Günümüzün popüler sözlerinden biri; Coğrafya kaderdir.

Birçok şeyin açıklaması olan bu söz, insanların zenginliğini, fakirliğini,  fiziksel güzellik veya çirkinliklerini veyahut güçlü güçsüz dengesinin ayrımını yapmak için kullanılıyor.

Aslında sözün derinliklerine baktığımızda bir algı ortamı yaratırmışçasına; sen bu coğrafyaya aitsen güçsüzsün ya da buradakinden isen güçlü ve zenginsin algısı oluşturarak, olayı kadere bağlayarak toplumlara yön vermektir.

İnsanlar arasındaki farklılıklara bakar isek geçmişten günümüze aynı coğrafyada yaşayan topluluklardan dahi fiziksel, cinsiyet, maddi ve manevi güç açısından ayrıştırmalar yapılmış.

Bu konunun da özüne baktığımızda yine yaratılmış bir algıya rastlanmaktadır.

Kısa boylu isen güçsüz, kalıplı isen güçlü.

Erkeğe sonsuz özgürlük, kadına kısıtlı özgürlük ve güçsüzler kümesine dahil etmek gibi…

İnsanlık tarihinin var oluşundan bu yana bu işler hep böyleymiş diyip işin içinden sıyrılmak gibi basit olan yapılan algıya kapılıp zihinlerde oluşan tabuları yıkamamaktır.

Var olan dünya tarihine ve kendi mazimize dayanarak bir soru ve cevap ile örneklendirelim.

Dünyanın ilk kadın hükümdarları Türk Saka boylarının kraliçesi olan Tomris Hatun’dur

Türkçe karşılığı Demir anlamına gelen ismi ile M.Ö. 6. yy’da yaşayan bu hatun Pers Kralı Büyük Kiros ile girdiği mücadelede ile gücünün ve aklının yanı sıra kadınların bir başına ne yapabilir ki algısını yok etmesiyle adını tarihe yazdırmıştır.

Sakalar ve Perslerin mücadelesinin yaşandığı savaş meydanında ordular çadırlarını kurmuş yorucu çarpışmalar sonucunda iki tarafta dinlenmeye çekilmiştir. Büyük Kiros’un askerleri çadırlara baskın düzenleyerek içlerinde Tomris Hatunun oğlunun da olduğu birçok Türk askerini öldürmüştür.

Bunu duyan Tomris, intikam arzusu ile dolup taşar iken şu yemini eder “Kana susamış Kiros, sen oğlumu mertlikle değil, o içtikçe zıvanadan çıkan şarapla öldürdün. Ama güneşle yemin ederim ki seni kanla doyuracağım”

Oğlunun acısını, milletine ve yurduna duyduğu sevgisiyle birleştirip savaşa bizzat dahil olan Tomris Hatun ve düşmanları arasında çok sert bir savaş gerçekleşir.

Ok atmakta usta olan ve savaş arabalarını büyük ustalıkla kullanan Sakalar, Persleri bozguna uğratır. Ölenlerin arasında Pers Kralı Büyük Kiros'da vardır. Tomris Hatun sözünde durur ve intikamını aldı.

Zeki ve güvenilirliğiyle halkının saygısını ve sevgisini kazanan bu hatun verdiği mücadele ile insanlığın tarihinde var olan kadın güçsüzdür algısını yıkıp ettiği yemini tutarak gücünü göstermiş ve adını altın harfler ile tarihe yazdırmıştır.

Günümüz dünyasına baktığımızda böyle bir olayın daha başlangıç kısmındayken, kadın başına ne yapacaksın? Sözlerini duymak pek mümkündür.

Tomris Hatun bu farklılıkların olmadığını gösterip tüm algıları yıkıp neler yapabildiğini gösterdi.

Tarihimize baktığımızda milletimizin kadına verdiği değer oldukça fazlaydı.

Kadında bir erkek gibi savaşıp zaferler kazanıyor, halkına liderlik ediyordur.

Zamanında dünyayı kasıp kavuran tarihte en büyük liderlerden olan Cengiz Han, beyleri ile toplandığı kurultayda yanındaki eşini göstererek şu sözleri sarf etmiştir;

“Ben hepinizin Han’ı Cengiz Hanım, Bu da benim Han’ım Börte’dir”

İşte böyle saygınlığın olduğu dönemlerde farklılıklar ne coğrafi kadere ne de başka kaderlere bağlanmazdı.

Her millet farkını kendi yaratır.

Biz millet olarak var olan yurdumuzda başka etnik unsurların kültür yobazlığına boğularak farklılığımızı unuttuk.

Aslında bizi biz yapan her zaman gurur kaynağımız olan o farklılıklarımızdır.

Bu yüzdendir ki bir an evvel kalkıp silkinmeli tekrardan gurur ile anlatabileceğimiz tarihleri yazmaya başlamalıyız.

Maalesef ki çağımızın hastalığı da olan yabancı kaynaklı fikirlerden arınmalı, milli şuurumuzu kazanmalı ve atalarımızdan gelen asil kanımız ile kirlenen, karanlık bu dünyadan güneş gibi doğmalıyız.