok şey vardı?
Yıllarını hayat mücadelesiyle geçirmiş Yenişehir’den Deli Yunus lakaplı dedenin torunu… 
Sen ne güzel kadındın… 
Tam Osmanlı… Oturaklı, hamarat, titiz… 
Yokluğun her geçen gün artıyor… 
Bu yalnızlığa nasıl alışacak bu yürek… 
Dayanması çok zor… 
Sabret diyorlar, nasıl olur diyorum, olamaz ben onsuzluğa alışamam.
Aramızdan ayrılalı sadece 3 ay oldu…
O kadar ani oldu ki gidişin, bir şey anlamadan, seni yaşayamadan, doya doya öpemeden, sarılamadan gittin, beni yalnız bıraktın, oysaki benim tüm yaşantım sendin...
Aklımın ucundan geçmedi öleceğin hani geçse bile konduramazdım, sanki hiç ölmeyecek gibiydin gözümde… Bana çok emeğin, hizmetin var, beni sen büyüttün, bebekliğimden bugüne kadar getirdin.
Babamız bizleri terk ettiğinde kardeşimle ikimiz küçüktük, kolumuz kanadımız oldun, bizi etrafına topladın; yemedin, yedirdin, giymedin, giydirdin, ömrünü bizlere adadın.
Hakkını nasıl unuturuz, asla hakkını ödeyemeyiz canım ananem, Yenişehir’de terzilik yapıyordu, yıllarca mesleğini icra etmişti.
Yanında çalışan kızları varmış, onları terzilik konusunda eğitmiş, tüm tecrübesini sunmuş, 1965 ve 1975 yılları arasında ilçede evlenen genç kızlara gelinlik, nişanlı olanlara abiye kıyafet, yerli halka da elbise, etek, döpiyes dikermiş. Mesleğini çok severek yapan bu kadın tam bir emekçi, tuttuğunu koparan aslanlar gibi meydana çıkan benim asil toprağım.
Çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş, ömrünü iki çocuğuna adamış, Arnavutların kraliçesiydi, tüm halk tarafından, sevilen eşsiz bir insandı.
Ananemin dedesi Yugoslavya’dan göç etmiş, Kosova’nın topraklarından Türkiye’ye Osmanlı zamanı gelmişler, sonra Yenişehir’e yerleşmişler, buranın yerlisi olmuşlar.
Yıllar öncesi biz Gönen’e taşınmışız, tam 6 aylıkken gitmişim oraya babamın görevi nedeniyle. Ananem bizi yalnız bırakmadı hep arkamızda ve yanımızda oldu, biraz daha büyüdüğümde artık her şeyi anlıyordum.
Yenişehir’e geldiğimiz tatil günleri ve ananemin bizi karşılaması unutulmazdı, eskiden evi ahşaptı, bahçesinde erik ağaçları vardı. Çocuktuk koparıp yerdik. 
Bahçesinde ne çok düşmüştüm, bahçenin en arkasında avlu vardı, bir gün unutamam oynuyorum çocukluk işte kolumu teneke kesti.
Ben feryat figan ‘anane gelll’ dedim; ‘yavrummmmm ohh kuzum ne oldu sana?’ diyerek geldiği anı ömrümce unutamam.
Bir de yıllar öncesinin şimdilerde Kent Meydanı AVM’nin olduğu yer Santral Garaj’dı. Meşhur bıçakçıların, Kafkas kestane şekerinin, uzun uzun çubuk şekerlerin satıldığı çocukluğumun eğlence yeri, çok mutlu oluyordum oraya gidince ama Gönen’e gidecek otobüsümüzün kalkış saati geldiğinde ananemden ayrılacak olmanın verdiği hüzünle o çok konuşan çenesi düşük çocuk yerini sessizliğe bırakıyordu. Bursa’dan otobüs hareket edip garajdan ayrılana kadar el sallarken küçücük ellerim kopardı.
Ananemle çok mutlu çocukluk geçirdim, sonra büyüdüm genç kız oldum, yine her an yanımdaydı ananem, uyarılar yapar ‘bak kızım dikkat et, eline ekmeğini al, sana değer verenle arkadaş ol’ derdi.
‘Rabbim kaderinden güldürsün’ derdi, ‘koca olsa gül goncası olur, senin sevdiğin bir yana seni sevenle hayatını birleştir’ derdi.
Olmadı, bundan sonra da hayırlısı ananem; artık sen yoksun yaptığın mis kokan tarhananı, ekşimik biberini, petlanı, Arnavutlara özgü pırasalı böreğini, cevizli lokumunu ve nohutlu ekmeğini çok özleyeceğim.
Belki bundan sonra annem de yapacak tüm hepsini ama asla senin yaptığın gibi olmayacak ve yerin dolmayacak.
Sana sözüm var, gazetecilik mesleğinde çok iyi yerlere geleceğim, ‘bu yönün bana benziyor’ derdin hep; inatçı, hırslı ve azimli… Her şey için çok teşekkür ederim, iyi ki hayatımdaydın, benim canımdın…
Bu dünyadan göç edene kadar da aklımın ucundan çıkmayacaksın, rabbim bizi ahretinde buluştursun inşallah…
Bekle beni güzel insan, bir gün kavuşacağız…