İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) 34.toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan önemli satırbaşlarını aktarmak istiyorum bugün.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Türkiye'nin içinde yer aldığı coğrafya, savaşın mağduriyetini, yıkıcı etkilerini en fazla yaşayan yerlerin başında geliyor. 1. Dünya Savaşı'nın sonuçlarıyla doğrudan bağlantılı sorunlara çözüm üretmemiz ancak bu problemlerin kaynağını iyi tespit ve teyit etmemizle mümkündür. Büyük savaşın 100. yıl dönümünü bir anma merasiminden ziyade, bir anlama, idrak etme, özellikle bir fırsata dönüştürmemiz gerekiyor. Müslümanlar olarak, bilhassa da binlerce yıldır aynı coğrafyada kaderleri birbirine örülmüş milletler olarak hiçbir komplekse kapılmadan bunu yapabilmemiz son derece önemlidir. Çünkü tarih, bizler için asla olmuş bitmiş olaylar bütünü değil, kuvvet, cesaret, ilham ile beraber ders aldığımız bir ibret vesikasıdır. Geçmişte yaşanmış her hadise, acı, tatlı her vakanın, Müslümanlar için iyi okunması, iyi analiz edilmesi, üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken bir olaylar silsilesidir. Coğrafyamızı lime lime edenler, bugün farklı birlikler, ortaklıklar üzerinden dayanışmalarını perçinlerken, biz hâlâ birbirimize düşüyor, giderek daha çok parçalanıyoruz. Burada çok açık ve net olarak ifade etmek isterim ki Suriye'den Irak'a, Yemen'den Filistin'e kadar tüm bölgede yaşadığımız krizin gerilimin, kan ve gözyaşının temelinde büyük savaş ile yapılan dizayn vardır. Bugün Yemen'de milyonlar aç açık yaşıyorsa bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu kim? Yine biziz. Yani Müslümanlar. Yani sözde Müslümanlar. Bir deri, bir kemik kalmış o çocukların hali, o fakir garip gurabanın hali, bütün bunlar karşısında hâlâ biz seyirciyiz" diyerek herkesin bam teline dokundu. Tabii ki anlamak isteyenler için.

Erdoğan'ın gündeme getirdiği bir diğer önemli husus da yerli ve milli para vurgusu…

"Yerli para kullanmaktan başka çıkış yolu yok. Aksi takdirde döviz kuru altında eziliriz" vurgusu yapan Erdoğan'a katılmamak mümkün değil.

Evet, gerçekten yerli ve milli para meselesi çok önemli…

Birbirimizle ticari işbirliği yapmadıkça iflah olma şansımız yok.

Müslüman ülkelerin kanser haline gelen hastalık olan mezhepçilik konusunda da Erdoğan, "Bugün birçok yerde İslam toplumlarını içeriden zayıflatan, dış müdahalelere açık hale getiren en büyük sorun. Kişinin meşrebini dininin önüne koyması, mezhebini dinleştirmesi olarak tezahür eden bu fitnenin İslam’da yeri yoktur. Bizim inancımıza göre aynı kıbleye yönelen herkes, bizim din kardeşimizdir. Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği İslam kardeşliğinin sınırlarını daraltmak kimsenin haddi de hakkı da değildir. Bir müminin yüreğinde sadece 1.7 milyar İslam ümmetinin fertlerine değil, tüm insanlığa yer vardır” diyerek çok önemli bir konuyu gündeme getirdi.

İslam işbirliği içinde bulunan devletlerin hepsi Türkiye’nin gösterdiği kararlılığı alabilse bugün bu durumda olmazdık.

Onlar bu cesareti gösteremediği için bugün Müslüman ülkelerde akan kan ve dökülen gözyaşları var.

Başka ülkelerin piyonu olmazlardı. İnsanlar sefalet içinde olmazdı.

Birlikten güç doğar. El ele verilirse aşılmayacak bir sorun yok.

Her konuda birbirimizle işbirliğine girebilirsek, birbirimizle kenetlenirsek hiçbir güç karşımızda duramaz.

Siyasi, ticari, askeri, güvenlik, kültür, dil, ekonomi, yatırım, turizm, tarım, teknoloji, eğitim ve bilim işbirliğini sağlamalıyız.

O vakit sizleri kullanamazlar. Sizlere zulmedemez ve sömüremezler.

Elbette bu işin kolay olmadığını biliyorum. Yılların alışkanlığı var. Önemli olan da zoru başarmaktır zaten.

İnşallah çok geç ve güç olmadan uykudan uyanırlar. Sahip oldukları değerleri bir araya getirerek işbirliğine girerler. 

Birlik ve beraberliği kendi içimizde ararsak ve sağlarsak çözülmeyecek hiçbir sorunumuz yoktur.

Yeter ki cesaretle ve kararlıkla doğru adımlar atılsın. Türkiye’nin öncülüğünde dünyaya adalet ve refah gelecektir.